İngiltere'nin eski başbakanı Boris Johnson'un 18. yüzyılda yaşayan büyük annesinin mumyası üzerinde yapılan çalışmalar bilim insanlarını şaşırttı. Anna Catharina Bischoff adlı kadının cinsel yolla bulaşan bir hastalık olan frengi yerine, bilim dünyasında daha önce hiç görülmeyen bakteriyel bir enfeksiyon nedeniyle ölmüş olabileceği belirtildi.
Bilim insanları, Boris Johnson'ın mumyalanmış atasının frengiden ölmediğini ve mumyanın gerçek ölüm nedeninin daha önce hiç görülmeyen bir hastalık olduğunu ortaya çıkardı. 'İsviçre'nin en ünlü mumyası' olarak adlandırılan ceset, 2018 yılında Boris Johnson'ın altıncı büyük büyükannesi Anna Catharina Bischoff olarak tanımlandığında dünyada gündem olmuştu.
1975'te bulunan kalıntılarında yüksek oranda cıva (tarihsel olarak frengi tedavisinde kullanılan bir ilaç) bulunduğundan, bu hastalığın onu öldürdüğü varsayıldı. Ancak, şimdi kadının mumyalanmış organlarındaki mikropların analizi, frengiyi değil, daha önce bilim tarafından bilinmeyen bir bakterinin yüksek seviyelerini ortaya çıkardı.
Eurac Research'te mikrobiyolog olan Mohamed Sarhan konuya ilişkin yaptığı açıklamada,* "İlk varsayım vücudundaki, özellikle de akciğerlerindeki cıva varlığına dayanıyordu. Bu, frengi için inhalasyon tedavisine işaret ediyor olabilir, zira o dönemde hastalık bu şekilde devam ediyordu. Bu nedenle, frengiye neden olan patojenin DNA izlerini bulup bulamayacağımızı görmek için vücudundaki her organdan birçok örneği analiz ettik, ancak bulamadık. Bunun yerine beyin dokularında oldukça bol bulunan ve beyindeki en yüksek cıva konsantrasyonu ile ilişkili olan bu yeni bakteriyi bulduk." diye konuştu.
Sarhan sözlerine şöyle devam etti:"Gizemli eski bakteriyi günümüz bakterileriyle karşılaştırdığımızda ilginç bir şey ortaya çıktı. Kemik lezyonlarına ve akciğer semptomlarına neden olan modern bakterilerde bulunanlara benzer gen setleri içeriyordu."
Sarhan, bu nedenle Bischoff'a, yanlış teşhis konmuş olabileceğini belirterek, "Bu, ölüm nedeni olarak frengiyi elemek için yeterli. Frengi geçirmiş olsa bile frengiden ölmüş olabileceği varsayımı dışlanabilir. İleri evredeki frengi hastalığının onda bulunmayan çok açık belirtileri var. Ayrıca, Bischoff, 69 yaşında öldü, yani çok genç değildi. Ayrıca, başka sağlık sorunları da vardı. Örneğin: aşırı kiloluydu, safra kesesi taşları vardı ve şu anda araştırılmakta olan başka sorunları da vardı.Cıva tedavisi zaman içinde vücudunu ve bağışıklık sistemini zayıflatmış olabilir, ancak ölümünün ana nedeni bu değil." değerlendirmesinde bulundu.
Diğer taraftan, Dr. Sarhan'ın vardığı sonuçlar tartışmaya açık. Mumyanın şu anda muhafaza edildiği Basel Doğa Tarihi Müzesi'nden Gerhard Hotz, "Frenginin geç evrelerinde artık vücutta çok fazla bakteri bulamazsınız. Bu yüzden bakterinin eski genomunu bulmak çok zordur. Yani bu onun frengi olmadığının kanıtı değil. Şahsen ben hala frengi olduğunu düşünüyorum. Kafatasında frengi belirtileri açıkça görülüyor. Ama bunu genomlarla kanıtlayamayız." dedi.
Öte yandan, durum ne olursa olsun, Bischoff'un hastalığının kendi döneminde kesinlikle frengi olduğu varsayılıyordu ve o dönemde bir rahibin varlıklı dul eşi için bu adını kötüye çıkaran bir hastalıktı. Dr. Hotz, "18. yüzyılda kimse bu konuda konuşmak istemiyordu. Normalde Basel'de onun sosyal sınıfından insanlar öldüğünde, kişi hakkında, kim olduğu ve benzeri konularda yazılı bir ölüm ilanı olurdu. Herkes hakkında bulduk ama onun hakkında bulamadık. Bu yüzden öldüğünde çok hızlı ve gizli bir şekilde kiliseye gömüldüğünü düşünüyoruz." dedi.
Dr. Holtz, ayrıca Bichoff'un frengi hastası olsa bile bunun onun yasadışı cinsel aktivitede bulunduğu anlamına gelmediğini söyledi. Dr. Hotz, kiliseye giden cemaatin dikkatinin bir ilişkinin gizlenmesini zorlaştıracağını ve kocasının kendi hastalıklarını detaylandırdığı mektuplarda frengi belirtilerine rastlanmadığını söyledi.
Dr. Holtz, "'Bunun ne kocasıyla ne de kendisiyle bir ilişkisi olduğunu düşünmüyoruz. Ama başka bir açıklaması daha var: Bir rahibin eşi olduğu için hasta insanları ziyaret edip onları teselli etmesi gerekiyordu. Strasbourg'da, yaşadığı yerin yakınında bir frengi hastanesi vardı, bu yüzden oraya hasta insanları ziyarete gittiğini düşünüyoruz. Ve eğer biri yeni enfekte olmuşsa, ona da kolayca bulaşabilirdi." açıklamasını yaptı.
Anna Catharina Bischoff 1719 yılında Fransa'nın Strasbourg kentinde varlıklı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Kendisi de bir rahip olan babası şehirdeki İsviçreli ailelere hizmet veriyordu, ancak 40 yaşında öldüğünde ailenin geri kalanı Basel'deki akrabalarının yanına gitti.
Bischoff'un eşi babasının Strazburg'daki eski işini adı ve 40 yıldan fazla bir süre çift burada yaşadı. Bischoff'un dördü yetişkinliğe kadar hayatta kalan yedi çocuğu oldu. Anna Katharina adındaki en büyük kızı* ise Boris Johnson'ın beşinci büyük büyükannesi oldu.
Bischoff, kocasının ölümünden sonra Bischoff bir kez daha Basel'e döndü ve 1787'de orada öldü. Barfüsser Kilisesi'ne gömüldüğünde, onu tedavi etmek için kullanılan cıva çürümesini yavaşlattı ve onu bir mumyaya dönüştürdü.