Bu yazımda size Ankara’nın karanlık dehlizlerinde ne tür Bizans oyunları oynandığını yazmayacağım. Hele Çizmeli’nin kendi “beka sorunu” nedeniyle siyasette ve bürokraside çevirdiği fırıldaklar, Kobane davasında yağdırılan cezalar, Sinan Ateş cinayetinin ve küçük mafyozo Ayhan Bora Kaplan dosyasının üstünü örtmek için “hükümete darbe yapma hazırlığı içinde oldukları “ iddiasıyla dört polis şefinin göz altına alınmasından hiç söz etmeyeceğim. Yıllardır izlediğim, oyunlarında beşinci sınıf aktörlerin rol aldığı “Devlet Tiyatrosu”ndan bıktım usandım.
Ülke adaleti, hukuku ve siyasetinin sürüklendiği bu kapkara tablodan uzaklaşıp sizlere farklı konuda bir yazı hazırladım. Buyurun lütfen.
Geçtiğimiz Ramazan ayında Avrupa’da yaşayan Faslı Müslümanlar’a vaaz vermek için gönderilen 13 imamın Fas’a dönmeleri gereken gün ortadan kayboldukları ortaya çıktı.
Fransız Le Figaro gazetesinin haberi şöyle:
“Fas Din İşleri Bakanlığı geçtiğimiz Ramazan ayı başında başta Fransa olmak üzere çeşitli Avrupa ülkelerine Fas asıllı Müslümanlar’a vaaz vermeleri için 13 imam gönderdi. Ancak Ramazan sonu ülkelerine dönmeleri gereken imamlar ortadan kayboldu. Bunların yasa dışı sığınmacılar olarak Fransa’da kalmayı tercih ettikleri ortaya çıktı. Bu imamların ilahiyat fakültesi mezunu oldukları ve doktora derecelerini aldıkları bildiriliyor.
“İmamların ülkelerine dönmeyi reddedip Fransa’da kalmayı tercih etmelerinin Fas’ta karışıklığa sebep olduğu, imam seçiminin daha dikkatli yapılması gerektiği tartışmalarının açılmasına yol açtığı bildiriliyor. Fas Din İşleri Bakanlığı’nın gelecekte bu tür görevlerle yurt dışına gönderilecek imamların evli ve çocuk babası olanlar arasından seçilmesi kararını aldığı da verilen haberler arasında.
“Öte yandan Fransa İçişleri Bakanı Gerald Darmanin, bundan böyle Fransa’da görev yapan yabancı uyruklu imamların bağlı oldukları ülkelerden maaş alamayacaklarını açıkladı. Darmanin ayrıca, Fransa’da görev yapacak yabancı uyruklu imamların Fransızca dil kursundan geçmeleri, laiklik konusunda eğitim almaları ve çalışma iznine sahip olabilmeleri için de bir din işleri kuruluşuyla resmi kontrat yapmaları şartının getirildiğini bildirdi. Bu önlemlerin, Fransa’ya yabancı ülkelerden gelecek İslam etkisini ve yabancı imamların faaliyetlerin kontrol altında tutulması amacıyla alındığı verilen haberler arasında.”
Anlaşıldığı kadarıyla Fransa’ya iltica etmeyi seçen Faslı imamların hepsi bekarmış. Gene anlaşıldığı kadarıyla bu imamlar ülkelerindeki kapalı rejim ve hatta kendileri de din görevlisi olmalarına rağmen siyasal İslam’ın baskılarından bıkıp usanmışlar. Kapağı Avrupa’ya atıp, biraz demokrasi ve özgürlük ortamını tadınca da, tabiri caizse arazi oluvermişler.
Bu haber bana 2021’de bizde yaşanan bir olayı hatırlattı. Malatya, Van, Balıkesir, Burdur, Elazığ belediyelerinde bazı çalışanlara gri pasaport (Schengen vizesi gerektirmeyen hizmet pasaportu) verilerek bunların AB ülkelerine, sivil toplum kuruluşlarıyla temas etmeleri göreviyle gönderildikleri, bu kişilerin gri pasaportları sayesinde bir daha geri dönmedikleri ortaya çıkmış, İçişleri Bakanlığı o dönem gri pasaport uygulamasını geçici olarak durdurmuştu.
