Açık konuşmak gerekirse sanki Sayın Cumhurbaşkanı kadrosu hakkında kullandığı metal yorgunluğu konusunda son derece haklı, ama 22 yılda kadrosunda oluşan bu yorgunluğu tespit ederken kadrosunda liyakat yerine sadakat esasını öncelediğini söyleyenler bence haksız.
Çünkü şu anki kadrolarının kendisine düşündüğü kadar sadık olduğunu var sayarsak sadakatin tanımı ile ilgili bir sorun olduğunu kabul etmek zorunda kalırız. Çünkü sadakat, sadakat gösterenin, sadakat gösterilene zarar vermemesi gerekir. Sadakat gösterileni yanıltarak, O’na iyi hissettirerek alınan kararları ve bu kararları izah ederken kullanılan söylemleri yönlendirmek sadakatin hiçbir tanımına uymaz.
Mesela emekli yılı ilan edilen yılda asgari ücretin nerede ise yarısına düşmüş olan emekli maaşları ile ilgili Erdoğan’a verilen hemen her bilgi ve alınan her karar kendisine zarar veriyor gibi duruyor. Önce asgari emekli aylıklarını en altta bir yerde eşitleyerek yapılan prim – zaman- maaş eşitsizliği konusunda kendisini yönlendirenler, emeklilerin eninde sonunda bu kök maaş işini çözebileceğini söylememişler gibi duruyor.
Ya da özel bankaların zaten emeklilere vaat edilen promosyonları hem de aşağı yukarı aynı rakamlarla epey bir zamandır verdikleri Sayın Cumhurbaşkanına aktarılmıyor belli ki. Hele de bunun bir süre şartı ile verildiği ve o süre dolmadan devlet bankalarının verdiği promosyonlara dönmek için kesinti uygulanacağı Erdoğan’a kesinlikle söylenmemiş gibi bir duruyor. Aslında sadece yeni emekli olan birinin bir defaya mahsus banka değiştirme zahmetinden kurtulmasından başka bir anlamı olmayacak bu hamlenin.
2018 den beri verilen emekli bayram ikramiyeleri konusunda da yapılan artışların yeterli olacağı konusunda da nasıl ikna edildi bilmiyorum ama verilen ikramiyelerle enflasyon arasındaki uçurum kendisine aktarılmadı diye düşünüyorum.
Ardından seçimden sonra emeklilerin durumunun düzeltileceğine dair haberler iktidara yakın medya tarafından haberleştirilse de Erdoğan, seçimden sonra ifadesinin bu sefer ve bu şartlar da işe yaramayacağını fark etti muhtemelen ama yine de kendisine verilen eksik ve yanlış bilgiler ile hamleler yapılmasına engel olamadı.
Bunu da en son Sayın Çalışma Bakanı Işıkhan’ın yaptığı açıklamalarından gördük. Sayın Işıkhan Kırşehir’de yaptığı açıklamada “emeklilerimizin yaşam kalitesini artıracak, fiziksel ve ruhsal sağlık, sosyal ve kültürel yönden zenginleştirecek birçok çalışmayı, emekliler yılı kapsamında hayata geçiriyoruz. PTT AVM'de, Tarım Kredi Kooperatif Marketleri'nde, Türk Hava Yolları'nda, TCDD'de, GSM operatörlerinde, sinema ve tiyatrolarda, PTT Kargo'da emeklilere özel indirimler ve kampanyalar başlatacağız. Ayrıca Türkiye'nin önde gelen zincir marketlerinde ve giyim mağazalarında emeklilere özel indirimler sağlayacağız. Belediyeler Birliği ile protokol yaparak emeklilerimizin kültür turlarıyla ücretsiz olarak Türkiye'yi şehir şehir dolaşmalarının temellerini atacağız. Bunun gibi emeklilerimize imtiyaz sağlayan birçok uygulamayı emekliler yılı kapsamında günbegün kamuoyuyla paylaşacağız”
Sayın Işıkhan’ın Kırşehir’de yaptığı bu açıklamalar muhtemelen bir üst düzey bürokrat emeklisi için bir anlam ifade edebilir. Ancak kendilerinin oralardan zaten ne verseler oy almalarının pek mümkün olmadığını unutmuş görünüyor ki bu açıklamayı yapıyor olmalı. Çünkü asgari ve onun yaklarında maaş alan, çoğunlukla da kendilerine oy veren emekliler için asıl sorunların açıklamaları ile hiçbir alakasının olmadığını fark etmiyor.
