Sevgili Okurlarım
Geçen yazıda sizlere Dünyamızın oluştuğundan beri geçirdiği devirleri anlatan bir belgeseli anlatmıştım. Bunu yaparken de bazı bilgilerde eksiklik yapmışım. Çok sevdiğim Dostum Kardeşim Alican Çağdaş beni uyardı ve baktım ki doğru söylüyor. Dünyaya çarpan meteorun Himalayalar boyunda olduğunu yazmışım? Tabii ki abartmışım. Himalaya bir dağ silsilesidir ve Asya’nın güneyini kapsar. Bu kadar büyük göktaşı çarpsaydı Dünyamız yörüngesinden çıkabilirdi. Dünyaya çarpan göktaşı Himalayaların en büyük dağı Everest boyunda imiş. Bunu düzeltmiş olayım.
İkinci konu çok tartışılanlardan biri. Homo sapiensin Dünyada belirmesi. Alican 200.000 yıl olarak düzeltti. Bu bilgi meşhur Homosapiens kitabı ile uyuşuyor. Bu bilgiler için Alican kardeşime huzurlarınızda teşekkür ediyorum.
Biraz daha karıştırınca dört ayaklı memelilerin iki ayaklı olarak evrimleşmeleri için çeşitli tarihler belirtiliyor. Bir jeolog arkadaşım ile bu konuyu konuşurken o da bana yedi yüz bin yıldan bahsetti. Ama Homosapiensler için çeşitli kaynaklara baktım en uzun iki yüz bin yıl olarak belirtiliyor.
Kısaca bizler Dünyamızın yaşının yüzde beşi bir zamanda varolmuşuz. Zannedersem artık sonuna kadar var oluruz diye ümit ediyorum.
İnsanoğlu sanki sonsuz yaşayacakmış gibi büyük bir hırs ile,açgözlülük ile daha çok maddi varlık istemekte ,bunun için de diğer insanlara her türlü kötülüğü yapmaktadır. Galiba hiç tarihe bakmıyorlar ? Ne dersiniz? Bu Dünya Sultan Süleyman’a bile kalmadı değil mi?
İnsanoğlu bu büyük Evren ile kıyaslanınca boyut ve orantı olarak Dünyamızdaki bir mikroptan daha küçük bir canlıyız.
Hayran olduğum İlber Ortaylı ne demiş:
Bir futbol sahası düşünün , sahada çimler var. Saha Evren ise bu çimlerden bir adedi Dünyamızdır. Bu çimin üstündeki bir toz parçası orantı olarak bizden büyüktür. Orantılı olarak bir toz parçası bile değilsek, ne bu hırs? Diğer toz parçalarının tozunu almak mı? Ne büyük bir çelişki değil mi?
Ben bu yazıları neden yazıyorum biliyor musunuz? Çok kişinin okumadığını biliyorum ama okuyanlar bu fikirlerimi biraz yayalarsa Dünyamız kitaplarımızda bahsedilen Cennet gibi olmaz mı?
Sevgi varken bu hırs , bu şiddet niye? Neticede hepimiz çok küçük biyolojik yaratıklar olarak kısacık bir yaşamdan sonra yine toprağa karışıyoruz.
Sevgi ve saygılarımla
Geçen yazıda sizlere Dünyamızın oluştuğundan beri geçirdiği devirleri anlatan bir belgeseli anlatmıştım. Bunu yaparken de bazı bilgilerde eksiklik yapmışım. Çok sevdiğim Dostum Kardeşim Alican Çağdaş beni uyardı ve baktım ki doğru söylüyor. Dünyaya çarpan meteorun Himalayalar boyunda olduğunu yazmışım? Tabii ki abartmışım. Himalaya bir dağ silsilesidir ve Asya’nın güneyini kapsar. Bu kadar büyük göktaşı çarpsaydı Dünyamız yörüngesinden çıkabilirdi. Dünyaya çarpan göktaşı Himalayaların en büyük dağı Everest boyunda imiş. Bunu düzeltmiş olayım.
İkinci konu çok tartışılanlardan biri. Homo sapiensin Dünyada belirmesi. Alican 200.000 yıl olarak düzeltti. Bu bilgi meşhur Homosapiens kitabı ile uyuşuyor. Bu bilgiler için Alican kardeşime huzurlarınızda teşekkür ediyorum.
Biraz daha karıştırınca dört ayaklı memelilerin iki ayaklı olarak evrimleşmeleri için çeşitli tarihler belirtiliyor. Bir jeolog arkadaşım ile bu konuyu konuşurken o da bana yedi yüz bin yıldan bahsetti. Ama Homosapiensler için çeşitli kaynaklara baktım en uzun iki yüz bin yıl olarak belirtiliyor.
Kısaca bizler Dünyamızın yaşının yüzde beşi bir zamanda varolmuşuz. Zannedersem artık sonuna kadar var oluruz diye ümit ediyorum.
İnsanoğlu sanki sonsuz yaşayacakmış gibi büyük bir hırs ile,açgözlülük ile daha çok maddi varlık istemekte ,bunun için de diğer insanlara her türlü kötülüğü yapmaktadır. Galiba hiç tarihe bakmıyorlar ? Ne dersiniz? Bu Dünya Sultan Süleyman’a bile kalmadı değil mi?
İnsanoğlu bu büyük Evren ile kıyaslanınca boyut ve orantı olarak Dünyamızdaki bir mikroptan daha küçük bir canlıyız.
Hayran olduğum İlber Ortaylı ne demiş:
Bir futbol sahası düşünün , sahada çimler var. Saha Evren ise bu çimlerden bir adedi Dünyamızdır. Bu çimin üstündeki bir toz parçası orantı olarak bizden büyüktür. Orantılı olarak bir toz parçası bile değilsek, ne bu hırs? Diğer toz parçalarının tozunu almak mı? Ne büyük bir çelişki değil mi?
Ben bu yazıları neden yazıyorum biliyor musunuz? Çok kişinin okumadığını biliyorum ama okuyanlar bu fikirlerimi biraz yayalarsa Dünyamız kitaplarımızda bahsedilen Cennet gibi olmaz mı?
Sevgi varken bu hırs , bu şiddet niye? Neticede hepimiz çok küçük biyolojik yaratıklar olarak kısacık bir yaşamdan sonra yine toprağa karışıyoruz.
Sevgi ve saygılarımla
Misafirler için gizlenen link, görmek için
Giriş yap veya üye ol.