Beşiktaşlım
Forum Üyesi
- Katılım
- 20 Kas 2023
- Mesajlar
- 10,676
- Puanları
- 0
Sürekli tekrar ettiğim tanımlamayla başlamak istiyorum: Türkiye’de futbol politik bir oyundur. Yani: Siyaset futbolu araçsallaştırarak kendi propaganda malzemesi ve örgütlenme alanı olarak kullanmaktadır. Yine geçen haftaki yazıda yer verdiğim bir yorumdan da bahsederek süreci devam ettirmeye çalışacağım. Sayın Fatih Yaşlı’nın siyaset bilimci olarak hangi siyasetin neyi kullandığına dair bir bölüm vardı: “İlk olarak siyasi olmayan hiçbir şey yoktur, her şey politiktir ve ikincisi siyaset dediğiniz şey ideolojiden, tutumlardan, tavırlardan ayrı olarak ele alınamaz. Siyaset tek başına kötü bir şey değildir; iyi ya da kötü, ilerici ya da gerici, halkçı ya da halk düşmanı siyasi tutumlar, siyasi pozisyonlar vardır.” Tüm bu açıklamalar çerçevesinde Trabzonspor-Fenerbahçe maçı sonrası verilen cezaları ve Sayın Ali Koç’un neden ‘çekilme’ ile başladığı olağanüstü genel kurulda geri adım atarak sadece sıra savmak tabiriyle bir iş yaptığını anlamak gerek. Sayın Ali Koç’un da yöneticisi olduğu veya hissedarı olduğu Koç Holding uluslararası bir şirketler topluluğudur. ve bu siyasi yapı ile kâr marjlarını yükseltmiş, sistemin kurmuş olduğu neoliberal mekanizması sonucunda sermayeye sağladığı avantajlardan sonuna kadar da yararlanmış bir sermaye grubudur. Fenerbahçe’nin sportif açıdan yaşadığı sorunlar karşısında, ‘Koç Holding’ ciddi avantajları bu sistem sayesinde yakalamakta. Salı günü yapılan olağanüstü genel kurul toplantısına gelindiğinde, arka planda birtakım uzlaşılar neticesinde ki Ali Koç’un Kulüpler Birliği başkanlığına geri dönüşü bunun kanıtıydı. Alınan kararlar dört maddelik koşulları şekillendirmişti. Geriye sadece oylama kalacaktı ve süreç bir sorun yaşamadan devam edecekti. Nitekim öyle de oldu… KOÇ ANLAYAMADI Fenerbahçe taraftarı ve Genel Kurulu bu noktada Ali Koç’tan ayrılmakta. Sayın Koç’un anlamadığı, anlamak istemediği konu ise o 15-20 bin kişinin statta sadece ‘çekilme’ ile ilgili oy kullanmak için geldiği. Yoksa o dört madde kimseyi ilgilendirecek ya da takım sevgisi üzerine Almanya dahil bu kadar uzak yerlerden gelip bu istenilen koşullar, şartlar için oy kullanacak kadar etkenliğe sahip maddeler değildi. Sayın Koç’a gösterilen tepkinin nedeni de bu. Futbol kamuoyunun bu kadar dikkat ettiği konudan gelmek istediğim nokta ‘çekilme’ ile yaşanan durum değil, aksine daha kapsamlı bir değişimin olması için yapılması gerekenler. 31 Mart'ta bir seçim oldu ve iktidar bloğu seçmen üzerinde çoğunluğu kaybederek iktidarda olsa bile adeta azınlık bir duruma düştü. Bu süreci sadece yerel seçim üzerinden değerlendirmek doğru olmaz. Çünkü bir iktidar bloğunun Cumhuriyet kazanımlarına karşı kendi görüşünü dayatarak kabul ettirmesi üzerine bir siyasi süreç yaşanmaktayken seçim kazanıldı. İşte bu koşullar çerçevesinde, bu blok tarafından yönetilen bazı kurumlar tabiri caiz ise ‘topal ördek’ pozisyonuna düştü. TFF de bunlardan