Dahası aslında bu açıklamayı yaptığı Kırşehir ile arasında sadece 100 km olan Aksaray’ın MHP’li Milletvekili Ramazan Kaşlı daha bir gün önce Aksaray’da 10 bin lira alan emekliler için “domates yetiştirin, gidin su satın, simit satın, her şeyi devletten beklemeyin demişti” ki aslında Sayın Kaşlı’nın açıklamaları eleştiri konusu olsa da çok daha gerçekçi idi.
En son bütün bu eksik ve yanlış bilgilendirilmelere rağmen Sayın Cumhurbaşkanı da aynı noktaya geldi ve “fiyat istikrarını sağlamadan, yapılan maaş artışları daha cebe girmeden eriyor” diyerek gerçekleri kabul etme yolunu tercih etti. Lakin bu tercih, düşük gelirli sabit maaşlılar için çok da bir şey ifade etmeyecektir. Çünkü ne emekli ne de genel olarak düşük sabit gelirliler neden olup bitenin bedelini sadece kendilerinin ödediğini anlamakta hala zorluk çekiyorlardır diye düşünüyorum. En azından ben kendi adıma böyle düşünüyorum.
Yazının başından beri saydığımız bir çok yanlış bilgilendirme ihtimaline rağmen yine de ben kendi adıma sabit ve düşük gelirlilerin oyları ile iktidar olanların, sadece onlara para bulamamalarını bu sefer de anlatabilme ihtimalinin olmadığını Erdoğan’ın bilmemesinin mümkün olmadığını düşünüyorum.
Burada halkımızın “Lider iyi ama çevresi kötü” şeklindeki vecizesinin yine Erdoğan’ı eleştirilmez kılacağına dair bir ihtimali de göz ardı etmemek lazım tabi ki. Muhtemelen Erdoğan da bu ihtimali değerlendiriyor gibi. Ama ben yine de sadece şu son iki seçimde harcanan propaganda maliyetleri ile kaç kişinin yüzünün gülebileceğini düşünmeden edemiyorum açıkçası. Ama belki de o propagandalar da Türkiye için “Çerez parası” dır ama emekli için öyle değil
Çünkü şu anki kadrolarının kendisine düşündüğü kadar sadık olduğunu var sayarsak sadakatin tanımı ile ilgili bir sorun olduğunu kabul etmek zorunda kalırız. Çünkü sadakat, sadakat gösterenin, sadakat gösterilene zarar vermemesi gerekir. Sadakat gösterileni yanıltarak, O’na iyi hissettirerek alınan kararları ve bu kararları izah ederken kullanılan söylemleri yönlendirmek sadakatin hiçbir tanımına uymaz.
Mesela emekli yılı ilan edilen yılda asgari ücretin nerede ise yarısına düşmüş olan emekli maaşları ile ilgili Erdoğan’a verilen hemen her bilgi ve alınan her karar kendisine zarar veriyor gibi duruyor. Önce asgari emekli aylıklarını en altta bir yerde eşitleyerek yapılan prim – zaman- maaş eşitsizliği konusunda kendisini yönlendirenler, emeklilerin eninde sonunda bu kök maaş işini çözebileceğini söylememişler gibi duruyor.
Ya da özel bankaların zaten emeklilere vaat edilen promosyonları hem de aşağı yukarı aynı rakamlarla epey bir zamandır verdikleri Sayın Cumhurbaşkanına aktarılmıyor belli ki. Hele de bunun bir süre şartı ile verildiği ve o süre dolmadan devlet bankalarının verdiği promosyonlara dönmek için kesinti uygulanacağı Erdoğan’a kesinlikle söylenmemiş gibi bir duruyor. Aslında sadece yeni emekli olan birinin bir defaya mahsus banka değiştirme zahmetinden kurtulmasından başka bir anlamı olmayacak bu hamlenin.
2018 den beri verilen emekli bayram ikramiyeleri konusunda da yapılan artışların yeterli olacağı konusunda da nasıl ikna edildi bilmiyorum ama verilen ikramiyelerle enflasyon arasındaki uçurum kendisine aktarılmadı diye düşünüyorum.
