• Vaynet.net, Türkçe içerikli genel forum sitesi ve eğlenceli paylaşım sitesi olarak kullanıcılara keyifli ve etkileşim dolu bir forum deneyimi sunuyor. Forum sitemizde merak ettiğiniz sorulara cevap bulabilir ve bildiğiniz konularda da diğer forum üyelerimize yardımcı olabilirsiniz.

    Foruma katılmak için BURAYA TIKLAYIN

Esra Gezginci, Esrarengiz Azerbaycan'ın yeni bölümünde Nargin Adası ve Ateşgah'ta

Haberci

Forum Üyesi
Katılım
13 Eyl 2022
Mesajlar
6,412
Puanları
0
rRRms65naUWdulHj6NBTZw.jpg
Esra Gezginci, Esrarengiz Azerbaycan'ın dördüncü bölümünde Bakü'de Rusya tarafından Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı askerlerinin ölüme terk edildiği Nargin Adası'nı ziyaret ederek ve Azerbaycan halkının esir askerleri hayata tutundurmak ve özgürlüğüne kavuşturmak için sarf ettikleri çabaları anlatıyor.

pEpYlqbr10aSDGOUT45wPg.jpg
Esra Gezginci, Esrarengiz Azerbaycan'ın dördüncü bölümünde Bakü'de Rusya tarafından Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı askerlerinin ölüme terk edildiği Nargin Adası'nı ziyaret ederek ve Azerbaycan halkının esir askerleri hayata tutundurmak ve özgürlüğüne kavuşturmak için sarf ettikleri çabaları anlatıyor. Gezginci dünya üstündeki üç Mecusi tapınaklarından biri olan Ateşgah'ta ise antik çağlardaki inançları kültüre ve günlük hayata nasıl yansıdığını inceliyor. Bu bölümün konukları, Tarihçi - Gazeteci, Dr. Akif Aşırlı, Türkiye Cumhuriyeti Bakü Büyükelçiliği İletişim Müşaviri Hüseyin Altınalan ve Rehber Seyid Tağıyev.
Eh6kKiXsmkqT1Qe_NmAHWw.jpg
Esrarengiz Azerbaycan gezimizin Bakü durağında denize açılıyoruz bu kez. Hedefimiz Büyük Zira, yani Büyük Ada. Ancak daha çok tarihteki ismiyle Nargin Adası olarak anılıyor. Nargin Adasına savaş gemisiyle yolculuğumda bana çok kıymetli Akif Aşırlı ve Hüseyin Altınalan eşlik ediyor. Bakü'nün kuzeyindeki Nargin Adası Dash Zira, Kum Adası, Zembil, Sangi Mugan, Chikil, Kara Su, Kara Zira, Gil, Ignat Dash gibi büyük ve birkaç küçük adadan oluşan Bakü takımadalarının bir parçası. Ada, stratejik önemi nedeniyle Azerbaycan Cumhuriyeti Savunma Bakanlığı yönetiminde. Ve ancak özel izinle kaleye çıkılabiliyor. Nargin Adası, Birinci Dünya Savaşı sırasında Kafkas cephesinde esir düşen Azerbaycan ve Türk askerlerin tutsak edildiği bir esir kampına dönüştürülmüş.Burası, Bakü'nün birkaç deniz mili uzağındaki Büyük Zire, yani Büyük Ada. Büyük dediğime bakmayın, toplam 1,4 kilometrelik kayalık parçası. Burasının herhangi bir su kaynağı yok. Bir deniz feneri dışında birkaç tane yapı var. Ada çeşit çeşit zehirli yılanlarıyla ünlü olduğu için yılan adası olarak da anılıyor. Ada ziyarete açık değil. Özel izinle ancak girilebiliyor. Peki, biz neden buradayız? Çünkü tarihte Nargin Adası olarak bilinen bu ada*tarihimizin az bilinen acılarla dolu bir sayfası. Hepimiz, Birinci Dünya Savaşı sırasında Sarıkamış'ta donarak ölen on binlerce Osmanlı askerlerini biliriz. Bilinmeyen veya az bilinense, son Osmanlı-Rus savaşı sırasında esir alınan askerlerin bu adada, son derece kötü koşullarda esir tutulduğu. Tahminen 10 bin asker açlık, işkence, salgın hastalıklar ve infazlar sonucu burada şehit düştü.
