Erdoğan, depremden iki gün sonra (8 Şubat) Hatay'dan açıklamalar yaptı.
"Şu an itibariyle Hatay'ımızda asker, jandarma, polis toplamda 21 bin 200 personel görev ifa ediyor. Bununla ilgili olarak bazı haysiyetsiz, namussuz kişiler kampanya yaparak 'Hatay'da asker, jandarma, polis göremedik.' gibi yalan yanlış iftiralar atıyorlar. Bizim askerimiz, jandarmamız, şereflidir; bu şerefsizlerin ağzına biz onları meze yaptırmayız."
"Bizim askerimiz, jandarmamız, şereflidir..." ifadelerini ben anlayamadım. "Askere, jandarmaya "şerefsiz" diyen mi oldu?" diye geriye doğru haberlere baktım, öyle bir bilgiye ulaşamadım.
Deprem bölgesinde görünsün veya görünmesin... askerin şerefiyle alakalı bir konu yok. Askere "Git!" dersin gider, "Gitme!" dersin gitmez. Veya git demezsin, yine gitmez. "Git!" denildiği halde gitmeyen asker de duymadık...
Yani "Sahada asker yok!" meselesinde özne, asker değil. Bunun muhatabı asker değil ki. Erdoğan niye öyle bir açıklama yaptı, bilmiyorum.
Erdoğan, bu iddiada bulunanların "haysiyetsiz", "namussuz" olduklarını da söyledi. Devletin tüm imkanlarına sahip. Her halde elinde kesin bilgi var. Yoksa niye böyle bir şey desin?
Belli ki başka bilgilere de sahip ama aynı konuşmada "Üzerimde bulunan makamın sorumluluğu olmamış olsa bugün böyle konuşmam, çok daha farklı konuşurum" dedi.
Benim üzerimde herhangi bir makamın sorumluluğu yok. Yani ben "çok daha farklı" konuşabilirim. Buna engel bir durumum yok. Ama "çok daha farklı" konuşmanın içeriği nedir, bilmiyorum.
Gerçi ömrüm boyunca kimseye "haysiyetsiz" veya "namussuz" da demedim. Muhtemelen içeriğini bilsem de "çok daha farklı" konuşamam. Bana göre değil.
Seçimlere birkaç ay kaldı. Erdoğan, üzerinde bulunan makamın sorumluluğunu Kılıçdaroğlu'na veya bir başkasına devrederse, "çok daha farklı" konuşabilir. Biz de çok daha farklı konuşmanın içeriğini öğrenmiş oluruz.
***
Erdoğan, AFAD merkezindeki kabine toplantısının ardından (14 Şubat) da açıklamalarda bulundu. Yine, "şu anda temsil ettiği makamın gereği" çok farklı konuşamadı. Ama bu sefer deftere not etti.
"Bozguncuların fitneleri, yalanları, hezeyanları; siyasi çıkar için sağa sola saldıranlar, yürekleri kavrulan insanların duygularını istismar edenler, ırkçılar, iftira ve dezenformasyona kadar her türlü çirkefliği sergileyenler, İnsanlar can derdindeyken SPK önüne gidip siyaset yapanlar, öğrencileri kışkırtanlar, insanları devletlerine karşı tahrik ederek faaliyetleri sabote etmeye kalkanlar..." bunlar hep
Biz bunları nerden mi biliyoruz? Bir habercilik başarısı falan yok ortada. Defterin içeriğini bizimle Erdoğan paylaştı.
Bu yöntemi sevdim. Herhangi bir sebepten dolayı çok daha farklı konuşamıyorsanız; deftere not edin, oradan okuyun. Böylece hem konuşmamış olursunuz hem de demek istediğinizi demiş olursunuz.
***
Bu kez Erdoğan, Devlet Bahçeli ile birlikte gittiği Osmaniye'den (21 Şubat) konuştu. "Ama terbiyesiz terbiyesizliğini bırakmaz. Çıkmış biri Kızılay nerede diyor, be ahlaksız be namussuz be adi..."
