Milliyet yazarlarından Cemal Ersen'in köşe yazısı
Bundan on yıl önce, dört büyüklerin maçına çıkmak her hakem için prestij idi. Hele derbi yönetmek, kaymaklı ekmek kadayıfı. Birbirleriyle yarışırlar, hatta atamalar için araya "adam" sokarlardı.
Hakemler artık bu maçlara çıkmak istemiyor. Niye istesinler ki? Dertsiz başlarına dert mi alacaklar? Aynı şey Video Asistan Hakemleri için de geçerli. Nasıl olsa her maçın ücreti aynı. Hata yaptın mı yandın.
Nasıl geldik bu noktaya? Elbette "adalet istiyoruz" diye ortalığı ayağa kaldıran kulüpler sayesinde.
Federasyon başkanının kapısına dayanan mı ararsınız, telefonla taciz eden mi, yoksa sosyal medya üzerinden baskı kurup başarısızlıklarını örtmek isteyen mi?
Herkes hakeme vuruyor, kimse kendi yanlışları ve eksikleri ile yüzleşmeye yanaşmıyor. En kolay yol, futbolun en savunmasız paydaşına saldırmak. Şimdi de VAR diye tutturmuşlar, amaçları camiayı yıpratmak.
Spor medyası için de öyle. Bir araştırılsa, gündemin ilk maddesi hep hakemler. Çünkü "prim" yapıyorlar fanatiklerin gözünde.
DİK DURMALI
Futbol Federasyonu Başkanı Mehmet Büyükekşi henüz onuncu haftada başlayan tepkiler karşısında dik durmalı. Kulüplere taviz vermemeli. Amacı koltuğunu korumak değilse, hakemi ve Merkez Hakem Kurulu'nu kurban etmemeli. Evet; hata yapan hakem bedelini ödemeli, ama kellesi istenmemeli.
Hakem dediğiniz kolay yetişmiyor; tohum değil ki toprağa ek, ertesi sene derbi maçı yönetsin.
Büyükekşi'nin hakemlere yaptığı yatırımı takdir ediyorum. Karşılığını beklemesini de anlıyorum. VAR konusundaki açıklamaları önemliydi. Ama her kapısını çalan kulübün, her şikayet edenin sesini dinlerse, sezonun ortası gelmeden sahaya çıkacak hakem kalmaz ellerinde.
Bu arada kraldan çok kralcılığa soyunan bazı yönetim kurulu üyelerine de dikkat etmeli. Herkes haddini ve konumunu bilmeli. Boyunu aşan tehlikeli sulara girmemeli.
Bunların kim olduğunu Büyükekşi de biliyor, biz de! Zaten ortalık karışık, bir de siz bulandırmayın ortamı...
ÇAKIR: GURUR DUYDUM
Geçen hafta bu köşede dile getirmiştim. FIFA kokartlı eski hakemimiz Cüneyt Çakır'a jübile yapılması ile ilgili bir girişim vardı.
Önce Futbol Federasyonu Başkanı Mehmet Büyükekşi ile konuştum. Sonra Cüneyt hoca ile.
Büyükekşi bu fikrin Çakır ile sınırlı kalmayacağını söyledi. Gaziantep'te oynananacak İskoçya milli maçında veya üç gün sonraki Çekya müsabakasında deneyimli hakeme jübile yapacaklarının altını çizdi. Bununla da yetinmedi; "görevde olduğum sürece hakemliği bırakan her isim için aynı uğurlamayı düşünüyorum" dedi.
"UEFA'ya danıştınız mı?" dedim. "Evet, yanıt bekliyoruz ama onlar ne derse desin özel maç bunlar, mutlaka yapacağız" yanıtını verdi.
Önerdiğim gibi, yıllarca omuz omuza verdiği, kader birliği yaptığı yardımcıları Bahattin Duran ve Tarık Ongun da orada olacaklar umarım.