iDUKoRuxEUSXILP2oLqpJA.jpg
Nargin Adasının ilk böyle Azerbaycan hapishanesi olduğunu biliyorum. Kaç yılındaydı hocam?*1890'lı yıllarda buraya bir hapishane yapılmış. Burada hapishane olmuş. Bakü'de, Bakü civarından gelen birçok insan burada hapishane hayatı yaşadı.
St2aBXoCokqhMDQFix_T7w.jpg
Ondan sonra Birinci Dünya Savaşı'nda mı buraya esirler geldi?*1914 yılının Ekim ayında, Kafkas cephesinde esir düşen Türk, Osmanlı askerleri bu adaya getirildi. Ancak esirlerin yerleştirilmesinde sorunlar yaşandı. Buraya tahtadan barakalar yapıldı. Bu barakaların içerisinde 150-200'e yakın insan bir arada tutuluyordu. Söz konusu barakalarda yatak, yorgan yoktu. Yalnızca otlar, tahtalar üzerinde yatıyorlardı.*Su yokmuş hocam.**Su yoktu.1914-1917 yılları arasında birçok cepheden devam eden Osmanlı-Rus savaşı sırasında esir alınan Osmanlı askerlerinin gönderildiği esir kampları arasında en korkuncu Nargin Adasında kuruldu. Sadece askerler değil, Rusların tutukladığı siviller de burada cehennem hayatı yaşadı. Kötü muamele, keyfi infazlar, açlık, susuzluk, yılan sokması, işkence ve salgın hastalıklar sonucu çok azı hayatta kalabildi.
QYhBC1Pd1UOeCru2lY-ivQ.jpg
Hocam peki, niye Osmanlı Türk askerlerini buraya getirdiler?*Esirler buraya Bakü üzerinden getirildiler ki Azerbaycanlılar bundan ibret alsın ve Osmanlı Türklerine yardım etmeye çalışmasın. Burada, Nargin Adasında her yıl on bine yakın Osmanlı Türk esirinin yanı sıra Erzurum'da, Ardahan'da, Kars'ta, Sarıkamış civarında yani o savaş bölgelerinde Rus ve Ermeni zulmünde tutuklanan o insanlar da buraya getirildi. Onların arasında çocuklar da vardı. Çocukların yanı sıra burada aileler vardı. 1914'ten 1918'e kadar 65 bin kişi bu esir kampında yaşadı.
cEoc3DVZDkeiQ-tyytOcrQ.jpg
Nargin Adasındaki kötü muamele, o dönemde bile duyulmuş ve tepkilere neden olmuş. Ruslar da bir propaganda filmi çekerek aksini ispat etmeye çalışmış. Hocam, bir de burasının bir diğer adı yılanlı adaymış. Yılan sokmasından da insanlar ölmüş diye duydum ben.*Evet. İnsanlar burada yılana sokmasından da hayatını yitirmişti. Fakat çoğu kişi koleradan, sıtmadan ve diğer bulaşıcı ve salgın hastalıklardan vefat etmişlerdi.**Azerbaycanlı kardeşlerimiz, gözleri önünde yaşanan bu duruma sessiz kalmamışlar. Adaya gizlice yiyecek ve su taşımışlar ama daha önemlisi, esirlerin bir kısmını Nargin Adasından kaçırmayı başarmışlar.**Burada yaşayan Türk esirlerimiz için Azerbaycan halkı kıyıdan ekmek atarlarmış. Denizden o ekmekler buraya gelip, o sayede açlıktan ölmemelerini sağlıyorlarmış.**Ekmek atarlardı. Böylece ekmekler deniz dalgalarıyla Nargin Adası kıyılarına ulaşıyor, kıyıda ekmeği kim bulursa o kişi açlığını giderebiliyordu.
