Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 16 Ocak 2024 tarihinde gerçekleşen Cumhurbaşkanlığı Kabine Toplantısı'nın ardından yaptığı açıklamada, 2024 yılını emekliler yılı olarak ilan etti.
Elbette içimizdeki bazı nankörler bunu bilmiyormuş gibi hala zam, maaş kök, ek falan gibi kavramlarla suyu bulandırmaya çalışıyor olsa da, emekli bu yılın kendisine atfedilmiş bir kutsal yıl olduğunun farkında. Aslında bu tarz bir onurlandırılma karşısında, durumu gerektiği gibi kutlayamamış olmanın da ezikliğini yaşıyor.
Emekli her ne kadar önce 1999’da Yaşar Okuyan darbesine ardından da 2008’de emekli maaşlarının hesaplanması ile ilgili ikinci darbeye maruz kalarak sefalet endeksinin bir parçası haline gelmiş olsa da neticede artık kendisine ait bir yılı var. O da bu yıl.
Ve emekliler bu yılın tadını doya doya çıkarmaktalar. Emeklilerin birçoğu da biliyor ki, zaten hak etmedikleri ve kendilerine bahşedilen bir maaş alıyorlar şu anda. Neticede devletimizin al-i cenap tutumu olmasa o 10 bin lira diye küçümsenen en düşük emekli maaşı da olmayacaktı.
Şimdi bir de, bu kadar zamandır kendilerine hiç hak etmedikleri halde verilen o 10 bin liranın üzerine de zam yapılmasını isteyenler var. Halbuki devletimiz, sırf onlar mağdur olmasın diye onlara hak etmedikleri bir maaş ödedi bu zamana kadar. Kök maaş dediğimiz de zaten buydu.
Bugün düşen enflasyon oranları sayesinde emekli sadece yüzde 24.73 gibi bir zamla standardını korumayı devam ettirebilecek durumda. En azından rakamlar bize öyle söylüyor. Son dakikada yeni bir lütufta bulunulmazsa da, kök maaşı 8 bin 18 lira ve altında olan emekliler 10 bin lira almaya devam edecekler.
İşte burada bazıları muhakkak şikayet edecektir ama artık çok geç. Çünkü yasalar bu şekilde çıkarken o itirazların edilmesi gerekiyordu ama edilmedi. Devlet 43 hatta 38 yaşında emekli olan insanların aldıkları emekli maaşları konusunda şikayet ederken haklıydı zaten. Lakin kazanılmış haklar alınırken ekonomik istikrar ülkesi olmadığımız gerçeğini ve bir gün bu günlerin geri geleceğini de düşünmek gerekiyordu.
Mesela bugün ülkemizi vergi cenneti haline getirmeye çalışan Sayın Mehmet Şimşek, 2014 yılında da emeklilerle ilgili olarak bir soruya şu şekilde cevap vermişti : “Ortalama yaşı 44 olan 11 milyon civarında emeklimiz bulunuyor. Bu emekliler işyeri açmaya kalkarsa, emekli olmayanlara yönelik haksız rekabet oluşturur” Bu cevabı da sosyal güvenlik destekleme primi adı altında kesilen yüzde 15’ i açıklamak için vermişti.
Kendisinin şu anda da ekonomimizin başında olduğunu ve 2008’de var olan iktidarın da hala, hem de çok daha geniş yetkilerle ülkenin yönetiminde olduğunu hatırlatmaya gerek yok sanırım.
İşte bu durum da bize gösteriyor ki, herkes yaşadığı hayattan memnun. 2008’in üzerinden geçen 16 seneye rağmen ülkeyi aynı hükümet yönetiyor. Hem de benim bir anda aklıma gelen, birbirine taban tabana zıt bir sürü politikayı uygulayarak. Her biri için aynı insanlardan destek almayı başararak. Bir gün en milliyetçi, bir gün en özgürlükçü, bir başka gün en ümmetçi, başka bir zaman güvenlikçi olmayı başararak.
İşte bütün bu ideolojik farklılıkları izah edebilmenin de aslında var olan tek yolunu, yani ekonomiyi son derece verimli kullanarak.
Şimdi bu anlamda son şansı olduğunu bilerek, emekli ya da asgari ücretliyi sevindirmesi gerekiyordu aslında ama o kurşunu son genel seçimde harcamıştı. Bugün Mehmet Şimşek üzerinden IMF’ye karşı direnme görüntüsü verilmeye çalışılsa da; açık ve aşikar olan, bu tip süreçlerde en büyük bedeli ödeyecek olan sabit gelirliler, IMF olmasa da bu kaderden kaçamıyor. Mesele siyasi olarak önümüzde var gibi görünen, 4 yıl içinde olacaklarla Türk Milletinin çabuk unutabilme potansiyelinden yararlanmayı başarmak. Ancak bu sefer unutmak için gerekli o kısacık zamana bile ulaşmak konusunda sıkıntı yaşanacak gibi duruyor.
Böyle zamanlarda, toplumun başka konularda tartışması ve hatta gerekiyorsa o tartışmalar esnasında bazı değerlerin hırpalanması, ne yazık ki hep ödenmesi daha kolay bir bedel gibi görünür iktidar sahiplerine. Sıkıntı; aynı konular üzerinden oluşturulan karmaşanın ciddi boyutlarda olmasının, muhalefeti de aynı alana çekme potansiyelinde.
