Bülent Bilirgen, Duhuliye okurları için kaleme aldı
Evet değişim oldu. Camia için hayırlı olur inşallah. Burada defalarca yazdım ilk senesinde Valerian'i eleştirmek ayıp,günah diye. Ama ikinci senesinde her geçen hafta biraz daha aşağı gitti takım. Özellikle iç iletişim ve taktik belirsizlikler işi kopma noktasına getirdi. Futbolcuların bu işi kafasında bitirdiğini sahaya koydukları enerjiden anlıyorduk zaten son 1 aydır. Neyse, işin özü, farklı bir hedef plan ile başlanan, Valerian İsmael ve onun benzerleri döneminin sonuna gelindi. Yerine ülke şartlarını bilen ve özellikle kulubü çok iyi tanıyan sayın Şenol Güneş geldi. Beşiktaşlı olarak ön yargıdan uzak (kendimden bile uzak) olarak hoşgeldin diyorum sayın Güneş'e. Hocanın camiada bulunduğu 4 sene içerisinde hem iyi hem kötü eleştiriler yapmışlığım vardır. İyi tarafının tamamı saha içindeki oyuna idi. Çok şaşalı Beşiktaş futbolu gördü gözlerim. Bunca yıllar boyunca. Herkes en iyisi Metin-Ali-Feyyaz'lı Gordon takımıdır der ama bir tık daha geriye gidersen 1986-87 Miloş Milutunovic dönemi benim gibi dinazor olmaya yüz tutmuş jenerasyonun en üst futbol noktasıdır. Ama itiraf etmeliyim ki bütün bu eski geçmiş dahil seyrettiğim en iyi futbola 2015-16 sezonunda şahit oldum. O takımın başındaki Şenol hocaya tabi ki teknik taktik olarak edecek çok da laf yok zaten bence had de olmamalı. Fakat hocanın son 2 senesinde hem kendi hem de çevrenin psikolojisinden kaynaklı inanılmaz bir çöküş olduğu da bir gerçek. Inanılmaz kelimesini puan durumundaki yerden ziyade eldeki kadroların maliyetine dayanarak kullandım. Bipçiler di milli takımdı yok Çin seyahatiydi derken tüm camia felsefe dersine girmiş büyük çoğunluğumuz da çakmıştık hatırlarsınız. Şimdi hocamız geri geldi ve yeni müfredat ile başladı daha ilk basin toplantısında. Sanki gidişinde söyleyemediklerini gelişinde söylemek ister gibi bir dolmuşluk ile sağına soluna ayar verdi. Şikayetçi değilim onu söyleyeyim. Ben zaten futbolu bilmeyen içinden gelmemiş beyaz yakalı zihniyetten bıkmışım. En azından Terim'i Denizli'yi destekleyen ve tüm köşe başlarını tutan güç kölelerine karşı tırnakları ile başarı kazanmış ve kendini kabul ettirmiş Şenol hoca gelsin ve camianın futbol kültürüne sahip çıksın buna razıyım. Ben sabah akşam felsefe çalışmaya da hazırım. Ama kendisinden tek ricam olur..O da bir gün ayrılık kapımızı çalarsa (umarım hoca başarılı olur da 3-5 sene sonra olur bu) bir önceki gittiği gibi camia düşmanlarının değil kendi taraftarının yanında olmasıdır. Çünkü o gidişi sportif olarak değil de manevi olarak çok canımızı yakmıştı.
Gelelim yeni döneme ve sahaya yansıyana. Klasik olarak hoca değişikliği rüzgarı mıdır bilinmez ama iştahı yerinde, kırılganlığı nispeten az idi takımın. Benim gördüğüm bir kaç mesajı direkt verdi hoca takıma. Öncelikle Weghorst almış nasibini. Kardeşim sen santraforsun santrafor kal demiş. Öyle sağda solda yırtınma o huni içinde kal orada at deparını ver mücadeleni. İkinici mesaj Nkoudu'ya. Redmond abin senin önünde dedi hoca çok net olarak. Sonra Rosier aldı nasibini. İlk yarının sonlarına doğru bir top kaptırdı Fransız sağ bek. Posizyon oldu kalede. Tam o anda Şenol hocaya baktım. Hemen kulubeye dönüp Tayfur'u ısınmaya yolladı hemen arkasından da Umut'u. Hocanın oyundan alışı tam bir mesaj. Masuaku'dan ziyade Rosier'i kazanmak için uğraşacaktır. En olumlu mesajı da Cen Tosun'a saklamış Şenol hoca. Sen Everton yapmış topçusun sen bu camianın çocuğusun bu stadın ev sahiplerinden birisisin dedi resmen. İade-i itibar yaptı. Kaleci tercihi zaten ihtiyaç idi. Zaten kaleci deyince de en anlayacak kişi de sayın Güneş'in ta kendisidir. Dünya kupası öncesi son 2 lig ve 1 kupa mesasisi. Derbi haftası üstelik. Biliyoruz ki o sahada ne şaklabanlıar ne hokkabazlıklar yapılıyor hakemler tarafından. Ee karşı taraf da yalandan bir kaç dakika tempo yapınca far görmüş tavşan gibi kalıyoruz hamdolsun. Bu ligin altından daha çok sular akar, yenilsek bile çok şey değişir kış başlayınca. O yüzden rahat olup kendi topunu oynaması lazım takımın. Ama bir de alınacak galibiyet, çok korku salar dosta düşmana. Umarım şerefli insanların yönettiği hakkı olanların kazandığı , güzel günlerin güneşli günlerin görüldüğü bir derbi olur.
