Veriler bir kamu kuruluşu olan EÜAŞ'ın halka çalışmadığını, bir kamu kuruluşu olan EGO'nun da halka çalışmadığını ve her ikisinin bu açıdan benzeştiğini bize anlatıyor.
Elektriğe gelen zamlar buradaki sermaye transferini hepimize öğretti. Elektrik Üretim A.Ş.'nin dağıtım ve tedarik şirketlerine 32 kuruşa toptan sattığı elektriğe, hükümetin son manevrası sonrası, 125,7 ile 188,5 kuruş ödeyecek olmamız bu resmi çok net özetlemiyor mu?
Elektrik faturalarındaki artışın arkasında bir sermaye transferi varken, akaryakıt zamlarının arkasında ne var? Asıl önemlisi, akaryakıt fiyatlarındaki süregelen artış neden durdurulamıyor? Her gece zam mı gelirmiş? Akaryakıt zamları diğerlerinin de bahanesi olacak ve fiyat artışlarını tetikleyecek ve bu da yoksulları vuracak, yoksullaştıracak.
ZAMMIN NEOLİBERAL KILIFI
Neoliberal iktisatçılar, enerji spekülatörleri, şirketleri temsil eden uzmanlar ve siyasetçiler zammın gerekçesi olarak dolar kurunu ve uluslararası piyasalardaki artışı gösteriyor. Ama bunu diyenler dolar kurunun neden arttığını ve piyasaların neden artış gösterdiğini söylemiyorlar. Çünkü bunları söyleseler doğrudan Türkiye'deki sorun orada da belli olacak.
Ama hiç uzatmayalım, temizinden verisini verelim. Şubat ayı sonunda Avrupa İstatistik Dairesi Eurostat Avrupa Birliği'ndeki yıllık enerji enflasyonunu
Bu veriler bize, AB'de artış 1 birim iken Türkiye'de 4 birime yakın olduğunu söylüyor. Çünkü 3 birime yakın fark, kur ve piyasa dışı gerekçelere dayanıyor. Kimse de bu konulara girmeye cüret edemiyor.
Ancak kanayan bir yaraya dönen petrol zamlarının gerekçesini konuşamadık. Bunun nedeni pürüzsüz muhalefet. Yani iktidarın politikalarına pürüz çıkartmayan ve hatta destek atan muhalefet partileri, yöneticileri olduğunu söyleyebiliriz. Burada bir ayrım yapmak, mücadele eden parti tabanları ile yönetimi ayırmak zorundayız. Örneğin CHP'li 57 vekil kademeli zammın dayanağı olan 7346 sayılı kanun teklifine kabul oyu verirken, il örgütleri 81 ilde aynı gün zam karşıtı açıklama yaparak tam zıddı bir tutum sergilediler.
PÜRÜZSÜZ MUHALEFET
Elektrik zamlarının arkasında, 21 Aralık'ta geçen kanun yanında, hemen arkasından toplu taşımaya gelen yüksek zamlar olduğunu daha önce
Toplumsal muhalefet mahareti ile zam oranlarını yüzde 37 ila yüzde 109'a çektik. Demek ki iktidara pürüz çıkartınca bir şeyler olabiliyormuş.
Akaryakıtta da bu durum söz konusu. Halk pürüz çıkarmazsa bu böyle devam edecek.
Akaryakıt zamları elektrik zamlarına o kadar benziyor ki, fark ettiniz mi? İkisi de sermaye transferi, ikisi de bir kamulaştırma tartışması ve ikisi de muhalefet partilerinden destek buluyor. Tek farkı, elektrik zamlarında EÜAŞ'ın 32 kuruşa verdiği elektrik üzerinden örgütlenen bir kamulaştırma tartışmasına benzer bir itirazın akaryakıt zamlarında örgütlenmemesi.