Bu dedikleri "üzerinde bulunan makamın sorumluluğuna" uygun mudur? Yoksa yine defterine aldığı notlardan mı okudu? O konuda bir şey söylenmedi.
***
Haddim olmayarak bir düzeltme:
"Senin hayatın yalan, hep yalanlarla hareket ettin. Burada da yalancının mumu yatsıya kadar yanar, bunu bilesin. Senin mumun çoktan yandı ve yanmaya da devam ediyor."
Erdoğan bu sözleri, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) merkez binasında gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı'nın ardından yaptığı basın açıklamasında
"Yalancının mumu yatsıya kadar yanar" genellikle ortaokullarda Türkçe derslerinde kompozisyon ödevi olarak sıkça kullanılan bir atasözümüzdür.
"Yalan söylendiği zaman gerçeklerin anlaşılması uzun sürmez ve yalan kısa bir zaman sonra ortaya çıkar. O yüzden yalan söylememeliyiz." diye açıklanır.
Bu güzel atasözümüzde; esas olan, yalancının mumunun sönmesidir.
"Senin mumun çoktan yandı ve yanmaya da devam ediyor" ifadesi yalancı denilen kişiyi temize çıkartır. Yalan söylemediğini anlatır.
Eğer konuşmanın esası kişiyi temize çıkartmak değilse, "Senin mumun çoktan söndü" denilmelidir. Veya "Şimdi yanıyor ama sönecek." denebilir.
Şimdi aklıma geldi: "Yalancının mumu yatsıya kadar yanar. Seninki ikindiye kadar bile dayanmaz" dense, yalancının yalancılığı daha belirgin olur.
Erdoğan, "Senin mumun çoktan yandı ve yanmaya da devam ediyor." deyince Kılıçdaroğlu'nun yalancılığı üzerine ilmek ilmek örülen algı çökmüş oluyor. Senelerce harcanan o kadar emeğe yazık değil mi?
Bu sözleri kim yazıp Erdoğan'ın önüne koyuyor, merak ediyorum doğrusu.
"Şu an itibariyle Hatay'ımızda asker, jandarma, polis toplamda 21 bin 200 personel görev ifa ediyor. Bununla ilgili olarak bazı haysiyetsiz, namussuz kişiler kampanya yaparak 'Hatay'da asker, jandarma, polis göremedik.' gibi yalan yanlış iftiralar atıyorlar. Bizim askerimiz, jandarmamız, şereflidir; bu şerefsizlerin ağzına biz onları meze yaptırmayız."
Misafirler için gizlenen link, görmek için
Giriş yap veya üye ol.
. "Bizim askerimiz, jandarmamız, şereflidir..." ifadelerini ben anlayamadım. "Askere, jandarmaya "şerefsiz" diyen mi oldu?" diye geriye doğru haberlere baktım, öyle bir bilgiye ulaşamadım.
Deprem bölgesinde görünsün veya görünmesin... askerin şerefiyle alakalı bir konu yok. Askere "Git!" dersin gider, "Gitme!" dersin gitmez. Veya git demezsin, yine gitmez. "Git!" denildiği halde gitmeyen asker de duymadık...
Yani "Sahada asker yok!" meselesinde özne, asker değil. Bunun muhatabı asker değil ki. Erdoğan niye öyle bir açıklama yaptı, bilmiyorum.
Erdoğan, bu iddiada bulunanların "haysiyetsiz", "namussuz" olduklarını da söyledi. Devletin tüm imkanlarına sahip. Her halde elinde kesin bilgi var. Yoksa niye böyle bir şey desin?
Belli ki başka bilgilere de sahip ama aynı konuşmada "Üzerimde bulunan makamın sorumluluğu olmamış olsa bugün böyle konuşmam, çok daha farklı konuşurum" dedi.
Benim üzerimde herhangi bir makamın sorumluluğu yok. Yani ben "çok daha farklı" konuşabilirim. Buna engel bir durumum yok. Ama "çok daha farklı" konuşmanın içeriği nedir, bilmiyorum.
Gerçi ömrüm boyunca kimseye "haysiyetsiz" veya "namussuz" da demedim. Muhtemelen içeriğini bilsem de "çok daha farklı" konuşamam. Bana göre değil.
