Evliliğin Hedefi
Evlilik, gencin hayatında istiklâlin başlangıcı ve hedefli bir hayat sayılır. Bu motivasyon, genci çabaya ve ciddiyete sevk eder. Diploma almak için tahsil yapsın, iş ve gelir kazansın, ev kurup onu döşemek için hazırlık yapsın, nihayet düğün yapsın. Bir iş bulup gelir kazanmak için ustalık öğrensin ve evlensin. Lakin bizatihi evlilik de hedefsiz olmayacaktır. Evlilik, özel bir öneme ve değere sahiptir ve insan için kader tayin edici olacaktır. Evliliğin hedefini tanımak, dikkatli ve hesaplı bir şekilde bu işe girmek gerekmektedir.
Evliliğin her biri insanı motive edip harekete geçiren sayısız yararları vardır. Örneğin, cinsel dürtülerin ve şehvetin tatmini; hayata çeki düzen vermek, bağımsızlık kazanmak, çocuk sahibi olmakla neslin devamını sağlamak, ayrıca sırların paylaşılabileceği, munis, yardımcı ve şefkatli bir dosta ve hayat arkadaşına kavuşmak. Bunlardan her biri evliliğin sebepleri olabilir; lakin bunun başka sonuçlarından da gafil olmamak gerekmektedir.
Ancak, şehvet dürtüsünün tatmini en büyük rolü oynamakta ve diğer faydaların önüne geçmektedir. İslâm da bütün bu sonuçları ve faydaları teyit etmektedir. Hatta şehvet dürtüsünün tatmin edilmesini bile. İslâm fıtrat dinidir ve onun hükümleri ve kuralları, insana özgü yaratılışı temel almaktadır. İnsanın kendine özgü yaratılışı, öyle bir şekildedir ki, doğal olarak evliliğe ve cinsel dürtülerin tatminine ihtiyaç duymaktadır. İslâm bu doğal ihtiyacı yasaklamak bir yana onun meşru bir yolla tatmin edilmesini tekit etmektedir. Hatta bunu bir ibadet olarak saymaktadır. Fakat İslâm insanı, seçilmiş ve yüce bir varlık olarak tanımakta, onu sadece hayvanî isteklerini tatmin için yaratılmış bir varlık olarak görmemektedir. Tersine, onu daha yüce bir hedef için yani nefsini tezkiye edip güzelleştirmek, yetiştirip tekâmül ettirmek ve Allah'a yakınlaşma yüce hedefine yöneltmek için yaratılmış bir varlık olarak görmektedir. Ondan dünyaya bağlanmamasını, bütün hareketlerinde, davranışlarında, düşüncesinde, hatta yiyip içmesinde ve evlenmesinde, bu yüce hedefi izlemekten gafil olmamasını istemektedir. Dünyayı âhiretin tarlası olarak görmesini, her davranışında âhiret hayatı için bir azık hazırlamasını istemektedir.
Dindar ve imanlı bir insanın evlilikteki maksadı, hayvanî arzu ve hedeflerden daha yüce olacaktır. Takvadan ve Allah'a yakınlaşmadan yardım alan kutsal bir iş şeklinde olacaktır. Mümin insan, yüce Peygamberin sünnetine göre hareket etmek kastıyla evlenir, meşru bir yolla, cinsel dürtülerini tatmin etmiş olur; kendini günahtan ve sapkınlıktan korumuş olur. Hayırlı ve sâlih çocuklar yetiştirerek, yeryüzünü tevhit kelimesini söyleyen seçkin insanlarla güçlendirir, kendisinden geriye sâlihler bırakır. Sıcak aile yuvasında huzura ve sükûna kavuşmak için evlenir. Huzurlu bir kalple işiyle meşgul olur. Sırat-ı mustakim çizgisindeki Allah'a doğru seyr u sülukta imanlı eşiyle birlikte hareket eder. Zira nefsin temizlenip güzelleştirilmesi ve şer'i görevlerin yerine getirilmesi, yardımcıya ihtiyaç duyan zor işlerdir. Bu konuda insana yardımcı olacak en iyi kişi, uyumlu ve dindar eştir. Onu güzel ve hayırlı farz ve müstehap işlere teşvik edip sapkınlıktan ve günahtan koruyacak bir eş. Eşin özel bir önemi bulunmaktadır.
