• Vaynet.net, Türkçe içerikli genel forum sitesi ve eğlenceli paylaşım sitesi olarak kullanıcılara keyifli ve etkileşim dolu bir forum deneyimi sunuyor. Forum sitemizde merak ettiğiniz sorulara cevap bulabilir ve bildiğiniz konularda da diğer forum üyelerimize yardımcı olabilirsiniz.

    Foruma katılmak için BURAYA TIKLAYIN

Bize söylenen yalanlar

VeDa

Forum Üyesi
Katılım
14 Eyl 2022
Mesajlar
2,402
Puanları
0
50EDFE4C-82B3-4684-8202-15FF3AEA8769.jpeg.jpg


Geçenlerde Ankara'dan bir Amerikalı gazeteci geçti, Susan Greene... Washington DC'de ve ABD'nin farklı eyaletlerinde önemli haberlere imza atan, pek çok ödüle değer bulunan hatta Pulitzer ödülüne aday gösterilen Greene, Gazeteciler Cemiyetinde de bir söyleşiye katıldı.(*)

Greene, genç gazetecilere "araştırmacı gazetecilik" üzerindeki deneyimlerini ve mesleğin geleceği hakkındaki fikirlerini aktarırken ben de aklımı yıllardır kurcalayan soruyu yönelttim:

-Amerikan Basını sizce uluslararası krizlerde, savaşlar sırasında tarafsız davranabiliyor mu? Saddam Hüseyin döneminde "Irak'ta kimyasal silah var" iddiasıyla ülke yakılıp yıkıldı, Saddam öldürüldü, sonradan -kimyasal silah meğer yokmuş- denildi, hatta dönemin Genelkurmay başkanı Colin Powell bile kalktı "bize yalan söylendi" dedi. Amerikan basınının tutumu sizce doğru muydu?

Greene sanki pek hoşnut olmadı bu sorudan, -ya da başını sallayışından yüz ifadesinden ben böyle anladım-, şunu söyledi:

-Körfez savaşında bütün Amerika aldatıldı, o sırada hepimize yalan söylendi. Hatta krizin başlarında bazılarımız yalan söylendiğini de biliyorduk. Ben o sırada mesleğe yeni başlamıştım heyecanla işimi yapmaya çalışıyordum. Ancak Körfez Savaşı nedeniyle şu anda özür dileyecek olan ben değilim. Yani bütün bu hatalı haberler için özür dileme ve yargılama konumunda olan ben değilim...

---Kim özür dileyecek?---

Ne yazık ki bazı gazetecilerin pek sık karşılaştığı durumlardan biri budur. Hükümetler bir yol çizer, yandaş basına da o yolun inşaası için taşları döşemek kalır.

-Ancak soruyorum size, eğer bir savaş söz konusu ise, binlerce onbinlerce yaşamın yitirilmesi an meselesiyse, hükümetin maşası olmak hangi vicdana sığar?

Değerli Susan Greene "kendi adıma ben özür dileme konumunda değilim" diyor, ama aynı zamanda da Amerikan basının aslında işin başından itibaren yalan söylendiğinin farkında olduğunu ve körfez krizi haberlerinin sakat-kusurlu (lame) bir bakışa açısıyla üretildiğini itiraf etmekten de geri kalmıyor...

-İyi de yüzbinlerce insanın yaşamını yitirdiği savaşlar için kim özür dileyecek?

---Körfez krizi---

Saddam Hüseyin'in sonunu getiren körfez krizi sırasında "Bağdat'tan bildiren" gazetecilerden biriydim. Bağdat'ı adeta ikinci adres edinmiştik. Amerika'nın başı çektiği BM ambargosu altında inim inim inleyen ülkeye gidiş o kadar zordu ki, hava sahası kapatıldığı için uçakla gitmek imkansızdı. Önce Amman'a gidiliyor, oradan bir jip kiralanıp, tanımadığınız, hırlı mı hırsız mı bilmediğiniz bir şöförle gece yarısı yollara düşüyordunuz. Gümrükte, zifiri karanlık yolda, kimlik sorma bahanesiyle defalarca durdurulup aramadan geçiriliyordunuz. Sonunda rüşvet vermeden, kimi değerli eşyanızı (uydu telefonu vs) rehin bırakmadan Bağdat'a varabildiyseniz şanslı addediliyordunuz. Orada bulunduğumuz sürelerde nedense bizim aklımıza "Irak'taki kimyasal silahlar" haberleri yapmak hiç gelmemişti, çünkü öyle bir veriye ulaşamamıştık...

-Amma da meslek aşkıymış sizinki de

Diyorsanız, evet öyleydi... Bunu ancak mesleğine tutkun gazeteciler anlayabilir. Gerisi, "ellerine tutuşturulan kağıtlar" üzerinden sözde gazeteci geçinenlerdir diyorsam inanın abartmıyorum, üstüne alınan alınsın...

Şimdilerde mesleği öne sürüp, bir de "parsayı kapma" heveslileri başgösterdi, aslında bu tiplerin ezelden beri var olduğu bilinir de, "hayvancılık yapmak için hibe kredisi alanına" ilk kez rastlamış olduk, eh artık bu durumu da meslek kuruluşları değerlendirsin...

