Kapatın gözlerinizi.
Gece karanlık, gökte yıldızlar ve mehtap…
Hava ne sıcak ne soğuk…
Yüzümü bir kuş tüyü yumuşaklığında okşayan rüzgâr,
yer yer saçlarımı da üfürüyor.
Bu gecede bir şey arıyordum.
Hayâl…
Gerçekleşir mi ki hayâller?
İnsan hayâl ettiği sürece yaşar.
Mutlaka hayallerimiz olacaktır.
Bazıları para, bazıları eş, bazıları da makam sevdasına kapılmış.
En güzeliyse gerçek aşkın aşkına dalmak…
Gece sessiz ve arada bir baykuşların ötüşüyle ortamdaki sükût bozuluyor.
Buradaki hayâllerim ne kadar da gerçekleşir orası ayrı bir mevzu.
Zihnimin ufuklarındaki hayâlin adı gül mevsiminden olsa gerek.
Yalnız ve yalnız bu hayâl ile yatıp kalksam yüreğim ancak inşirah bulur.
Bu devirde ilerledikçe ilerliyorum.
Görüyorum biraz daha derine indikçe,
her yanını güllerin sardığı bir diyâra düşüyorum.
Güllerin ortasında hepsinden çok daha güzel ve amberden daha güzel kokan bir gül daha vardı ki diğer güller hep onunla beraber olmak için can atıyorlardı.
Bu gülün farklı olduğunu kalbi mühürlenmişler bile anlayabiliyordu.
Etrafta zulümden iz kalmamış.
Herkes birbirine kurşun yerine gül atıyor.
Bu aşk ikliminde herkes hâlinden memnun görünüyor.
Ve bir yağmur yağıyor sonrasında.
Güllerin yapraklarında çok güzel buseler meydana geliyor.
Bir de burada gökkuşağının tüm renkleri görülebilir bir hava var.
Bu gülistandan hiç ayrılasım gelmese de vakit doluyor.
Hayâlim, bu dağ başında üzerime yağan ince yağmur tanelerinin yüzüme dokunmasıyla son buluyor.
Gözlerimi açmayı hiç istemiyorum aslında.
Ama olmuyor. Bu hayâli o anda o kadar güzel ki tanıyamıyorum.
Derûnumda doğan bu duyguyu bulamıyorum. Öyle ki çok derinlerde…
Gülün kokusunu anlatabilir misiniz?
Ve duyabilir misiniz ki o enfes kokuyu…
Çekebilir misiniz yüreğinizin en kuytu köşelerine kadar...
Çekin çekebildiğiniz kadar…
Neyse ki benliğimi bir sinir sistemi gibi saran, duygularımı bir ışık yakarak aydınlatan şiirler yetişiyor. Ne de güzel söylüyor şair:
Ben, seni görmeden sevdim,
Yorgun gecelerde titreyen; bir yanı yetim,
Bir yanı öksüz yüreğimle sevdim seni...
Ey gönül bahçemde büyüttüğüm nazlı çiçek!
Ve Ey sevdamın adı, aşkın gerçek anlamı!
Bu hasret, bu gurbet söyle ne zaman bitecek?
Ben, seni görmeden sevdim...
Gözlerini gözlerime değdir Efendim, ellerini ellerime...
Sevmeyi senden öğrendim… ilkin!
Sevilmesi gereken her şeyi senden,
Şefkat seninle mana buldu,
Buz çöllerini seninle aştım, ab-ı hayat sundun sıcak ikliminle.
Gözlerini gözlerime değdir, elerini ellerime Efendim!
Ben, seni görmeden sevdim…
Bahar yüzlü insanlar bildim, etrafında pervane,
Onlardan biri olmak istedim hep, her emrine amâde.
Seninle yaşamak, seninle ölmek,
Seninle ağlamak ve seninle tebessüm etmek…
Aynı sofrayı seninle paylaşmak istedim,
Ama en çok seni, seni görmek istedim, göremesem de...
Bununla hayâllerime devam edemesem de onu yaşamaya canıma katmaya çalışıyorum. Bu şiir beni alıp götürüyor sevda iklimine.
Aşkın Gerçek Anlamı’yla buluşturuyor.
“Beni görmeden sevecekler” için kardeşlerim demesi,
heyecânımı bin katına çıkarıyor bu hayâl yolculuğunda.
Güllerin Sultanıyla buluşmak,
onunla hep birlikte olmak herkesin talip olduğu bir şey olsa gerek.