Seçimlere birkaç ay kaldı. Erdoğan, üzerinde bulunan makamın sorumluluğunu Kılıçdaroğlu'na veya bir başkasına devrederse, "çok daha farklı" konuşabilir. Biz de çok daha farklı konuşmanın içeriğini öğrenmiş oluruz.
***
Erdoğan, AFAD merkezindeki kabine toplantısının ardından (14 Şubat) da açıklamalarda bulundu. Yine, "şu anda temsil ettiği makamın gereği" çok farklı konuşamadı. Ama bu sefer deftere not etti.
"Bozguncuların fitneleri, yalanları, hezeyanları; siyasi çıkar için sağa sola saldıranlar, yürekleri kavrulan insanların duygularını istismar edenler, ırkçılar, iftira ve dezenformasyona kadar her türlü çirkefliği sergileyenler, İnsanlar can derdindeyken SPK önüne gidip siyaset yapanlar, öğrencileri kışkırtanlar, insanları devletlerine karşı tahrik ederek faaliyetleri sabote etmeye kalkanlar..." bunlar hep
Misafirler için gizlenen link, görmek için
Giriş yap veya üye ol.
not edilenlerdi.Biz bunları nerden mi biliyoruz? Bir habercilik başarısı falan yok ortada. Defterin içeriğini bizimle Erdoğan paylaştı.
Bu yöntemi sevdim. Herhangi bir sebepten dolayı çok daha farklı konuşamıyorsanız; deftere not edin, oradan okuyun. Böylece hem konuşmamış olursunuz hem de demek istediğinizi demiş olursunuz.
***
Bu kez Erdoğan, Devlet Bahçeli ile birlikte gittiği Osmaniye'den (21 Şubat) konuştu. "Ama terbiyesiz terbiyesizliğini bırakmaz. Çıkmış biri Kızılay nerede diyor, be ahlaksız be namussuz be adi..."
Misafirler için gizlenen link, görmek için
Giriş yap veya üye ol.
.Bu dedikleri "üzerinde bulunan makamın sorumluluğuna" uygun mudur? Yoksa yine defterine aldığı notlardan mı okudu? O konuda bir şey söylenmedi.
***
Haddim olmayarak bir düzeltme:
"Senin hayatın yalan, hep yalanlarla hareket ettin. Burada da yalancının mumu yatsıya kadar yanar, bunu bilesin. Senin mumun çoktan yandı ve yanmaya da devam ediyor."
Erdoğan bu sözleri, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) merkez binasında gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı'nın ardından yaptığı basın açıklamasında
Misafirler için gizlenen link, görmek için
Giriş yap veya üye ol.
."Yalancının mumu yatsıya kadar yanar" genellikle ortaokullarda Türkçe derslerinde kompozisyon ödevi olarak sıkça kullanılan bir atasözümüzdür.
"Yalan söylendiği zaman gerçeklerin anlaşılması uzun sürmez ve yalan kısa bir zaman sonra ortaya çıkar. O yüzden yalan söylememeliyiz." diye açıklanır.
Bu güzel atasözümüzde; esas olan, yalancının mumunun sönmesidir.
"Senin mumun çoktan yandı ve yanmaya da devam ediyor" ifadesi yalancı denilen kişiyi temize çıkartır. Yalan söylemediğini anlatır.
Eğer konuşmanın esası kişiyi temize çıkartmak değilse, "Senin mumun çoktan söndü" denilmelidir. Veya "Şimdi yanıyor ama sönecek." denebilir.
Şimdi aklıma geldi: "Yalancının mumu yatsıya kadar yanar. Seninki ikindiye kadar bile dayanmaz" dense, yalancının yalancılığı daha belirgin olur.
Erdoğan, "Senin mumun çoktan yandı ve yanmaya da devam ediyor." deyince Kılıçdaroğlu'nun yalancılığı üzerine ilmek ilmek örülen algı çökmüş oluyor. Senelerce harcanan o kadar emeğe yazık değil mi?
Bu sözleri kim yazıp Erdoğan'ın önüne koyuyor, merak ediyorum doğrusu.