2013 Yılının Mayıs ayında çözüm süreci kapsamında 'Akil İnsanlar heyeti' Erzurum'a gitmişti. Öncesinde bölgedeki 12 ili ziyaret etmişler en son olarak Erzurum'a gitmişlerdi.Bölgedeki diğer şehirlerdeki toplantılarda Türk Bayrağı yoktu. O gün Erzurum'da toplantı Türk Bayrağı altında yapıldı. Buna rağmen yine de gerginlik ve protestolar oldu, hatta bir gazi heyete göğsünden çıkardığı Türk bayrağını öptürdü.
Heyet başkanı Can Paker çözüm sürecini anlattı, Erzurum bu anlamda riskli bulunmuş olmalı ki yukarıda da belirttiğim gibi Türk bayrağı toplantının önemli bir ayrıntısı olarak dikkat çekti. Hatta bu istisnai davranış haberlere yansıdı.
O gün yaşanan gerginliklerle dün yine Erzurum'da yaşanan olaylar arasında ise çok büyük bir fark vardı. Erzurum halkı protestosunu gerçekleştirirken, Vali, emniyet müdür belediye başkanı görevlerini yaptılar. Kolluk güçleri protestoların saldırıya dönüşmesini engelledi.
Bu olayı özellikle hatırlatmak istedim. Çünkü dün akşam olaylardan sonra Erzurum Belediye Başkanı "Erzurum milliyetçi bir şehir" diyerek olayların sorumluluğunu bu sebeple orada miting yapan Ekrem İmamoğlu'na yüklemeye çalıştı.
Aynı şekilde AKP İstanbul Milletvekili adayı ve halen İçişleri Bakanı olan Süleyman Soylu da asıl provokasyonu yapanın Ekrem İmamoğlu olduğunu söyledi. Ama 2013 de hatırladığımız olayda en önemli ayrıntı olarak görülen Türk bayrağı bu sefer kışkırtıcılık ile suçlananlar tarafından düzenlenen miting alanında binlerce insanın elindeydi.
Erzurum'da ellerindeki taşları miting alanına fırlatan çoğunluğu çocuk yaştaki milliyetçiler! Türk bayraklarının olduğu yere taş atıyorlardı yani. 2013 de görevlerini yaparak protestoların saldırıya dönüşmesini engelleyen bürokratlar da Türk bayraklarının bulunduğu alanın taşlanmasının mesuliyetini mitingi düzenleyenlere atmayı tercih ediyorlardı bu sefer.
Diyelim ki İçişleri Bakanı Sayın Soylu haklı, olayların yaşanmasının sebebi Ekrem İmamoğlu ve mitingi düzenleyen Millet ittifakı tarafı. O zaman da mesuliyet İçişleri Bakanında ve kolluk bürokrasisinde değil mi? Eğer olay bürokrasinin ve Sayın Bakanın söylediği gibi olmuşsa da engellemek görevi bürokrasi de değil mi.
Olaydan sonra Erzurum Valisi'nin gerekli olursa gözaltılar yapılır demesi mesela size de ilginç gelmedi mi, insanların üzerine taş atılması, gözaltı için yeterli bir suç değil mi.
Erzurum'da bu eylemi yapıp başlarına bir şey gelmediğini görenlerin cesaretlendirilmesi anlamına gelmez mi bu durum. Yani herhangi bir muhalife taş atma hakkı diye bir hak mı var memlekette de bizim haberimiz yok.
Provokasyonların kaynağı olarak mağdur olan tarafın işaretlenmesine rağmen sosyal medya da iktidara yakın bir çok hesabın önce olayı kutlama yarışına girmesi. İçişleri Bakanının açıklamasının ardından da o paylaşımlarını silip Ekrem İmamoğlu'nu provokatör olarak suçlamaları tesadüf mü.
Sonuçta bu olayın kendisinden daha vahim olan bölümü, olayın oluşu esnasında saldırganlara müdahale edilmemiş olması ve burada doğan suça bahaneler üretilmesidir. Erzurum 2013 yılından daha milliyetçi değildir. Dün oraya gidenler ve provokatörlükle suçlananlar, çözüm süreci için oraya gidenler kadar milliyetçileri rahatsız edecek şeyler söylemiş olamaz.
