Vay Canına
Forum Üyesi
Fetihten hemen önce, Edirne Sarayı’nda yapılan bu konuşmayı; tarihi ve siyasi durumu fevkalade güzel bir şekilde ortaya koyması bakımından sizlerle paylaşmak istedik.
"Elimizde bulunan bu devlet, ecdadımızın nice cihad, cidal ve emekleri ile kazanılmış ve bize miras kalmıştır. Yaşlılarımız bu cihad ve savaşlara şahiddir. Ve bizzat onlara katılmışlardır.
Gençlerimiz de, bunların gazalarını, babalarından dinlemişlerdir. Bu uğurda pek çok yiğit ebedî aleme intikal etti. Yürekleri yüce hislerle dolu ve korkudan azade olan atalarımız en müthiş tehlikelere göğüs gererek büyük işler gördüler.
Ey yaşlı fedakarlar ve yiğit gençler!
Bu fetihlerin kolayca olmadığını ve emeksiz devlet elde edilmediğini bilirsiniz. Bu uğurda nice kanlar döküldü, yaralar açıldı. Ne kadar dul ve yetimlerin göz yaşları aktı. Nice engin dereler, coşkun ırmaklar, yalçın kayalar, sarp dağlar ve boğazlar aşıldı. Nice geceler uykusuz, gündüzler istirahatsiz ve tehlikeli geçti. İşte ecdadımız bu fevkalade zorluklara katlandı. Düşman karşısında bazan muvaffak olunamadı. Fakat hiç bir zaman istikbalden ümid kesilmedi. Ve galib gelinceye kadar uğraşdılar. Daima cihad yolunda kaldılar.
Felaket zamanlarında kederlenmez ve zafer anlarında da aşırı sevinç duymazlardı.
Bu sayede şanlı bir devlet kurdular, cihana da hamiyyet ve adaletin örneğini verdiler. Bize de her yanı mükemmel bir devlet bırakdılar.
Şimdi bize düşen vazife, devletimizin şanını yüceltmek ve hayırlı halefler olduğumuzu meydana koyarak ruhlarını şad etmekdir.
Sizlere tarife lüzum yoktur. İstanbul, memleketimizin ortasında müstesna bir beldedir. Bu kafirler uzun müddet bizlerle savaşarak zayıflamış ve nüfusu boşalmıştır.
Rum hükümetinin bize verdiği zararları, çıkardığı zorlukları ve çevirdiği dolapları hep bilirsiniz. Dedem Bayezid'e karşı, Fransız, Cermen, Macar ve Ulah'ı kışkırtıp, askerlerini Tuna'dan gemilerle geçirip, devletimizi yıkmak, bizi Rumeli'den ve hatta Anadolu'dan çıkarmak istemedi mi? Bereket versin dedem onları, Allah'ın yardımı ile, Tuna'nın dalgalarına dökerek, devletimizi kurtardı. Yine dün babama karşı yapdığı hilelere bu gün de devam etmekte ve fırsat kollamaktadırlar.
Bu şehir (İstanbul) fethedilmedikçe, Bizans'ın fesadı ve bize karşı çıkaracağı tehlikeler devam edecektir.
Zira memleketlerimizi, ortadan parçalayan bu şehir Rumlar elinde kaldıkça devletimiz, emniyette olamayacaktır. Eğer Rumlar şehrin muhafazasını, başka kuvvetli askerlere bırakırsa, bu bizim için daha tehlikeli olur. Biz muharebe vasıtalarımızla, gemi ve askerlerimizle, düşmana karşı çok üstünüz. Bu sebeble ya şehri kuşatıp hücumla alacağız, veya uzun bir muhasara ile teslime mecbur edeceğiz. Sür'atle harekete geçip, düşmanın devletimizin ortasında tahrik ve fesadına fırsat vermeyelim ve ecdadımıza layık olduğumuzu cihana gösterelim. Bizi hiçbir engel yolumuzdan döndüremeyecek ve hiç bir kuvvet satvetimize dayanamayacaktır. Ben ordunun başında sizinle beraber, birinci safda bulunacak ve hizmetlerinizi tebcil ile birlikte mükafatlandıracağım."