Eğer iyi ve takvalı olursa, eşini iyiliğe ve saadete yöneltir. Eğer kötü olursa onu sapkınlığa ve cehenneme sürükler. Bundan şüpheniz varsa aşağıdaki örnekleri inceleyin.
Kanaatkâr olmayan, yükseklerden uçan, cahil, bencil, gösteriş meraklısı, müsrif ve inatçı bir eş, eşini zulme, inatçılığa, insafsızlığa, pahalı satmaya, sahtekârlığa, gaspa, hırsızlığa, rüşvete, gayri meşru pazarlıklara zorlar. Böylesi bir eşle takvaya riayet etmek çok zor olacaktır. Fakat eğer insan, imanlı, akıllı, kanaatkâr, hayırlı ve takvalı bir eşe sahip olursa, görevini rahatlıkla yerine getirip zulümden, insafsızlıktan, sahtekârlıktan, pahalı satıştan, gasptan ve rüşvetten uzak duracaktır. Gücü yettiğince hayır işlerine katılacak, mahrumlara ve mustaz'aflara yardım edecektir; çünkü eşi de bundan başka bir şey istememektedir ve bu davranışlar onunla tamamen uyum içerisindedir.
Diğer bir örnek: Görevini yapmak, mücadele meydanında haktan yana, batıla karşı savaşmak isteyen mücahit bir insanı düşünün. Eğer imanlı ve bilinçli bir eşe sahip olursa, mücadele meydanına katılır ve gönül rahatlığıyla savaşır. Zira eşi ona şöyle demektedir: Görevini yap, senin yokluğunda evini, mallarını, çocuklarını korurum ve senin sağlığın ve zaferin için dua ederim. Eğer sağ salim dönersen, gelişini kutlarım, eğer yaralı ve hasta dönersen, kucağımı açar sana bakarım. Eğer şahadet feyzine nâil olursan, bu musibete sabreder, çocuklarına en iyi şekilde bakarım. Böylesi bir savaşçının nasıl bir rahat ve huzur içerisinde savaşabileceğini sizler tasavvur edebilirsiniz. Bunun tersine, eğer cahil, dar görüşlü, imanı zayıf ve bencil bir eşe sahip olursa, ya görevini yapmaktan ve şahadet feyzine ulaşmaktan geri kalır ya da ümitsiz, korkulu ve ıstırap içinde meydana gider.
Evet, iyi, dindar ve güzel ahlâklı bir eş, Allah'ın en büyük nimetlerinden biridir. Böylesi biri, nefsi temizleyip güzelleştirme, Allah'a doğru yücelme konusunda yardımcı olacaktır. Bu mesele, evliliğin en önemli hedeflerinden biri olmalıdır. Bu açıdan Emirü'l-Müminîn İmam Ali (Aleyna Ve Aleykum Selam), zifaf gecesinin sabahında Hazret-i Zehra'nın hatırını soran Yüce Peygamber'e (s.a.a) cevaben şöyle demektedir:
"Zehra, Allah'a itaat için en büyük yardımdır."
Emirü'l-Müminîn Hz. Ali (Aleyna Ve Aleykum Selam) bu kısa cümleyle, bir kadının değerini en güzel şekilde açıklamakta ve evliliğin hedefini ortaya koymaktadır. Maldan, güzellikten, ev bark sahibi olmaktan bahsetmemiş, tersine şöyle buyurmuştur: "Zehra, Allah'a itaat için en büyük yardımdır."
