Fanatik yazarı Cem Dizdar'ın köşe yazısı
İki takım arasındaki fark hayli büyüktü. Bu nedenle Beşiktaş için, "Ciddi bir antrenman yaptı" demek daha doğru olur. Özellikle ağır sezon başı antrenmalarının etkisi bedenlerde sımsıcakken temponun düşüklüğünü doğru okumak gerek. Tam da bu nedenle topu ayağında tutan, onu doğru kullanan, gerektiğinde sakin ve dengeli gerekince seri ve agresif bir Beşiktaş vardı sahada. Tersi düşünülemezdi zaten. Herhangi bir oyuncusunun diğerinden daha üstün görünmediği ancak kolektif davranma gayreti konusunda hayli gayretli bir Beşiktaş izledik. Alan kapatma, kapılan topla alanı kullanma konusunda iyi işler görmüş olsak da golleri getirecek alanların yaratılması hususunda çalışılması gereken çok ders olduğu da aşikardı. Bu da hız ve tempo gerektiren bir durumdur. Henüz sezon başı olduğu için bu durumu takımdan beklemek fazlaca iyimserlik olur. Lakin, orta yapmak ya da öne uzun vurmak gibi ülkeye özgü takıntılardan kurtulmak da bir o kadar önemli. Bir takımın yüzde 73 oranında topu ayağında tutmuşken 31 orta yapmış olması üzerine düşünmesi gerekir. Kızıp köpürse de... Salih Uçan'ın kenara gelmesinin ardından orta sahada pas etkinliğini kaybedince bir de gol yedi Beşiktaş ancak yine de topu ayağında tutma ısrar ve kararlılığını sürdürdü. Bu oyunla ikinci maçta ciddi hatalar yapılamazsa sıkıntı yaşamayacağını düşünüyorum Beşiktaş'ın... Ancak bu oyunun adı futbol, peşin konuşmak yerine temkinli olmayı öğretti bana... Ve iki not... - Tribünlerinden çok sosyal medyası kızıp köpürse de Necip Uysal bu takımın kimliği niteliğinde bir oyuncu... - Maçları anlatan arkadaşların tribünleri övme takıntısından kurtulmasını öneririm! Futbol da tüm oyunlar gibi bilgi ve tekrara dayalı bir oyundur. Ve özellikle bu maçta olduğu gibi 'boş tribünler'in sonuca ciddi bir etkisi yoktur! Cem DİZDAR / Fanatik
İki takım arasındaki fark hayli büyüktü. Bu nedenle Beşiktaş için, "Ciddi bir antrenman yaptı" demek daha doğru olur. Özellikle ağır sezon başı antrenmalarının etkisi bedenlerde sımsıcakken temponun düşüklüğünü doğru okumak gerek. Tam da bu nedenle topu ayağında tutan, onu doğru kullanan, gerektiğinde sakin ve dengeli gerekince seri ve agresif bir Beşiktaş vardı sahada. Tersi düşünülemezdi zaten. Herhangi bir oyuncusunun diğerinden daha üstün görünmediği ancak kolektif davranma gayreti konusunda hayli gayretli bir Beşiktaş izledik. Alan kapatma, kapılan topla alanı kullanma konusunda iyi işler görmüş olsak da golleri getirecek alanların yaratılması hususunda çalışılması gereken çok ders olduğu da aşikardı. Bu da hız ve tempo gerektiren bir durumdur. Henüz sezon başı olduğu için bu durumu takımdan beklemek fazlaca iyimserlik olur. Lakin, orta yapmak ya da öne uzun vurmak gibi ülkeye özgü takıntılardan kurtulmak da bir o kadar önemli. Bir takımın yüzde 73 oranında topu ayağında tutmuşken 31 orta yapmış olması üzerine düşünmesi gerekir. Kızıp köpürse de... Salih Uçan'ın kenara gelmesinin ardından orta sahada pas etkinliğini kaybedince bir de gol yedi Beşiktaş ancak yine de topu ayağında tutma ısrar ve kararlılığını sürdürdü. Bu oyunla ikinci maçta ciddi hatalar yapılamazsa sıkıntı yaşamayacağını düşünüyorum Beşiktaş'ın... Ancak bu oyunun adı futbol, peşin konuşmak yerine temkinli olmayı öğretti bana... Ve iki not... - Tribünlerinden çok sosyal medyası kızıp köpürse de Necip Uysal bu takımın kimliği niteliğinde bir oyuncu... - Maçları anlatan arkadaşların tribünleri övme takıntısından kurtulmasını öneririm! Futbol da tüm oyunlar gibi bilgi ve tekrara dayalı bir oyundur. Ve özellikle bu maçta olduğu gibi 'boş tribünler'in sonuca ciddi bir etkisi yoktur! Cem DİZDAR / Fanatik