Burada AK Parti okuması yapmak gerekiyor. AK Parti'nin tarihi, en net sermaye transferi tarihidir ve her alanda sayısız örneklerle bezelidir. Örneğin ulaşım politikası başlı başına bir konudur ve şehir içi otoyollardan tutun, müşteri garantili köprülere, Haydarpaşa'nın kapatılıp toplu taşımanın öldürülmesine kadar bir dizi işi başarı ile yapmıştır. Bırakın ulaşımı, şehir içindeki okulları şehir dışına taşıma bile aslında bir 'ulaşımın özelleştirilmesi' manevrasıdır.
11 BELEDİYEDEN ZAMLARA DESTEK
Bütün bunlar olurken 11 büyükşehir belediyesi "biz de zam yapacağız" açıklaması yaptı. Açıklamada iktidarın neoliberal gerekçeleri aynen kopyalanarak "Bir süre öncesine kadar dövizdeki hızlı yükseliş nedeniyle akaryakıt fiyatlarında hızlı yükselmeler olmuştur" dendi. Ayrıca zammı halka yansıtmaktan bahsedip ücretsiz ulaşım hakkından da biraz şikayet ettiler.
"Eğer iktidarın her zammını halka yansıtacaksanız ve de buna dair tek sözünüz sadece "zam" ise bu 11 CHP belediyesi ile AK Parti belediyesi arasında bir fark kalmıyor" diye düşünen çok insan çıkacaktır. İkincisi, her şeye zam geldiğini söylüyorlar ama şimdiye kadar halkla paylaştıkları bir hesap-kitap görmedik, revize bir bütçe hazırlayan çıkmadı. Üçüncüsü ise, bu belediyelerin tek politikasının burada "zammı zaten halk öder" olduğunu görüyoruz.
Ama buradaki resmin aslında; EÜAŞ'ın 32 kuruşa toptan sattığı elektrik fiyatı ortada iken, halka 125,7 ile 274 kuruşa elektrik satan devletin politikasından hiçbir farkı yok.
Bu açıklamanın olduğu gün Ankara Büyükşehir Belediyesi toplu taşımaya bu sefer yüzde 45 zam yaptı ve böylece 15 Aralık'ta 3,25 olan tam bilet şimdi 6,5 TL oldu.
Yani elektrikte 3 aylık mücadele sonucu ilk kademe zam yüzde 37 iken Ankara Büyükşehir Belediyesi yüzde 100 zam yaparak Ankaralıları yoksulluğa itti.
3 AYDA ELEKTRİÐE YÜZDE 37, TOPLU TAŞIMAYA YÜZDE 100 ZAM!
Zammı gerekçelendirmek için aylardır Büyükşehir sosyal medya hesaplarından paylaşımlar yapılarak ve afişler asarak hazırlık yapılıyordu zaten. Akaryakıt fiyatlarındaki artışlardan dem vurup, hükümet gibi, ulaşımın bir kısmının belediye tarafından karşılandığı sürekli vurgulanıyordu. Bir "kamu kuruluşu" olan ve kamusal sorumluluk taşıması gereken EGO ve Ankara Büyükşehir Belediyesi bu yaptıkları ile kamuoyunu yanlış yönlendiriyorlardı.
Birincisi, 2021'de 1609 faal otobüsü olan EGO'nun bu otobüslerinin sadece 341'i dizel yakıt ile çalışıyordu ve bir tane bile benzinle çalışan otobüsü yoktu. Yani akaryakıt burada ana konu değildi.
İkincisi, Performans Programı'na baktığımızda bu araçların 2021 yılı mazot tüketiminin ise, yağ ve antifriz de dahil, 69,5 milyon TL olduğunu görüyoruz. Yani bütçesinin 29'da biri.
Üçüncü olarak, otobüslerin toplam yakıt giderlerine, yani gaz ve akaryakıt toplamına bakalım mı? EGO'nun toplam yakıt gideri 359 milyon TL. Bütçesinin ancak beşte biri.
