Bir süredir bu güzel yıldönümünün anlamı üzerinde düşünüyorum:
Şanslısınız, 100 yaşına gelmişsiniz, yaş sayınızla yarışacak kadar kitap yayınlamışsınız, gazeteler, radyolar yönetmişsiniz, başta İstanbul ve Paris olmak üzere kentler tanımışsınız, sevmiş ve sevilmişsiniz. Hala üretiyorsunuz. Daha çok geçmişten önemli insanları anlatıyorsunuz, anılarınızı bizimle paylaşıyorsunuz.
Tanıyor ve anlıyoruz ki, geçmiş ölü değildir. Her anımsayanla bir kez daha canlanmaktadır.
Ve yaşam terazisi insanları yeniden tartmaktadır.
GOOGLE'LANAN GEÇMİŞ
"Bunun bir de yarını var!" çok bilinen atasözlerimizden biridir. Bence buna "Bunun bir de dünü var!" sözünü ekleyebiliriz.
Hele dijital iletişim çağında. Artık bir takım sitelere girerek insanların geçmişini birkaç dakikada araştırabiliyoruz. "Googlelamak" diye bir söz türedi, adınızı yazıp bakıyorlar! Düşünmek zorundasınız: Ne çıkıyor? Ne çıksın istersiniz?
Kimsiniz, nesiniz, ne okudunuz, ne iş yaptınız, neler ürettiniz, kaç kez evlendiniz, kimlerle yatıp kalktınız, kimlere hizmet ettiniz? Bu sorulara çabucak yanıt bulabiliyorsunuz.
Hepsi doğru olmasa da, o insanla ilgili bir fikriniz oluşuyor.
ŞÖHRETİ KORUMAK
Yaşım ilerleyince şunu anladım ki, hayatta artık "Unumu eledim, eleğimi astım" demek mümkün olmuyor. Eğer geçmiş çizginizden hoşnutsanız, bir "şöhret"iniz oluşmuşsa, onu korumak zorundasınız!
Ivır zıvır her şeyi yapamazsınız, geçmişinize ters düşemezsiniz. Düşerseniz de bunu açıklamak zorundasınız. Önce kendinize, sonra başkalarına.
Çünkü özellikle bu çağda uzun yıllarda binbir emekle inşa edilmiş "şöhret"leri yıkmak o kadar kolay ki!
Zamanımızda böyleleri yazık ki çok.
Bunlardan bazıları her akşam televizyonlarda anti-iletişim amaçlı tartışmama programlarında arzı endam ediyor ve kendi geçmişlerinden yiyorlar.
Böyle siyasetçi de çok tabii. Neyse ki çoğunun ciddiye alınacak bir şöhreti yok ya da ben ciddiye almıyorum!
Hıfzı Topuz 100 yıllık yaşamında bunu yapmadı, hep kendi şöhretine sadık kaldı: yardımsever, çalışkan, üretken, cesur, namuslu... Solcu, Cumhuriyetçi, demokrat!
Özellikle son yıllarda yazdıklarıyla "Bunun bir de dünü var!" sözünü sürekli hatırlatan bir deniz feneri gibiydi.
Umarım daha nice yıllar öyle kalır!
_______________
İşte Hıfzı Topuz'un yaş günü dolayısıyla bir iletişim bültenine yazdığım yazı:
Dün, bugün, yarın....
Ne mutlu bize! Hıfzı Topuz bugün 100 yaşında.
Asırlık adam! Bir yüzyılın bütün fırtınalarının izlerini taşıyan, asla eğilip bükülmemiş iletişim çınarı!
Ne mutlu bize! Bize yani iletişim kuramcılarına, akademisyenlerine, araştırıcılarına, emekçilerine... Hepimiz o çınarın gölgesinde beslendik, büyüdük, soluklandık, dallarına tutunarak ayağa kalktık...
İletişimde adalet kavramını bize öğreten odur. Bütün dünyaya öğretenlerin başında da o gelir. İnsanlığın, egemenlerini monoloğu ile değil, tüm halklarının diyaloğu ile zenginleşeceğini bıkmadan usanmadan anlatan odur. Sesi Afrika'dan, Asya'dan, Latin Amerika'dan duyulmuş, Anadolu'da yankılanmıştır.
Hangi yaşta olursa olsun aydının asal işlevinin çalışmak, üretmek, hatırlamak ve hatırlatmak olduğunu kendi yaşamıyla kanıtlayan da odur.
Ki, böylece insanlar bunun bir yarını olduğunu bilsinler ve dünü olduğunu unutmasınlar.
Hıfzı Topuz 100 yaşında. Eminim şu anda evinde dünü anlatan yeni bir kitap üzerinde çalışmaktadır.
Nicelerini bekliyoruz sevgili İletişim çınarımız!
ABSTRACT
Tomorrow is the centenary of my good friend Dr. Hıfzı Topuz, the dean of Turkey's communication scholars and researchers. He was the head of the communication flow department of UNESCO for many years. He has been an accomplished journalist and broadcaster as well as a prolific writer. His long life reminds us of the importance of maintaining one's reputation through thick and thin, especially in the digital age where you can be googled no matter where you are. Yesterday is not dead!
*Fotoğraflar Hıfzı Topuz'un 2013 yılındaki doğumgünü kutlamasında çekilmiştir.
