Yıllardır Türkiye’de uygulanmayan adaletin, kolluk güçlerinin işlenen suçlara duyarsız kalmasının, mafyaların artık devleti ele geçirdiği algısı oluşmasının halkta infiale sebep olduğu anlaşılıyor. X platformunda bir kaç gündür paylaşılan onbinlerce mesaj insanların aralarında örgütlenerek kendi adaletlerini arama kararı aldıklarını ortaya çıkardı.
Özellikle son bir kaç gün içinde kadınlara yönelik saldırılar bardağı taşıran son damlalar gibi. İstanbul Taksim’de iki sapığın, güpegündüz genç bir kadına saldırıp sokak ortasında tecavüze yeltenmeleri, sapıkların adalete teslim edilmelerine rağmen sorgularından sonra salıverilmeleri, sapığın tekinin bir sevgilisini doğrayıp öbürünün de kafasını kesmesi infialin doruğa çıkmasına neden oldu. Hele de Narin olayı...
Kolluk güçleri ve adalet mekanizmasının Diyarbakır’ın Tavşantepe Köyü’nde işlenen Narin cinayetinin nedenlerini ve faillerinin açığa çıkmasını engelledikleri iddiaları akıllarda soru işaretleri doğurdu. Sıklıkla izlediğim bölgeden yayın yapan yerel Youtuberlar, köyün Hizbullah ve bir takım karanlık güçlerin silah deposu haline getirildiğinin ortaya çıkmasının engellendiğini söylüyorlar. Bunun Narin cinayetiyle bağlantısının ne olduğunu bilmiyoruz. Ancak yerel halk içinde bu derin meseleyi ortaya çıkarmak için örgütlenmeler olduğu haberleri var.Şunu da ekleyeyim:Tavşantepe Köyü’nün başta Hizbullah olmak üzere bazı “yarı-resmi” terör örgütlerinin silah deposu haline gelmesine kolluk güçlerinin de göz yumduğu iddiaları dehşet verici.
Gelelim X platformunda yazılan paylaşımlara... Bir genç kadın arkadaşıyla birlikte Ankara Gölbaşı’nda arkadaşının sevgilisinin saldırısına uğruyor. Ağızları burunları kırılıyor. Yüzleri kan içinde en yakın karakola gidiyorlar. Polis memurları şikayetlerine kulak asmadan kadınları gönderiyor. Saldırıya uğrayan genç kadın bu saldırıyla ilgili paylaşım yapınca pek çok kişi aralarında örgütlenip genç kadınların şikayetlerine kulak asmayan polis memurlarının cezalarını kendileri kesmeye karar veriyorlar. Hatta paylaştıkları mesajlarda bunların kimliklerini tespit ettiklerini “gerekeni yapacaklarını” duyuruyorlar.
Başka paylaşımlarda Discord adı verilen bir uygulama üstünden gencecik insanların siber çeteler kurdukları, özellikle gençlere yönelik dolandırıcılıklar yaptıkları, siber kredi kartları ürettikleri ve bu yoldan vurgunlar vurdukları, genç kızlara şantaj yaptıkları yazılıyor. Bu Discord çetelerini cezalandırmak için insanlar kendi aralarında örgütleniyorlar ve bunların cezalarını kendileri kesiyorlar. Discord üstünden örgütlenen bazı grupların Satanist (Şeytana tapanlar) oldukları, paylaşımlarını okuduğunuz zaman anlıyorsunuz. Incel isimli bir hesap var. Bu hesabın lezbiyen bir kadına ait olduğu söyleniyor. Incel hesabında toplananlar bir süre sonra Satanist oluyorlarmış. Bu Satanistler’in belli ritüelleri varmış. Özellikle genç kızlar kendi istekleriyle erkek arkadaşları tarafından öldürülüyorlarmış. Anlayacağınız tam toplumsal çıldırma hali. Discord uygulamasındaki sohbetlere, Incel hesabına girip baktım. Gerçekten dehşet verici paylaşımlar.