Dördüncüsü ve daha kötüsü geliyor. EGO toplu taşıma üstünden özel taşımaya sermaye transferi yapmak için otobüsleri çalıştırmıyor. Çok büyük bir iddia değil mi? Açalım.
11 belediyenin 11 Mart'ta çıkan açıklamasından bir gün önce Ankara'da halk otobüsleri çalışmadı ve belediye buna destek çıktı. Hatta belediye başkanı doğrudan onları destekleyen bir açıklama yaptı. Tam bunlar konuşuluyorken akşam saatlerinde belediye başkanı akaryakıt zamlarının halkın bütçesinde finans edileceğini, her yolcu için iki ile dört lira destek verileceğini duyurdu. Eğer EGO'nun mart ayı verilerini dikkate alırsak, 300 bin yolcu için günlük 600 bin ile 1,2 milyon TL para ödeneceği anlamına geliyor. Bu da yılda 220 milyon-440 milyon TL arasında bir paranın halk otobüslerine belediye bütçesinden aktarılması demek.
Yani EGO'nun 2021 akaryakıt giderinin beş katı, toplam yakıt giderinden fazlası, özel taşımacılara aktarılacak.
Yani AK Parti nasıl bir avuç enerji şirketine elektrikte sermaye transferi yapıyorsa, belediye de aynısını bir kucak dolusu esnafa yapacak.
Ama bu sadece yakıt boyutu. Daha kötüsüne, beşincisine gelelim.
Ankara Büyükşehir Belediyesi bir ulaşım planlaması yapmıyor. Böylece daha çok asfalt dökecek, özel otobüsçülere daha çok para aktaracak. Bu durum toplu taşıma sisteminin çalışmaması ve böylece halk otobüsçülerine imtiyaz sağlanmasına neden oluyor. EGO'nun çalıştırılmadığını düşünmeyebilirsiniz. Ama size iki iddiada bulunacağım. Birincisi, EGO AKP döneminden daha kötü. İkincisi, EGO otobüsleri 50 yıl öncesinde Ankaralılara daha çok hizmet ediyordu!
BELEDİYE OTOBÜSLERİNİ KİM ÖLDÜRDÜ?
EGO şimdilerde AK Parti döneminden kötü olabilir mi? EGO verileri bunu söylüyor.
EGO'nun 2018 yılı Faaliyet Raporu otobüslerin bir yılda 215 milyon 815 bin yolcu taşındığını belirtiyor. Yani günde ortalama 600 bin bile değil. Çok kötü.
EGO'nun 2022 Performans Programı'nda ise otobüslerin 2021 yılında 145 milyon yolcu taşıdığını öğreniyoruz. Yani 400 bin bile değil. 2022 hedefi ise 200 milyon, 2018 AK Parti yönetiminin bile gerisinde.
Çünkü halk otobüslerine sermaye transferi yapılacak.
ANKARA ULAŞIMDA 50 YIL GERİYE GİTTİ!
AK Parti döneminde belediye otobüsleri günde 600 bin yolcu taşırken şimdi 400 bine düşmüş durumda. 5,5 milyon nüfuslu kentte 400 bin yolcu demek belediyenin bir şey yapmaması demek. Belediyenin üçte biri kadar otobüsü olan özel şirketler neredeyse bu kadar taşıyor. Tam bir sermaye transferi.
Vedat Dalokay 1977'de Ankara'yı devrettiğinde EGO otobüsleri 400 bin yolcu taşıyordu. 2,5 milyon nüfusta 400 bin demek bugün Gökçek, Tuna, Yavaş döneminden fersah fersah ötesi demek. Ali Dinçer ise bu sayıyı 1 milyon yolcuya çıkardı.
Nüfusa oranlarsak, EGO otobüsleri AK Parti'nin son döneminde Ali Dinçer'in üçte biri, şimdi ise Ali Dinçer'in beşte biri kadar yolcu taşıyor.
EÜAŞ EŞİTTİR EGO!
