Evliliğin gençlerin ruh sağlığındaki rolü Günümüzde sosyolog ve psikologların yaptığı araştırmalar evlilik ve ruhsal sağlık arasında olumlu bir ilişki olduğunu ortaya koymaktadır
Daha önce bahsettiğimiz gibi, evlilik tabii, fıtri ve insanın kaçınılmaz ihtiyaçlarından biridir. Bu tabii ihtiyacına sırt çeviren kimse şüphesiz kendisinde eksiklik hissedecektir. Zira fıtratının tersine hareket etmektedir. Bedensel ve ruhsal zorluklarla karşılaşır. Günümüz dünyasında bir çok gencin müptela olduğu ruhsal sorunlar ve çoğalan streslerin en önemli nedeni zamanında evlenmemekten kaynaklandığı kesindir.
Genç kız ve oğlanlar yaşamının iniş ve çıkışlarında güvenli bir ortama ve duygusal bir zemine ihtiyaçları vardır. Bunu temini için seçecekleri en iyi kişi eştir. Gençler evlenmekle ruhsal sağlık, emniyet ve sükunete kavuşurlar.
Allah-u Teala bu konuda şöyle buyuruyor;
“Ve delillerindendir ki sizin cinsinizden eşler yaratmıştır size, onlarla uzlaşıp geçinesiniz diye ve aranızda da sevgi ve merhamet ihsan etmiştir; şüphe yok ki bunda, düşünen topluluğa deliller var.” (Rum/21)
Resulullah (s.a.a)’de evliliği, insanda güzel ahlakın oluşmasında önemli etken olduğunu belirterek şöyle buyuruyor;
“Evlenmeyen kadın ve erkekler birbirleriyle evlensinler. Çünkü Allah, onların ahlakını (evlilikle) güzelleştirecektir.”
Günümüzde sosyolog ve psikologların yaptığı araştırmalar evlilik ve ruhsal sağlık arasında olumlu bir ilişki olduğunu ortaya koymaktadır. Bu alanda amerikan sağlık kuruluşunun 1980 yılında yaptığı bir inceleme ruh sağlığıyla evlilik arasında manalı bir bağlantının olduğunu ortaya koymaktadır. Evli insanların ruhsal sağlıkları evlenmeyenlere göre daha iyi bir durumdadır. Nörotik belirtiler evlilerde, evli olmayanlara göre daha az görüldüğü gibi, ruh hastalıkları hastanelerindeki yüzdeleri de azdır.
Evliliğin ve yuva kurmanın bu faydaları yani güzel ahlak, ruhun sağlıklı olması, sükunet, sevgi ve merhamet, aileyi toplumdaki diğer müesseselere göre eşsiz bir konuma getirmektedir. Öyle ki bu yüzden ona en köklü toplumsal müessese denilmektedir.
Evlilikveailekurmanıntoplumunsağlıklıolmasındaki rolü
Evlilik ve yuva kurmak, toplumun bekası ve temiz olmasında önemli bir rol oynamakta, genel ahlak ve saadetli olmanın ortamını hazırlamaktadır. Çünkü meşru evlilik cinsel kontrolsüzlüklerin ve karmaşıklıkların önünü alır. Gençleri belli kural ve usul içinde hareket etmeye, toplumsal yaşama boğun eğmeye zorlar.
Evlilik ve yuva kurmak insanların özel bir fıtrat ve yaratılışından kaynaklanan doğal bir ihtiyaçtır. Onu, gerçekleşmediği zaman toplumsal yapıya zarar vermeyecek normal toplumsal anlaşma olarak algılamamak gerekir. Aksine, mukaddes müesseseye gelebilecek her türlü zarar toplumun genel yapısını, değerleri ve kültürünü değiştirecek sonuçları doğurur.
