alphatm
Forum Üyesi
Zaman buldukça vakit namazlarını kılmak için gittiğim camide gözlerimin aşina olduğu Sadullah efendinin yanında vaktin sünnetini kılmak üzere namaza durdum.
Dört rekat sünneti kılıp selam verdiğimde onun huşu içinde kıyamda durduğunu gördüm. Aklıma takılıp kaldı bir anda bu kadar mükemmel bir namaz kılmanın hikmeti ne olabilirdi.
Namazdan sonra dayanamadım cami çıkışında musafha yaptıktan sonra
- Sadullah bey merakımı mazur görürseniz size bir sualim olacaktı deyiverdim. Gülümsedi
- Estağfirullah elbetteki sorabilirsiniz dedi.
- Namazı bu kadar kadar güzel ve intizamlı kılmanızdaki hikmet nedir merak ettim. Anlatırsanız belki bizlerde bir feyz alır senin gibi namazlarımızı eda ederdik dedim.
-Yok hacım mübağala ediyorsun sen okumuş ders almış adamsın benden çok daha bilgilisin,ayrıca seninde namaz kılmana kimse kusur bulamaz ben sana göre biraz daha yavaş okuyup yavaş hareket ediyorum bütün fark budur.
- Allah razı olsun Sadullah beyciğim lakin senin bu farklı ve intizamlı yaşantının ardında bir sır bir gizem hissediyorum işte bu his beni meraka celbediyor. Söylemek anlatmak istemiyorsanız elbetteki üstelemeyeceğim.
Cevap vermek yerine elini kaldırıp cami avlusundaki çay ocağına dönerek iki çay işareti yaptı. Çaycı çayları bırakıp gittikten sonra anlatmaya başladı.
" Bundan beş yıl öncesiydi. Camide gördüğüm kadarı ile tanıdığım boya badana işleri ile uğraşan Samim isminde bir müslüman çocuğunun hasatanede olduğunu acil paraya ihtiyacı oldupunu söyleyerek benden ödünç para istedi. Üzerimde yoktu ama hatımı sayan bir kardeşimden isteyip verdim gitti gidiş o gidiş bir daha ne camide ne sokakta kendisini görmedim.
Vadesi gelen borcu çoluk çocuğumun nafakasından kesip cebimden ödedim. Daha sonra dert yandığım bir kardeşimizi daha aynı gerekçe ile dolandırdığını öğrenince çok üzüldüm.
Aradan beş ay geçmişti yolum Topkapı,ya düşmüştü. Surların dibindeki güvercin pazarını görüce oraya yöneldim. Samim,in güvercin alıp sattığını duymuştum belki görürüm diye aklımdan geçmişti. Ve onu birisi ile konuşurken göründe ona doğru yöneldim. Samimde beni görmüş hemen arkasını dönüp kaçmaya başlamıştı. Öfkeyle onu kovaladım kovalamaca surların tepesinde bir kör noktada bitmiş onu kıstırmıştım.
- Lan oğlum neden kaçıyorsun senden sadece dürüstçe bir açıklama bekliyorum o kadar
- Bak hacı abi bir hata ettim sana yanlış yaptım ama söz en kısa zamanda borcumu ödeyeceğim.
- İyide sadece benim değil başkalarınıda aynı yalan ile dolandırmışsın.
- Yalan ben senden başkasından başkasından para almadım dedi
Düpedüz yalan söylüyorsun bir iki kişi daha var benim gibi onlarada aynı yalanı söylemişsin üstelik bu parayı haram işlere kullandığını görenler olmuş.
- Ehhh yeterbe üç beş kuruş verdiniz başıma kakıp durmayın olunca vereceğim işte deyip elini kaldırınca öfkeme hakim olamayıp üstüne yürüdüm. Samim bunun üzerine bana karşılık verdi İtişirken bir ara dengesini kaybedip yaklaşık on metre kadar yükseklikte surlardan aşağı bir incir agacının dalarına çarparak düştü. Bir an neye uğradığımı şaşırdım panik içinde aşağıya koştum. Samim yerde ölü gibi yüzü gözü çizik içinde yatıyordu. Nabzına baktım yaşıyordu Onu omuzladığım gibi ana yola çıkarıp bir otomobile işaret edip durdurdum. Onu zor bela araca bindirip en yakındaki Çapa hastanesine götürdük. Az sonra polisler gelip beni karakola götürdüler. Olay hakkında olup biteni sorguladılar. Ne anlattıysam bana inanmayıp adam akıllı dövdüler. Daha sonra mahkemeye çıkarıldım. Öldürmeye teşebbüsten yargılanmaya başladım. Bir sabah koguşa gelip beni aldılar. Üzerime boydan boya beyaz bir önlük giydirdiler ne olup bittiğini anlamakta güçlük çekiyordum.