Türkiye'de otomobil ve petrol şirketleri ile ortak çalışan, petrol üstünden sermaye transferini hızlandırmak için eksiksiz çalışan bir iktidar var. İktidarın fosil yakıtlar üstünden yarattığı bu sermaye transferi ve ulaşımı özelleştirme arzusu zammın asıl, en güçlü ve saklanan kaynağıdır. Buna belediyeler de ortaktır.
2021 yılında başkentte yakıta 359 milyon TL ödeyen bir toplu taşıma kuruluşunun bundan fazlasını özel halk otobüslerine aktarıp zamdan şikayet etmesini, üstüne 1,6 milyar TL asfalta gömerek devletin milyarca lira vergi toplamasını sağlayıp, toplu taşıma gibi çok kamusal bir işte bırakın AK Parti dönemini, 50 yıl geriye gitmesini nasıl açıklayacağız? Bu yüzden de 2021'de 82 bin yeni araba trafiğe çıktı. Çünkü halkın vergileri şirketlere aktarılmakta idi. Tıpkı EÜAŞ gibi EGO'da benzer bir kadere sahipti.
Akaryakıt zamlarının birinci nedeni kurdaki artış ise, ikinci nedenin de sadece sermaye transferi için çalışan siyasetçiler olduğunu başkent Ankara'nın 50 yıl geriye giden toplu taşıma verileri söylüyor. Veriler bir kamu kuruluşu olan EÜAŞ'ın halka çalışmadığını, bir kamu kuruluşu olan EGO'nun da halka çalışmadığını ve her ikisinin bu açıdan benzeştiğini bize anlatıyor.
1977-1980 arası Ali Dinçer dönemi uygulamalarından ulaşıma dair bir örnek. (
Elektriğe gelen zamlar buradaki sermaye transferini hepimize öğretti. Elektrik Üretim A.Ş.'nin dağıtım ve tedarik şirketlerine 32 kuruşa toptan sattığı elektriğe, hükümetin son manevrası sonrası, 125,7 ile 188,5 kuruş ödeyecek olmamız bu resmi çok net özetlemiyor mu?
Elektrik faturalarındaki artışın arkasında bir sermaye transferi varken, akaryakıt zamlarının arkasında ne var? Asıl önemlisi, akaryakıt fiyatlarındaki süregelen artış neden durdurulamıyor? Her gece zam mı gelirmiş? Akaryakıt zamları diğerlerinin de bahanesi olacak ve fiyat artışlarını tetikleyecek ve bu da yoksulları vuracak, yoksullaştıracak.
ZAMMIN NEOLİBERAL KILIFI
Neoliberal iktisatçılar, enerji spekülatörleri, şirketleri temsil eden uzmanlar ve siyasetçiler zammın gerekçesi olarak dolar kurunu ve uluslararası piyasalardaki artışı gösteriyor. Ama bunu diyenler dolar kurunun neden arttığını ve piyasaların neden artış gösterdiğini söylemiyorlar. Çünkü bunları söyleseler doğrudan Türkiye'deki sorun orada da belli olacak.
Ama hiç uzatmayalım, temizinden verisini verelim. Şubat ayı sonunda Avrupa İstatistik Dairesi Eurostat Avrupa Birliği'ndeki yıllık enerji enflasyonunu
Misafirler için gizlenen link, görmek için
Giriş yap veya üye ol.
. Buna göre AB'de elektrik fiyatındaki artış Avrupa Birliği'nde yüzde 27,3 iken Türkiye'de yüzde 95,5. Toplam enerji fiyatlarındaki artış oranı ise AB'de yüzde 27 iken Türkiye'de yüzde 89,6.Bu veriler bize, AB'de artış 1 birim iken Türkiye'de 4 birime yakın olduğunu söylüyor. Çünkü 3 birime yakın fark, kur ve piyasa dışı gerekçelere dayanıyor. Kimse de bu konulara girmeye cüret edemiyor.
