Beşiktaşlım
Forum Üyesi
- Katılım
- 20 Kas 2023
- Mesajlar
- 13,987
- Puanları
- 0
Efendi miyiz yoksa keriz mi? Uzun zamandır kendime bu soruyu soruyorum. Bu noktaya gelene kadar kafamda deli sorular, deli senaryolar vardı zaten. Mesela; Galatasaray maçından sonra bir yönetici çıkıp konuştu mu? Hakeme, VAR’a, TFF’ye, MHK’ye “sizin yapacağınız işi…” diye başlayan tek bir cümle kurdu mu? Hayır. Ama bizden başka herkes o günden sonra konuştu. Zamanında kandırılmış, el pençe divan durmuş, el öpmüş teknik direktörler hâlâ o maçın hakemini, Trabzon’un bilmem hangi maçındaki hakemin hatasıyla kıyaslıyor ve camiasını, koca bir yalanla, Beşiktaş maçında hakem kurbanı olduğuna inandırıyor. TFF kanadı desen; ne atarlı açıklamalar, ne giderli sözler… Ee sonra? Fısss… Sözde bahis işine girdiler, futbolu temizleyecekler öyle mi? Hani bazı sahtekârlar “buna kargalar güler” der ya, işte tam yeri bu lafın. Sergen hoca geldiğinden beri ilk kez doğru bir kelime kullandı: TİYATRO. Her şey tiyatro. Birine bir kâğıt veriyorlar, “temizlikçi oldum” diye ortalıkta dolaşıyor; o oyalanırken, diğer üç harfli kurum olan MHK işini yürütüyor. Ben MHK’nin TFF tarafından yönetildiğine inanmıyorum. İspatlayamayacağım bu teorime göre; bize öğretilenin aksine MHK kesinlikle bağımsız, çok iyi korunan, içe ve dışa fazlasıyla kapalı bir teşkilat. Hatta adlarının MHT olması daha doğru olur. Bu yapının köklerinin 80’lerin sonlarına gittiğini ve o dönemlerde yapılanmaya başladığını tahmin ediyorum. Bazen uykuya geçen ama genelde tüm düzeni kontrol eden bir yapı… Büyük başkanları, asıl üyeleri kim bilinmiyor ama birbirlerine çok bağlılar. O kadar birbirlerini koruyorlar ki, meşhur 2011 tapelerinde tek bir hakem konuşması bile çıkmadı. Kim bilir, belki de çıkartanları çok iyi tanıyorlar. Herkes TFF yönetimlerini, başkanlarını suçlarken; aslında onların birer figür olduğunu, asıl başrolün MHT olduğunu görmemizi hep engellediler. Şenes Erzik’in oturduğu koltuğa oturan ve o pozisyon için son derece liyakatsiz birinin çıkıp bunu bize anlatması bile aslında bir işaretti. Belki de yukarıda bahsettiğim o atarlı giderli konuşmalar bir şifreydi; o koltukta oturanın aslında hiçbir şey yapamadığının çığlıklarıydı. Dediğim gibi, bu teorinin doğru olup olmadığını bilmiyorum; hatta deli saçması bulanlar da olur. Ama ben kendi kulübüme olan etkileriyle ilgileniyorum. Bu açıdan baktığımda, kulübümüzün son 5 yılda kurumsal olarak takındığı tavır, beni bu düşüncelere inanmaya zorluyor. Düşünün; birden fazla yönetim, başkan… Son 5 senedir futbolcusuna, hocasına ve en önemlisi taraftarına sistematik şekilde yapılan haksızlıklara sessiz kalan bir Beşiktaş var. Artık haksızlık boyutu da çoktan aşıldı; mesele itibar suikastine, hatta itibar tecavüzüne kadar geldi. Bir camia bu kadar çaresiz, bu kadar aciz bırakılabilir mi? Bu soruya bile “içeride bu yapının adamları mı var?” diye başka bir soruyla cevap veriyorum. Basit düşünemiyorum artık. Mesele sadece GS maçı, Antep maçı, Trabzon maçı değil; çok iyi işleyen bir senaryonun içinde, farkında olmadan rol alıyoruz. Önümüze getirilen başkan adaylarından teknik direktörlere, futbolculara kadar her şey ince ince planlanmış gibi. Taraftarın bile bu kadar bölünmüş hale getirilmesi bu görevin bir parçası. Küçük bir örnek: tribün meselesi. “Kapalı altı açın halka” denmekten insanların imanı gevredi; dün “he” diyenler bugün “bee” diyor. Madem yazıya soruyla başladık, yine sorularla bitirelim: Kim bizden, kim değil, nasıl anlayacağız? Kulüp kimlerin eline bırakılmak isteniyor? Bundan sonra kimler parlatılacak?Bülent Bilirgen / duhuliye.comHABER1903 farkını yaşamak için İNDİR..