Ardından Cüneyt Çakır'ı aradım. Sesinden belli, çok mutlu olmuş. "Ne demek ağabey, gurur duyarım, koşa koşa giderim" dedi. Bu düzeyde ve kalitede bir hakemin omuzlarda veda etmesi futbolun ruhunu çözemeyenlere anlamlı bir mesaj olacaktır. Düşünene de, kabul edene de teşekkürler.
Hakem camiasının en çok birliğe ihtiyaç duyduğu ortamda böyle bir girişim değerli.
Bakın buraya yazıyorum; Cüneyt hocanın jübilesine ona yoldaşlık eden de, kırgın olan da gidecek. Zaten öyle olmalı.
Fırsat yaratırsam, ben de olacağım. Olmaz ise, Çakır'ın İzmir'de (yılın yarısını orada geçiriyor artık) bir balık sofrası sözü var bana. Kaya barbunu ve bol yeşillik istiyorum, haberin olsun hocam.
KALEYİ İÇTEN YIKMAK!
Yıllardır hakem camiasının içindeyim. Kulüplerin taktiği hiç değişmedi. Bel altından vurmayı, ilk adamı değil yardımcılarını hedef almayı severler. Kaleyi içten yıkmaktır planları.
Merkez Hakem Kurulu başkanları da (istisnalar kuralı bozmaz) bu karmaşada kendilerine zarar gelmesin diye sessiz kalırlar. Çoğu dostum, arkadaşımdır, ama şimdi sayacaklarımın tümü rastlantı mı? Bu isimler yakın zamanda MHK başkan vekilliği yapmış olanlar.
Yüksel Okçuoğlu, Bedri Dölkeleş, Metin Tokat, Ünsal Çimen, Erol Ersoy, Muhittin Boşat, Bünyamin Gezer, Yunus Yıldırım, Mustafa Çulcu (daha sonra MHK başkanı oldu) ve şimdi de Murat Ilgaz.
Açığı kollanan, eski defterleri karıştırılan veya yanlış bilgilerde kamuoyu önüne atılan günah keçileri.
Hiç biri babamın oğlu değil. Lakin kulüplerin de iyi niyetinden şüpheliyim. Nereden "operasyon" yapacaklarını biliyorlar!
Cemal ERSEN / Milliyet
Bundan on yıl önce, dört büyüklerin maçına çıkmak her hakem için prestij idi. Hele derbi yönetmek, kaymaklı ekmek kadayıfı. Birbirleriyle yarışırlar, hatta atamalar için araya "adam" sokarlardı.
Hakemler artık bu maçlara çıkmak istemiyor. Niye istesinler ki? Dertsiz başlarına dert mi alacaklar? Aynı şey Video Asistan Hakemleri için de geçerli. Nasıl olsa her maçın ücreti aynı. Hata yaptın mı yandın.
Nasıl geldik bu noktaya? Elbette "adalet istiyoruz" diye ortalığı ayağa kaldıran kulüpler sayesinde.
Federasyon başkanının kapısına dayanan mı ararsınız, telefonla taciz eden mi, yoksa sosyal medya üzerinden baskı kurup başarısızlıklarını örtmek isteyen mi?
Herkes hakeme vuruyor, kimse kendi yanlışları ve eksikleri ile yüzleşmeye yanaşmıyor. En kolay yol, futbolun en savunmasız paydaşına saldırmak. Şimdi de VAR diye tutturmuşlar, amaçları camiayı yıpratmak.
Spor medyası için de öyle. Bir araştırılsa, gündemin ilk maddesi hep hakemler. Çünkü "prim" yapıyorlar fanatiklerin gözünde.
DİK DURMALI
Futbol Federasyonu Başkanı Mehmet Büyükekşi henüz onuncu haftada başlayan tepkiler karşısında dik durmalı. Kulüplere taviz vermemeli. Amacı koltuğunu korumak değilse, hakemi ve Merkez Hakem Kurulu'nu kurban etmemeli. Evet; hata yapan hakem bedelini ödemeli, ama kellesi istenmemeli.
Hakem dediğiniz kolay yetişmiyor; tohum değil ki toprağa ek, ertesi sene derbi maçı yönetsin.
