Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi İstanbul Resim ve Heykel Müzesi Açılış Töreni'ne katıldı. Burada konuşma yapan Erdoğan, müzisyen Onur Şener cinayetine değindi. Üzüntü verici adli vakalar üzerinden kamu kurum ve görevlilerinin hedef gösterilmesini yanlış bulduklarını söyleyen Erdoğan,*Hunharca katledilen müzisyen bir kardeşimizin acısını istismar etmek, bunu siyasetin malzemesi haline getirmek, böyle elim bir hadise üstünden farklı hesaplar görmek ne ahlakidir, ne insanidir, ne de vicdanidir" dedi. Erdoğan, "Bu her şeyden önce babasını kaybeden kız çocuğumuza, genç yaşta evladını toprağa veren ailesine, hayat arkadaşına veda eden sevgili eşine yapılmış bir zulümdür" diye konuştu. Cumhurbaşkanı şöyle devam etti: "Milletçe hepimizin yüreğini dağlayan hadiseler karşısında elbette tepkimizi göstereceğiz, faillerin hak ettikleri cezayı alması için meselenin takipçisi olacağız. Ama bunu yaparken maktulün sevdiklerini yaralayan, acılarını daha da derinleştiren fevriliklerden de uzak duracağız. Bu konuda sanatçısından, gazetecisine, siyasetçisinden sokaktaki vatandaşına kadar hepimize önemli sorumluluklar düşüyor."
ONUR ŞENER CİNAYETİ
Ankara'daki bir eğlence mekanında sahne alan Onur Şener ile mekana gelen bir grup arasında ''istek şarkı'' yüzünden tartışma çıkmıştı. Şener'in bu talebi reddetmesi üzerine gruptan 5 kişi müzisyenle tartışmaya başlamış ve olayda boğazından cam parçalarıyla ağır yaralanan Şener hastanede hayatını kaybetmişti. İkisi kamuda müfettiş biri TUSAŞ'ta mühendis olan 3 zanlı tutuklanmış, 2 kadın şüpheli ise serbest bırakılmıştı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, olayın ardından öldürülen müzisyen Onur Şener'in ailesini telefonla arayarak baş sağlığı dilemişti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın burada yaptığı konuşmadan öne çıkan diğer başlıklar şöyle:
"Tarihiyle, medeniyetiyle, kültürüyle, kadim değerleriyle milletin bağını koparmak isteyenlerin ne yazık ki eşsiz kültür varlıklarının kıymetini de* bilemediler.*Hatta kimi zaman sadece ihmalkarlıkla, sadece imkanların kısıtlı olmasıyla açıklanamayacak türde husumet dolu adımlar attılar. Devlet idaresinde makbul, makbul olmayan vatandaş ayrımına gidenler benzer bir tavrı sanat dallarımıza yönelik de sergilediler. Örneğin ecdadın bize bıraktığı miras, milletimizin bir zenginliği olarak değil, tasfiye edilmesi gereken bir yük olarak görüldü. Bu zihniyetin elinde Türkiye, modern sanat dallarında hak ettiği seviyelere gelemediği gibi geleneksel sanat dallarında da çok ciddi irtifa kaybetti.
Türkiye'nin kültür ve sanat hayatını çoraklaştıran bu jakoben anlayışı 2002'de göreve geldiklerinde tamamen rafa kaldırdık. Sanat dalları ve sanatçılarımız arasında ayrım yapmadan güzeli, kaliteyi ve başarıyı desteklemenin çabası içinde olduk. Geleneksel sanat dallarımızın üzerindeki ölü toprağını kaldırırken modern sanat dallarını da asla geri plana itmedik. Ülkemizin kültür ve sanat hayatına zenginlik katacak, bu alanda çeşitliliği artıracak her türlü esere, her türlü projeye, nitelikli her türlü çalışmaya samimiyetle sahip çıktık. Son 20 yılda toplam 164 müzenin onarım, restorasyon ve teşhir-tanzim çalışmalarını yaparak tamamen yeniledik. Ülkemiz genelinde 56 müzeyi ilk kez ziyarete açarken 18 müzemizi de yeni inşa edilen binalarında milletimizle buluşturduk.
Mesela koleksiyonuyla dünyanın sayılı örnekleri arasında yer alan Anadolu Medeniyetleri Müzesi'ni restore ettik. Ülkemizin en önemli kültür yatırımlarından olan Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası binasını 2 yıl önce, yeniden inşa edilen İstanbul Atatürk Kültür Merkezi'ni ise geçen yıl 29 Ekim'de hizmete açtık. Göreve geldiğimizde desteklenen özel tiyatro sayısı sadece 59 iken bugün bu rakam 428'i buldu. Devlet opera ve balesi temsil sayısı 584'ten 707'ye çıktı. Yine bu dönemde, 33'ü fotoğraf sergisi olmak üzere yurt içinde 184, yurt dışında 79 adet kültür varlığı sergisi düzenledik. "ÇARPIK BAKIŞ AÇILARINI REDDEDİYORUZ" Türkiye sınırları içinde tüm bu başarılı adımları atarken yurt dışındaki kültürel varlıklarını da asla ihmal etmedik. İlgili kurumlar vasıtasıyla nerede bir ata yadigarı eser varsa bulduk ve ihya ettik. Türkiye'den yurt dışına kaçırılan eserlerin tekrar vatanına dönmesi için mücadele verdik. yaptığımız hukuki ve diplomatik çalışmalar neticesinde şimdiye kadar 9 bin 34 eseri yeniden ait olduğu topraklara kavuşturduk.
Kalabalık etkinliklere salgın şartlarının müsaade etmediği o zor günlerde, sanatçıları kendi kaderlerine terk etmedik. Sinemadan müziğe, tiyatrodan yayıncılara kadar hemen her sektöre sağladığımız destekle*sanat camiasının yanında olduk.*
"DÜNYAYI KUŞATMAYA ÇALIŞIYORUZ"
Siyasette, diplomaside, eğitimde olduğu kadar sanatta da bir ayağımızı bu topraklara basıyor, diğeriyle de tüm dünyayı kuşatmaya çalışıyoruz. Hiçbir komplekse kapılmadan insanlığın ortak birikiminden azami derecede istifadenin gayretindeyiz. Sanatı tekelleştiren, sanatçıları toplumun karşısında konumlandıran çarpık bakış açılarını reddediyoruz. Sanatçıyı bağrından çıktığı milletin bir ferdi, sorumlu bir üyesi görmek yerine, adeta onu mürebbiyesi gibi gösterme peşinde koşanlar, altını çizerek söylüyorum, kesinlikle iyi niyetli değillerdir. Bu tür ötekileştirici hatta düşmanlaştırıcı yaklaşımların kimseye faydası dokunmadığı gibi kaybedeni ise sanatçılarla birlikte topyekun milletimiz olmaktadır."