Günlerdir devam eden bu paylaşımlar İçişleri Bakanlığı ve Bakan Ali Yerlikaya’yı nihayet harekete geçiriyor. Yerlikaya X hesabından şu açıklamayı yapıyor:
“Siber Daire Başkanlığımız bir kız çocuğunun sosyal medyadaki ‘Bir Program’ üzerinden tehdit edildiğine dair paylaşılan videodaki görüntüleri incelemiştir.
“Yapılan incelemede videonun kurgu olduğu belirlenmiştir. İzmir Emniyet Müdürlüğü ekiplerimiz E.N.B. adlı çocuğu adresinde muhafaza altına almıştır. İfade işlemleri psikolog eşliğinde Cumhuriyet Savcısı tarafından gerçekleştirilecektir.
“E.N.B. adlı çocuğun tehdit ve şantaja maruz kaldığı sözde görüntüleri, halkı yanıltıcı şekilde internet üzerinden yayınlayan ve dezenformasyon yapan T.D. adlı 18 yaşındaki şahıs ise Ankara Emniyet Müdürlüğü ekiplerimiz tarafından gözaltına alınmıştır. “
Dehşete düşmemek elde değil. Sosyal medya, paylaşımlarla yıkıldıktan sonra güvenliğimizi sağlamakla yükümlü İçişleri Bakanlığı harekete geçiyor.
KARA YOBAZ İYİCE KAFA KALDIRIYOR
Bitmedi. Geçen gün TBMM’de Narin cinayeti ve kadınlara şiddet için muhalefetin verdiği araştırma önergeleri Cumhur İttifkı milletvekilleri tarafından reddedildi. Beni en çok dehşete düşüren Leyla Şahin isimli AKP milletvekilinin tavrı oldu. Bu kadın, zamanında başı örtülü olması nedeniyle öğrenim özgürlüğünün engellendiğini gerekçe gösterip Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) dava açmış ve kazanmıştı. Leyla Şahin isimli bu kadın milletvekili Narin cinayeti ve kadınlara şiddetin araştırılmasının ört bas edilmesi için oy veriyor. Sadece Leyla Şahin mi? AKP’den seçilen bütün kadın milletvekilleri. Bu kadınlar daha önce de Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmasını desteklemişlerdi. Utanç vesilesi. Demek TBMM’ye vekil seçilinceye kadarmış. Onu başarınca vicdan filan kalmamış. Geçelim.
Yeni Akit adı verilen paçavra bile denemeyecek bir yayın organı var. Eskiden Vakit ismiyle çıkardı. Yasaklanınca önce Akit, o da yasaklanınca Yeni Akit ismiyle yayına devam ediyor. AKP iktidarı da bu leş kokan yayınlara göz yumuyor. O paçavra, Vakit olarak yayınlandığı dönemde sekiz sütun manşetinden ağabeyim Çetin Emeç’i hedef göstermişti. Çetin Emeç Vakit’in hedefinde olduğu günden kısa bir süre sonra öldürüldü. Şimdi bu kara yobaz paçavra, avukat Nazan Moroğlu ve Medeni Kanun’u hedefine oturtmuş.
Yeni Akit’in beyni örümcek ağı tutmuş Ali Karahasanoğlu isimli yazarı kadın cinayetlerinin sorumlusunun Türkiye Cumhuriyeti Medeni Kanunu olduğunu söylüyor. Köşe yazısında bakın neler yumurtlamış:
“Gençlerimizi tam da vahşete sürükleyen sistemin temel taşlarından birisi olan Medeni Kanun’un yürürlüğe girmesinin yıl dönümünde İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği Koordinatörü avukat Nazan Moroğlu bir açıklama yapıyor. Diyor ki Moroğlu:’Devrim Yasamız Medeni Kanun, laik hukukun ve hukuk birliğinin simgesidir..’ Diyor ki Moroğlu:’Türkiye’de çağdaş ve laik hukuk düzeninin kilometre taşlarından Medeni Kanun’un yürürlüğe girmesi üzerinden tam 98 yıl geçti. Medeni Kanun’un kabul edilmesiyle Türk kadını erkekler gibi eşit yurttaş oldu.’ Allah sizi ne yapsın, bilmiyorum.