Ancak kanayan bir yaraya dönen petrol zamlarının gerekçesini konuşamadık. Bunun nedeni pürüzsüz muhalefet. Yani iktidarın politikalarına pürüz çıkartmayan ve hatta destek atan muhalefet partileri, yöneticileri olduğunu söyleyebiliriz. Burada bir ayrım yapmak, mücadele eden parti tabanları ile yönetimi ayırmak zorundayız. Örneğin CHP'li 57 vekil kademeli zammın dayanağı olan 7346 sayılı kanun teklifine kabul oyu verirken, il örgütleri 81 ilde aynı gün zam karşıtı açıklama yaparak tam zıddı bir tutum sergilediler.
PÜRÜZSÜZ MUHALEFET
Elektrik zamlarının arkasında, 21 Aralık'ta geçen kanun yanında, hemen arkasından toplu taşımaya gelen yüksek zamlar olduğunu daha önce
Misafirler için gizlenen link, görmek için
Giriş yap veya üye ol.
. Bu destek ile AK Parti elektriğe fahiş zamlara cüret etmiş, konutlarda yüzde 52 ila yüzde 127 zammı yapmıştı.Toplumsal muhalefet mahareti ile zam oranlarını yüzde 37 ila yüzde 109'a çektik. Demek ki iktidara pürüz çıkartınca bir şeyler olabiliyormuş.
Akaryakıtta da bu durum söz konusu. Halk pürüz çıkarmazsa bu böyle devam edecek.
Akaryakıt zamları elektrik zamlarına o kadar benziyor ki, fark ettiniz mi? İkisi de sermaye transferi, ikisi de bir kamulaştırma tartışması ve ikisi de muhalefet partilerinden destek buluyor. Tek farkı, elektrik zamlarında EÜAŞ'ın 32 kuruşa verdiği elektrik üzerinden örgütlenen bir kamulaştırma tartışmasına benzer bir itirazın akaryakıt zamlarında örgütlenmemesi.
Burada AK Parti okuması yapmak gerekiyor. AK Parti'nin tarihi, en net sermaye transferi tarihidir ve her alanda sayısız örneklerle bezelidir. Örneğin ulaşım politikası başlı başına bir konudur ve şehir içi otoyollardan tutun, müşteri garantili köprülere, Haydarpaşa'nın kapatılıp toplu taşımanın öldürülmesine kadar bir dizi işi başarı ile yapmıştır. Bırakın ulaşımı, şehir içindeki okulları şehir dışına taşıma bile aslında bir 'ulaşımın özelleştirilmesi' manevrasıdır.
11 BELEDİYEDEN ZAMLARA DESTEK
Bütün bunlar olurken 11 büyükşehir belediyesi "biz de zam yapacağız" açıklaması yaptı. Açıklamada iktidarın neoliberal gerekçeleri aynen kopyalanarak "Bir süre öncesine kadar dövizdeki hızlı yükseliş nedeniyle akaryakıt fiyatlarında hızlı yükselmeler olmuştur" dendi. Ayrıca zammı halka yansıtmaktan bahsedip ücretsiz ulaşım hakkından da biraz şikayet ettiler.
"Eğer iktidarın her zammını halka yansıtacaksanız ve de buna dair tek sözünüz sadece "zam" ise bu 11 CHP belediyesi ile AK Parti belediyesi arasında bir fark kalmıyor" diye düşünen çok insan çıkacaktır. İkincisi, her şeye zam geldiğini söylüyorlar ama şimdiye kadar halkla paylaştıkları bir hesap-kitap görmedik, revize bir bütçe hazırlayan çıkmadı. Üçüncüsü ise, bu belediyelerin tek politikasının burada "zammı zaten halk öder" olduğunu görüyoruz.
Ama buradaki resmin aslında; EÜAŞ'ın 32 kuruşa toptan sattığı elektrik fiyatı ortada iken, halka 125,7 ile 274 kuruşa elektrik satan devletin politikasından hiçbir farkı yok.
