Eş Seçimi
Hayatımızın önderi Hz. Peygamberimiz, “Evlenirken eşini seçmede çok dikkatli olun. Denginizle evlenin. Çocuklarınızı da dengiyle evlendirin. Çünkü huy ve karakter soya çeker” buyuruyor.
Rivayet edilen hadisler bu kadarla kalmıyor, bir diğerinde “Hayrı ve iyiliği güzel yüzlülerin yanında arayın” buyuruyor.
Demek ki eş seçiminde, kesinleştirimiş ve sınırlanmış pencerelerden bakmak, yalnızca güzellik, yalnızca asalet, zenginlik, unsurlarından birini öne plana çıkarmak yeterli olmuyor. Dini hassasiyetlere sahip, aynı zamanda kişiliği gelişmiş kimselerin etcih edilmesi, ömür boyu sürebilecek mutlulukların kapısını aralıyor.
Kişiliğini bulamamış gençlerin hayati manaları kavramasını beklemek muhal olur. Aynı kişilerden hayat düsturları olacak dini bilgileri, kalıcı ve ebedi sevgiyi, önderlerine sıkı sıkıya bağlılığı da beklemek manasız olur. Zira ehemmiyetini kavrayamadıkları düsturlara riayet etmelerini ve bunun uzun süreli olmasını istemek bir hayalden öteye geçemez.
Kişisel bağımsızlığını elde edememiş, kendisi ve kendi hayatı hakkında karar verme yetkisi elinden alınmış gençlerin zorlandıkları evliliklerde intihar ve ihanet olayları yaygın olarak yaşanır. Bu durumda, ailelerin uygun görmesi sonucu, gençlerin rızası alınmadan, kurulan zoraki yuvalar, kurulduğu kadar hızla yıkılır. Bu ailevi “uygun görme”, hayırlı nesillerin yetişmesi için atılmış bir adım olarak görülse de, birbirlerine sevgi ve sadakatla bağlanmayı daha en başında bir kenara itmiş olan çiftlerin, sağlıklı nesiller yetiştirmeyi de başaramayacakları kesin gibidir.
Uyumsuz evliliklerde, bırakınız sağlıklı çocuklar yetiştirmeyi, sağlıklı kişler bile sağlam kalamaz. Bizzat kendileri bir süre sonra, ailelerine, anne-babalarına rahatsızlık veren, çevrelerine huzursuzluk dağıtan bireylere dönüşürler. Bu durumda evliliğin bu hale gelmemesi, aynı zamnada da gençlerin deneyimsizliklerinin, duygusal kararlarının, sorunlara, sorunlu evliliklere, sorunlu evliliklerden neş`et edecek, toplumu zora sokacak, her tavrı geçimsiz, her davranışı problem çocukların yetişmesini önlemek için, ebeveynlerin tecrübesi ve sağduyusuyla, gençlerin hassasiyeti ve duyguları el ele verip mutlu yuvaların temeli atılmalıdır.
Peki mutluluğu hedeflemiş, yalnızca kendilerini değil yetiştirecekleri çocuklarla etkileyecekleri, yön verecekleri geleceği de düşünen gençler, evlenecekleri kişilerde ne tür özellikler aramalıdır.
Öncelikle dikkat edilecek husus her iki tarafın da iyi ailelerden gelmesidir. Aksi halde zaman içinde orataya çıkabilecek sorunlar olacaktır.
Kültürel gelişimini tamamlamış olmalı ve sizinle aynı ortak paydada birleşecek estetik görüşleri olmalı.
Toplumda aldığı görevleri hakkıyla yerine getirecek yeterlilikte olmalı.
Her kişi eşinde kendi güzellik değerlerine yakın nitelikler bulabilmeli. Doğru, mühim olan ahlak güzelliğidir, ancak eşlerin birbirlerini fiziksel açıdan da beğenmeleri evliliklerini güçlendirecektir.
Özellikle hanımın serveti ve sosyal konumu eşininkinden daha yüksek olmamalı.
Her iki tarafın evleneceği kişiyi mutlu edecek kuralları, yaşama sanatını, sorun giderme ve çözme becerilerini elde etmiş olmalı.
İnançlara ve aile hukukuna saygılı davranacak melekeleri kazanmalı. Kendi inançlarına uygun yaşamalı, sizin değerlerinize de saygı duymalı. Bu görüşü yanlızca dini kavramlarla sınırlı tutmayınız, çeşitli değer yargıları, beğeniler ve idealleri de dail ediniz.
Evliliğe hazırlanan çiftler, anneliğin babalığın ne olduğunu bilmeli. Yeni yeşerecek nesillerin kendi ellerinde olduğunu bilmeli.
Evini, yuvasını sevme kabiliyetine sahip ve onu korumak-kolllamak için elinden ne geliyorsa yapmaya hazır olmalı.
Özellikle beylerin bir ev geçindirecek kadar maddi imkanları oluşmuş olmalı. Hanımların da maddi sorunlarla karşılaşınca sabredecek gücü olmalı. Unutulmamalı ki en hayırlı zevce yükü en hafif olandır.
Evlenecek kişiler birbirlerinin çeverelerini, sosyla ilişkilerini tanımalı, kavramalı, buna göre bir yön belirlemeli. Kendi istekleri doğrultusunda değişiklik yapılmasında ısrarcı olmamalı.
Evleneceği kişiye bir ömür birlikte yaşayacağı güvenini vermeli, itimadını kazanmalı. Sevgi ilk şart, saygı ise kalıcı şart olarak benimsenmeli. Saygıyo-ı kazanamamış bir evlilik de yıpranacak şeylerin başında sevgi gelir. O da gittikten sonra geride pek fazla bir şey kalmaz.
Sağlık Vakfı