“19 yaşında gencecik bir kızın başı kesiliyor. Vücudu paramparça ediliyor. Nazan Moroğlu’nun derdi, ‘Türk kadını erkekler gibi eşit yurttaş oldu. ‘ Buyurun o zaman hesabı ödeyin. Türk kadını eskiden erkekler gibi eşit yurttaşlar değildi de 1926’da Medeni Kanun kabul edilmesiyle eşit yurttaşlar olduysalar. Buyrun iki genç kızımızın vahşice öldürülmesinin sorumluluğunu üstlenin. Diyor ki çağdaş hukukçulardan Nazan Moroğlu:’Türk kadınını gereken saygınlığına kavuşturan Medeni Kanun aynı zamanda bir kadın devrimidir.’O zaman buyrun Türk kadınına Medeni Kanuna saygınlık mı kazandırılmış yoksa bir yandan kendileri paramparça edilmişler bir yandan da yakınları ayakta duramaz çaresizliğe mi düşmüşler. Boşver edebiyatı Nazan hanım...”
Soyadı gibi beyni ve vicdanı da kapkara olmuş bu Karahasanoğlu denen zatın yazısındaki imla hataları ve bozuk Türkçe tamamıyla kendisine aittir.
Bu Ali Karahasanoğlu denen kişi bilmiyorsa öğrensin. Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında, 1926’da kabul edilen Medeni Kanun’u düzenleyen komisyonun başkanı annemin babası dedem, Hariciye Vekaleti’nin Baş Hukuk Müşaviri Büyükelçi Hüseyin Avni (Karagülle) ydi. Soyadını parantez içine aldım. Çünkü 1926’da daha soyadı kanunu kabul edilmemişti. Medeni Kanun’un İsviçre Medeni Kanunu’ndan tercüme edilip nasıl titizlikle hazırlandığını eli kalem tutan, mürekkep yalamış herkes çok iyi bilir. Ama Karahasanoğlu gibilerin derdi o değil. Sürekli kadın bedeni üstünden karalama yaparak Türkiye’yi daha da karanlığa sürüklemek. Bu gibilerin kadın fobisi muhtemelen kendi tuhaf yetişme biçimlerinden kaynaklanıyor. Karahasanoğlu, Nazan Moroğlu gibi Türk kadınları senin gibi kadın ve insanlık düşmanlarını ne kaale alır ne de adam sırasına sokar. Hele de Medeni Kanun’a dil uzatmak senin gibilerin hiç haddi değil.
Okudunuz. Aslında ciddiye bile almamak lazım, diyeceğim ama Karahasanoğlu gibiler içimizde var.
HALK VE ÜLKE DÜŞMANLARI
Bu Ali Karahasanoğlu ve onun gibi siyasal İslamcılar Türkiye’de var oldukları sürece ne kadın ne çocuk ne erkek cinayetleri ve tecavüzlerinin sonu gelir; sonunun gelmesini bırakın artarak devam eder. Böyleleri yüzünden hepimiz can güvenliği tehdidi altındayız. Bunlara bilinen deyimle, halk ve ülke düşmanları derler. Baştan da dediğim gibi, ne yazık ki AKP-MHP-Hüda Par ortaklığında kamu güvenliği ve hukukun ortadan kalkması nedeniyle halk kendi adalet sistemini, siber uygulamalar üstünden oluşturuyor. Bu işin sonu nereye varır? Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denilen ucubeyi sizler kurdunuz; kuvvetler ayrılığını yok edip yasama, yürütme ve yargıyı Tek Adam’ın insafına bıraktınız. Öyle anlaşılıyor ki adalet sistemine artık nebze güven kalmaması nedeniyle halk suçlu gördüğünün cezasını kendisi kesmeye kararlı. Farkında mısınız? Ülke anarşik bir ortama sürükleniyor. Daha önce de yazdım. Etki ve tepki meselesi. Sizler çanak tuttunuz. Sonuçlarına katlanacaksınız.
