ayhanx21
Forum Üyesi
Hafızanın tecrübe ile âdeta ihtisas peyda ettiği görülmektedir. Hafıza, zekânın en büyük sermayesidir.
Tatbik edilmeyen tecrübeler, malûmat yığınından başka birşey değildir.
İntiba ne kadar şiddetli olursa, hafıza kadar kuvvetli olur. Meselâ heyecanla öğrendiklerimizi unutamayız.
Hıfz, dikkat ve alâkanın gücü derecesinde kuvvetli olur. Birşeyi ne kadar dikkatle ve alâkayla telâkki edersek, beklememiz ihtimali o kadar çok olur. Çok defa kolayca öğrenilen şeyler çabuk unutulur.
Sarf edilen gayret, fikirde birçok bağların vücuda gelmesine sebep olur.
Hafızada fasılalı tekrar, fasılasız tekrardan daha faydalıdır. Çünkü zihin, fasılalar esnasında şuursuz bir surette o mevzu hakkında faaliyette bulunur.
İyi bir hafızanın bazı vasıflan şunlardır:
* Kolaylık ve çabukluk, yani az zamanda ve fazla zahmet çekmeksizin bir mevzuu anlama kaabiliyeti.
* Sağlamlık, yani uzun zaman değişmemesi;
* Kavrayış, yanı hafızanın mümkün olduğu kadar fazla şeyleri muhafaza etme kabiliyeti.
Ezberleme ya aynen, ya meâlen olur. Aynen ezberlemeyi itiyad etmemeli. Birşeyin hulâsasını bellemek itiyadını kazanmalıdır.
Zihnen çalışan insanlar yalnız arzu ettikleri şeyleri hatırda tutmaya muvaffak olurlar.
Biz dikkatimize büyük mikyasta hakim olabiliriz—mevzumuzu tekrarlamak suretiyle.
İdrak ne kadar gayretle yapılmış ise, hıfz etme o nisbette kuvvetli olur. Sarf edilen gayret fikirler arasında bağların meydana gelmesine sebep olur. İdrak zamanı ne kadar uzarsa, bellemek ihtimali o kadar ziyadedir.
İntiba ne kadar tekerrür ederse, hafıza o nisbette emniyetli olur. Birkaç defa görülen veya okunan eser, diğerlerinden daha ziyade hatırlanır. İntiba ne kadar vazıh ve berrak olursa, onu bellemek ve unutmamak imkânı o derece artar. Açık yazılmış makale, vazıh söylenen konferans gibi.
Bir intiba hasselerimizden ne kadar fazlasını alakadar ederse, hafıza o nisbette emniyetli olur. Bir defa yazmak, birkaç defa okumaya muadildir.
Bir intiba ne kadar fazla tedai uyandırırsa, o nisbette iyi hıfz ve hatırlama olur. Telâhuk-u efkâr (fikirlerin birleşmesi) neticesinde zihin inkişaf eder.
Mahfuzatımız (ezberimizdekiler) zihnimizin sermayesidir. Hafızasında sermaye olmayan bir zekâ, faydalı bir halde işleyemez.
Anlayarak ve dimağen hazmederek ezberlemeli.
Aynen ezber, lisanda terakki ve inkişaf için faydalıdır.
Mealen ezber muhakeme kabiliyetini inkişaf ettirir.
Hafıza fikirlerin tedaisine tâbidir. Muhtelif hadiseler ne kadar muhtelif suret ve tarzlarda düşünülürse, o nisbette kolay hıfz olunurlar
Hafıza alâkaya tâbidir. Hafızaya hakim olan, alâkadır.
Birşeyi ezberledikten sonra vakit vakit tekrarlar yapmak zarureti vardır.
Evvelce idrak edilmiş olan şeylerin zihinde teşekkülü temsilî muhayyiledir. Hatıraları maziden şimdiye getirir.
Vücuda getirici muhayyile, zihnin evvelce idrak ettiği şekillerden tamamen ayrı olarak yeni terkipler husule getirmek hususundaki kabiliyetidir. Vücuda getirici muhayyilenin âmil ve sebepleri şunlardır:
* Fikrî âmiller.
* Hissî âmiller.
* Gayrî şuurî âmiller.
İnsan sahip olduğu bilgiler arasında ne kadar fazla tahlil ve terkip ameliyesi yapmışsa, muhayyilesinin vücuda getirici kabiliyeti o derece artar.
Zihinde hayaller ne kadar kuvvetli ve çok olursa muhayyile unsurları o kadar bol ve sağlam demektir. Bunun için, bellenen şeylerin Kur'ânî hakikatlar gibi açık ve sağlam olması hem hafıza, hem muhayyile için çok faydalıdır.