Alıntıdır. Kaynak kitap:
Evlilik, gencin hayatında istiklâlin başlangıcı ve hedefli bir hayat sayılır. Bu motivasyon, genci çabaya ve ciddiyete sevk eder. Diploma almak için tahsil yapsın, iş ve gelir kazansın, ev kurup onu döşemek için hazırlık yapsın, nihayet düğün yapsın. Bir iş bulup gelir kazanmak için ustalık öğrensin ve evlensin. Lakin bizatihi evlilik de hedefsiz olmayacaktır. Evlilik, özel bir öneme ve değere sahiptir ve insan için kader tayin edici olacaktır. Evliliğin hedefini tanımak, dikkatli ve hesaplı bir şekilde bu işe girmek gerekmektedir.
Evliliğin her biri insanı motive edip harekete geçiren sayısız yararları vardır. Örneğin, cinsel dürtülerin ve şehvetin tatmini; hayata çeki düzen vermek, bağımsızlık kazanmak, çocuk sahibi olmakla neslin devamını sağlamak, ayrıca sırların paylaşılabileceği, munis, yardımcı ve şefkatli bir dosta ve hayat arkadaşına kavuşmak. Bunlardan her biri evliliğin sebepleri olabilir; lakin bunun başka sonuçlarından da gafil olmamak gerekmektedir.
Ancak, şehvet dürtüsünün tatmini en büyük rolü oynamakta ve diğer faydaların önüne geçmektedir. İslâm da bütün bu sonuçları ve faydaları teyit etmektedir. Hatta şehvet dürtüsünün tatmin edilmesini bile. İslâm fıtrat dinidir ve onun hükümleri ve kuralları, insana özgü yaratılışı temel almaktadır. İnsanın kendine özgü yaratılışı, öyle bir şekildedir ki, doğal olarak evliliğe ve cinsel dürtülerin tatminine ihtiyaç duymaktadır. İslâm bu doğal ihtiyacı yasaklamak bir yana onun meşru bir yolla tatmin edilmesini tekit etmektedir. Hatta bunu bir ibadet olarak saymaktadır. Fakat İslâm insanı, seçilmiş ve yüce bir varlık olarak tanımakta, onu sadece hayvanî isteklerini tatmin için yaratılmış bir varlık olarak görmemektedir. Tersine, onu daha yüce bir hedef için yani nefsini tezkiye edip güzelleştirmek, yetiştirip tekâmül ettirmek ve Allah'a yakınlaşma yüce hedefine yöneltmek için yaratılmış bir varlık olarak görmektedir. Ondan dünyaya bağlanmamasını, bütün hareketlerinde, davranışlarında, düşüncesinde, hatta yiyip içmesinde ve evlenmesinde, bu yüce hedefi izlemekten gafil olmamasını istemektedir. Dünyayı âhiretin tarlası olarak görmesini, her davranışında âhiret hayatı için bir azık hazırlamasını istemektedir.
Dindar ve imanlı bir insanın evlilikteki maksadı, hayvanî arzu ve hedeflerden daha yüce olacaktır. Takvadan ve Allah'a yakınlaşmadan yardım alan kutsal bir iş şeklinde olacaktır. Mümin insan, yüce Peygamberin sünnetine göre hareket etmek kastıyla evlenir, meşru bir yolla, cinsel dürtülerini tatmin etmiş olur; kendini günahtan ve sapkınlıktan korumuş olur. Hayırlı ve sâlih çocuklar yetiştirerek, yeryüzünü tevhit kelimesini söyleyen seçkin insanlarla güçlendirir, kendisinden geriye sâlihler bırakır. Sıcak aile yuvasında huzura ve sükûna kavuşmak için evlenir. Huzurlu bir kalple işiyle meşgul olur. Sırat-ı mustakim çizgisindeki Allah'a doğru seyr u sülukta imanlı eşiyle birlikte hareket eder. Zira nefsin temizlenip güzelleştirilmesi ve şer'i görevlerin yerine getirilmesi, yardımcıya ihtiyaç duyan zor işlerdir. Bu konuda insana yardımcı olacak en iyi kişi, uyumlu ve dindar eştir. Onu güzel ve hayırlı farz ve müstehap işlere teşvik edip sapkınlıktan ve günahtan koruyacak bir eş. Eşin özel bir önemi bulunmaktadır.