Özellikle son bir kaç gün içinde kadınlara yönelik saldırılar bardağı taşıran son damlalar gibi. İstanbul Taksim’de iki sapığın, güpegündüz genç bir kadına saldırıp sokak ortasında tecavüze yeltenmeleri, sapıkların adalete teslim edilmelerine rağmen sorgularından sonra salıverilmeleri, sapığın tekinin bir sevgilisini doğrayıp öbürünün de kafasını kesmesi infialin doruğa çıkmasına neden oldu. Hele de Narin olayı...
Kolluk güçleri ve adalet mekanizmasının Diyarbakır’ın Tavşantepe Köyü’nde işlenen Narin cinayetinin nedenlerini ve faillerinin açığa çıkmasını engelledikleri iddiaları akıllarda soru işaretleri doğurdu. Sıklıkla izlediğim bölgeden yayın yapan yerel Youtuberlar, köyün Hizbullah ve bir takım karanlık güçlerin silah deposu haline getirildiğinin ortaya çıkmasının engellendiğini söylüyorlar. Bunun Narin cinayetiyle bağlantısının ne olduğunu bilmiyoruz. Ancak yerel halk içinde bu derin meseleyi ortaya çıkarmak için örgütlenmeler olduğu haberleri var.Şunu da ekleyeyim:Tavşantepe Köyü’nün başta Hizbullah olmak üzere bazı “yarı-resmi” terör örgütlerinin silah deposu haline gelmesine kolluk güçlerinin de göz yumduğu iddiaları dehşet verici.
Gelelim X platformunda yazılan paylaşımlara... Bir genç kadın arkadaşıyla birlikte Ankara Gölbaşı’nda arkadaşının sevgilisinin saldırısına uğruyor. Ağızları burunları kırılıyor. Yüzleri kan içinde en yakın karakola gidiyorlar. Polis memurları şikayetlerine kulak asmadan kadınları gönderiyor. Saldırıya uğrayan genç kadın bu saldırıyla ilgili paylaşım yapınca pek çok kişi aralarında örgütlenip genç kadınların şikayetlerine kulak asmayan polis memurlarının cezalarını kendileri kesmeye karar veriyorlar. Hatta paylaştıkları mesajlarda bunların kimliklerini tespit ettiklerini “gerekeni yapacaklarını” duyuruyorlar.
Başka paylaşımlarda Discord adı verilen bir uygulama üstünden gencecik insanların siber çeteler kurdukları, özellikle gençlere yönelik dolandırıcılıklar yaptıkları, siber kredi kartları ürettikleri ve bu yoldan vurgunlar vurdukları, genç kızlara şantaj yaptıkları yazılıyor. Bu Discord çetelerini cezalandırmak için insanlar kendi aralarında örgütleniyorlar ve bunların cezalarını kendileri kesiyorlar. Discord üstünden örgütlenen bazı grupların Satanist (Şeytana tapanlar) oldukları, paylaşımlarını okuduğunuz zaman anlıyorsunuz. Incel isimli bir hesap var. Bu hesabın lezbiyen bir kadına ait olduğu söyleniyor. Incel hesabında toplananlar bir süre sonra Satanist oluyorlarmış. Bu Satanistler’in belli ritüelleri varmış. Özellikle genç kızlar kendi istekleriyle erkek arkadaşları tarafından öldürülüyorlarmış. Anlayacağınız tam toplumsal çıldırma hali. Discord uygulamasındaki sohbetlere, Incel hesabına girip baktım. Gerçekten dehşet verici paylaşımlar.
Günlerdir devam eden bu paylaşımlar İçişleri Bakanlığı ve Bakan Ali Yerlikaya’yı nihayet harekete geçiriyor. Yerlikaya X hesabından şu açıklamayı yapıyor:
“Siber Daire Başkanlığımız bir kız çocuğunun sosyal medyadaki ‘Bir Program’ üzerinden tehdit edildiğine dair paylaşılan videodaki görüntüleri incelemiştir.