Elbette içimizdeki bazı nankörler bunu bilmiyormuş gibi hala zam, maaş kök, ek falan gibi kavramlarla suyu bulandırmaya çalışıyor olsa da, emekli bu yılın kendisine atfedilmiş bir kutsal yıl olduğunun farkında. Aslında bu tarz bir onurlandırılma karşısında, durumu gerektiği gibi kutlayamamış olmanın da ezikliğini yaşıyor.
Emekli her ne kadar önce 1999’da Yaşar Okuyan darbesine ardından da 2008’de emekli maaşlarının hesaplanması ile ilgili ikinci darbeye maruz kalarak sefalet endeksinin bir parçası haline gelmiş olsa da neticede artık kendisine ait bir yılı var. O da bu yıl.
Ve emekliler bu yılın tadını doya doya çıkarmaktalar. Emeklilerin birçoğu da biliyor ki, zaten hak etmedikleri ve kendilerine bahşedilen bir maaş alıyorlar şu anda. Neticede devletimizin al-i cenap tutumu olmasa o 10 bin lira diye küçümsenen en düşük emekli maaşı da olmayacaktı.
Şimdi bir de, bu kadar zamandır kendilerine hiç hak etmedikleri halde verilen o 10 bin liranın üzerine de zam yapılmasını isteyenler var. Halbuki devletimiz, sırf onlar mağdur olmasın diye onlara hak etmedikleri bir maaş ödedi bu zamana kadar. Kök maaş dediğimiz de zaten buydu.
Bugün düşen enflasyon oranları sayesinde emekli sadece yüzde 24.73 gibi bir zamla standardını korumayı devam ettirebilecek durumda. En azından rakamlar bize öyle söylüyor. Son dakikada yeni bir lütufta bulunulmazsa da, kök maaşı 8 bin 18 lira ve altında olan emekliler 10 bin lira almaya devam edecekler.
İşte burada bazıları muhakkak şikayet edecektir ama artık çok geç. Çünkü yasalar bu şekilde çıkarken o itirazların edilmesi gerekiyordu ama edilmedi. Devlet 43 hatta 38 yaşında emekli olan insanların aldıkları emekli maaşları konusunda şikayet ederken haklıydı zaten. Lakin kazanılmış haklar alınırken ekonomik istikrar ülkesi olmadığımız gerçeğini ve bir gün bu günlerin geri geleceğini de düşünmek gerekiyordu.
Mesela bugün ülkemizi vergi cenneti haline getirmeye çalışan Sayın Mehmet Şimşek, 2014 yılında da emeklilerle ilgili olarak bir soruya şu şekilde cevap vermişti : “Ortalama yaşı 44 olan 11 milyon civarında emeklimiz bulunuyor. Bu emekliler işyeri açmaya kalkarsa, emekli olmayanlara yönelik haksız rekabet oluşturur” Bu cevabı da sosyal güvenlik destekleme primi adı altında kesilen yüzde 15’ i açıklamak için vermişti.
Kendisinin şu anda da ekonomimizin başında olduğunu ve 2008’de var olan iktidarın da hala, hem de çok daha geniş yetkilerle ülkenin yönetiminde olduğunu hatırlatmaya gerek yok sanırım.
İşte bu durum da bize gösteriyor ki, herkes yaşadığı hayattan memnun. 2008’in üzerinden geçen 16 seneye rağmen ülkeyi aynı hükümet yönetiyor. Hem de benim bir anda aklıma gelen, birbirine taban tabana zıt bir sürü politikayı uygulayarak. Her biri için aynı insanlardan destek almayı başararak. Bir gün en milliyetçi, bir gün en özgürlükçü, bir başka gün en ümmetçi, başka bir zaman güvenlikçi olmayı başararak.
İşte bütün bu ideolojik farklılıkları izah edebilmenin de aslında var olan tek yolunu, yani ekonomiyi son derece verimli kullanarak.
Şimdi bu anlamda son şansı olduğunu bilerek, emekli ya da asgari ücretliyi sevindirmesi gerekiyordu aslında ama o kurşunu son genel seçimde harcamıştı. Bugün Mehmet Şimşek üzerinden IMF’ye karşı direnme görüntüsü verilmeye çalışılsa da; açık ve aşikar olan, bu tip süreçlerde en büyük bedeli ödeyecek olan sabit gelirliler, IMF olmasa da bu kaderden kaçamıyor. Mesele siyasi olarak önümüzde var gibi görünen, 4 yıl içinde olacaklarla Türk Milletinin çabuk unutabilme potansiyelinden yararlanmayı başarmak. Ancak bu sefer unutmak için gerekli o kısacık zamana bile ulaşmak konusunda sıkıntı yaşanacak gibi duruyor.
Böyle zamanlarda, toplumun başka konularda tartışması ve hatta gerekiyorsa o tartışmalar esnasında bazı değerlerin hırpalanması, ne yazık ki hep ödenmesi daha kolay bir bedel gibi görünür iktidar sahiplerine. Sıkıntı; aynı konular üzerinden oluşturulan karmaşanın ciddi boyutlarda olmasının, muhalefeti de aynı alana çekme potansiyelinde.
Misafirler için gizlenen link, görmek için
Giriş yap veya üye ol.