OqaN
Forum Üyesi
- Katılım
- 11 Eyl 2023
- Mesajlar
- 3,002
- Puanları
- 6
Göztepe’nin, Eyüpspor’u 1-0 yendiği maç geçen sezon Arda Turan’ın teknik direktör olarak görev aldığı ilk karşılaşmaydı. O maçı ve Arda Turan’ın teknik direktörlüğünü izlemek için önce Eyüpspor kampına gittim. Sonra da tribüne... 1-0 kaybetmesine rağmen Arda Turan’ın teknik direktör olarak son derece başarılı olduğunu ve olacağını yazdım. · Daha ilk maçı bu nasıl yazı... Bu ve bunun gibi çok eleştiri aldım. Ama bugün gelinen nokta beni haklı çıkardı. Arda ve Eyüpspor, bugün Süper Lig’e yükselecek en güçlü aday. Neden Arda ile başladım. Çünkü benzer bir deneyimi bugün Burak Yılmaz yaşıyor. Ve ben yine iddia ediyorum. Sergilediği tavır ve aldığı sorumlulukla Burak Yılmaz da geleceğin çok önemli bir teknik adamı olacak. MiLLi TAKIM’I DÜŞÜNÜRKEN BEŞiKTAŞ’TA KRiZ PATLADI Elbette hislerimle yazmıyorum. Bu satırların bir gerekçesi var. Şimdi size onları anlatayım. Ve gelin hep birlikte Burak Yılmaz gerçeklerini öğrenelim. Milli Takım Teknik Direktörlüğü için Kuntz’un görevine son verildiğinde yeni gelecek hocanın yardımcılığı için 2 isim hazırdı. Biri ismini vermeyeceğim genç bir hoca, diğeri de Burak Yılmaz’dı. Teklif Burak Yılmaz’a iletildi. Karar verme aşamasına gelindiğinde Beşiktaş’ta kriz başlamıştı bile. Ve Şenol Güneş, “Bundan sonra sorumlu Burak Yılmaz’dır” diyerek futbolculara veda ediyordu. Bu gelişmeden en son Burak Yılmaz’ın haberi oldu. Sessizce kabullendi. SORUMLULUK OMUZLARINA YÜKLENDi AMA YA YETKi? Burak Yılmaz, Beşiktaş’ta kalmaya karar verdi. Teknik adamlık deneyiminin ilk yılında çok büyük bir yükün altına girdi. Güneş’in istifasının ardından Başkan Ahmet Nur Çebi ve yönetim kongre kararı aldı. Bir takımda 2 otorite vardır. Biri formayı veren, diğeri de parayı veren. Beşiktaş’ta bu denklemin bir ayağı artık fiilen yoktu. Ve sorumluluk Burak Yılmaz’ın omuzlarına yüklenmişti. Sorumluluk altındaydı ama yetki konusunda aynı şeyleri söylemek mümkün müydü? ERİC BAiLLY FORMAYI YERE ATIP ‘2. YARIYA ÇIKMIYORUM’ DEDi Bu sorunun yanıtını almak için 3-2 kaybedilen Antalya maçının soyunma odasına gitmemiz gerekiyor. Eric Bailly, devre arasında Tayfur Bingöl’ün yakasına yapışıp, ona saldırdığında takımın tek motivasyonu alt üst olmuştu. Burak Yılmaz bu olayı dışarı yansıtmayacaktı. Ama Bailly’nin formayı çıkarıp yere atması ve “İkinci yarıya çıkmıyorum” çıkışı bardağı taşırdı. “İkinci yarıya çıkmıyorum” çıkışı hariç yaşananları basın toplantısında medya ile paylaştı Burak Yılmaz. Ve linç başladı: Soyunma odasında yaşananları nasıl anlatırsın? O AÇIKLAMALARI BiR ÇIKIŞTAN ÖTE ‘BURAK YILMAZ’IN YARDIM ÇIĞLIĞIYDI’ Peki ne yapmalıydı Burak Yılmaz? Bu oyuncuyu kadro dışı bırakma yetkisi bile yoktu. Yönetime danışmak onay almak zorundaydı. Sorumluluk boynunda ama yetki başkasındaydı. Bu çıkışı doğru okumakta zorlandı herkes. Bu bir çıkıştan öte “Burak Yılmaz’ın yardım çığlığıydı” Teknik heyet ile futbolcular arasında bağ Şenol Güneş döneminde kopmuştu. Bu bağı yeniden oluşturmak “Yarım yetkiyle” Burak Yılmaz’a kalmıştı. ‘TELEViZYON, TELEViZYON GEZiYORLAR’ DiYEREK PANDORA’NIN KUTUSUNU AÇTI “Burak Yılmaz niye başarılı bir teknik adam olacak” sorusunun yanıtı için birkaç haftaya geriye gidelim. Antalya maçından sonra çok önemli bir açıklama yaptı. “Televizyon televizyon geziyorlar” diyerek bir takım hocaların Beşiktaş’ta görev alma peşinde olduğunu söyledi. Bu sözlerden sonra medya Rıza Çalımbay’ı işaret etti. Çalımbay saygı duyduğum bir emekçi. Onu mu işaret etti bilmiyorum. Ama bir şeyi iyi biliyorum. Burak Yılmaz, Pandora’nın kutusunu açtı. Türk futbolunun kanayan yarasına parmak bastı. Genç bir teknik adam, herkesin bildiği ama sustuğu bir konuyu kamuoyunun önüne koyuverdi. Bu cesareti için bile onu kutlarım. GERÇEK BiR DEĞiŞiM OLMAYINCA KAÇINILMAZ SON GÖSTERE GÖSTERE GELDi Üstelik, transferlerin tümünü Şenol Güneş yapmıştı. Bu oyuncular da Burak Yılmaz’ın şahsında Şenol Güneş’i görüyorlardı. Onlar için değişen bir şey yoktu. Değişimin “Gerçek bir değişim” olduğuna dair yönetimin de ikna edici tek bir çabası yoktu. Kaçınılmaz son göstere göstere geldi. Başkan Ahmet Nur Çebi’nin odasına çıktı ve istifasını verdi. Ve ayrılırken de alacaklarından söz etmedi bile: Tek kuruş istemiyorum. Yardımcıların alacakları ödensin yeter. ÇOCUKLARIMA BiLE HAKARET EDiLDi O YÜZDEN FOTOĞRAFLARI SiLDiM Son bir notla bu yazıyı toparlayayım.. Burak Yılmaz, hak etmediği protestolarla gönderildi. Sosyal medya paylaşımlarını sildiği için Beşiktaş’a bağlılığının sadece görev alıp almamakla ilgili olduğu iddia edildi. Bu konu için kendisini aradım. Sözlerini aynen aktarıyorum: Neden sildin? Ne yapsaydım abi. O fotoğrafların altına neler yazıldığını, nasıl küfürler edildiğini bir bilsen. Çocuklarıma bile hakaret ediliyordu. Sustum. Diyecek hiçbir şey bulamadım. Teşekkür ettim ve kapadım telefonu. ‘BENiM iÇiN DEĞERLER 3 PUANIN ÇOK ÖNÜNDE’ DiYEN ERDEMi ALKIŞLAYIN Kazabmanın, kazanmak için her şeyi yapmanın mübah kabul edildiği bir futbol iklimi bizim coğrafyamız. Kazanamadığınızda da linç edilmenin hak sayıldığı... Her türlü kuralı çiğneyerek, stadyumları dolduranlar, sahada yüzde yüz temizlik ve adalet arıyorlar. İşte tam da bu noktada, görev yaptığı süre içinde “Benim için değerler 3 puanın çok önünde” diyen bir teknik adama şahit oldum ben. Sakın bana, “Futbolculuğunda kendini yere atıyordu” savunmasını getirmeyin. O teknik adamın gösterdiği erdemi alkışlayın. ‘VUR, KIR, PARÇALA’ KÜLTÜRÜ ALIŞIK DEĞiL AMA YILMAZ VE ONUN GiBiLERE iHTiYAÇ VAR Gelelim 2, açıklamasına. Doğrusu çok az, bir elin parmakları kadar bile etmeyecek sayıda az teknik adamdan duydum bu sözleri. “Beşiktaş forması, benim için her şeyden daha değerli. 3 puan umurumda değil. Terbiyesizlik yapandan formayı alırım. Teknik direktörlük kariyerim, hiç önemli değil. Ülkemize gelip, bizim oyuncumuza saygısızlık yapanı asla kabul etmeyeceğim. Bailly’yi, Tayfur ile yaşadığından dolayı oyundan aldım. Benim oyuncumun yakasına yapışamazsın.” Türkiye’de hiç duymadığımız sözler bunlar. “Vur, kır, parçala, bu maçı kazan” kültürü böyle teknik adamlara alışık değil. İşte tam da bunun için ihtiyacımız Burak Yılmaz ve onun gibilere. Mehmet ARSLAN / Hürriyet