Bu iki olay herhalde bize şunu anlatmalı: Teknolojinin bu kadar geliştiği, bilgiye erişimin bu kadar kolaylaştığı çağımızda insanlar artık din baskısı altında tutulmayı, hukukun ve adaletin yerlerde süründüğü kapalı rejimlerde yaşamak istemiyor. Fırsatını bulan kendine göre demokratik olarak tanımladığı ülkelere kapağı atıp canını kurtararak kendini özgür ve güvende hissetmek istiyor. Mesele bu kadar basit.
Ülke adaleti, hukuku ve siyasetinin sürüklendiği bu kapkara tablodan uzaklaşıp sizlere farklı konuda bir yazı hazırladım. Buyurun lütfen.
Geçtiğimiz Ramazan ayında Avrupa’da yaşayan Faslı Müslümanlar’a vaaz vermek için gönderilen 13 imamın Fas’a dönmeleri gereken gün ortadan kayboldukları ortaya çıktı.
Fransız Le Figaro gazetesinin haberi şöyle:
“Fas Din İşleri Bakanlığı geçtiğimiz Ramazan ayı başında başta Fransa olmak üzere çeşitli Avrupa ülkelerine Fas asıllı Müslümanlar’a vaaz vermeleri için 13 imam gönderdi. Ancak Ramazan sonu ülkelerine dönmeleri gereken imamlar ortadan kayboldu. Bunların yasa dışı sığınmacılar olarak Fransa’da kalmayı tercih ettikleri ortaya çıktı. Bu imamların ilahiyat fakültesi mezunu oldukları ve doktora derecelerini aldıkları bildiriliyor.
“İmamların ülkelerine dönmeyi reddedip Fransa’da kalmayı tercih etmelerinin Fas’ta karışıklığa sebep olduğu, imam seçiminin daha dikkatli yapılması gerektiği tartışmalarının açılmasına yol açtığı bildiriliyor. Fas Din İşleri Bakanlığı’nın gelecekte bu tür görevlerle yurt dışına gönderilecek imamların evli ve çocuk babası olanlar arasından seçilmesi kararını aldığı da verilen haberler arasında.
“Öte yandan Fransa İçişleri Bakanı Gerald Darmanin, bundan böyle Fransa’da görev yapan yabancı uyruklu imamların bağlı oldukları ülkelerden maaş alamayacaklarını açıkladı. Darmanin ayrıca, Fransa’da görev yapacak yabancı uyruklu imamların Fransızca dil kursundan geçmeleri, laiklik konusunda eğitim almaları ve çalışma iznine sahip olabilmeleri için de bir din işleri kuruluşuyla resmi kontrat yapmaları şartının getirildiğini bildirdi. Bu önlemlerin, Fransa’ya yabancı ülkelerden gelecek İslam etkisini ve yabancı imamların faaliyetlerin kontrol altında tutulması amacıyla alındığı verilen haberler arasında.”
Anlaşıldığı kadarıyla Fransa’ya iltica etmeyi seçen Faslı imamların hepsi bekarmış. Gene anlaşıldığı kadarıyla bu imamlar ülkelerindeki kapalı rejim ve hatta kendileri de din görevlisi olmalarına rağmen siyasal İslam’ın baskılarından bıkıp usanmışlar. Kapağı Avrupa’ya atıp, biraz demokrasi ve özgürlük ortamını tadınca da, tabiri caizse arazi oluvermişler.
Bu haber bana 2021’de bizde yaşanan bir olayı hatırlattı. Malatya, Van, Balıkesir, Burdur, Elazığ belediyelerinde bazı çalışanlara gri pasaport (Schengen vizesi gerektirmeyen hizmet pasaportu) verilerek bunların AB ülkelerine, sivil toplum kuruluşlarıyla temas etmeleri göreviyle gönderildikleri, bu kişilerin gri pasaportları sayesinde bir daha geri dönmedikleri ortaya çıkmış, İçişleri Bakanlığı o dönem gri pasaport uygulamasını geçici olarak durdurmuştu.
Bu iki olay herhalde bize şunu anlatmalı: Teknolojinin bu kadar geliştiği, bilgiye erişimin bu kadar kolaylaştığı çağımızda insanlar artık din baskısı altında tutulmayı, hukukun ve adaletin yerlerde süründüğü kapalı rejimlerde yaşamak istemiyor. Fırsatını bulan kendine göre demokratik olarak tanımladığı ülkelere kapağı atıp canını kurtararak kendini özgür ve güvende hissetmek istiyor. Mesele bu kadar basit.
Misafirler için gizlenen link, görmek için
Giriş yap veya üye ol.