Gece karanlık, gökte yıldızlar ve mehtap…
Hava ne sıcak ne soğuk…
Yüzümü bir kuş tüyü yumuşaklığında okşayan rüzgâr,
yer yer saçlarımı da üfürüyor.
Bu gecede bir şey arıyordum.
Hayâl…
Gerçekleşir mi ki hayâller?
İnsan hayâl ettiği sürece yaşar.
Mutlaka hayallerimiz olacaktır.
Bazıları para, bazıları eş, bazıları da makam sevdasına kapılmış.
En güzeliyse gerçek aşkın aşkına dalmak…
Gece sessiz ve arada bir baykuşların ötüşüyle ortamdaki sükût bozuluyor.
Buradaki hayâllerim ne kadar da gerçekleşir orası ayrı bir mevzu.
Zihnimin ufuklarındaki hayâlin adı gül mevsiminden olsa gerek.
Yalnız ve yalnız bu hayâl ile yatıp kalksam yüreğim ancak inşirah bulur.
Bu devirde ilerledikçe ilerliyorum.
Görüyorum biraz daha derine indikçe,
her yanını güllerin sardığı bir diyâra düşüyorum.
Güllerin ortasında hepsinden çok daha güzel ve amberden daha güzel kokan bir gül daha vardı ki diğer güller hep onunla beraber olmak için can atıyorlardı.
Bu gülün farklı olduğunu kalbi mühürlenmişler bile anlayabiliyordu.
Etrafta zulümden iz kalmamış.
Herkes birbirine kurşun yerine gül atıyor.
Bu aşk ikliminde herkes hâlinden memnun görünüyor.
Ve bir yağmur yağıyor sonrasında.
Güllerin yapraklarında çok güzel buseler meydana geliyor.
Bir de burada gökkuşağının tüm renkleri görülebilir bir hava var.
Bu gülistandan hiç ayrılasım gelmese de vakit doluyor.
Hayâlim, bu dağ başında üzerime yağan ince yağmur tanelerinin yüzüme dokunmasıyla son buluyor.
Gözlerimi açmayı hiç istemiyorum aslında.
Ama olmuyor. Bu hayâli o anda o kadar güzel ki tanıyamıyorum.
Derûnumda doğan bu duyguyu bulamıyorum. Öyle ki çok derinlerde…
Gülün kokusunu anlatabilir misiniz?
Ve duyabilir misiniz ki o enfes kokuyu…
Çekebilir misiniz yüreğinizin en kuytu köşelerine kadar...
Çekin çekebildiğiniz kadar…
Neyse ki benliğimi bir sinir sistemi gibi saran, duygularımı bir ışık yakarak aydınlatan şiirler yetişiyor. Ne de güzel söylüyor şair:
Ben, seni görmeden sevdim,
Yorgun gecelerde titreyen; bir yanı yetim,
Bir yanı öksüz yüreğimle sevdim seni...
Ey gönül bahçemde büyüttüğüm nazlı çiçek!
Ve Ey sevdamın adı, aşkın gerçek anlamı!
Bu hasret, bu gurbet söyle ne zaman bitecek?
Ben, seni görmeden sevdim...
Gözlerini gözlerime değdir Efendim, ellerini ellerime...
Sevmeyi senden öğrendim… ilkin!
Sevilmesi gereken her şeyi senden,
Şefkat seninle mana buldu,
Buz çöllerini seninle aştım, ab-ı hayat sundun sıcak ikliminle.
Gözlerini gözlerime değdir, elerini ellerime Efendim!
Ben, seni görmeden sevdim…
Bahar yüzlü insanlar bildim, etrafında pervane,
Onlardan biri olmak istedim hep, her emrine amâde.
Seninle yaşamak, seninle ölmek,
Seninle ağlamak ve seninle tebessüm etmek…
Aynı sofrayı seninle paylaşmak istedim,
Ama en çok seni, seni görmek istedim, göremesem de...
Bununla hayâllerime devam edemesem de onu yaşamaya canıma katmaya çalışıyorum. Bu şiir beni alıp götürüyor sevda iklimine.
Aşkın Gerçek Anlamı’yla buluşturuyor.
“Beni görmeden sevecekler” için kardeşlerim demesi,
heyecânımı bin katına çıkarıyor bu hayâl yolculuğunda.
Güllerin Sultanıyla buluşmak,
onunla hep birlikte olmak herkesin talip olduğu bir şey olsa gerek.