at03yo_B10SC6UIoSMmEDQ.jpg
Bizim kardeş olduğumuz aslında buradan da çıkıyor.*Evet. Azerbaycan ve Türkiye'nin kardeşlik geçmişi çok eskilere dayanır. Buna dair delilerimiz çok. Azerbaycan halkı, sivillerin yaşaması için büyük bir mücadele verdi. O devrin gazetelerine baktığımızda, "Kardeş yardımlaşmasına, bağışlara ihtiyacımız var. Ey Müslümanlar, ey Türkler! Siz bu yardımlaşmaya nasıl olur da katılmazsınız?" diye yazdığını görürüz.**Hatta benim bildiğim kadarıyla o dönemlerde Azerbaycan tarafında bir protestolar yapılmış. Canları pahasına.*Hudadat bey Rafibeyli, Gence'de çok nüfuzlu bir kişiydi. Yumruğunu masaya vurup şöyle demişti: "Biz Azerbaycan Türkleri, siz Çarlık Rusya'sına, imparatorluğa hep sadık kaldık ve hürmet ettik. Şimdi hiç mi hatırımız yok ki, kardeşlerimize yardım elini uzatalım!"
nLgFFFN4SEyGURCP4QDzmQ.jpg
Sarıkamış'ta esir düştükten sonra Nargin'de tutsak edilen ama buradan kurtulmaya başaranlardan biri de Vecihi Hürkuş'tu. Hürkuş, Türkiye'nin ilk uçak tasarımcısı, üreticisi ve kahraman pilotuydu.**Evet. Vecihi Bey, Birinci Dünya Savaşı döneminde Türkiye'nin en iyi pilotuydu. O Kafkas cephesinde Ruslara karşı verilen savaşta uçağı düştü ve yaralandı. Bu yaralı halde onu esir aldılar ve bu kampa getirdiler.*Peki hocam, Vecihi Hürkuş burada nasıl bir durumda kalmış? Yani işkence görmüş mü?*Fiziksel olarak işkence yapılmasa bile burada yaşamak zaten bir işkence. Burada içme suyu yoktu, yemek yoktu, yatacak yer yoktu. Rahat bir yer değil burası.*Ne kadar kalmış burada?*Burada 6 ay kadar kalmış. Kendi yazdığı hatıraları var. O hatıralarda öyle anlatıyor.
81f9hpiNuUiLfg8z67hjEQ.jpg
Vecihi Hürkuş, birlikte kaçtığı istihkâm teğmen Salih Beyle iki fakir köylü kılığına girerek, çok zorlu bir yolculukla İstanbul'a ulaşmış. Hürkuş, bu zorlukları hatıralarında şöyle anlatıyor:"Dereleri, çayları köprüsüzdü ve mevsim münasebetiyle de bütün sular taşmıştı. Onları yalnız geçit yerlerinden yürüyerek geçiyorduk. Hele bir gün, az daha can yoldaşımı kaybedecektim. Kuvvetli bir kar tipisi altında, geniş bir nehri geçerken su benim çeneme kadar yükselmişti. Arkadaşımın ayaklarının yerden kesildiği an, belki benim içimin en çok sızladığı andı. Arkadaşım yüzme bilmediği için, suya mukavemet mücadelem daha ağırlaştı. Fakat yılmadan ve arkadaşımı da sürükleyerek sudan çıktık. Kurtulduğumuz bu muhakkak ölümden sonra, devam eden tipinin altında sırılsıklam vücutlarımızla kalmıştık. Donmak işten bile değildi. Çok günlerimiz oldu ki, yüksek bir dağın belini aşarken birkaç saat evvel parçalanmış insan ve hayvan kemikleri gibi canavar izleri, bize korku değil, daha yüksek bir enerji kaynağı oluyordu."