Ardından seçimden sonra emeklilerin durumunun düzeltileceğine dair haberler iktidara yakın medya tarafından haberleştirilse de Erdoğan, seçimden sonra ifadesinin bu sefer ve bu şartlar da işe yaramayacağını fark etti muhtemelen ama yine de kendisine verilen eksik ve yanlış bilgiler ile hamleler yapılmasına engel olamadı.
Bunu da en son Sayın Çalışma Bakanı Işıkhan’ın yaptığı açıklamalarından gördük. Sayın Işıkhan Kırşehir’de yaptığı açıklamada “emeklilerimizin yaşam kalitesini artıracak, fiziksel ve ruhsal sağlık, sosyal ve kültürel yönden zenginleştirecek birçok çalışmayı, emekliler yılı kapsamında hayata geçiriyoruz. PTT AVM'de, Tarım Kredi Kooperatif Marketleri'nde, Türk Hava Yolları'nda, TCDD'de, GSM operatörlerinde, sinema ve tiyatrolarda, PTT Kargo'da emeklilere özel indirimler ve kampanyalar başlatacağız. Ayrıca Türkiye'nin önde gelen zincir marketlerinde ve giyim mağazalarında emeklilere özel indirimler sağlayacağız. Belediyeler Birliği ile protokol yaparak emeklilerimizin kültür turlarıyla ücretsiz olarak Türkiye'yi şehir şehir dolaşmalarının temellerini atacağız. Bunun gibi emeklilerimize imtiyaz sağlayan birçok uygulamayı emekliler yılı kapsamında günbegün kamuoyuyla paylaşacağız”
Sayın Işıkhan’ın Kırşehir’de yaptığı bu açıklamalar muhtemelen bir üst düzey bürokrat emeklisi için bir anlam ifade edebilir. Ancak kendilerinin oralardan zaten ne verseler oy almalarının pek mümkün olmadığını unutmuş görünüyor ki bu açıklamayı yapıyor olmalı. Çünkü asgari ve onun yaklarında maaş alan, çoğunlukla da kendilerine oy veren emekliler için asıl sorunların açıklamaları ile hiçbir alakasının olmadığını fark etmiyor.
Dahası aslında bu açıklamayı yaptığı Kırşehir ile arasında sadece 100 km olan Aksaray’ın MHP’li Milletvekili Ramazan Kaşlı daha bir gün önce Aksaray’da 10 bin lira alan emekliler için “domates yetiştirin, gidin su satın, simit satın, her şeyi devletten beklemeyin demişti” ki aslında Sayın Kaşlı’nın açıklamaları eleştiri konusu olsa da çok daha gerçekçi idi.
En son bütün bu eksik ve yanlış bilgilendirilmelere rağmen Sayın Cumhurbaşkanı da aynı noktaya geldi ve “fiyat istikrarını sağlamadan, yapılan maaş artışları daha cebe girmeden eriyor” diyerek gerçekleri kabul etme yolunu tercih etti. Lakin bu tercih, düşük gelirli sabit maaşlılar için çok da bir şey ifade etmeyecektir. Çünkü ne emekli ne de genel olarak düşük sabit gelirliler neden olup bitenin bedelini sadece kendilerinin ödediğini anlamakta hala zorluk çekiyorlardır diye düşünüyorum. En azından ben kendi adıma böyle düşünüyorum.
Yazının başından beri saydığımız bir çok yanlış bilgilendirme ihtimaline rağmen yine de ben kendi adıma sabit ve düşük gelirlilerin oyları ile iktidar olanların, sadece onlara para bulamamalarını bu sefer de anlatabilme ihtimalinin olmadığını Erdoğan’ın bilmemesinin mümkün olmadığını düşünüyorum.
Burada halkımızın “Lider iyi ama çevresi kötü” şeklindeki vecizesinin yine Erdoğan’ı eleştirilmez kılacağına dair bir ihtimali de göz ardı etmemek lazım tabi ki. Muhtemelen Erdoğan da bu ihtimali değerlendiriyor gibi. Ama ben yine de sadece şu son iki seçimde harcanan propaganda maliyetleri ile kaç kişinin yüzünün gülebileceğini düşünmeden edemiyorum açıkçası. Ama belki de o propagandalar da Türkiye için “Çerez parası” dır ama emekli için öyle değil
Misafirler için gizlenen link, görmek için
Giriş yap veya üye ol.