Futbol yazarı Alper Kaya'nın köşe yazısı
6 Şubat sabahına tarifsiz bir acıyla uyandık. Bir haftadır da bu acıyı tarif edemiyoruz, ancak ve ancak mücadelesini verebiliyoruz. Bütün bu mücadele sırasında, er ya da geç düşünmemiz gereken bir soru aklımızın bir köşesinde dönüp duruyor elbette: Peki ya sonra ne olacak?
Geniş bir pencereden bu sorunun cevabını vermek, bittabi, harcım değil ancak Kahramanmaraş merkezli ve 10 şehrimizi etkileyen bu depremin sonrasında yaşananlardan; herkes gibi ileriye dönük bir fikir çıkarttım. Depremin vahametini ve bölgedeki emsalsiz yıkımı kamuoyunun aklına ilk kazıyanlar arasında Volkan Demirel ve Gökhan Zan gibi bölgedeki futbolcular da vardı... Ki Volkan'ı Soma madencilerinin tazminatlarını ödediğinde kalbimize yazmıştık, verdiği mücadeleyle bu kez de bizleri şaşırtmadı.
Üstelik yeni bir mücadelenin kapılarını açmış bile olabilir.
Ülkemizde profesyonel liglerde 130 kulüp var. Bölgesel Amatör Lig'de ise şu anda 196 takım mücadele veriyor. Bu takımlara bir de her şehirde yer alan Süper Amatör Lig ve mahalli liglerde yer alanları da ekleyelim. Her kulüpte minimum 20'şer futbolcu ve dört kişilik teknik heyet üzerinden kişi hesabı yaptığımızda hiç de azımsanmayacak bir rakama ulaşıyoruz.
Ciddi anlamda amatör veya hobi amaçlı yürütülen, dolayısıyla ciddi antrenman yapmayan ya da olanaksızlıklardan dolayı maç yapamayan mahalli lig ve Süper Amatör Lig'deki bazı kulüpleri çıkarsak bile oldukça büyük bir kitleden söz ediyoruz.
Biraz daha açalım.
Dinç, yılın 9 ayı bilfiil spor yapan, üstelik birbirini tanımalarından dolayı ekip ruhu taşıyan küçük kolektif yapıları şekillendiren, çoğunluğu da yaş olarak genç bir kitle.
Ciddi bir arama kurtarma eğitimi almaları ya da en azından deprem sırasında ya da sonrasında kendilerine yakın bölgelerde arama kurtarma çalışmalarına belirli ölçüde iştirak etme yetileri kazandırılması halinde Türkiye'de kolay biçimde örgütlenebilecek gençler anlamına geliyor!
Eğitimlerin, toplumsal bilinci kuvvetlendirecek şekilde kulüplerin yer aldığı semt ve şehirleri de kapsayan periyodik tatbikatlarla pekiştirilmesi durumunda bu girişimin kısa zamanda toplumsal bir misyona dönüşmesi de cabası.
TFF'den bu konuda çok umutlu değilim ama birileri de bu konuda sorumluluk almalı...
Neden futbolu şekillendiren bileşenler (futbolcu, teknik heyet, taraftar, kulüp yönetimleri) bu konuda adım atmasın ki?
Şimdi, tam zamanı.
Yarın, hep geç oluyor.
Üzülerek yaşıyoruz.
Alper KAYA / Evrensel
Fotoğraf: XoMEoX/Wikimedia Commons (CC BY 4.0)
6 Şubat sabahına tarifsiz bir acıyla uyandık. Bir haftadır da bu acıyı tarif edemiyoruz, ancak ve ancak mücadelesini verebiliyoruz. Bütün bu mücadele sırasında, er ya da geç düşünmemiz gereken bir soru aklımızın bir köşesinde dönüp duruyor elbette: Peki ya sonra ne olacak?
Geniş bir pencereden bu sorunun cevabını vermek, bittabi, harcım değil ancak Kahramanmaraş merkezli ve 10 şehrimizi etkileyen bu depremin sonrasında yaşananlardan; herkes gibi ileriye dönük bir fikir çıkarttım. Depremin vahametini ve bölgedeki emsalsiz yıkımı kamuoyunun aklına ilk kazıyanlar arasında Volkan Demirel ve Gökhan Zan gibi bölgedeki futbolcular da vardı... Ki Volkan'ı Soma madencilerinin tazminatlarını ödediğinde kalbimize yazmıştık, verdiği mücadeleyle bu kez de bizleri şaşırtmadı.
Üstelik yeni bir mücadelenin kapılarını açmış bile olabilir.
Ülkemizde profesyonel liglerde 130 kulüp var. Bölgesel Amatör Lig'de ise şu anda 196 takım mücadele veriyor. Bu takımlara bir de her şehirde yer alan Süper Amatör Lig ve mahalli liglerde yer alanları da ekleyelim. Her kulüpte minimum 20'şer futbolcu ve dört kişilik teknik heyet üzerinden kişi hesabı yaptığımızda hiç de azımsanmayacak bir rakama ulaşıyoruz.
Ciddi anlamda amatör veya hobi amaçlı yürütülen, dolayısıyla ciddi antrenman yapmayan ya da olanaksızlıklardan dolayı maç yapamayan mahalli lig ve Süper Amatör Lig'deki bazı kulüpleri çıkarsak bile oldukça büyük bir kitleden söz ediyoruz.
Biraz daha açalım.
Dinç, yılın 9 ayı bilfiil spor yapan, üstelik birbirini tanımalarından dolayı ekip ruhu taşıyan küçük kolektif yapıları şekillendiren, çoğunluğu da yaş olarak genç bir kitle.
Ciddi bir arama kurtarma eğitimi almaları ya da en azından deprem sırasında ya da sonrasında kendilerine yakın bölgelerde arama kurtarma çalışmalarına belirli ölçüde iştirak etme yetileri kazandırılması halinde Türkiye'de kolay biçimde örgütlenebilecek gençler anlamına geliyor!
Eğitimlerin, toplumsal bilinci kuvvetlendirecek şekilde kulüplerin yer aldığı semt ve şehirleri de kapsayan periyodik tatbikatlarla pekiştirilmesi durumunda bu girişimin kısa zamanda toplumsal bir misyona dönüşmesi de cabası.
TFF'den bu konuda çok umutlu değilim ama birileri de bu konuda sorumluluk almalı...
Neden futbolu şekillendiren bileşenler (futbolcu, teknik heyet, taraftar, kulüp yönetimleri) bu konuda adım atmasın ki?
Şimdi, tam zamanı.
Yarın, hep geç oluyor.
Üzülerek yaşıyoruz.
Alper KAYA / Evrensel
Fotoğraf: XoMEoX/Wikimedia Commons (CC BY 4.0)