oUIift0-4EOykNi4oBRNEA.jpg
cV3RZZASz0iU_1WD0wNwKw.jpg
Kafkasyalı Müslüman Talebeleri Komitesi, esir kaçırma harekâtları düzenlemiş, bazen de Cemiyet-i Hayriye'yle ortak operasyonlar yapmışlar. Çabaları, umdukları gibi savaşı Osmanlı lehine çevirmese de, birçok esir kayıklarla önce anakaraya, oradan da İran üstünden Anadolu'ya ulaşmayı başarmış.**Birinci Dünya Savaşı döneminde Azerbaycan'da milli duygular, milli düşünceler çok büyük oranda gelişmişti. Ve milli komiteler, milli birlikler, hayır kurumları kurarlardı. Bunlar aynı zamanda Osmanlı Türkiye'sinde, İstanbul'da yer alan merkez cemiyetlerle ilişkiliydi. Nargin Adasında esir hayatı yaşayan askerlerin, subayların isimleri yazılarak gönderilirdi. Onların isimlerini taşıyan kişileri burada, adada bulurlardı. O kişileri hemen kurtarırlar, üzerlerindeki üniformayı değiştirip kılık değiştirmesini sağlarlar, sahte pasaportunu hazırlar ve geri gönderirlerdi.**Çar Rusya'sının sona ermesiyle birlikte, Azerbaycan yetkilileri ve milli komite, bu adada olan, tüm esirlerin ve sivillerin Bakü'ye getirilmesine karar verdi. Anadolu'ya dönemeyen insanların birçoğu Bakü'de ve Bakü civarında kaldı. Yerli halkın içine karıştı, kaynaştı. Evlendi, kız aldı ve kız verdi. Azerbaycan'da ordu yoktu. Bolşevikler Ermeniler Azerbaycan Türklerini katlediyordu. Azerbaycan Türkleri, Ermenilerin, Bolşeviklerin karşısında mücadele etmek, onlara karşı direnmek için bu kampta esir hayatı yaşayan Osmanlı subayları ve askerleriyle birleştiler. Ben size bir anı anlatayım. Nağı Bey Şeyhzamanlı'nın bir hatırasını aktarayım. Kendisi, milli mücadele döneminde ve cumhuriyetin kurulmasında çok önemli bir isimdi. Gence'de doğmuştu. Azerbaycan Cumhuriyeti'nin emniyet genel müdürlüğünü yapmıştı. Kendi yazdığı hatıralarında şöyle anlatıyor: "Kafkas İslam Ordusu, Gence'ye gelince bir askeri geçit töreni yapıldı. Ve halk, bu geçit törenini izlemeye geldi. Bu insanların içerisinde bir kız çocuğu, askeri geçitte, askeri düzenle ilerleyen bir Türk askerine 'baba, baba, baba' diyerek yürüdü." Anadolu'da 1918 yılında Ermeni-Rus zulmü baş gösterdi. Ve oradaki evler yağmalandı. İnsanlar yerlerini yurtlarını terk etmek zorunda kaldı. Açlıktan, susuzluktan vefat edenler oldu. Her iki tarafta da yetim kalan çocuklar vardı. O sırada Cemiyet-i Hayriye, Anadolu'nun her yerindeki, Erzurum'daki, Ardahan'daki, Kars'taki, Oltu'daki yani bu bölgelerdeki kimsesiz kalan çocukları topladı ve Azerbaycan'a getirerek yetimhaneler açtı. O çocukları getirenlerden biri Ahmet Cevat'tı. "Çırpınırdı Karadeniz/Bakıp Türk'ün bayrağına" şiirini yazan muhterem, yurtsever Ahmet Cevat'tı.