Aile, her türlü toplumsal kurumun temelini oluşturduğundan toplumu düzelten veya bozan, örgütleyen ve sistem veren en güçlü kurumdur. Ailedeki her türlü olumlu yada olumsuz değişimler insanların büyük toplumlarına direkt ve etkin bir tesir bırakır. Ailenin tutarlılık ve tutarsızlığı da direkt olarak toplumu etkilemektedir. Ailelerde değerler sarsılırsa, ahlaki değerlerde toplumda yıkılacaktır. Toplum ve aile birbirlerine öyle bağlılar ki toplum ailesiz olarak gerçek şeklini bulamayacaktır. İşbirliği, yarışma, mücadele, eşitlik, barış, hükümranlık, sulta altına girmek v.b toplumsal işlerin hepsi ama hepsinin kökü ailededir. Bunu bütün sosyolog ve psikologlar onaylamaktalar. İnsani şerafetin temeli, kendini düşünmek, sapmayı kabullenmek, hırsızlık, sahtekarlık… v.s hepsi aileden kaynaklanmaktadır. Bunu da toplumsal suç uzmanları onaylıyorlar. Kısacası toplumların ilerlemesi veya geri kalması, yükselmesi veya düşmesi, düzenli veya düzensizliğinin nedenini ailede aramak gerekir.
Toplumsal, siyasi ve kültürel hareketlerin çoğusu aileden başlamakta ve toplumda değişiklikler meydana getirmektir. Bu yüzden bütün semevi dinler, özellikle İslam, toplumdaki her türlü değişiklik için en etkili yolun aile olduğunu kabul etmektedir. Zira, bir taraftan aile bireylerin birbirlerine karşı etkilerinin merkezi olup, ailede bireyin tecrübe ve bilgileri toplumun şekillenmesinde en çok tesiri olmakta, öte yandan aile bireyleri topluma girdikten sonra birbirleriyle karışmakta, birbirlerini etkilemekte, inançları birbirine karışmaktadır. Bu etkileşimlerin sonucu olarak bir düşünce tarzı, bir toplumsal düşünce, sonunda da kültürel bir sistem haline gelmektedir.
Açıktır ki, aile, eğer sağlıklı olmazsa, hastalıklı bireyler topluma girdikten sonra, başkalarıyla karşılıklı etkileşimlerin sonucunda hastalıklarını onlara da bulaştıracak, toplumun yapısını alt-üst edeceklerdir. Bazen akılcı olmayan toplumsal bir davranış, bu ilişkilerin sayesinde beğenilmiş bir davranış biçimine dönüşebilir. Aynı şekilde bir toplumdaki aileler eğer normal ve sağlıklı olurlarsa, toplumda gerçek manada selamete kavuşacaktır.
İslam da işe aileden başlamıştır. İslam Peygamberi (s.a.a) aleni tebliğini önce ailesi ve aşiretiyle başladı. Devamının da tebliğini ve İslam toplumunu genişletmeyi, kendi ailesinin içinden ve Hz.Fatımatu’z-Zehra (s.a), İmam Hasan (Aleyna Ve Aleykum Selam) ve İmam Hüseyin (Aleyna Ve Aleykum Selam)’la sürdürdü. Aynı şekilde masum İmamlar (Aleyna Ve Aleykum Selam)’da, işe her şeyden önce kendi ailelerinden başladılar.
Az bir dikkatle, Onların (Aleyna Ve Aleykum Selam) evlilikleri, çocuklarının terbiyeleri, eşleri ve çocuklarıyla olan ilişkileri, aynı şekilde ailelerine yaptıkları vasiyetleri, tavsiyelerine baktığımızda, aileye ne kadar önem verdikleri ve bunun topluma bıraktığı tartışılmaz etkisini rahatlıkla görmek mümkündür.
Şunu da belirtelim ki toplumun güzelliği ve bozukluğunda dini kurumlar ve iletişim araçları gibi diğer etkenlerin de rolü göz ardı edilemez. Ancak sosyolog ve psikologların yaptıkları araştırmalara göre bu etkileşimde aile önemli bir yeri tutmaktadır. Buda onu diğer etkenlerden tamamen ayırmaktadır.
Bu yüzden temiz bir toplum için, temiz ailelerin tesisi gereklidir. İdeal bir toplum isteyenler, ideal aileler oluşturmak zorundalar.
alıntı