Böyle bir suçun yok sayılması, zaten iktidar dili nedeniyle durumdan vazife çıkarmaya teşne kalabalıkları cesaretlendirmez İnşallah demekten başka ve kesinlikle çaremiz de yok ne yazık ki.
Heyet başkanı Can Paker çözüm sürecini anlattı, Erzurum bu anlamda riskli bulunmuş olmalı ki yukarıda da belirttiğim gibi Türk bayrağı toplantının önemli bir ayrıntısı olarak dikkat çekti. Hatta bu istisnai davranış haberlere yansıdı.
O gün yaşanan gerginliklerle dün yine Erzurum'da yaşanan olaylar arasında ise çok büyük bir fark vardı. Erzurum halkı protestosunu gerçekleştirirken, Vali, emniyet müdür belediye başkanı görevlerini yaptılar. Kolluk güçleri protestoların saldırıya dönüşmesini engelledi.
Bu olayı özellikle hatırlatmak istedim. Çünkü dün akşam olaylardan sonra Erzurum Belediye Başkanı "Erzurum milliyetçi bir şehir" diyerek olayların sorumluluğunu bu sebeple orada miting yapan Ekrem İmamoğlu'na yüklemeye çalıştı.
Aynı şekilde AKP İstanbul Milletvekili adayı ve halen İçişleri Bakanı olan Süleyman Soylu da asıl provokasyonu yapanın Ekrem İmamoğlu olduğunu söyledi. Ama 2013 de hatırladığımız olayda en önemli ayrıntı olarak görülen Türk bayrağı bu sefer kışkırtıcılık ile suçlananlar tarafından düzenlenen miting alanında binlerce insanın elindeydi.
Erzurum'da ellerindeki taşları miting alanına fırlatan çoğunluğu çocuk yaştaki milliyetçiler! Türk bayraklarının olduğu yere taş atıyorlardı yani. 2013 de görevlerini yaparak protestoların saldırıya dönüşmesini engelleyen bürokratlar da Türk bayraklarının bulunduğu alanın taşlanmasının mesuliyetini mitingi düzenleyenlere atmayı tercih ediyorlardı bu sefer.
Diyelim ki İçişleri Bakanı Sayın Soylu haklı, olayların yaşanmasının sebebi Ekrem İmamoğlu ve mitingi düzenleyen Millet ittifakı tarafı. O zaman da mesuliyet İçişleri Bakanında ve kolluk bürokrasisinde değil mi? Eğer olay bürokrasinin ve Sayın Bakanın söylediği gibi olmuşsa da engellemek görevi bürokrasi de değil mi.
Olaydan sonra Erzurum Valisi'nin gerekli olursa gözaltılar yapılır demesi mesela size de ilginç gelmedi mi, insanların üzerine taş atılması, gözaltı için yeterli bir suç değil mi.
Erzurum'da bu eylemi yapıp başlarına bir şey gelmediğini görenlerin cesaretlendirilmesi anlamına gelmez mi bu durum. Yani herhangi bir muhalife taş atma hakkı diye bir hak mı var memlekette de bizim haberimiz yok.
Provokasyonların kaynağı olarak mağdur olan tarafın işaretlenmesine rağmen sosyal medya da iktidara yakın bir çok hesabın önce olayı kutlama yarışına girmesi. İçişleri Bakanının açıklamasının ardından da o paylaşımlarını silip Ekrem İmamoğlu'nu provokatör olarak suçlamaları tesadüf mü.
Sonuçta bu olayın kendisinden daha vahim olan bölümü, olayın oluşu esnasında saldırganlara müdahale edilmemiş olması ve burada doğan suça bahaneler üretilmesidir. Erzurum 2013 yılından daha milliyetçi değildir. Dün oraya gidenler ve provokatörlükle suçlananlar, çözüm süreci için oraya gidenler kadar milliyetçileri rahatsız edecek şeyler söylemiş olamaz.
Böyle bir suçun yok sayılması, zaten iktidar dili nedeniyle durumdan vazife çıkarmaya teşne kalabalıkları cesaretlendirmez İnşallah demekten başka ve kesinlikle çaremiz de yok ne yazık ki.