azGqILGmVEuw0jlJmUCVlg.jpg
Allah rahmet eylesin.**Bakın, o çocuk da babasını orada tanımıştı. Çok müthiş bir sahne tabii. Nağbi Bey Şeyhzamanlı, "O sahneye bakıp ağladık" diye yazmıştı.*Hüseyin Bey, öncelikle bizimle geldiğiniz için çok teşekkür ederim. Azerbaycan'daki çalışmalarımızda katkılarınızdan dolayı ayrıca çok teşekkür ederim.*Ben size teşekkür ediyorum. Gerçekten ortak tarihi ve kültürel bağlarımızı çok çarpıcı bir biçimde kamuoyunun bilgisine sunarak, şöyle önemli bir çalışmaya imza attığınızı söyleyebilirim. Bizler, uzun yıllar birbirinden ayrı kalmış iki ananın bir oğlu gibiyiz. Biz bu ayrılık dolayısıyla birbirimizi biliyoruz ama yeteri kadar tanımıyoruz. İşte sizin bu çalışmalarınız, birbirimizi, iki aynı köklere sahip iki milletin birbirini tanımasına çok önemli katkı sağlayacak. Ve köklerimizi daha da perçinleştirecek bir adım. Bu çabalarınız çok önemli, çok değerli. Ben size ve ekibinize çok teşekkür ediyorum.**Tabii ki burada olmamızı sağlayan Milli Savunma Bakanlığına, Deniz Kuvvetleri Komutanlığına ve Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığına ve buraya gelirken bizim yanımızda olan, sağ olsunlar komutanlarımıza, askerlerimize çok teşekkür ediyorum. İyi ki varlar hepsi. Siz de sağ olun.**Nargin Adasından boğazımızda bir yumruyla ayrılıyoruz. Azerbaycan ve Türkiye'nin bugünlere gelmesini sağlayan tüm şehitlerimizi saygıyla anıyoruz. Esrarengiz Azerbaycan'da tarihteki yolculuğumuz devam edecek.* Bakü'de Ateşgâh'a geldim. Buranın tarihi çok mühim. O yüzden beni şu anda Seyit Tagiyev bekliyor.
sZC7J7UW0UWIO-cvyqWd6w.jpg
Bakü yakınlarında Ateşgâh, yani ateş mabedi dünya üzerindeki üç büyük Zerdüşti tapınağından biri. Buradaki doğalgaz akışı durunca binlerce yıldır yandığı düşünülen bu ateş sönmesin diye şebekeye bağlandı. Zerdüştlük felsefesinde su, hava, toprak, ateş kutsal sayılıyor. Işığın ve aydınlığın tanrının fiziksel temsili olduğuna inanılıyor.* Ateş ise, iyi ve kötüyü birbirinden ayıran tanrısal bir güç olarak görülüyor. Ateşgâh 7. yüzyıldan sonra Azerbaycanlıların İslam'a geçmesiyle önemini yitirdi. Ancak 19. yüzyıla kadar bir kâhin burada hizmet vermeye devam etti. Ateşgâh, özellikle 21 Mart Nevruz günü ziyaretçi akınına uğruyor.**Buranın tarihine baktığımız zaman, kaç yılında yapılmış, hangi amaçla yapılmış?*Azerbaycan Zerdüşt dininin merkezi olarak kabul edilir. Buradaki birinci mabet, burada inşa edilmişti. Üç tapınaktan biri. Azerbaycan sonradan İslam dinini kabul edince, birinci mabet terk edildi.* Bu mabedin yapılan en erken odası 1713'de inşa edilmiştir.**Peki, bu ateş nasıl yanıyor? Nasıl bir sistemi var buranın?*Buradaki ateş 1883 yıla dek kendiliğinden yanıyordu. Fakat maalesef 1860 yılından itibaren burada petrol sanayi inşa edildi. Mabede yakın bölgelerde petrol kuyuları açıldı. Ardından buradan çıkan doğalgazın yönü değişti. Ve ne yazık ki, 1883 yılında ateş söndü. Bu yüzden buradaki konuklar, burada kalan insanlar mabedi terk ettiler.
