Eşlerin Birbirinin
Kıymetini
Bilmeleri
Evli çiftlerin ömür boyu mutlu olmaları için gerekli şartlardan biri de birbirlerini yıpratmamalarıdır. Çünkü ömürlerinin sonuna kadar bir arada yaşamak zorundadırlar. Birinin yıpranmasıyla ailenin bütün yükü diğerinin üzerine kalır.
Önce şunu hatırlatayım ki, insanın ömrünün sonuna kadar en çok beraber olduğu, sırlarını verdiği kişi eşidir. Eşinin yıpranması ve hastalanması bütün ailenin huzurunu bozar. En çok da kendisi tedirgin olur. Yıpranan eşin huzursuzluğu daha çok, diğerini huzursuz ve tedirgin eder.
İnsanlar fıtratları gereği kendilerine ait olan her şeyi çok dikkatli kullanır, eskiyip yıpranmamasına özen gösterirler. Fakat ne gariptir ki, bir yastığa baş koyduğu hayat arkadaşına daha çok özen göstermesi gerektiği halde, onu hiç önemsemez, üzer ve gereksiz yere yorar, hastalanmasına sebep olur.
Bundan sonra da birçok masraflar yaparak ve zahmetlere katlanarak, onun tedavisine koşar. Halbuki eşler daha önceden dikkatli olsalar, hayatlarını ve aile düzenlerini iyi ayarlasalar bu zahmetleri çekmeden ömürlerinin sonuna kadar huzur içinde mutlu yaşarlar.
Bunun içinde eşler birbirlerini yıpratmamak için şunlara riayet etmeliler:
a) Birbirlerinin kıymetini bilmeliler;
Evlenirken Allah herkesi kıymetini bilene düşürsün. Allah'ın yarattığı varlıkların içinde en kıymetlisi insandır. Nitekim Rabb'imiz, "Ademoğullarını (insanlar) en üstün ve en şerefli kıldık." (İsra, 70) buyurur.
Yaratılışta bu kadar şerefli olan insan, çoğu zaman ya kendi kendinin kıymetini bilmez, hayatını boş yere heder eder, ya da kıymetini bilmeyenin yanına düşer hayatı zehir olur. Her iki durumda da mutsuz olur. Çoğu zamanlarda bu mutsuzluğun kurbanı kadın olur. Horlanır, hakarete uğrar, zulüm görür. Bunun da sebebi, kadınların genellikle bilgisiz oluşu, hakkını arayamayışı, zayıf oluşu, birçok yer kadına baskının gelenek haline gelmiş oluşu vs. dir.
Bütün bunlar kıymeti bilinmeyen kadının çabuk yıpranmasına sebep olur. Bunun da neticesi hem kendisinin hem de kocasının mutsuz olmasıdır. Mutsuz bir hayat süren veya sürmesine sebep olan bir insan, hem aile fertleri tarafından sevilmez ve hem de ahiret azabına düçar olur. O halde eşler birbirlerinin kıymetini çok iyi bilmelidir.
b) Ayrıca eşler birbirlerini üzmemelidir. Zira üzüntü kadar insanı yıpratan hiç bir şey yoktur. Hele kadınlar üzüntüye hiç dayanamazlar. Hemen yıkılır, hasta olurlar. Aileden birinin üzülmesi öbürlerini de huzursuz eder.
Üzüntü birçok ruhsal hastalıklara yol açar. Bir çok fiziksel hastalıklar nükseder. Tedavisi güç durumlar olabilir. Ve hatta imanı ve ahiret inancı zayıf insanlardan bazen intiharlar bile meydana gelebilir.
Evli çiftler bütün bunları göz önüne alarak hiçbir şeye üzülmemeliler, birbirlerini üzmemeye özen göstermeliler. Zaten dini inançları kuvvetli olan ne bir şeye üzülür, ne de karşısındakini üzer. Zaten imanı kuvvetli olan ve İslam üzere yaşama aşkı olan ne bir şeye üzülür, ne de karşısındakini üzer. Çünkü Allah şu ayetlerle üzülmeyi yasaklamıştır: "Üzülme, çünkü Allah bizinıledir." (Ali İmran, 139)
Ancak mü'minin tek üzüntüsü olabilir o da Allah'a hakkıyla kul olamamaktır.
c) Eşler birbirlerini yormamalı ve ilişkilerinde birbirlerine karşı nazik olmalılar. Günlük işlerinde de yorulmadan çalışmaya alışmalılar. Bu da işini severek, düzenli çalışmakla olabilir. Aşırı yorgunluk insanı tez yıpratır ve erken ihtiyarlatır. Eşler mesul oldukları görevlerini severek ve isteyerek yapmalılar. Yaptıkları işlerin hem dünyada ve hem de ahiretde kendilerinin saadetini sağlayacağını düşünmeli ve zevkle yapmalıdır. Böylece insan daha zinde kalır ve huzurlu otur.
