Akşam yazarı Alen Markaryan'ın köşe yazısı
Vakti zamanında futbolcuları maçtan önce tek tek tribüne çağırır yumruk şov yaptırırdık...
En başta da "Büyük Kaptan" diye seslenirdik.
Olmazsa olmaz ritüellerdendi...
Sonra da "Büyük Kaptan takımı buraya getir" tamamlamasıyla maça hazırlardık topçuları...
Sahi "Kaptan" neydi?
Kime denirdi?
Son senelerde aklınıza kazınan takım kaptanı var mı mesela?
İşte hazır Dünya Kupası arası varken gelin bu içi boşatılmaya çalışılan mevzuyu tartışalım... Ben takım kaptanlığının işlevsiz, sembolik ve süs bandına devşirilen, maksat spor olsun mantığında bir prosedüre dönüştürüldüğüne inanıyorum...
Takım kaptanı olmak ne demek?
Takım kaptanı kime denir?
Takım kaptanlığını kime yakıştırırsınız?
Takım kaptanı kaç tanedir?
Bir mi, iki mi? Kaç?
Şimdi tribünden 'Büyük kaptan takımı buraya getir' diye bağırmaya kalksak takımı kim getirecek mesela?
Bizim çocukluk yıllarında ne kaptanlar vardı diye söze başlasam
Of poflar başlayacak genç nesilden...
Harbiden ama!!!
Özlem ayrı, kıyaslamak ayrı,
Bir de 'O değerlerin yerine ne koydun?' kısmı var ki asıl mesele de o gibi duruyor... Büyük kaptan muhabbeti gitti, kaptanlar serisi geldi.
Dizi film gibi!!!
Bir de işin yönetim tarafından açıklama kısmı var bazen
Takım kaptanlığından azledilmiştir...
İyi de takım kaptanlığının işlevini sorumluluk alanını muhataplık mertebesini açıklayın da aydınlanalım hele...
Sahada bir mevzu oluyor, olay mahalline haliyle koşuyor kaptan
Ve ilk sarı kartı yiyen, günün şanslı elemanı oluyor.
Çekilişsiz, kurasız!
Fazla ısrar edersen ikinci sarıdan taltif edilirsin diyor hakem hazretleri...
Hale bak! Kaptan yahu bu. Tabii ki koşacak, takımını savunacak...
Takım kaptanlığının içini boşaltan ve saygı duyulmayan bir sembol haline getirirsen,
O makama yöneticiler, takım oyuncuları, taraftar saygı duymaz. Hele hakem hiç duymaz... Biz inerdik idmana, önce hesabı kaptandan sorardık.
"Takım niye oynamıyor" derdik.
Sonra yöneticiler, kaptanı sorgu odasına alırdı. Saha içi saha dışı her şeyden sorumluydu ve ilgiliydi kaptan.
İşte bütün bunlara göğüs gerersen büyük kaptan oluyorsun...
Şimdi,
1- Yazı tura bandı santrada,
2- Tribünde bir taşkınlık olursa yapmayın / etmeyin /atmayın diye usulen olay yerine iteklenen bir durum dışında 3. bir şık bulamıyoruz mevzuya ilişkin!
Vel-hasılı kelam,
Takımı silkeleyecek, bir takım kaptanı bütün takımlar için şarttır...
Bunun transferi olmaz!
90 dakika oynaması da yetmez.
Bağları sıklaştıracak bir kıymetli, cevval, oynadığı takımın sevdalısı,
Ruh kıdemlisi... Derdi futbol olan bir kaptan muhakkak şarttır,
İçi doldurulmuş halde, kuvvetli.
Ve saygı duyulan.... Futbolu düşünüyorum diyenlerin kulağına gitmesi dileğiyle...
Alen MARKARYAN / Akşam
Vakti zamanında futbolcuları maçtan önce tek tek tribüne çağırır yumruk şov yaptırırdık...
En başta da "Büyük Kaptan" diye seslenirdik.
Olmazsa olmaz ritüellerdendi...
Sonra da "Büyük Kaptan takımı buraya getir" tamamlamasıyla maça hazırlardık topçuları...
Sahi "Kaptan" neydi?
Kime denirdi?
Son senelerde aklınıza kazınan takım kaptanı var mı mesela?
İşte hazır Dünya Kupası arası varken gelin bu içi boşatılmaya çalışılan mevzuyu tartışalım... Ben takım kaptanlığının işlevsiz, sembolik ve süs bandına devşirilen, maksat spor olsun mantığında bir prosedüre dönüştürüldüğüne inanıyorum...
Takım kaptanı olmak ne demek?
Takım kaptanı kime denir?
Takım kaptanlığını kime yakıştırırsınız?
Takım kaptanı kaç tanedir?
Bir mi, iki mi? Kaç?
Şimdi tribünden 'Büyük kaptan takımı buraya getir' diye bağırmaya kalksak takımı kim getirecek mesela?
Bizim çocukluk yıllarında ne kaptanlar vardı diye söze başlasam
Of poflar başlayacak genç nesilden...
Harbiden ama!!!
Özlem ayrı, kıyaslamak ayrı,
Bir de 'O değerlerin yerine ne koydun?' kısmı var ki asıl mesele de o gibi duruyor... Büyük kaptan muhabbeti gitti, kaptanlar serisi geldi.
Dizi film gibi!!!
Bir de işin yönetim tarafından açıklama kısmı var bazen
Takım kaptanlığından azledilmiştir...
İyi de takım kaptanlığının işlevini sorumluluk alanını muhataplık mertebesini açıklayın da aydınlanalım hele...
Sahada bir mevzu oluyor, olay mahalline haliyle koşuyor kaptan
Ve ilk sarı kartı yiyen, günün şanslı elemanı oluyor.
Çekilişsiz, kurasız!
Fazla ısrar edersen ikinci sarıdan taltif edilirsin diyor hakem hazretleri...
Hale bak! Kaptan yahu bu. Tabii ki koşacak, takımını savunacak...
Takım kaptanlığının içini boşaltan ve saygı duyulmayan bir sembol haline getirirsen,
O makama yöneticiler, takım oyuncuları, taraftar saygı duymaz. Hele hakem hiç duymaz... Biz inerdik idmana, önce hesabı kaptandan sorardık.
"Takım niye oynamıyor" derdik.
Sonra yöneticiler, kaptanı sorgu odasına alırdı. Saha içi saha dışı her şeyden sorumluydu ve ilgiliydi kaptan.
İşte bütün bunlara göğüs gerersen büyük kaptan oluyorsun...
Şimdi,
1- Yazı tura bandı santrada,
2- Tribünde bir taşkınlık olursa yapmayın / etmeyin /atmayın diye usulen olay yerine iteklenen bir durum dışında 3. bir şık bulamıyoruz mevzuya ilişkin!
Vel-hasılı kelam,
Takımı silkeleyecek, bir takım kaptanı bütün takımlar için şarttır...
Bunun transferi olmaz!
90 dakika oynaması da yetmez.
Bağları sıklaştıracak bir kıymetli, cevval, oynadığı takımın sevdalısı,
Ruh kıdemlisi... Derdi futbol olan bir kaptan muhakkak şarttır,
İçi doldurulmuş halde, kuvvetli.
Ve saygı duyulan.... Futbolu düşünüyorum diyenlerin kulağına gitmesi dileğiyle...
Alen MARKARYAN / Akşam