Tatbik edilmeyen tecrübeler, malûmat yığınından başka birşey değildir.
İntiba ne kadar şiddetli olursa, hafıza kadar kuvvetli olur. Meselâ heyecanla öğrendiklerimizi unutamayız.
Hıfz, dikkat ve alâkanın gücü derecesinde kuvvetli olur. Birşeyi ne kadar dikkatle ve alâkayla telâkki edersek, beklememiz ihtimali o kadar çok olur. Çok defa kolayca öğrenilen şeyler çabuk unutulur.
Sarf edilen gayret, fikirde birçok bağların vücuda gelmesine sebep olur.
Hafızada fasılalı tekrar, fasılasız tekrardan daha faydalıdır. Çünkü zihin, fasılalar esnasında şuursuz bir surette o mevzu hakkında faaliyette bulunur.
İyi bir hafızanın bazı vasıflan şunlardır:
* Kolaylık ve çabukluk, yani az zamanda ve fazla zahmet çekmeksizin bir mevzuu anlama kaabiliyeti.
* Sağlamlık, yani uzun zaman değişmemesi;
* Kavrayış, yanı hafızanın mümkün olduğu kadar fazla şeyleri muhafaza etme kabiliyeti.
Ezberleme ya aynen, ya meâlen olur. Aynen ezberlemeyi itiyad etmemeli. Birşeyin hulâsasını bellemek itiyadını kazanmalıdır.
Zihnen çalışan insanlar yalnız arzu ettikleri şeyleri hatırda tutmaya muvaffak olurlar.
Biz dikkatimize büyük mikyasta hakim olabiliriz—mevzumuzu tekrarlamak suretiyle.
İdrak ne kadar gayretle yapılmış ise, hıfz etme o nisbette kuvvetli olur. Sarf edilen gayret fikirler arasında bağların meydana gelmesine sebep olur. İdrak zamanı ne kadar uzarsa, bellemek ihtimali o kadar ziyadedir.
İntiba ne kadar tekerrür ederse, hafıza o nisbette emniyetli olur. Birkaç defa görülen veya okunan eser, diğerlerinden daha ziyade hatırlanır. İntiba ne kadar vazıh ve berrak olursa, onu bellemek ve unutmamak imkânı o derece artar. Açık yazılmış makale, vazıh söylenen konferans gibi.
Bir intiba hasselerimizden ne kadar fazlasını alakadar ederse, hafıza o nisbette emniyetli olur. Bir defa yazmak, birkaç defa okumaya muadildir.
Bir intiba ne kadar fazla tedai uyandırırsa, o nisbette iyi hıfz ve hatırlama olur. Telâhuk-u efkâr (fikirlerin birleşmesi) neticesinde zihin inkişaf eder.
Mahfuzatımız (ezberimizdekiler) zihnimizin sermayesidir. Hafızasında sermaye olmayan bir zekâ, faydalı bir halde işleyemez.
Anlayarak ve dimağen hazmederek ezberlemeli.
Aynen ezber, lisanda terakki ve inkişaf için faydalıdır.
Mealen ezber muhakeme kabiliyetini inkişaf ettirir.
Hafıza fikirlerin tedaisine tâbidir. Muhtelif hadiseler ne kadar muhtelif suret ve tarzlarda düşünülürse, o nisbette kolay hıfz olunurlar
Hafıza alâkaya tâbidir. Hafızaya hakim olan, alâkadır.
Birşeyi ezberledikten sonra vakit vakit tekrarlar yapmak zarureti vardır.
Evvelce idrak edilmiş olan şeylerin zihinde teşekkülü temsilî muhayyiledir. Hatıraları maziden şimdiye getirir.
Vücuda getirici muhayyile, zihnin evvelce idrak ettiği şekillerden tamamen ayrı olarak yeni terkipler husule getirmek hususundaki kabiliyetidir. Vücuda getirici muhayyilenin âmil ve sebepleri şunlardır:
* Fikrî âmiller.
* Hissî âmiller.
* Gayrî şuurî âmiller.
İnsan sahip olduğu bilgiler arasında ne kadar fazla tahlil ve terkip ameliyesi yapmışsa, muhayyilesinin vücuda getirici kabiliyeti o derece artar.
Zihinde hayaller ne kadar kuvvetli ve çok olursa muhayyile unsurları o kadar bol ve sağlam demektir. Bunun için, bellenen şeylerin Kur'ânî hakikatlar gibi açık ve sağlam olması hem hafıza, hem muhayyile için çok faydalıdır.