Önce Esenyurt, ardından Mardin, Batman ve Halfeti belediyelerine atanan kayyımlar, iktidar cenahındaki çatlağı bir kez daha gözler önüne serdi. Devlet Bahçeli, Abdullah Öcalan’dan Meclis’e gelerek terörü bitirdiğini açıklamasını istediğinde hemen herkes bunun daha önceden uzun uzadıya düşünülmüş ortak bir iktidar planı olduğunu sanmıştı. Söylenenlere göre Bahçeli’nin çıkışı bir devlet aklının sonucuydu ve Cumhurbaşkanı Erdoğan da doğal olarak bu çıkıştan haberdardı.
Ancak atanan kayyımlarla bunun doğru olmadığı ortaya çıktı. İktidar ortaklarından MHP’nin Öcalan çıkışına karşı AKP kanadından kayyım hamlesi geldi.
Son bir aylık sürece bakıldığında, dört belediyeye kayyım atanmasının CHP ve DEM Parti’den önce MHP’ye verilen bir mesaj olduğu görülebilir. Bu, iktidarın büyük ortağının, kendisine danışmadan iş yapan küçük ortağına karşı sert bir uyarısıdır. Böylece MHP’nin ve genel başkanı Bahçeli’nin öncülüğünü yapacağı bir açılım ihtimali tamamıyla ortadan kaldırılmıştır. Erdoğan’ın öznesi olmadığı bir açılımın ne pahasına olursa olsun yürütülmeyeceği de netlik kazanmıştır.
Yerel seçimlerden bu yana geçen yedi ayda kayyıma yönelik herhangi ciddi bir girişim olmamasına rağmen, Bahçeli’nin açıklamasından sonraki süreçte üst üste atanan kayyımlar bunun göstergesidir.
Fakat iktidarın AKP kanadının bu hamlesi, açılım ihtimalinin tamamen ortadan kalktığı anlamına da gelmez. Yeni anayasa için buna ihtiyaç duyulacak, DEM Parti’nin desteği sağlanmaya çalışılacaktır. Erdoğan’ın istediği, Bahçeli’nin yerine kendi kontrolünde bir sürecin işlemesidir. Yeni kayyımların atanmaması için girişilmesi beklenen pazarlıklar ise AKP kontrolündeki açılımın bir diğer yönüdür.
Kontrolün Erdoğan’a geçmesinin bir diğer sonucu, muhtemel açılım ve yeni anayasa süreçlerinden CHP’nin uzak tutulması olacaktır. İlk kayyımın CHP’li Esenyurt belediyesine atanması bu sebepledir. Her ne kadar tebrik etse de Erdoğan’ın, Özgür Özel’in açılıma verdiği destekten rahatsız olduğu açıktır.
Atanan kayyımlar, zaten uzun süreden bu yana görülen ve her geçen gün daha da açık duruma gelen iki gerçeği de tekrar ortaya koymuştur. Bunların birincisi, Türkiye’de hukukun tamamen iktidarın kontrolüne girerek kuvvetler ayrılığı ilkesine son verilmiş olmasıdır. Yargı bağımsızlığı artık sadece kağıt üzerinde kalmış olup, hukuki de olsa iktidarın isteğine aykırı hiçbir karar alınamamaktadır. Yapılan cılız direnişler ise Erdoğan tarafından büyük tepkiyle karşılanmaktadır.
En az ilki kadar tehlike arz eden ikinci gerçek ise Erdoğan’ın bu toplumun iyiliği ve refahından çok kendi siyasal geleceğini ve çıkarlarını düşünmesi, bu düşünceyle kendi dahli olmadığı sürece her girişimi baltalamaktan çekinmemesidir.
Ancak atanan kayyımlarla bunun doğru olmadığı ortaya çıktı. İktidar ortaklarından MHP’nin Öcalan çıkışına karşı AKP kanadından kayyım hamlesi geldi.
Son bir aylık sürece bakıldığında, dört belediyeye kayyım atanmasının CHP ve DEM Parti’den önce MHP’ye verilen bir mesaj olduğu görülebilir. Bu, iktidarın büyük ortağının, kendisine danışmadan iş yapan küçük ortağına karşı sert bir uyarısıdır. Böylece MHP’nin ve genel başkanı Bahçeli’nin öncülüğünü yapacağı bir açılım ihtimali tamamıyla ortadan kaldırılmıştır. Erdoğan’ın öznesi olmadığı bir açılımın ne pahasına olursa olsun yürütülmeyeceği de netlik kazanmıştır.
Yerel seçimlerden bu yana geçen yedi ayda kayyıma yönelik herhangi ciddi bir girişim olmamasına rağmen, Bahçeli’nin açıklamasından sonraki süreçte üst üste atanan kayyımlar bunun göstergesidir.
Fakat iktidarın AKP kanadının bu hamlesi, açılım ihtimalinin tamamen ortadan kalktığı anlamına da gelmez. Yeni anayasa için buna ihtiyaç duyulacak, DEM Parti’nin desteği sağlanmaya çalışılacaktır. Erdoğan’ın istediği, Bahçeli’nin yerine kendi kontrolünde bir sürecin işlemesidir. Yeni kayyımların atanmaması için girişilmesi beklenen pazarlıklar ise AKP kontrolündeki açılımın bir diğer yönüdür.
Kontrolün Erdoğan’a geçmesinin bir diğer sonucu, muhtemel açılım ve yeni anayasa süreçlerinden CHP’nin uzak tutulması olacaktır. İlk kayyımın CHP’li Esenyurt belediyesine atanması bu sebepledir. Her ne kadar tebrik etse de Erdoğan’ın, Özgür Özel’in açılıma verdiği destekten rahatsız olduğu açıktır.
Atanan kayyımlar, zaten uzun süreden bu yana görülen ve her geçen gün daha da açık duruma gelen iki gerçeği de tekrar ortaya koymuştur. Bunların birincisi, Türkiye’de hukukun tamamen iktidarın kontrolüne girerek kuvvetler ayrılığı ilkesine son verilmiş olmasıdır. Yargı bağımsızlığı artık sadece kağıt üzerinde kalmış olup, hukuki de olsa iktidarın isteğine aykırı hiçbir karar alınamamaktadır. Yapılan cılız direnişler ise Erdoğan tarafından büyük tepkiyle karşılanmaktadır.
En az ilki kadar tehlike arz eden ikinci gerçek ise Erdoğan’ın bu toplumun iyiliği ve refahından çok kendi siyasal geleceğini ve çıkarlarını düşünmesi, bu düşünceyle kendi dahli olmadığı sürece her girişimi baltalamaktan çekinmemesidir.
Misafirler için gizlenen link, görmek için
Giriş yap veya üye ol.