Evet değişim oldu. Camia için hayırlı olur inşallah. Burada defalarca yazdım ilk senesinde Valerian'i eleştirmek ayıp,günah diye. Ama ikinci senesinde her geçen hafta biraz daha aşağı gitti takım. Özellikle iç iletişim ve taktik belirsizlikler işi kopma noktasına getirdi. Futbolcuların bu işi kafasında bitirdiğini sahaya koydukları enerjiden anlıyorduk zaten son 1 aydır. Neyse, işin özü, farklı bir hedef plan ile başlanan, Valerian İsmael ve onun benzerleri döneminin sonuna gelindi. Yerine ülke şartlarını bilen ve özellikle kulubü çok iyi tanıyan sayın Şenol Güneş geldi. Beşiktaşlı olarak ön yargıdan uzak (kendimden bile uzak) olarak hoşgeldin diyorum sayın Güneş'e. Hocanın camiada bulunduğu 4 sene içerisinde hem iyi hem kötü eleştiriler yapmışlığım vardır. İyi tarafının tamamı saha içindeki oyuna idi. Çok şaşalı Beşiktaş futbolu gördü gözlerim. Bunca yıllar boyunca. Herkes en iyisi Metin-Ali-Feyyaz'lı Gordon takımıdır der ama bir tık daha geriye gidersen 1986-87 Miloş Milutunovic dönemi benim gibi dinazor olmaya yüz tutmuş jenerasyonun en üst futbol noktasıdır. Ama itiraf etmeliyim ki bütün bu eski geçmiş dahil seyrettiğim en iyi futbola 2015-16 sezonunda şahit oldum. O takımın başındaki Şenol hocaya tabi ki teknik taktik olarak edecek çok da laf yok zaten bence had de olmamalı. Fakat hocanın son 2 senesinde hem kendi hem de çevrenin psikolojisinden kaynaklı inanılmaz bir çöküş olduğu da bir gerçek. Inanılmaz kelimesini puan durumundaki yerden ziyade eldeki kadroların maliyetine dayanarak kullandım. Bipçiler di milli takımdı yok Çin seyahatiydi derken tüm camia felsefe dersine girmiş büyük çoğunluğumuz da çakmıştık hatırlarsınız. Şimdi hocamız geri geldi ve yeni müfredat ile başladı daha ilk basin toplantısında. Sanki gidişinde söyleyemediklerini gelişinde söylemek ister gibi bir dolmuşluk ile sağına soluna ayar verdi. Şikayetçi değilim onu söyleyeyim. Ben zaten futbolu bilmeyen içinden gelmemiş beyaz yakalı zihniyetten bıkmışım. En azından Terim'i Denizli'yi destekleyen ve tüm köşe başlarını tutan güç kölelerine karşı tırnakları ile başarı kazanmış ve kendini kabul ettirmiş Şenol hoca gelsin ve camianın futbol kültürüne sahip çıksın buna razıyım. Ben sabah akşam felsefe çalışmaya da hazırım. Ama kendisinden tek ricam olur..O da bir gün ayrılık kapımızı çalarsa (umarım hoca başarılı olur da 3-5 sene sonra olur bu) bir önceki gittiği gibi camia düşmanlarının değil kendi taraftarının yanında olmasıdır. Çünkü o gidişi sportif olarak değil de manevi olarak çok canımızı yakmıştı.
Gelelim yeni döneme ve sahaya yansıyana. Klasik olarak hoca değişikliği rüzgarı mıdır bilinmez ama iştahı yerinde, kırılganlığı nispeten az idi takımın. Benim gördüğüm bir kaç mesajı direkt verdi hoca takıma. Öncelikle Weghorst almış nasibini. Kardeşim sen santraforsun santrafor kal demiş. Öyle sağda solda yırtınma o huni içinde kal orada at deparını ver mücadeleni. İkinici mesaj Nkoudu'ya. Redmond abin senin önünde dedi hoca çok net olarak. Sonra Rosier aldı nasibini. İlk yarının sonlarına doğru bir top kaptırdı Fransız sağ bek. Posizyon oldu kalede. Tam o anda Şenol hocaya baktım. Hemen kulubeye dönüp Tayfur'u ısınmaya yolladı hemen arkasından da Umut'u. Hocanın oyundan alışı tam bir mesaj. Masuaku'dan ziyade Rosier'i kazanmak için uğraşacaktır. En olumlu mesajı da Cen Tosun'a saklamış Şenol hoca. Sen Everton yapmış topçusun sen bu camianın çocuğusun bu stadın ev sahiplerinden birisisin dedi resmen. İade-i itibar yaptı. Kaleci tercihi zaten ihtiyaç idi. Zaten kaleci deyince de en anlayacak kişi de sayın Güneş'in ta kendisidir. Dünya kupası öncesi son 2 lig ve 1 kupa mesasisi. Derbi haftası üstelik. Biliyoruz ki o sahada ne şaklabanlıar ne hokkabazlıklar yapılıyor hakemler tarafından. Ee karşı taraf da yalandan bir kaç dakika tempo yapınca far görmüş tavşan gibi kalıyoruz hamdolsun. Bu ligin altından daha çok sular akar, yenilsek bile çok şey değişir kış başlayınca. O yüzden rahat olup kendi topunu oynaması lazım takımın. Ama bir de alınacak galibiyet, çok korku salar dosta düşmana. Umarım şerefli insanların yönettiği hakkı olanların kazandığı , güzel günlerin güneşli günlerin görüldüğü bir derbi olur.