diahJegpjEyUFMIOlLIzQw.jpg
O zamana kadar kendiliğinden mi yanıyordu?*Kendiliğinden yanıyordu. Ama şunu da söylemeliyim, buradaki mabette hem Zerdüştler hem de Hindistan'dan gelen Zurvan konuklar yaşıyordu. Her iki dinde de ateş kutsaldır, biliyorsunuz. Zerdüştler, ateş Allah olarak kabul etmez. Allah'ın ışığı olarak kabul ederler. Ama ateşe tapmazlar. Birçok kaynakta ateşe taptıkları söylenir ama öyle bir şey yok.**Peki, onlar ateşin etrafında nasıl bir ritüel gerçekleştiriyorlardı?*Esra Hanım, Ayinler arasında farklar vardı. Zerdüştiler ayinlerinde ateşin yanında dua ederler, ellerini açarlar fakat dualarını ateşe yapmazlar. Ateşe yakın dururlar. Çünkü ateş, ışık olarak kabul edilir.**Bilim bu doğaüstü olayını açıklasa da, dağın taşın yanması gerçekten etkileyici. Hatta büyüleyici bir manzara. Hal böyle olunca bu topraklara kutsallık yakıştırılagelmiş hep tarih boyunca. Ateşin, insanlar ve doğaüstü varlıklar arasında bağlantı sağladığına inanılmış.**Hint mitolojisinde bir tanrı var. Yüzü ateşten. Hintliler işte o tanrının şerefine buraya gelirler. Burada ateş yanıyorsa ve sönmüyorsa Hintliler burayı dünyanın en kutsal yeri sayıyorlar. O yüzden buraya gelirler. Bazıları Hindistan'a gitmiyor. Burada yaşıyorlar. Bu yapınan yüksekliği 7 metre. Zerdüşt dininde 7 kutsal bir rakamdır. Örneğin, Zerdüşt dinine göre cennete 7 kat var. İslam'daki gibi.*2015 yılında Sayın Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Avrupa Olimpiyat Oyunları'ydı sanırım, buradan böyle meşale alıp götürmüştü. O da*çok anlamlı bir şey. Çünkü bu kutsal sayılan bir noktadan.*Evet. 2015 yılında Azerbaycan'da, Birinci Avrupa Oyunları düzenlemişti. Ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı Sayın İlham Aliyev, ateşi buradan bizzat kendisi götürmüştü. Ateş, Azerbaycan'ın bir sembolüdür. Hatta Azerbaycan, "alevler diyarı, alevler yurdu" anlamına gelir.
SnJq_oJ2tkq79ONnbvbJEQ.jpg
Seyit Bey burası çok anlamlı bir yer. Çok da güzel anlattınız. Ben bir de odaları merak ediyorum. Oraları gezelim mi biraz?*1810 yılında tacir Kançanagaran tarafından yaptırılan Ateşgâh, yapısı göre şehir hanlarına benziyor. Metler döneminden beri Azerbaycan'da yayılmış olan ateş tapınakları geleneklerini yansıtmakla birlikte, bazı Hint tapınaklarını da andırıyor. Ateşgâh'ta yanan ateş etrafında küçük odalar bulunuyor ve odaların birer penceresi ateşi görüyor. Eskiden hac için buraya gelen Zerdüştler bu odalarda konaklar, ibadetlerini gerçekleştirirlermiş.**26 odadan bir tanesi. Benim dikkatimi çekti. Bu kapı üzerindeki yazılar var. Birkaç tanesinde görmedim. Neden?*1918 yılında, buradaki İngiliz işgali sırasında İngiliz askerleri buradaki yazıların bir kısmını yanlarında götürmüşler. Hintliler için bu yazılar kutsaldır.**Burada resimler var. Anlatır mısınız, merak ettim şimdi, neler var burada?*Bu Hindu tanrısı Ganesha. Hindularda bilgelik tanrısı olarak bilinir. Hinduizm'de birçok tanrı var. Ama bazı durumlarda, özellikle kutsal kitaplarını okuduğunuzda, onlarda da tek tanrılı din konusu işlenmiştir. Bu gördüğünüz Zerdüşt dininin sembolüdür. Buna Farahavar diyorlar. Yukarıda gördüğünüz figür bir insan, tanrı değil. Zerdüşt dininde tanrıyı resmetmek ve put yapmak haramdır.*Üç ayrı bölme görüyorsunuz. Üç telkini temsil eder. Onlar Zerdüşt dininin prensiplerini temsil eder. Doğru düşünce, güzel söz ve iyi davranış. Bu oda 1713 yılında inşa edildi Ateşgâh'da inşa edilen ilk oda burasıdır. Orada sol tarafta gördüğünüz konuk Hintli. Sağ tarafta oturansa tacir. O dönemde tacirler buraya maddi destek sağlamışlar. Buraya ekmek getirirlermiş. Onlara dua etmeleri ve Allah'ın tacirlerin günahlarını bağışlaması için konuklara para verirlermiş. Öyle bir inanç varış.