Beni dar bir avluya çıkarıp üç ayaklı bir dar ağacının önüne getirdiler. Aklımdan demekki Samim ölmüş beni asacaklar diye geçirdim. Korkudan üzüntüden içimdeki yağlar eriyordu.
İnfaz memuru yanıma gelip son bir isteğim olup olmadığını sorunca
- İki rekat namaz kılmak istiyorum dedim.Alalecele bir ibrik getirip önüme koydular. Güçlükle abdest aldım.
Sonra uydurdukları küçük bir karton koli üstünde namaza durdum. Son namazımı Rabbimizin razı olacağı şekilde en küçük bir hata yapmadan kılmaya çalıştım. Secdede Pişmanlığımı dile getirip Rabbimden beni affetmesi için yalvardım.Hayatımda kıldığım en uzun namazı selam verip bitirdiğimde yanımda kimsenin olmadığını gördüm. Çok şaşırmış bakınıp duruyordum.
- Kimse yokmu diye seslenince tügeği omuzunda bir asker koşarak geldi.
- Yahu amca ne namaz kılarmışsın yahu bitmek bilmedi.Kalk koğuşa gidiyoruz yanlışlık olmuş asılacak mahkum sen değilmişsin isim benzerli hataya neden olmuş. Beni bir gardiyana teslim edip koguşa gönderdiler.
Koğuşa geldiğimde mahkumlar beni tebrik edip tahliye müjdesini verdiler. Öğrendimki Samim başıma gelenleri öğrenince hemen savcılığa gidip olup biteni anlatmış. Benim suçsuz olduğum anlaşılınca serbest bırakılmıştım.
Samime bütün hakkımı helal etmiştim.
O günden sonra aklımda kalan son namazımı nasıl kıldığım nasıl dikkat ettiğimdi. Rabbim o namazın hürmetine belkide beni bağışlamış özgürlüğüme kavuşturmuştu. Zoru görünce adam gibi mümin gibi kıldığım namazıma son nefesime kadar devam etme kararı aldım işte budur bana namazı huşu içinde namaz kıldıran hikaye..
Dört rekat sünneti kılıp selam verdiğimde onun huşu içinde kıyamda durduğunu gördüm. Aklıma takılıp kaldı bir anda bu kadar mükemmel bir namaz kılmanın hikmeti ne olabilirdi.
Namazdan sonra dayanamadım cami çıkışında musafha yaptıktan sonra
- Sadullah bey merakımı mazur görürseniz size bir sualim olacaktı deyiverdim. Gülümsedi
- Estağfirullah elbetteki sorabilirsiniz dedi.
- Namazı bu kadar kadar güzel ve intizamlı kılmanızdaki hikmet nedir merak ettim. Anlatırsanız belki bizlerde bir feyz alır senin gibi namazlarımızı eda ederdik dedim.
-Yok hacım mübağala ediyorsun sen okumuş ders almış adamsın benden çok daha bilgilisin,ayrıca seninde namaz kılmana kimse kusur bulamaz ben sana göre biraz daha yavaş okuyup yavaş hareket ediyorum bütün fark budur.
- Allah razı olsun Sadullah beyciğim lakin senin bu farklı ve intizamlı yaşantının ardında bir sır bir gizem hissediyorum işte bu his beni meraka celbediyor. Söylemek anlatmak istemiyorsanız elbetteki üstelemeyeceğim.
Cevap vermek yerine elini kaldırıp cami avlusundaki çay ocağına dönerek iki çay işareti yaptı. Çaycı çayları bırakıp gittikten sonra anlatmaya başladı.
" Bundan beş yıl öncesiydi. Camide gördüğüm kadarı ile tanıdığım boya badana işleri ile uğraşan Samim isminde bir müslüman çocuğunun hasatanede olduğunu acil paraya ihtiyacı oldupunu söyleyerek benden ödünç para istedi. Üzerimde yoktu ama hatımı sayan bir kardeşimden isteyip verdim gitti gidiş o gidiş bir daha ne camide ne sokakta kendisini görmedim.
Vadesi gelen borcu çoluk çocuğumun nafakasından kesip cebimden ödedim. Daha sonra dert yandığım bir kardeşimizi daha aynı gerekçe ile dolandırdığını öğrenince çok üzüldüm.