“Yapılan incelemede videonun kurgu olduğu belirlenmiştir. İzmir Emniyet Müdürlüğü ekiplerimiz E.N.B. adlı çocuğu adresinde muhafaza altına almıştır. İfade işlemleri psikolog eşliğinde Cumhuriyet Savcısı tarafından gerçekleştirilecektir.
“E.N.B. adlı çocuğun tehdit ve şantaja maruz kaldığı sözde görüntüleri, halkı yanıltıcı şekilde internet üzerinden yayınlayan ve dezenformasyon yapan T.D. adlı 18 yaşındaki şahıs ise Ankara Emniyet Müdürlüğü ekiplerimiz tarafından gözaltına alınmıştır. “
Dehşete düşmemek elde değil. Sosyal medya, paylaşımlarla yıkıldıktan sonra güvenliğimizi sağlamakla yükümlü İçişleri Bakanlığı harekete geçiyor.
KARA YOBAZ İYİCE KAFA KALDIRIYOR
Bitmedi. Geçen gün TBMM’de Narin cinayeti ve kadınlara şiddet için muhalefetin verdiği araştırma önergeleri Cumhur İttifkı milletvekilleri tarafından reddedildi. Beni en çok dehşete düşüren Leyla Şahin isimli AKP milletvekilinin tavrı oldu. Bu kadın, zamanında başı örtülü olması nedeniyle öğrenim özgürlüğünün engellendiğini gerekçe gösterip Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) dava açmış ve kazanmıştı. Leyla Şahin isimli bu kadın milletvekili Narin cinayeti ve kadınlara şiddetin araştırılmasının ört bas edilmesi için oy veriyor. Sadece Leyla Şahin mi? AKP’den seçilen bütün kadın milletvekilleri. Bu kadınlar daha önce de Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmasını desteklemişlerdi. Utanç vesilesi. Demek TBMM’ye vekil seçilinceye kadarmış. Onu başarınca vicdan filan kalmamış. Geçelim.
Yeni Akit adı verilen paçavra bile denemeyecek bir yayın organı var. Eskiden Vakit ismiyle çıkardı. Yasaklanınca önce Akit, o da yasaklanınca Yeni Akit ismiyle yayına devam ediyor. AKP iktidarı da bu leş kokan yayınlara göz yumuyor. O paçavra, Vakit olarak yayınlandığı dönemde sekiz sütun manşetinden ağabeyim Çetin Emeç’i hedef göstermişti. Çetin Emeç Vakit’in hedefinde olduğu günden kısa bir süre sonra öldürüldü. Şimdi bu kara yobaz paçavra, avukat Nazan Moroğlu ve Medeni Kanun’u hedefine oturtmuş.
Yeni Akit’in beyni örümcek ağı tutmuş Ali Karahasanoğlu isimli yazarı kadın cinayetlerinin sorumlusunun Türkiye Cumhuriyeti Medeni Kanunu olduğunu söylüyor. Köşe yazısında bakın neler yumurtlamış:
“Gençlerimizi tam da vahşete sürükleyen sistemin temel taşlarından birisi olan Medeni Kanun’un yürürlüğe girmesinin yıl dönümünde İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği Koordinatörü avukat Nazan Moroğlu bir açıklama yapıyor. Diyor ki Moroğlu:’Devrim Yasamız Medeni Kanun, laik hukukun ve hukuk birliğinin simgesidir..’ Diyor ki Moroğlu:’Türkiye’de çağdaş ve laik hukuk düzeninin kilometre taşlarından Medeni Kanun’un yürürlüğe girmesi üzerinden tam 98 yıl geçti. Medeni Kanun’un kabul edilmesiyle Türk kadını erkekler gibi eşit yurttaş oldu.’ Allah sizi ne yapsın, bilmiyorum.