Kıymetini
Bilmeleri
Evli çiftlerin ömür boyu mutlu olmaları için gerekli şartlardan biri de birbirlerini yıpratmamalarıdır. Çünkü ömürlerinin sonuna kadar bir arada yaşamak zorundadırlar. Birinin yıpranmasıyla ailenin bütün yükü diğerinin üzerine kalır.
Önce şunu hatırlatayım ki, insanın ömrünün sonuna kadar en çok beraber olduğu, sırlarını verdiği kişi eşidir. Eşinin yıpranması ve hastalanması bütün ailenin huzurunu bozar. En çok da kendisi tedirgin olur. Yıpranan eşin huzursuzluğu daha çok, diğerini huzursuz ve tedirgin eder.
İnsanlar fıtratları gereği kendilerine ait olan her şeyi çok dikkatli kullanır, eskiyip yıpranmamasına özen gösterirler. Fakat ne gariptir ki, bir yastığa baş koyduğu hayat arkadaşına daha çok özen göstermesi gerektiği halde, onu hiç önemsemez, üzer ve gereksiz yere yorar, hastalanmasına sebep olur.
Bundan sonra da birçok masraflar yaparak ve zahmetlere katlanarak, onun tedavisine koşar. Halbuki eşler daha önceden dikkatli olsalar, hayatlarını ve aile düzenlerini iyi ayarlasalar bu zahmetleri çekmeden ömürlerinin sonuna kadar huzur içinde mutlu yaşarlar.
Bunun içinde eşler birbirlerini yıpratmamak için şunlara riayet etmeliler:
a) Birbirlerinin kıymetini bilmeliler;
Evlenirken Allah herkesi kıymetini bilene düşürsün. Allah'ın yarattığı varlıkların içinde en kıymetlisi insandır. Nitekim Rabb'imiz, "Ademoğullarını (insanlar) en üstün ve en şerefli kıldık." (İsra, 70) buyurur.
Yaratılışta bu kadar şerefli olan insan, çoğu zaman ya kendi kendinin kıymetini bilmez, hayatını boş yere heder eder, ya da kıymetini bilmeyenin yanına düşer hayatı zehir olur. Her iki durumda da mutsuz olur. Çoğu zamanlarda bu mutsuzluğun kurbanı kadın olur. Horlanır, hakarete uğrar, zulüm görür. Bunun da sebebi, kadınların genellikle bilgisiz oluşu, hakkını arayamayışı, zayıf oluşu, birçok yer kadına baskının gelenek haline gelmiş oluşu vs. dir.
Bütün bunlar kıymeti bilinmeyen kadının çabuk yıpranmasına sebep olur. Bunun da neticesi hem kendisinin hem de kocasının mutsuz olmasıdır. Mutsuz bir hayat süren veya sürmesine sebep olan bir insan, hem aile fertleri tarafından sevilmez ve hem de ahiret azabına düçar olur. O halde eşler birbirlerinin kıymetini çok iyi bilmelidir.
b) Ayrıca eşler birbirlerini üzmemelidir. Zira üzüntü kadar insanı yıpratan hiç bir şey yoktur. Hele kadınlar üzüntüye hiç dayanamazlar. Hemen yıkılır, hasta olurlar. Aileden birinin üzülmesi öbürlerini de huzursuz eder.
Üzüntü birçok ruhsal hastalıklara yol açar. Bir çok fiziksel hastalıklar nükseder. Tedavisi güç durumlar olabilir. Ve hatta imanı ve ahiret inancı zayıf insanlardan bazen intiharlar bile meydana gelebilir.
Evli çiftler bütün bunları göz önüne alarak hiçbir şeye üzülmemeliler, birbirlerini üzmemeye özen göstermeliler. Zaten dini inançları kuvvetli olan ne bir şeye üzülür, ne de karşısındakini üzer. Zaten imanı kuvvetli olan ve İslam üzere yaşama aşkı olan ne bir şeye üzülür, ne de karşısındakini üzer. Çünkü Allah şu ayetlerle üzülmeyi yasaklamıştır: "Üzülme, çünkü Allah bizinıledir." (Ali İmran, 139)
Ancak mü'minin tek üzüntüsü olabilir o da Allah'a hakkıyla kul olamamaktır.
c) Eşler birbirlerini yormamalı ve ilişkilerinde birbirlerine karşı nazik olmalılar. Günlük işlerinde de yorulmadan çalışmaya alışmalılar. Bu da işini severek, düzenli çalışmakla olabilir. Aşırı yorgunluk insanı tez yıpratır ve erken ihtiyarlatır. Eşler mesul oldukları görevlerini severek ve isteyerek yapmalılar. Yaptıkları işlerin hem dünyada ve hem de ahiretde kendilerinin saadetini sağlayacağını düşünmeli ve zevkle yapmalıdır. Böylece insan daha zinde kalır ve huzurlu otur.