--Kandırılan kandırılana--

Bugünün dünyasını anlaşılan o ki "yalan rüzgarı" döndürüyor. Neden mi? Geçenlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "ezeli düşmanı" Michael Rubin'in bir yazısı dikkatimi çekti (**) Yazı bütünüyle "Erdoğan sonrası" dönemi irdeleme çabasındaydı ve uluslararası kamuoyunu, ABD ve Avrupa'yı "kandırıldınız" diye eleştiriyordu. Rubin'e göre,

"Erdoğan'ın aracıları (aslında institutions diyor) hem ABD'yi hem de Avrupa'yı yolsuzluğa bulaştırdı. ABD yasalarını kimler, nasıl by-pass etti? Bunların Yabancı Temsilciler Kayıt Yasası ile nasıl dalga geçtiği, belgeler incelenirse ortaya çıkar...Amerikan Kongresi, Washington daki bazı vakıflar, düşünce kuruluşları ve üniversitelerin oyununa geldiğini fark etmelidir."

Acaba diyorum bu söylemle kimler kastediliyor? Türkiye'nin çıkarlarını ABD'de koruyan lobi şirketleri, Rıza Zarrap, Sezgin Baran Korkmaz gibi isimler bu iddiaların neresinde? Yoksa Halk Bankasına cezai kovuşturma açılmasını öngören alt mahkemenin kararı iptal eden ABD Yüksek Mahkemesi de mi Rubin'in hedefinde?

Bu arada Michael Rubin'in yazısı bütünüyle çok ilginç, diğer unsurlarını Leyla Emeç Tavşanoğlu'nun yazısından izlemenizi öneririm. (***)

---Hakan Atilla'ya yasak--

İşte bu tartışmalar sürerken, tam da "seçimlere çeyrek kala!" eski Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atilla'nın ailesiyle Kıbrıs'a gitmek için havaalanındayken pasaportuna el konulmasına ne demeli? Kendisine yurt dışı yasağının tebliğ edilmesi için Atilla'nın karakola götürülmesi hangi anlama geliyor?

Yoksa Atilla kitabında, "Bazıları hâlâ önemli makamları değersiz varlıklarıyla işgal ediyorlar. Vizyonsuzlukları, küçük hesapları, fikirler yerine kişilerle uğraşmayı seven bu tipler uzaklaştırılmadığı sürece ekonominin düzeleceğini beklemek hayalden öte değil" ifadelerini kullandığı için mi şimdi bu kez de kendi ülkesinde topun ağzına geldi?

Atilla, "Kendi gölgesinden korkan, ezik, hayatında adam yerine konmamış ama bir şekilde siyasi destekle makam sahibi olunca kendini önemli biri zanneden şakşakçılar ve bunlara ne büyük adam olduğunu hatırlatması için danışman adı altında ne iş yaptığı belirsiz, kişilik erozyonuna uğramış bir dolu dalkavuk var" diye yazmıştı ya kitabında onu hatırlatmak istedim...

Amaan boşverin, nasılsa gerçekler sonunda ortaya çıkar, bir gün gelir hepimiz aydınlanırız.

(*)

(**)

(***) "Erdoğan ölürse Türkiye'de neler olur?"

 

Genel Forum

Türkçe Forum Siteleri

İnternette bilgi paylaşımı ve tartışma ortamı arayanlar için forum siteleri uzun yıllardır popüler bir tercih olmuştur. Her yaştan ve ilgi alanından kullanıcıya hitap eden genel forum siteleri, teknoloji, oyun, kültür ve daha pek çok konuda geniş içerik sunmaktadır. Bu platformlar, katılımcıların hem öğrenme hem de eğlenceli vakit geçirme ihtiyaçlarını karşılamaktadır.

Genel Forum Sitesi

İnternette Türkçe forumlar üzerinden içerik paylaşmak, dil bariyerini ortadan kaldırarak yerel kültüre uygun bir deneyim sunar. Türkçe forum siteleri, kullanıcıların bilgiye kolayca ulaşabileceği, aynı zamanda sosyal ve eğlenceli paylaşımlar yapabileceği platformlar oluşturur. Türkiye'deki internet kullanıcıları için bu forumlar, ilgi çekici konularda derinlemesine sohbetler sunar.

Genel Forum Siteleri

Günlük hayatın stresinden uzaklaşmak isteyenler için eğlenceli forumlar, keyifli bir alternatif sunar. Farklı hobilere ve ilgi alanlarına yönelik içeriklerle dolu olan bu forum paylaşım siteleri, kullanıcılarına samimi bir ortamda vakit geçirme fırsatı sunarken, aynı zamanda yeni insanlarla tanışma imkanı da sağlar. Eğlenceli paylaşımlar ve interaktif etkinliklerle dolu olan bu platformlar, hem öğrenmeyi hem de keyifli vakit geçirmeyi bir arada sunar.

İnternette yeni bir topluluk arayan ya da bilgi alışverişi yapmak isteyenler için genel forum siteleri harika bir başlangıç noktasıdır. Geniş bir kullanıcı kitlesine hitap eden Türkçe forumlar, herkesin ilgisini çekecek konularla doludur. Siz de bu platformlara katılarak, kendi ilgi alanlarınıza uygun başlıklarda sohbetlere katılabilir ve katkıda bulunabilirsiniz. 

Not : Lütfen Çekim Paylaşım Forumları için sitemizi kullanmayın.