*The photos in the article were taken in Topuz's birthday, 2013.
Şanslısınız, 100 yaşına gelmişsiniz, yaş sayınızla yarışacak kadar kitap yayınlamışsınız, gazeteler, radyolar yönetmişsiniz, başta İstanbul ve Paris olmak üzere kentler tanımışsınız, sevmiş ve sevilmişsiniz. Hala üretiyorsunuz. Daha çok geçmişten önemli insanları anlatıyorsunuz, anılarınızı bizimle paylaşıyorsunuz.
Tanıyor ve anlıyoruz ki, geçmiş ölü değildir. Her anımsayanla bir kez daha canlanmaktadır.
Ve yaşam terazisi insanları yeniden tartmaktadır.
GOOGLE'LANAN GEÇMİŞ
"Bunun bir de yarını var!" çok bilinen atasözlerimizden biridir. Bence buna "Bunun bir de dünü var!" sözünü ekleyebiliriz.
Hele dijital iletişim çağında. Artık bir takım sitelere girerek insanların geçmişini birkaç dakikada araştırabiliyoruz. "Googlelamak" diye bir söz türedi, adınızı yazıp bakıyorlar! Düşünmek zorundasınız: Ne çıkıyor? Ne çıksın istersiniz?
Kimsiniz, nesiniz, ne okudunuz, ne iş yaptınız, neler ürettiniz, kaç kez evlendiniz, kimlerle yatıp kalktınız, kimlere hizmet ettiniz? Bu sorulara çabucak yanıt bulabiliyorsunuz.
Hepsi doğru olmasa da, o insanla ilgili bir fikriniz oluşuyor.
ŞÖHRETİ KORUMAK
Yaşım ilerleyince şunu anladım ki, hayatta artık "Unumu eledim, eleğimi astım" demek mümkün olmuyor. Eğer geçmiş çizginizden hoşnutsanız, bir "şöhret"iniz oluşmuşsa, onu korumak zorundasınız!
Ivır zıvır her şeyi yapamazsınız, geçmişinize ters düşemezsiniz. Düşerseniz de bunu açıklamak zorundasınız. Önce kendinize, sonra başkalarına.
Çünkü özellikle bu çağda uzun yıllarda binbir emekle inşa edilmiş "şöhret"leri yıkmak o kadar kolay ki!
Zamanımızda böyleleri yazık ki çok.
Bunlardan bazıları her akşam televizyonlarda anti-iletişim amaçlı tartışmama programlarında arzı endam ediyor ve kendi geçmişlerinden yiyorlar.
Böyle siyasetçi de çok tabii. Neyse ki çoğunun ciddiye alınacak bir şöhreti yok ya da ben ciddiye almıyorum!
Hıfzı Topuz 100 yıllık yaşamında bunu yapmadı, hep kendi şöhretine sadık kaldı: yardımsever, çalışkan, üretken, cesur, namuslu... Solcu, Cumhuriyetçi, demokrat!
Özellikle son yıllarda yazdıklarıyla "Bunun bir de dünü var!" sözünü sürekli hatırlatan bir deniz feneri gibiydi.
Umarım daha nice yıllar öyle kalır!
_______________
İşte Hıfzı Topuz'un yaş günü dolayısıyla bir iletişim bültenine yazdığım yazı:
Dün, bugün, yarın....
Ne mutlu bize! Hıfzı Topuz bugün 100 yaşında.
Asırlık adam! Bir yüzyılın bütün fırtınalarının izlerini taşıyan, asla eğilip bükülmemiş iletişim çınarı!
Ne mutlu bize! Bize yani iletişim kuramcılarına, akademisyenlerine, araştırıcılarına, emekçilerine... Hepimiz o çınarın gölgesinde beslendik, büyüdük, soluklandık, dallarına tutunarak ayağa kalktık...
İletişimde adalet kavramını bize öğreten odur. Bütün dünyaya öğretenlerin başında da o gelir. İnsanlığın, egemenlerini monoloğu ile değil, tüm halklarının diyaloğu ile zenginleşeceğini bıkmadan usanmadan anlatan odur. Sesi Afrika'dan, Asya'dan, Latin Amerika'dan duyulmuş, Anadolu'da yankılanmıştır.
Hangi yaşta olursa olsun aydının asal işlevinin çalışmak, üretmek, hatırlamak ve hatırlatmak olduğunu kendi yaşamıyla kanıtlayan da odur.
Ki, böylece insanlar bunun bir yarını olduğunu bilsinler ve dünü olduğunu unutmasınlar.
Hıfzı Topuz 100 yaşında. Eminim şu anda evinde dünü anlatan yeni bir kitap üzerinde çalışmaktadır.
Nicelerini bekliyoruz sevgili İletişim çınarımız!
ABSTRACT
Tomorrow is the centenary of my good friend Dr. Hıfzı Topuz, the dean of Turkey's communication scholars and researchers. He was the head of the communication flow department of UNESCO for many years. He has been an accomplished journalist and broadcaster as well as a prolific writer. His long life reminds us of the importance of maintaining one's reputation through thick and thin, especially in the digital age where you can be googled no matter where you are. Yesterday is not dead!
*Fotoğraflar Hıfzı Topuz'un 2013 yılındaki doğumgünü kutlamasında çekilmiştir.
*The photos in the article were taken in Topuz's birthday, 2013.