RXFHMeVtdE2nQyeDdCO6rA.jpg
Müzik sesi geliyor.*Evet. Buna Hintliler "Mantra" derler. Ortada oturan meditasyon yapıyor. Onların okuduğu özel dualara mantra adını veriyorlar. Hindistan'da halen süregelmektedir. Diğer tarafta uzanan kişiyse kendisine eziyet eder. Neden? Çünkü Hintliler kendilerine, kendi bedenlerine eziyet ederlerse, ölümden sonraki yaşamda, reenkarnasyondan sonra daha iyi bir hayat yaşayacaklarına, günahlarının affedileceğine inanırlar.**Aslında*ölümden sonraki yaşam için yaşarken kendi vücutlarına zarar veriyorlar,*öyle mi?*Evet. Örneğin burada yaptığı şey şu: Kan dolaşımı olmaması için sağ elini yukarı kaldırıp, o şekilde tutuyor. Buna "Atrofi" adını veriyorlar. Hayatının sonuna kadar elini aşağı indirmiyor. Ardından bir süre, bir hafta kadar elini ağaca bir dala bağlıyorlar. Kolunda felç emareleri başladıktan sonra çözerler ve ancak o zaman elini aşağı indirebilir. Hindular böyle yapıyor. Ama kutsal kitaplarında böyle bir şey yazmıyor. Bunlar uydurma şeyler.*Evliya Çelebi Seyahatname'sinden buradan bahsetmiş.**Evet. Evliya Çelebi buraya 1647 yılında buraya gelmiş. Ve kitabında, "Alevler o kadar güçlüydü ki, orada kalan konuklar yaptıkları ekmekleri yere koyar ve hızla pişirirlerdi" diye yazmış.**Peki Seyit Bey, ilk*önce Zerdüştlükle başlamış ya burası. Ateş kutsal diye Hindular geliyor. Hindular geldiğinde Zerdüştlük burada bitiyor değil mi?*Girdiğiniz her odada bulunan canlandırmaların Hintlilere ait olduğunu görüyorsunuz. Zerdüşt yoktur. Çünkü Zerdüşt dini İslam diniyle benzerlikler taşır. İbadethaneye gidersiniz dua eder ve evinize dönersiniz. Zerdüşt dinindeyse "Mabede gideceğim, orada yaşayacağım" gibi bir şey söz konusu değil. Sadece mabede gelir, dua eder ve evlerine dönerler. Bu gördüğünüz Hintli konuk, yine kendine eziyet ediyor. Bu gördüğünüz sönmemiş maddenin üzerine yatar. Altındaki madde yanan bir kireç. Bunun üzerinde yatarak kendi bedenini yakar. Terli vücutlarıyla uzanırlar. Orada üç Hintli konuğu görüyorsunuz. Orada dini törenlerini yapıyorlar. Hindistan'dan getirdikleri ve üfleyerek kullandıkları bir nesne, deniz kabuğuna benzer. Ondan çıkan seslerin ortamdaki negatif enerjileri dışarı çıkaracağına inanırlardı. Hindular dini törenlerine bu şekilde başlıyordu.**Zerdüşt dinindeyse dini törenlerine Allah'ın adını tekrarlayarak başlarlar. Onlarda Allah'ın 100 adı var. İslam'da 99, Zerdüştlerde 100 adı var. Dini tören başlamadan önce Allah'ın 100 adını zikrediyorlar.