biri. Atanan başkana rağmen, cumhuriyetten daha büyük olan üç güzide kulübün içinde olduğu genel kurul yapısında çoğunluk profesyonel takımların elinde. Futbolun bu kadar dibe vurduğu ve sadece siyasi ve rant uğruna örgütlü bir yapıya çevrilmeye çalışıldığı bu ortamdan kurtulmanın yolu; kulüplerin ürününe sahip çıkmasından geçiyor. Bununla ilgili yol haritası da AİHM tarafından TFF’ye sunulmuştu. İşte fırsat… AİHM'NİN KARARI Hatırlar mısınız bilmiyorum. Futbolcu Ömer Rıza'yla Trabzonspor’un yaşadığı sorun neticesinde dava AİHM’e gitti ve mahkeme Ömer Rıza’yı haklı buldu. Benim gelmek istediğim nokta, Ömer Rıza’nın haklı olup davayı kazanmasının yanında AİHM, TFF’nin yapısal sorunlarını tespit edip düzenlemeye gitmesi üzerine talep yazısı yazması. İşte bu yazıdaki demokratik talepler çok önemli. Ömer Rıza’nın avukatı, sevgili Zekican Samlı’nın bana yolladığı detaylarının tamamı benim ‘TFF, AİHM'i takmadı’ başlıklı yazımın içinde olan maddelerden sadece ikisini kullanarak sürecin ne olması gerektiğini paylaşmak istiyorum. “Öncelikle, TFF Genel Kurulu’nun ezici bir çoğunlukla kulüp temsilcileri tarafından teşkil edildiğini not eden AİHM, TFF Başkanı ve Yönetim Kurulu’nun, Genel Kurul tarafından seçildiğini, Genel Kurul tarafından seçilen Başkan ve Yönetim Kurulu’nun ise doğrudan alt kurulları atama yetkisi olduğunu tespit etti. AİHM, bu şekildeki bir atama mekanizmasının ve özellikle en üst itiraz merci olan Tahkim Kurulu’nun Yönetim Kurulu’ndan bağımsız olmasını sağlayacak unsurların mevcut olmamasının, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. Maddesinin ihlali anlamına geldiğine karar verdi.” “Söz konusu davanın en önemli unsuru ise, AİHM ihlal kararına ek olarak, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 46. Maddesi ışığında, Türkiye’nin söz konusu yapısal bozukluğu gidermesi gerektiğine de hükmetti. Yani, kararın resmi olarak tebliğ edilmesinin ardından, Türkiye’nin TFF kurullarının seçimi, atanmaları, görev süreleri ve bağımsızlıklarını sağlayacak önlemler konusunda bir reform yapması gerekiyor. Söz konusu reformun parçası olarak Anayasa’nın “Spor federasyonlarının spor faaliyetlerinin yönetimine ve disiplinine ilişkin kararlarına karşı ancak zorunlu tahkim yoluna başvurulabilir. Tahkim kurulu kararları kesin olup bu kararlara karşı hiçbir yargı merciine başvurulamaz” hükmünü haiz 59. Maddesi başta olmak üzere, TFF ile ilgili bütün mevzuatın değiştirilmesi söz konusu olabilecektir.” Başta Sayın Ali Koç olmak üzere tüm kulüp başkanlarının önüne AİHM bir yol haritası koydu. Genel Kurul'dan Tahkim Kurulu'na, Çözümsüzlük Kurulu'ndan Merkez Hakem Kurulu'na kadar tüm kurulları özerk yapıya kavuşturarak baskı ve manipülasyondan kurtarıp demokratik bir kurgu üzerine bir işletme modeli inşa ederek olması gerekeni sağlamak için ortaya sadece bir irade koymaları gerekmekte. Popülist politikalardan ve atamalardan kurtulmak için iyi bir ödev önlerinde duruyor. Müslüm Gülhan | BirGün