Büyükekşi'nin hakemlere yaptığı yatırımı takdir ediyorum. Karşılığını beklemesini de anlıyorum. VAR konusundaki açıklamaları önemliydi. Ama her kapısını çalan kulübün, her şikayet edenin sesini dinlerse, sezonun ortası gelmeden sahaya çıkacak hakem kalmaz ellerinde.
Bu arada kraldan çok kralcılığa soyunan bazı yönetim kurulu üyelerine de dikkat etmeli. Herkes haddini ve konumunu bilmeli. Boyunu aşan tehlikeli sulara girmemeli.
Bunların kim olduğunu Büyükekşi de biliyor, biz de! Zaten ortalık karışık, bir de siz bulandırmayın ortamı...
ÇAKIR: GURUR DUYDUM
Geçen hafta bu köşede dile getirmiştim. FIFA kokartlı eski hakemimiz Cüneyt Çakır'a jübile yapılması ile ilgili bir girişim vardı.
Önce Futbol Federasyonu Başkanı Mehmet Büyükekşi ile konuştum. Sonra Cüneyt hoca ile.
Büyükekşi bu fikrin Çakır ile sınırlı kalmayacağını söyledi. Gaziantep'te oynananacak İskoçya milli maçında veya üç gün sonraki Çekya müsabakasında deneyimli hakeme jübile yapacaklarının altını çizdi. Bununla da yetinmedi; "görevde olduğum sürece hakemliği bırakan her isim için aynı uğurlamayı düşünüyorum" dedi.
"UEFA'ya danıştınız mı?" dedim. "Evet, yanıt bekliyoruz ama onlar ne derse desin özel maç bunlar, mutlaka yapacağız" yanıtını verdi.
Önerdiğim gibi, yıllarca omuz omuza verdiği, kader birliği yaptığı yardımcıları Bahattin Duran ve Tarık Ongun da orada olacaklar umarım.
Ardından Cüneyt Çakır'ı aradım. Sesinden belli, çok mutlu olmuş. "Ne demek ağabey, gurur duyarım, koşa koşa giderim" dedi. Bu düzeyde ve kalitede bir hakemin omuzlarda veda etmesi futbolun ruhunu çözemeyenlere anlamlı bir mesaj olacaktır. Düşünene de, kabul edene de teşekkürler.
Hakem camiasının en çok birliğe ihtiyaç duyduğu ortamda böyle bir girişim değerli.
Bakın buraya yazıyorum; Cüneyt hocanın jübilesine ona yoldaşlık eden de, kırgın olan da gidecek. Zaten öyle olmalı.
Fırsat yaratırsam, ben de olacağım. Olmaz ise, Çakır'ın İzmir'de (yılın yarısını orada geçiriyor artık) bir balık sofrası sözü var bana. Kaya barbunu ve bol yeşillik istiyorum, haberin olsun hocam.
KALEYİ İÇTEN YIKMAK!
Yıllardır hakem camiasının içindeyim. Kulüplerin taktiği hiç değişmedi. Bel altından vurmayı, ilk adamı değil yardımcılarını hedef almayı severler. Kaleyi içten yıkmaktır planları.
Merkez Hakem Kurulu başkanları da (istisnalar kuralı bozmaz) bu karmaşada kendilerine zarar gelmesin diye sessiz kalırlar. Çoğu dostum, arkadaşımdır, ama şimdi sayacaklarımın tümü rastlantı mı? Bu isimler yakın zamanda MHK başkan vekilliği yapmış olanlar.
Yüksel Okçuoğlu, Bedri Dölkeleş, Metin Tokat, Ünsal Çimen, Erol Ersoy, Muhittin Boşat, Bünyamin Gezer, Yunus Yıldırım, Mustafa Çulcu (daha sonra MHK başkanı oldu) ve şimdi de Murat Ilgaz.
Açığı kollanan, eski defterleri karıştırılan veya yanlış bilgilerde kamuoyu önüne atılan günah keçileri.
Hiç biri babamın oğlu değil. Lakin kulüplerin de iyi niyetinden şüpheliyim. Nereden "operasyon" yapacaklarını biliyorlar!
Cemal ERSEN / Milliyet