Eğer iyi ve takvalı olursa, eşini iyiliğe ve saadete yöneltir. Eğer kötü olursa onu sapkınlığa ve cehenneme sürükler. Bundan şüpheniz varsa aşağıdaki örnekleri inceleyin.
Kanaatkâr olmayan, yükseklerden uçan, cahil, bencil, gösteriş meraklısı, müsrif ve inatçı bir eş, eşini zulme, inatçılığa, insafsızlığa, pahalı satmaya, sahtekârlığa, gaspa, hırsızlığa, rüşvete, gayri meşru pazarlıklara zorlar. Böylesi bir eşle takvaya riayet etmek çok zor olacaktır. Fakat eğer insan, imanlı, akıllı, kanaatkâr, hayırlı ve takvalı bir eşe sahip olursa, görevini rahatlıkla yerine getirip zulümden, insafsızlıktan, sahtekârlıktan, pahalı satıştan, gasptan ve rüşvetten uzak duracaktır. Gücü yettiğince hayır işlerine katılacak, mahrumlara ve mustaz'aflara yardım edecektir; çünkü eşi de bundan başka bir şey istememektedir ve bu davranışlar onunla tamamen uyum içerisindedir.
Diğer bir örnek: Görevini yapmak, mücadele meydanında haktan yana, batıla karşı savaşmak isteyen mücahit bir insanı düşünün. Eğer imanlı ve bilinçli bir eşe sahip olursa, mücadele meydanına katılır ve gönül rahatlığıyla savaşır. Zira eşi ona şöyle demektedir: Görevini yap, senin yokluğunda evini, mallarını, çocuklarını korurum ve senin sağlığın ve zaferin için dua ederim. Eğer sağ salim dönersen, gelişini kutlarım, eğer yaralı ve hasta dönersen, kucağımı açar sana bakarım. Eğer şahadet feyzine nâil olursan, bu musibete sabreder, çocuklarına en iyi şekilde bakarım. Böylesi bir savaşçının nasıl bir rahat ve huzur içerisinde savaşabileceğini sizler tasavvur edebilirsiniz. Bunun tersine, eğer cahil, dar görüşlü, imanı zayıf ve bencil bir eşe sahip olursa, ya görevini yapmaktan ve şahadet feyzine ulaşmaktan geri kalır ya da ümitsiz, korkulu ve ıstırap içinde meydana gider.
Evet, iyi, dindar ve güzel ahlâklı bir eş, Allah'ın en büyük nimetlerinden biridir. Böylesi biri, nefsi temizleyip güzelleştirme, Allah'a doğru yücelme konusunda yardımcı olacaktır. Bu mesele, evliliğin en önemli hedeflerinden biri olmalıdır. Bu açıdan Emirü'l-Müminîn İmam Ali (Aleyna Ve Aleykum Selam), zifaf gecesinin sabahında Hazret-i Zehra'nın hatırını soran Yüce Peygamber'e (s.a.a) cevaben şöyle demektedir:
"Zehra, Allah'a itaat için en büyük yardımdır."
Emirü'l-Müminîn Hz. Ali (Aleyna Ve Aleykum Selam) bu kısa cümleyle, bir kadının değerini en güzel şekilde açıklamakta ve evliliğin hedefini ortaya koymaktadır. Maldan, güzellikten, ev bark sahibi olmaktan bahsetmemiş, tersine şöyle buyurmuştur: "Zehra, Allah'a itaat için en büyük yardımdır."
Alıntıdır. Kaynak kitap:
Misafirler için gizlenen link, görmek için
Giriş yap veya üye ol.