Bu açıklamanın olduğu gün Ankara Büyükşehir Belediyesi toplu taşımaya bu sefer yüzde 45 zam yaptı ve böylece 15 Aralık'ta 3,25 olan tam bilet şimdi 6,5 TL oldu.
Yani elektrikte 3 aylık mücadele sonucu ilk kademe zam yüzde 37 iken Ankara Büyükşehir Belediyesi yüzde 100 zam yaparak Ankaralıları yoksulluğa itti.
3 AYDA ELEKTRİÐE YÜZDE 37, TOPLU TAŞIMAYA YÜZDE 100 ZAM!
Zammı gerekçelendirmek için aylardır Büyükşehir sosyal medya hesaplarından paylaşımlar yapılarak ve afişler asarak hazırlık yapılıyordu zaten. Akaryakıt fiyatlarındaki artışlardan dem vurup, hükümet gibi, ulaşımın bir kısmının belediye tarafından karşılandığı sürekli vurgulanıyordu. Bir "kamu kuruluşu" olan ve kamusal sorumluluk taşıması gereken EGO ve Ankara Büyükşehir Belediyesi bu yaptıkları ile kamuoyunu yanlış yönlendiriyorlardı.
Birincisi, 2021'de 1609 faal otobüsü olan EGO'nun bu otobüslerinin sadece 341'i dizel yakıt ile çalışıyordu ve bir tane bile benzinle çalışan otobüsü yoktu. Yani akaryakıt burada ana konu değildi.
İkincisi, Performans Programı'na baktığımızda bu araçların 2021 yılı mazot tüketiminin ise, yağ ve antifriz de dahil, 69,5 milyon TL olduğunu görüyoruz. Yani bütçesinin 29'da biri.
Üçüncü olarak, otobüslerin toplam yakıt giderlerine, yani gaz ve akaryakıt toplamına bakalım mı? EGO'nun toplam yakıt gideri 359 milyon TL. Bütçesinin ancak beşte biri.
Dördüncüsü ve daha kötüsü geliyor. EGO toplu taşıma üstünden özel taşımaya sermaye transferi yapmak için otobüsleri çalıştırmıyor. Çok büyük bir iddia değil mi? Açalım.
11 belediyenin 11 Mart'ta çıkan açıklamasından bir gün önce Ankara'da halk otobüsleri çalışmadı ve belediye buna destek çıktı. Hatta belediye başkanı doğrudan onları destekleyen bir açıklama yaptı. Tam bunlar konuşuluyorken akşam saatlerinde belediye başkanı akaryakıt zamlarının halkın bütçesinde finans edileceğini, her yolcu için iki ile dört lira destek verileceğini duyurdu. Eğer EGO'nun mart ayı verilerini dikkate alırsak, 300 bin yolcu için günlük 600 bin ile 1,2 milyon TL para ödeneceği anlamına geliyor. Bu da yılda 220 milyon-440 milyon TL arasında bir paranın halk otobüslerine belediye bütçesinden aktarılması demek.
Yani EGO'nun 2021 akaryakıt giderinin beş katı, toplam yakıt giderinden fazlası, özel taşımacılara aktarılacak.
Yani AK Parti nasıl bir avuç enerji şirketine elektrikte sermaye transferi yapıyorsa, belediye de aynısını bir kucak dolusu esnafa yapacak.
Ama bu sadece yakıt boyutu. Daha kötüsüne, beşincisine gelelim.
Ankara Büyükşehir Belediyesi bir ulaşım planlaması yapmıyor. Böylece daha çok asfalt dökecek, özel otobüsçülere daha çok para aktaracak. Bu durum toplu taşıma sisteminin çalışmaması ve böylece halk otobüsçülerine imtiyaz sağlanmasına neden oluyor. EGO'nun çalıştırılmadığını düşünmeyebilirsiniz. Ama size iki iddiada bulunacağım. Birincisi, EGO AKP döneminden daha kötü. İkincisi, EGO otobüsleri 50 yıl öncesinde Ankaralılara daha çok hizmet ediyordu!
