Sizce Cumhur ittifakı ne yapmaya çalışıyor, yani son dönemdeki tavır ve davranışları akılcı ve mantıklı mı?
Mesela Maraş Belediye Başkanının 3-5 dakika sonra gerçeğin ortaya çıkacağını bile bile Mansur Yavaş ve Ankara Belediyesi'nin Maraş'ta ne yaptıklarını bilmediğini, hatta bir şeyler yapmak kendilerinden malzeme istediklerini söylemesi. Üzerine kendisine tane tane anlatılan Kızılay ile ilgili konuya 3 kere bilgim yok diye cevap vermesi.
Ya da depremden 3 gün sonra, çoktan afet bölgesine ulaşmış olması gereken çadırları ve gıda ürünlerini AHBAP ve başka şirketlere sattığı netleşen Kızılay Başkanı Kerem Kınık'ın tavırları. Önce yaptığını mantıklı, akılcı ve yasal olarak tanımlayıp sonra 'Ben de medyaya yansıyınca arkadaşları eleştirdim' diye konuşan Kınık'ın Cumhur ittifakı yanlıları tarafından bile eleştirilip istifa edip etmeyeceği sorulunca eleştiri sahiplerini goygoycu olarak nitelendirmesi.
Hele de şu futbol maçlarında taraftarların 'Hükümet istifa' tezahüratlarına verilen tepkiler. MHP Lideri Bahçeli'nin 'Maçlar seyircisiz oynansın' çıkışını takiben Beşiktaş kulübünden istifa edişi. İçişleri Bakanı Soylu'nun spor kulüplerine 'Mesaimizi böldürmeyin' şeklindeki enteresan ifadeleri. Son olarak da Fenerbahçe Spor kulübünün Kayserispor ile deplasmanda yapacağı maça Fenerbahçeli seyircilerin alınmaması kararı.
Düşünsenize taraftarların cezalandırılması ya da olayın bir güvenlik meselesi haline gelmesinin yegâne sebebi 'Hükümet istifa' tezahüratı. Bu da inatla düzeltmeye çalıştığımız Devlet ile Hükümetin aynı şey olarak algılanması üzerinden yapılmaya devam ediliyor mecburen.
Bunlar hemen aklıma gelen örnekler ama daha çok var. Özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Bahçeli'nin genel üslupları, bir kısım STK'nü hedef almaları ve daha neler, neler.
Sonra da bu dilin sahipleri gidip, Adıyaman'da kendilerine yönelik eleştirileri zımnen kabul ederek helallik istiyorlar. Bu durum bir kafa karışıklığı olamaz. Özellikle tercih edilen bir hal olmalı. Ama helallik istemeden önce sanki biraz daha şefkatli olmak gerekiyordu galiba.
Oysa artık üçüncü dünya ülkelerinde bile karşınızdaki insanları susturmak mümkün değil. İletişimin bu kadar açık olduğu bir dönemde insanları susturarak kazanmak imkansızdır ve bence aslında bunu Cumhur ittifakı bileşenleri de muhakkak biliyorlardır.
Hele de çok sık olmamakla birlikte Millet ittifakı tarafından tam tersi hamleler gelirken. Mesela İYİ Parti İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu'nun Konya Belediye Başkanı İbrahim Altay'ı deprem bölgesindeki çalışmalarından dolayı arayıp teşekkür etmesi gibi.
Peki o zaman Cumhur ittifakı gerçekten ne yapmak istiyor, ya da neden böyle davranıyor. Açıkçası mantıklı, akılcı bir cevabım benim de yok o sebeple hemen sevinmeyin. Aklıma gelen en yakın sebep idoloji ve kimlik siyaseti ile bugüne kadar kazanmış olmalarının ve ellerinde de başka bir argümanın kalmamasının etkisi.
Ancak bu kadar bıçak sırtı bir seçim öncesi kimlik siyaseti ile alınabilecek ciddi bir mesafe görülmemekte.
Mesela Maraş Belediye Başkanının 3-5 dakika sonra gerçeğin ortaya çıkacağını bile bile Mansur Yavaş ve Ankara Belediyesi'nin Maraş'ta ne yaptıklarını bilmediğini, hatta bir şeyler yapmak kendilerinden malzeme istediklerini söylemesi. Üzerine kendisine tane tane anlatılan Kızılay ile ilgili konuya 3 kere bilgim yok diye cevap vermesi.
Ya da depremden 3 gün sonra, çoktan afet bölgesine ulaşmış olması gereken çadırları ve gıda ürünlerini AHBAP ve başka şirketlere sattığı netleşen Kızılay Başkanı Kerem Kınık'ın tavırları. Önce yaptığını mantıklı, akılcı ve yasal olarak tanımlayıp sonra 'Ben de medyaya yansıyınca arkadaşları eleştirdim' diye konuşan Kınık'ın Cumhur ittifakı yanlıları tarafından bile eleştirilip istifa edip etmeyeceği sorulunca eleştiri sahiplerini goygoycu olarak nitelendirmesi.
Hele de şu futbol maçlarında taraftarların 'Hükümet istifa' tezahüratlarına verilen tepkiler. MHP Lideri Bahçeli'nin 'Maçlar seyircisiz oynansın' çıkışını takiben Beşiktaş kulübünden istifa edişi. İçişleri Bakanı Soylu'nun spor kulüplerine 'Mesaimizi böldürmeyin' şeklindeki enteresan ifadeleri. Son olarak da Fenerbahçe Spor kulübünün Kayserispor ile deplasmanda yapacağı maça Fenerbahçeli seyircilerin alınmaması kararı.
Düşünsenize taraftarların cezalandırılması ya da olayın bir güvenlik meselesi haline gelmesinin yegâne sebebi 'Hükümet istifa' tezahüratı. Bu da inatla düzeltmeye çalıştığımız Devlet ile Hükümetin aynı şey olarak algılanması üzerinden yapılmaya devam ediliyor mecburen.
Bunlar hemen aklıma gelen örnekler ama daha çok var. Özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Bahçeli'nin genel üslupları, bir kısım STK'nü hedef almaları ve daha neler, neler.
Sonra da bu dilin sahipleri gidip, Adıyaman'da kendilerine yönelik eleştirileri zımnen kabul ederek helallik istiyorlar. Bu durum bir kafa karışıklığı olamaz. Özellikle tercih edilen bir hal olmalı. Ama helallik istemeden önce sanki biraz daha şefkatli olmak gerekiyordu galiba.
Oysa artık üçüncü dünya ülkelerinde bile karşınızdaki insanları susturmak mümkün değil. İletişimin bu kadar açık olduğu bir dönemde insanları susturarak kazanmak imkansızdır ve bence aslında bunu Cumhur ittifakı bileşenleri de muhakkak biliyorlardır.
Hele de çok sık olmamakla birlikte Millet ittifakı tarafından tam tersi hamleler gelirken. Mesela İYİ Parti İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu'nun Konya Belediye Başkanı İbrahim Altay'ı deprem bölgesindeki çalışmalarından dolayı arayıp teşekkür etmesi gibi.
Peki o zaman Cumhur ittifakı gerçekten ne yapmak istiyor, ya da neden böyle davranıyor. Açıkçası mantıklı, akılcı bir cevabım benim de yok o sebeple hemen sevinmeyin. Aklıma gelen en yakın sebep idoloji ve kimlik siyaseti ile bugüne kadar kazanmış olmalarının ve ellerinde de başka bir argümanın kalmamasının etkisi.
Ancak bu kadar bıçak sırtı bir seçim öncesi kimlik siyaseti ile alınabilecek ciddi bir mesafe görülmemekte.