"Elimizde bulunan bu devlet, ecdadımızın nice cihad, cidal ve emekleri ile kazanılmış ve bize miras kalmıştır. Yaşlılarımız bu cihad ve savaşlara şahiddir. Ve bizzat onlara katılmışlardır.
Gençlerimiz de, bunların gazalarını, babalarından dinlemişlerdir. Bu uğurda pek çok yiğit ebedî aleme intikal etti. Yürekleri yüce hislerle dolu ve korkudan azade olan atalarımız en müthiş tehlikelere göğüs gererek büyük işler gördüler.
Ey yaşlı fedakarlar ve yiğit gençler!
Bu fetihlerin kolayca olmadığını ve emeksiz devlet elde edilmediğini bilirsiniz. Bu uğurda nice kanlar döküldü, yaralar açıldı. Ne kadar dul ve yetimlerin göz yaşları aktı. Nice engin dereler, coşkun ırmaklar, yalçın kayalar, sarp dağlar ve boğazlar aşıldı. Nice geceler uykusuz, gündüzler istirahatsiz ve tehlikeli geçti. İşte ecdadımız bu fevkalade zorluklara katlandı. Düşman karşısında bazan muvaffak olunamadı. Fakat hiç bir zaman istikbalden ümid kesilmedi. Ve galib gelinceye kadar uğraşdılar. Daima cihad yolunda kaldılar.
Felaket zamanlarında kederlenmez ve zafer anlarında da aşırı sevinç duymazlardı.
Bu sayede şanlı bir devlet kurdular, cihana da hamiyyet ve adaletin örneğini verdiler. Bize de her yanı mükemmel bir devlet bırakdılar.
Şimdi bize düşen vazife, devletimizin şanını yüceltmek ve hayırlı halefler olduğumuzu meydana koyarak ruhlarını şad etmekdir.
Sizlere tarife lüzum yoktur. İstanbul, memleketimizin ortasında müstesna bir beldedir. Bu kafirler uzun müddet bizlerle savaşarak zayıflamış ve nüfusu boşalmıştır.
Rum hükümetinin bize verdiği zararları, çıkardığı zorlukları ve çevirdiği dolapları hep bilirsiniz. Dedem Bayezid'e karşı, Fransız, Cermen, Macar ve Ulah'ı kışkırtıp, askerlerini Tuna'dan gemilerle geçirip, devletimizi yıkmak, bizi Rumeli'den ve hatta Anadolu'dan çıkarmak istemedi mi? Bereket versin dedem onları, Allah'ın yardımı ile, Tuna'nın dalgalarına dökerek, devletimizi kurtardı. Yine dün babama karşı yapdığı hilelere bu gün de devam etmekte ve fırsat kollamaktadırlar.
Bu şehir (İstanbul) fethedilmedikçe, Bizans'ın fesadı ve bize karşı çıkaracağı tehlikeler devam edecektir.
Zira memleketlerimizi, ortadan parçalayan bu şehir Rumlar elinde kaldıkça devletimiz, emniyette olamayacaktır. Eğer Rumlar şehrin muhafazasını, başka kuvvetli askerlere bırakırsa, bu bizim için daha tehlikeli olur. Biz muharebe vasıtalarımızla, gemi ve askerlerimizle, düşmana karşı çok üstünüz. Bu sebeble ya şehri kuşatıp hücumla alacağız, veya uzun bir muhasara ile teslime mecbur edeceğiz. Sür'atle harekete geçip, düşmanın devletimizin ortasında tahrik ve fesadına fırsat vermeyelim ve ecdadımıza layık olduğumuzu cihana gösterelim. Bizi hiçbir engel yolumuzdan döndüremeyecek ve hiç bir kuvvet satvetimize dayanamayacaktır. Ben ordunun başında sizinle beraber, birinci safda bulunacak ve hizmetlerinizi tebcil ile birlikte mükafatlandıracağım."