Değişmez mi hiçbir şey
80'ler 90'lar ve günümüz...
Türk insanın kaderimi patlayan bomba veya ucuz bir ihmal sonucu ölmek
Bu ülkede hiç mi değişmez ölüm biçimi. Hiç mi mümkün değil yeşile ve göğe bakarken yaşamın tadını doyasıya çıkardıktan sonra son nefesini verebilmek
Evet siz! Siz varken değişmez hiçbir şey
Çünkü siz koltuk sevdalıları Vatan Millet Sakarya kelimelerinizi pespaye emellerinize perde yapıyorsunuz. Sizin için önemli olan tek şey isminizin önündeki ''Genel Başkan'' unvanı
Kartvizitler, hürmetler, protokol, makam araçları ve önünüze uzatılan mikrofonlar sizin hoşlandığınız şey bunlar... Yoksa sizin umurunuzda değil ki Türk evlatlarının geleceği... Sizin geleceğiniz ne olacak yegâne derdiniz o
Acaba ben masadan ne koparacağım... Bu kürsüden ve bu deri kaplama koltuktan.
Sizin düşündüğünüz tek şey önümüzdeki seçim mi yoksa vatandaşımızın derdi olan geçim mi?
Diyorlar ya takım tutar gibi parti tutmayın diye... Hangi futbol takımında, başarısızlıklarına rağmen yerinde kalabilen bir teknik direktör veya futbolcu gördünüz.
Sigara dumanıyla boğulmuş kahvehane köşelerinde öyle denmiyor ama
Liderimizin önünde nasıl eğildiler nasıl büküldüler ve nasıl öve öve bitiremediler.
Her taraftan kokuşmuş ama bi o kadar da pahalı hale getirilmiş siyaset düzeni midemizi bulandırıyor artık. Prompterdan yüksek sesle okudukları mangalda kül bırakmayan kelimeleriyle seçmen avlıyorlar. Ve başkanlarının dava arkadaşları, seçim yaklaştığında vatandaşın peşinde pervane gibi dönen bu şık takım elbiseliler acaba aday olabilmek için kaç Milyon dolar ödediler.
Ne acı ki...
Geleceği gri boğuk bi ufukla bezenmiş insanımızın bu fırfıraların arasından bir tercih yapması bekleniyor. Dün dündür, bugün bugündür. Benden sonrası ise tufan... Bu kutsallarla iş yapanların siyasetçi olduğu bu memleketin geleceğinden ümitvar olmak mümkün değil.
Ben aday olacağım... Ben olmalıyım... Ben yapmalıyım... Ben izin vermeliyim...
Sen kimsin ve neden sen... Buralara seninle gelmedik mi zaten.
Değişmez hiçbir şey
Tabular yıkılmadıkça, ezberler bozulmadıkça ve köşe başlarında yer tutan dinozorlara asteroitler çarpmadıkça değişmez hiçbir şey. Millet gösterileni değil gerçeği görmedikçe değişmez.
Şair ve yazar Ömer Lütfi Mete'nin çok güzel bir sözü var; "Ülkeyi partiler, programlar, reçeteler düzeltmez. Ahlâkımız düzelmedikçe, ahlâk siyasete egemen olmadıkça memleket de düzelmez!" Demek ki neymiş... Önce ahlak
Ev kiralarını fahiş fiyatlarla artıran ahlaksızların mal sahibi olduğu, Kaçak ve sigortasız işçi çalıştıranların işveren olduğu ve rüşvetçi eyyamcıların üst kademelerde yönetici olduğu bir memlekette hiçbir şey değişmez. Peki bu ahlaksızları nasıl hizaya getirebiliriz?
Hukukla! bu ülkede yeter ki adalet tam anlamıyla işlesin bu ahlaksızların en çok güç aldığı nokta denetimsizlik, başıboşluk ve kayırmacılık bu ahlaksızların güç aldığı delikleri yamadığınızda bu işi bitirirsiniz! İşte o zaman bir şeyler değişir.
