Batının ikili politikası en çok AKP’nin işine yaradı.
AB, bir yandan düşmanlaştıracakları bir konumda tuttukları ve AB üyelik hedefinden her yıl biraz daha uzaklaşan ama diğer yandan sığınmacı deposu olarak batının koruyucu kalesi olan bir Türkiye’yi istiyordu,
AKP’nin politikaları tam da buna karşılık oldu.
AB ve ABD, görünürde çatışma içinde görünseler de, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eleştirilerine muhatap olsalar da ipleri koparmıyorlar. Yeter ki Türkiye, sığınmacıları kabul etmekten vazgeçmesin hatta AB’dekileri de alsın, gerekirse bunun için ayırdıkları bütçe artsın.
AB ve diğer batı ülkelerinde AKP’yi neredeyse vazgeçilmez kılan bir politik denge bu.
Buna güvenerek Erdoğan, ABD’de, son seçimde birinci çıkan CHP’ye karşı batıyı uyarma ihtiyacı duyarak, “CHP, sığınmacıları hemen gönderecek. Biz göndermeyeceğiz.” dedi. Bu aslında, “Ben iktidardan gidersem ve CHP gelirse, sığınmacıları Türkiye’de tutamazsınız. Aman dikkat!” anlamına geliyor.
Bu sözlerine rağmen Erdoğan, içerde farklı konuştu. Kabine toplantısı sonrasında sığınmacıların, “güvenli, onurlu ve gönüllü” geri dönüşleri için görüşmeler yaptıklarını söyledi.
“2050’de 40 milyon yabancı”
CHP eski Genel Başkanı Hikmet Çetin, Muhalif’e, AKP’nin sığınmacı ve kaçak göçmen politikasının Türkiye’yi çok tehlikeli bir noktaya götüreceğini söyledi.
Çetin’in, AKP iktidarının dış politikasına yönelik eleştirileri şöyle:
“Türkiye, cumhuriyetin kuruluşundan itibaren şöyle bir politika izlemiştir: Bir, komşuların iç işlerine karışmayacaksın. İki, hatta özellikle Ortadoğu için kendi aralarındaki ihtilaflarda taraf olmayacaksın. Ama bu iktidar döneminde bu ilkeler terk edildi. Cumhurbaşkanı, başbakanken ne dedi? ‘Suriye bizim iç işimizdir.’ Nasıl bizim iç meselemiz oluyor bunu da anlamış değilim. Sonuç ortada. Türkiye, kaç milyon olduğu belli olmayan sığınmacı deposu oldu. Bir hesap yaparsanız, eğer bir tedbir alınamazsa, 2050’de Türkiye’nin nüfusu 90 milyon civarında olduğunda, bunun 40 milyonu yabancı olacak. Böyle bir ülke olabilir mi? Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey yok?”
“Türkiye’nin geleceği parayla satılamaz”
Çetin, İran’ın sınır dışı edeceğini açıkladığı iki milyon Afgan’ın da Türkiye’ye gelebileceğini belirterek, hatta Avrupa’dakilerin de kabul edileceğini söylediğini ifade etti.
“Türkiye’nin geleceği parayla satılamaz. Sığınmacı kabulü, ümmet mantığı ile cumhuriyetin ilkelerine karşı bir tavra dönüşüyor. Bunların içinden çeteler çıkacak. Bunlar yüzünden bir takım huzursuzluklar olacak. Suriyelilere toprak satışı yasak olmasına rağmen şirketler üzerinden toprak alıyorlarmış. Bütün bunlar, Türkiye’yi o kadar tehlikeli noktalara götürür ki, ülke topraklarını kaybediyorsunuz. Türkiye’yi bir tür işgal eden milyonlarca sığınmacı ve kaçak göçmeninin, barış içinde, uluslararası kurallar dikkate alınarak ülkelerine geri gönderilmeleri gerekiyor.”
Çetin, CHP’nin, dış politikada başı boşluğu yok edecek, gerçekçi ve sağlam bir çizgi belirlemesini gerektiğini söyledi.
CHP’nin önümüzdeki seçimde, doğrudan partiler yerine hak hukuk adalet arayan, yoksulluk çekenler de dahil tüm toplum kesimleriyle ‘Türkiye İttifakı’ politikasını sürdürerek, Türkiye’yi bu sorunlardan kurtarmak üzere çalışması halinde başarılı olacağını belirtti.
