Cumhuriyet yazarı Gülengül Altınsay'ın köşe yazısı
Hayal kırıklığı içindeyim. Onca emek, fedakârlıkla başlayan Dünya Kupası maçları futbol açısından tam bir hayal kırıklığı.
Özellikle tek maçlı eleme turları. Teknik direktörler futbolu değil sonucu düşünüyor daha çok.
En iyi futbolun oynandığı, hatta futbolu güzelleştirmek için yeni yolların denendiği lige sahip İngiltere'nin milli takımının oynadığı futbola bakın. Savunma çok geride kurulmuş, 18 önü boş bırakılmış, ne savunma savunma oluyor o zaman, ne de hücum hücuma benziyor. Günlerce Mbappe'yi durdurmak üzerine yoğunlaşmalarına değinmiyorum bile.
YEMEYEN KAZANIYOR
Tek maçlı elemelerde herkes gol atmayı değil yememeği düşünüyor çünkü. Ve sonra gelsin penaltılar. Gol atmadan ve yemeden penaltılarla kupayı kazanmak mümkün zira. O penaltı atışlarına da yürek dayanmıyor ama futbol da "5'er penaltı" atışına indirgeniyor. Eğer iyi futbol oynama kapasiteniz varsa neden sadece gol yememeyi düşünüp oyunu kısırlaştırıyorsunuz. Yediğinizden daha fazlasını atarak kazanmak da mümkün. Ama olmuyor. Ondan sonra tüm İngiltere "Ah o penaltıyı atsaydık" diyor. Sanki o penaltı atılsa iş bitecek. Önce korkak oyundan vazgeçmek gerekmez mi?
Maçlar sırasında Brezilya "klasik güzel oyun"dan görüntüler vererek gözümüzü gönlümüzü açtı ama son maçta öne geçtikten sonra yine 1-0'ın üzerine yatıp ağır bedel ödedi. Bir de son Hırvatistan maçında savunma ve hücumu dengede götüren ve Messi'ye özgürlük sağlayan Arjantin'den gördük kaliteli futbolu.
Rakibi durdurmanın yolu etkin takım savunmasından geçiyor. Kazandığınız topla da nasıl gole gideceğinizi bileceksiniz. Fas'ın genç teknik direktörünün elindeki kapasiteye göre seçtiği oyun tarzı takdire değer. Onlara sözüm yok çünkü böyle de izlenebilir bir top oynuyorlar. Hücum oynama kapasitesi olanların skora oynamaları asıl sebebi kısırlığın.
KULÜPLER HUZURSUZ
Turnuva başlamadan söylemiştim bu tarz organizasyonlarda, kulüplerin borçlara girip büyük transfer ücretleri ödediği, form tutmaları için çaba harcadığı futbolcularının sakatlanma riski büyük sorun diye. İşte Saiss. İspanya maçında sakatlandı. Portekiz maçına sakat sakat çıktı.
Bu ne demek Beşiktaş'a geldiğinde uzun bir sakatlık süresi geçirecek demek. Büyük haksızlık. Öte yandan futbolcuların bir turnuvadan öbürüne taşındığı, FIFA'nın onlar üzerinden büyük paralar kazandığı bu futbol sisteminde oyuncunun performansı, oyunun kalitesi düşüyor.
Kulüpler 2024'e futbolcu yollamama özgürlüğüne sahip olmak istiyor. Benden haber vermesi.
Gülengül ALTINSAY / Cumhuriyet
Hayal kırıklığı içindeyim. Onca emek, fedakârlıkla başlayan Dünya Kupası maçları futbol açısından tam bir hayal kırıklığı.
Özellikle tek maçlı eleme turları. Teknik direktörler futbolu değil sonucu düşünüyor daha çok.
En iyi futbolun oynandığı, hatta futbolu güzelleştirmek için yeni yolların denendiği lige sahip İngiltere'nin milli takımının oynadığı futbola bakın. Savunma çok geride kurulmuş, 18 önü boş bırakılmış, ne savunma savunma oluyor o zaman, ne de hücum hücuma benziyor. Günlerce Mbappe'yi durdurmak üzerine yoğunlaşmalarına değinmiyorum bile.
YEMEYEN KAZANIYOR
Tek maçlı elemelerde herkes gol atmayı değil yememeği düşünüyor çünkü. Ve sonra gelsin penaltılar. Gol atmadan ve yemeden penaltılarla kupayı kazanmak mümkün zira. O penaltı atışlarına da yürek dayanmıyor ama futbol da "5'er penaltı" atışına indirgeniyor. Eğer iyi futbol oynama kapasiteniz varsa neden sadece gol yememeyi düşünüp oyunu kısırlaştırıyorsunuz. Yediğinizden daha fazlasını atarak kazanmak da mümkün. Ama olmuyor. Ondan sonra tüm İngiltere "Ah o penaltıyı atsaydık" diyor. Sanki o penaltı atılsa iş bitecek. Önce korkak oyundan vazgeçmek gerekmez mi?
Maçlar sırasında Brezilya "klasik güzel oyun"dan görüntüler vererek gözümüzü gönlümüzü açtı ama son maçta öne geçtikten sonra yine 1-0'ın üzerine yatıp ağır bedel ödedi. Bir de son Hırvatistan maçında savunma ve hücumu dengede götüren ve Messi'ye özgürlük sağlayan Arjantin'den gördük kaliteli futbolu.
Rakibi durdurmanın yolu etkin takım savunmasından geçiyor. Kazandığınız topla da nasıl gole gideceğinizi bileceksiniz. Fas'ın genç teknik direktörünün elindeki kapasiteye göre seçtiği oyun tarzı takdire değer. Onlara sözüm yok çünkü böyle de izlenebilir bir top oynuyorlar. Hücum oynama kapasitesi olanların skora oynamaları asıl sebebi kısırlığın.
KULÜPLER HUZURSUZ
Turnuva başlamadan söylemiştim bu tarz organizasyonlarda, kulüplerin borçlara girip büyük transfer ücretleri ödediği, form tutmaları için çaba harcadığı futbolcularının sakatlanma riski büyük sorun diye. İşte Saiss. İspanya maçında sakatlandı. Portekiz maçına sakat sakat çıktı.
Bu ne demek Beşiktaş'a geldiğinde uzun bir sakatlık süresi geçirecek demek. Büyük haksızlık. Öte yandan futbolcuların bir turnuvadan öbürüne taşındığı, FIFA'nın onlar üzerinden büyük paralar kazandığı bu futbol sisteminde oyuncunun performansı, oyunun kalitesi düşüyor.
Kulüpler 2024'e futbolcu yollamama özgürlüğüne sahip olmak istiyor. Benden haber vermesi.
Gülengül ALTINSAY / Cumhuriyet