Aradan beş ay geçmişti yolum Topkapı,ya düşmüştü. Surların dibindeki güvercin pazarını görüce oraya yöneldim. Samim,in güvercin alıp sattığını duymuştum belki görürüm diye aklımdan geçmişti. Ve onu birisi ile konuşurken göründe ona doğru yöneldim. Samimde beni görmüş hemen arkasını dönüp kaçmaya başlamıştı. Öfkeyle onu kovaladım kovalamaca surların tepesinde bir kör noktada bitmiş onu kıstırmıştım.
- Lan oğlum neden kaçıyorsun senden sadece dürüstçe bir açıklama bekliyorum o kadar
- Bak hacı abi bir hata ettim sana yanlış yaptım ama söz en kısa zamanda borcumu ödeyeceğim.
- İyide sadece benim değil başkalarınıda aynı yalan ile dolandırmışsın.
- Yalan ben senden başkasından başkasından para almadım dedi
Düpedüz yalan söylüyorsun bir iki kişi daha var benim gibi onlarada aynı yalanı söylemişsin üstelik bu parayı haram işlere kullandığını görenler olmuş.
- Ehhh yeterbe üç beş kuruş verdiniz başıma kakıp durmayın olunca vereceğim işte deyip elini kaldırınca öfkeme hakim olamayıp üstüne yürüdüm. Samim bunun üzerine bana karşılık verdi İtişirken bir ara dengesini kaybedip yaklaşık on metre kadar yükseklikte surlardan aşağı bir incir agacının dalarına çarparak düştü. Bir an neye uğradığımı şaşırdım panik içinde aşağıya koştum. Samim yerde ölü gibi yüzü gözü çizik içinde yatıyordu. Nabzına baktım yaşıyordu Onu omuzladığım gibi ana yola çıkarıp bir otomobile işaret edip durdurdum. Onu zor bela araca bindirip en yakındaki Çapa hastanesine götürdük. Az sonra polisler gelip beni karakola götürdüler. Olay hakkında olup biteni sorguladılar. Ne anlattıysam bana inanmayıp adam akıllı dövdüler. Daha sonra mahkemeye çıkarıldım. Öldürmeye teşebbüsten yargılanmaya başladım. Bir sabah koguşa gelip beni aldılar. Üzerime boydan boya beyaz bir önlük giydirdiler ne olup bittiğini anlamakta güçlük çekiyordum.
Beni dar bir avluya çıkarıp üç ayaklı bir dar ağacının önüne getirdiler. Aklımdan demekki Samim ölmüş beni asacaklar diye geçirdim. Korkudan üzüntüden içimdeki yağlar eriyordu.
İnfaz memuru yanıma gelip son bir isteğim olup olmadığını sorunca
- İki rekat namaz kılmak istiyorum dedim.Alalecele bir ibrik getirip önüme koydular. Güçlükle abdest aldım.
Sonra uydurdukları küçük bir karton koli üstünde namaza durdum. Son namazımı Rabbimizin razı olacağı şekilde en küçük bir hata yapmadan kılmaya çalıştım. Secdede Pişmanlığımı dile getirip Rabbimden beni affetmesi için yalvardım.Hayatımda kıldığım en uzun namazı selam verip bitirdiğimde yanımda kimsenin olmadığını gördüm. Çok şaşırmış bakınıp duruyordum.
- Kimse yokmu diye seslenince tügeği omuzunda bir asker koşarak geldi.
- Yahu amca ne namaz kılarmışsın yahu bitmek bilmedi.Kalk koğuşa gidiyoruz yanlışlık olmuş asılacak mahkum sen değilmişsin isim benzerli hataya neden olmuş. Beni bir gardiyana teslim edip koguşa gönderdiler.
Koğuşa geldiğimde mahkumlar beni tebrik edip tahliye müjdesini verdiler. Öğrendimki Samim başıma gelenleri öğrenince hemen savcılığa gidip olup biteni anlatmış. Benim suçsuz olduğum anlaşılınca serbest bırakılmıştım.
Samime bütün hakkımı helal etmiştim.
O günden sonra aklımda kalan son namazımı nasıl kıldığım nasıl dikkat ettiğimdi. Rabbim o namazın hürmetine belkide beni bağışlamış özgürlüğüme kavuşturmuştu. Zoru görünce adam gibi mümin gibi kıldığım namazıma son nefesime kadar devam etme kararı aldım işte budur bana namazı huşu içinde namaz kıldıran hikaye..