AB, bir yandan düşmanlaştıracakları bir konumda tuttukları ve AB üyelik hedefinden her yıl biraz daha uzaklaşan ama diğer yandan sığınmacı deposu olarak batının koruyucu kalesi olan bir Türkiye’yi istiyordu,
AKP’nin politikaları tam da buna karşılık oldu.
AB ve ABD, görünürde çatışma içinde görünseler de, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eleştirilerine muhatap olsalar da ipleri koparmıyorlar. Yeter ki Türkiye, sığınmacıları kabul etmekten vazgeçmesin hatta AB’dekileri de alsın, gerekirse bunun için ayırdıkları bütçe artsın.
AB ve diğer batı ülkelerinde AKP’yi neredeyse vazgeçilmez kılan bir politik denge bu.
Buna güvenerek Erdoğan, ABD’de, son seçimde birinci çıkan CHP’ye karşı batıyı uyarma ihtiyacı duyarak, “CHP, sığınmacıları hemen gönderecek. Biz göndermeyeceğiz.” dedi. Bu aslında, “Ben iktidardan gidersem ve CHP gelirse, sığınmacıları Türkiye’de tutamazsınız. Aman dikkat!” anlamına geliyor.
Bu sözlerine rağmen Erdoğan, içerde farklı konuştu. Kabine toplantısı sonrasında sığınmacıların, “güvenli, onurlu ve gönüllü” geri dönüşleri için görüşmeler yaptıklarını söyledi.
“2050’de 40 milyon yabancı”
CHP eski Genel Başkanı Hikmet Çetin, Muhalif’e, AKP’nin sığınmacı ve kaçak göçmen politikasının Türkiye’yi çok tehlikeli bir noktaya götüreceğini söyledi.
Çetin’in, AKP iktidarının dış politikasına yönelik eleştirileri şöyle:
“Türkiye, cumhuriyetin kuruluşundan itibaren şöyle bir politika izlemiştir: Bir, komşuların iç işlerine karışmayacaksın. İki, hatta özellikle Ortadoğu için kendi aralarındaki ihtilaflarda taraf olmayacaksın. Ama bu iktidar döneminde bu ilkeler terk edildi. Cumhurbaşkanı, başbakanken ne dedi? ‘Suriye bizim iç işimizdir.’ Nasıl bizim iç meselemiz oluyor bunu da anlamış değilim. Sonuç ortada. Türkiye, kaç milyon olduğu belli olmayan sığınmacı deposu oldu. Bir hesap yaparsanız, eğer bir tedbir alınamazsa, 2050’de Türkiye’nin nüfusu 90 milyon civarında olduğunda, bunun 40 milyonu yabancı olacak. Böyle bir ülke olabilir mi? Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey yok?”
“Türkiye’nin geleceği parayla satılamaz”
Çetin, İran’ın sınır dışı edeceğini açıkladığı iki milyon Afgan’ın da Türkiye’ye gelebileceğini belirterek, hatta Avrupa’dakilerin de kabul edileceğini söylediğini ifade etti.
“Türkiye’nin geleceği parayla satılamaz. Sığınmacı kabulü, ümmet mantığı ile cumhuriyetin ilkelerine karşı bir tavra dönüşüyor. Bunların içinden çeteler çıkacak. Bunlar yüzünden bir takım huzursuzluklar olacak. Suriyelilere toprak satışı yasak olmasına rağmen şirketler üzerinden toprak alıyorlarmış. Bütün bunlar, Türkiye’yi o kadar tehlikeli noktalara götürür ki, ülke topraklarını kaybediyorsunuz. Türkiye’yi bir tür işgal eden milyonlarca sığınmacı ve kaçak göçmeninin, barış içinde, uluslararası kurallar dikkate alınarak ülkelerine geri gönderilmeleri gerekiyor.”
Çetin, CHP’nin, dış politikada başı boşluğu yok edecek, gerçekçi ve sağlam bir çizgi belirlemesini gerektiğini söyledi.
CHP’nin önümüzdeki seçimde, doğrudan partiler yerine hak hukuk adalet arayan, yoksulluk çekenler de dahil tüm toplum kesimleriyle ‘Türkiye İttifakı’ politikasını sürdürerek, Türkiye’yi bu sorunlardan kurtarmak üzere çalışması halinde başarılı olacağını belirtti.
Misafirler için gizlenen link, görmek için
Giriş yap veya üye ol.