80'ler 90'lar ve günümüz...
Türk insanın kaderimi patlayan bomba veya ucuz bir ihmal sonucu ölmek
Bu ülkede hiç mi değişmez ölüm biçimi. Hiç mi mümkün değil yeşile ve göğe bakarken yaşamın tadını doyasıya çıkardıktan sonra son nefesini verebilmek
Evet siz! Siz varken değişmez hiçbir şey
Çünkü siz koltuk sevdalıları Vatan Millet Sakarya kelimelerinizi pespaye emellerinize perde yapıyorsunuz. Sizin için önemli olan tek şey isminizin önündeki ''Genel Başkan'' unvanı
Kartvizitler, hürmetler, protokol, makam araçları ve önünüze uzatılan mikrofonlar sizin hoşlandığınız şey bunlar... Yoksa sizin umurunuzda değil ki Türk evlatlarının geleceği... Sizin geleceğiniz ne olacak yegâne derdiniz o
Acaba ben masadan ne koparacağım... Bu kürsüden ve bu deri kaplama koltuktan.
Sizin düşündüğünüz tek şey önümüzdeki seçim mi yoksa vatandaşımızın derdi olan geçim mi?
Diyorlar ya takım tutar gibi parti tutmayın diye... Hangi futbol takımında, başarısızlıklarına rağmen yerinde kalabilen bir teknik direktör veya futbolcu gördünüz.
Sigara dumanıyla boğulmuş kahvehane köşelerinde öyle denmiyor ama
Liderimizin önünde nasıl eğildiler nasıl büküldüler ve nasıl öve öve bitiremediler.
Her taraftan kokuşmuş ama bi o kadar da pahalı hale getirilmiş siyaset düzeni midemizi bulandırıyor artık. Prompterdan yüksek sesle okudukları mangalda kül bırakmayan kelimeleriyle seçmen avlıyorlar. Ve başkanlarının dava arkadaşları, seçim yaklaştığında vatandaşın peşinde pervane gibi dönen bu şık takım elbiseliler acaba aday olabilmek için kaç Milyon dolar ödediler.
Ne acı ki...
Geleceği gri boğuk bi ufukla bezenmiş insanımızın bu fırfıraların arasından bir tercih yapması bekleniyor. Dün dündür, bugün bugündür. Benden sonrası ise tufan... Bu kutsallarla iş yapanların siyasetçi olduğu bu memleketin geleceğinden ümitvar olmak mümkün değil.
Ben aday olacağım... Ben olmalıyım... Ben yapmalıyım... Ben izin vermeliyim...
Sen kimsin ve neden sen... Buralara seninle gelmedik mi zaten.
Değişmez hiçbir şey
Tabular yıkılmadıkça, ezberler bozulmadıkça ve köşe başlarında yer tutan dinozorlara asteroitler çarpmadıkça değişmez hiçbir şey. Millet gösterileni değil gerçeği görmedikçe değişmez.
Şair ve yazar Ömer Lütfi Mete'nin çok güzel bir sözü var; "Ülkeyi partiler, programlar, reçeteler düzeltmez. Ahlâkımız düzelmedikçe, ahlâk siyasete egemen olmadıkça memleket de düzelmez!" Demek ki neymiş... Önce ahlak
Ev kiralarını fahiş fiyatlarla artıran ahlaksızların mal sahibi olduğu, Kaçak ve sigortasız işçi çalıştıranların işveren olduğu ve rüşvetçi eyyamcıların üst kademelerde yönetici olduğu bir memlekette hiçbir şey değişmez. Peki bu ahlaksızları nasıl hizaya getirebiliriz?
Hukukla! bu ülkede yeter ki adalet tam anlamıyla işlesin bu ahlaksızların en çok güç aldığı nokta denetimsizlik, başıboşluk ve kayırmacılık bu ahlaksızların güç aldığı delikleri yamadığınızda bu işi bitirirsiniz! İşte o zaman bir şeyler değişir.