ALElf7K0LkGpRvfmX7tf7A.jpg
Buradaki kostümler galiba Zerdüştlük dinine ait.**Evet. Bu kıyafetler Zerdüştlerin baş keşişlerine ait. Bu gördüğünüzse ağız kısmına takılıyor. Ateş karşısında nefesleri kesilmesin diye takarlar. Burun ve ağızlarını koruyor. Zerdüşt dininde ateşe karşı nefes vermek yoktur. Elle dokunulmaz. Çok kutsaldır.**Peki, bu kostümün beyaz olmasının bir anlamı*var mı?*Saflık.**Burada gördüğümüz Zerdüşt dinine ait peygamber değil mi?*Evet. Birçok Arap tarihçisine göre, örneğin El Mesudi'ye göre, Zerdüşt peygamber, Azerbaycan bölgesine yakın, şimdiki Urmiye Gölü yakınında Milattan Önce 10. yılda yaşamıştır. Yani bu tek tanrılı bir dindir.**Seyit Bey, bugün harika bir gün geçirdim sayenizde. Ateşgâh'ın tarihini öğrendim. Buradaki Zerdüştlük dininin tarihini. Hindulardan bahsettik. Bana buradaki her şeyi çok güzel anlattınız. Çok teşekkür ederim.
 

Genel Forum

Türkçe Forum Siteleri

İnternette bilgi paylaşımı ve tartışma ortamı arayanlar için forum siteleri uzun yıllardır popüler bir tercih olmuştur. Her yaştan ve ilgi alanından kullanıcıya hitap eden genel forum siteleri, teknoloji, oyun, kültür ve daha pek çok konuda geniş içerik sunmaktadır. Bu platformlar, katılımcıların hem öğrenme hem de eğlenceli vakit geçirme ihtiyaçlarını karşılamaktadır.

Genel Forum Sitesi

İnternette Türkçe forumlar üzerinden içerik paylaşmak, dil bariyerini ortadan kaldırarak yerel kültüre uygun bir deneyim sunar. Türkçe forum siteleri, kullanıcıların bilgiye kolayca ulaşabileceği, aynı zamanda sosyal ve eğlenceli paylaşımlar yapabileceği platformlar oluşturur. Türkiye'deki internet kullanıcıları için bu forumlar, ilgi çekici konularda derinlemesine sohbetler sunar.

Genel Forum Siteleri

Günlük hayatın stresinden uzaklaşmak isteyenler için eğlenceli forumlar, keyifli bir alternatif sunar. Farklı hobilere ve ilgi alanlarına yönelik içeriklerle dolu olan bu forum paylaşım siteleri, kullanıcılarına samimi bir ortamda vakit geçirme fırsatı sunarken, aynı zamanda yeni insanlarla tanışma imkanı da sağlar. Eğlenceli paylaşımlar ve interaktif etkinliklerle dolu olan bu platformlar, hem öğrenmeyi hem de keyifli vakit geçirmeyi bir arada sunar.

İnternette yeni bir topluluk arayan ya da bilgi alışverişi yapmak isteyenler için genel forum siteleri harika bir başlangıç noktasıdır. Geniş bir kullanıcı kitlesine hitap eden Türkçe forumlar, herkesin ilgisini çekecek konularla doludur. Siz de bu platformlara katılarak, kendi ilgi alanlarınıza uygun başlıklarda sohbetlere katılabilir ve katkıda bulunabilirsiniz. 

Not : Lütfen Çekim Paylaşım Forumları için sitemizi kullanmayın.