BELEDİYE OTOBÜSLERİNİ KİM ÖLDÜRDÜ?
EGO şimdilerde AK Parti döneminden kötü olabilir mi? EGO verileri bunu söylüyor.
EGO'nun 2018 yılı Faaliyet Raporu otobüslerin bir yılda 215 milyon 815 bin yolcu taşındığını belirtiyor. Yani günde ortalama 600 bin bile değil. Çok kötü.
EGO'nun 2022 Performans Programı'nda ise otobüslerin 2021 yılında 145 milyon yolcu taşıdığını öğreniyoruz. Yani 400 bin bile değil. 2022 hedefi ise 200 milyon, 2018 AK Parti yönetiminin bile gerisinde.
Çünkü halk otobüslerine sermaye transferi yapılacak.
ANKARA ULAŞIMDA 50 YIL GERİYE GİTTİ!
AK Parti döneminde belediye otobüsleri günde 600 bin yolcu taşırken şimdi 400 bine düşmüş durumda. 5,5 milyon nüfuslu kentte 400 bin yolcu demek belediyenin bir şey yapmaması demek. Belediyenin üçte biri kadar otobüsü olan özel şirketler neredeyse bu kadar taşıyor. Tam bir sermaye transferi.
Vedat Dalokay 1977'de Ankara'yı devrettiğinde EGO otobüsleri 400 bin yolcu taşıyordu. 2,5 milyon nüfusta 400 bin demek bugün Gökçek, Tuna, Yavaş döneminden fersah fersah ötesi demek. Ali Dinçer ise bu sayıyı 1 milyon yolcuya çıkardı.
Nüfusa oranlarsak, EGO otobüsleri AK Parti'nin son döneminde Ali Dinçer'in üçte biri, şimdi ise Ali Dinçer'in beşte biri kadar yolcu taşıyor.
EÜAŞ EŞİTTİR EGO!
Türkiye'de otomobil ve petrol şirketleri ile ortak çalışan, petrol üstünden sermaye transferini hızlandırmak için eksiksiz çalışan bir iktidar var. İktidarın fosil yakıtlar üstünden yarattığı bu sermaye transferi ve ulaşımı özelleştirme arzusu zammın asıl, en güçlü ve saklanan kaynağıdır. Buna belediyeler de ortaktır.
2021 yılında başkentte yakıta 359 milyon TL ödeyen bir toplu taşıma kuruluşunun bundan fazlasını özel halk otobüslerine aktarıp zamdan şikayet etmesini, üstüne 1,6 milyar TL asfalta gömerek devletin milyarca lira vergi toplamasını sağlayıp, toplu taşıma gibi çok kamusal bir işte bırakın AK Parti dönemini, 50 yıl geriye gitmesini nasıl açıklayacağız? Bu yüzden de 2021'de 82 bin yeni araba trafiğe çıktı. Çünkü halkın vergileri şirketlere aktarılmakta idi. Tıpkı EÜAŞ gibi EGO'da benzer bir kadere sahipti.
Akaryakıt zamlarının birinci nedeni kurdaki artış ise, ikinci nedenin de sadece sermaye transferi için çalışan siyasetçiler olduğunu başkent Ankara'nın 50 yıl geriye giden toplu taşıma verileri söylüyor. Veriler bir kamu kuruluşu olan EÜAŞ'ın halka çalışmadığını, bir kamu kuruluşu olan EGO'nun da halka çalışmadığını ve her ikisinin bu açıdan benzeştiğini bize anlatıyor.
1977-1980 arası Ali Dinçer dönemi uygulamalarından ulaşıma dair bir örnek. (
Misafirler için gizlenen link, görmek için
Giriş yap veya üye ol.
)