“19 yaşında gencecik bir kızın başı kesiliyor. Vücudu paramparça ediliyor. Nazan Moroğlu’nun derdi, ‘Türk kadını erkekler gibi eşit yurttaş oldu. ‘ Buyurun o zaman hesabı ödeyin. Türk kadını eskiden erkekler gibi eşit yurttaşlar değildi de 1926’da Medeni Kanun kabul edilmesiyle eşit yurttaşlar olduysalar. Buyrun iki genç kızımızın vahşice öldürülmesinin sorumluluğunu üstlenin. Diyor ki çağdaş hukukçulardan Nazan Moroğlu:’Türk kadınını gereken saygınlığına kavuşturan Medeni Kanun aynı zamanda bir kadın devrimidir.’O zaman buyrun Türk kadınına Medeni Kanuna saygınlık mı kazandırılmış yoksa bir yandan kendileri paramparça edilmişler bir yandan da yakınları ayakta duramaz çaresizliğe mi düşmüşler. Boşver edebiyatı Nazan hanım...”
Soyadı gibi beyni ve vicdanı da kapkara olmuş bu Karahasanoğlu denen zatın yazısındaki imla hataları ve bozuk Türkçe tamamıyla kendisine aittir.
Bu Ali Karahasanoğlu denen kişi bilmiyorsa öğrensin. Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında, 1926’da kabul edilen Medeni Kanun’u düzenleyen komisyonun başkanı annemin babası dedem, Hariciye Vekaleti’nin Baş Hukuk Müşaviri Büyükelçi Hüseyin Avni (Karagülle) ydi. Soyadını parantez içine aldım. Çünkü 1926’da daha soyadı kanunu kabul edilmemişti. Medeni Kanun’un İsviçre Medeni Kanunu’ndan tercüme edilip nasıl titizlikle hazırlandığını eli kalem tutan, mürekkep yalamış herkes çok iyi bilir. Ama Karahasanoğlu gibilerin derdi o değil. Sürekli kadın bedeni üstünden karalama yaparak Türkiye’yi daha da karanlığa sürüklemek. Bu gibilerin kadın fobisi muhtemelen kendi tuhaf yetişme biçimlerinden kaynaklanıyor. Karahasanoğlu, Nazan Moroğlu gibi Türk kadınları senin gibi kadın ve insanlık düşmanlarını ne kaale alır ne de adam sırasına sokar. Hele de Medeni Kanun’a dil uzatmak senin gibilerin hiç haddi değil.
Okudunuz. Aslında ciddiye bile almamak lazım, diyeceğim ama Karahasanoğlu gibiler içimizde var.
HALK VE ÜLKE DÜŞMANLARI
Bu Ali Karahasanoğlu ve onun gibi siyasal İslamcılar Türkiye’de var oldukları sürece ne kadın ne çocuk ne erkek cinayetleri ve tecavüzlerinin sonu gelir; sonunun gelmesini bırakın artarak devam eder. Böyleleri yüzünden hepimiz can güvenliği tehdidi altındayız. Bunlara bilinen deyimle, halk ve ülke düşmanları derler. Baştan da dediğim gibi, ne yazık ki AKP-MHP-Hüda Par ortaklığında kamu güvenliği ve hukukun ortadan kalkması nedeniyle halk kendi adalet sistemini, siber uygulamalar üstünden oluşturuyor. Bu işin sonu nereye varır? Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denilen ucubeyi sizler kurdunuz; kuvvetler ayrılığını yok edip yasama, yürütme ve yargıyı Tek Adam’ın insafına bıraktınız. Öyle anlaşılıyor ki adalet sistemine artık nebze güven kalmaması nedeniyle halk suçlu gördüğünün cezasını kendisi kesmeye kararlı. Farkında mısınız? Ülke anarşik bir ortama sürükleniyor. Daha önce de yazdım. Etki ve tepki meselesi. Sizler çanak tuttunuz. Sonuçlarına katlanacaksınız.
Misafirler için gizlenen link, görmek için
Giriş yap veya üye ol.