101 yıl önce kurulan Cumhuriyet için katlanılan maliyeti ve kurucu kuşağın ödediği bedeli hiç düşündük mü? Çöken imparatorluğun küllerinden yeni bir ülke kurmak için 5 ayrı cephede savaşmanın bütçe yükünü kurucu meclis elbette hesaplamıştı. Ama kazanım bağımsızlık ve bir son vatan olunca o maliyete değdiği için sonrasında akademik amaçlar dışında bunların üzerinde pek durulmaz. Ama şimdi Cumhuriyetin değerini bilip bilmemenin önemi ağır basıyor. Çoğumuzun kutluyor olmasına karşılık, hala işgal zilleti görmüş bu topraklarda yaşayan kimileri Cumhuriyeti lanetleyebiliyor; başta Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere gençliklerini vatan uğruna feda edenlere en ağır hakaretleri reva görebiliyor. Cumhuriyet kazanımlarının sefasını kurucuların hiç yaşamadığı şatafatla süren iktidar mensupları ise savaş ve çatışmalardan, sınır ötesi harekâtlardan veya göstermelik açılımlardan kendileri için beka payı çıkarma hesaplarıyla meşgulken, her çatışmanın bütçe ve moral yükünün yine halkın sırtına bindirilmesi umursanmıyor. Oysa Ata’nın “ millet hayatı tehlikeye maruz kalmıyorsa savaş cinayettir" sözü her zaman ve her yerde hatırlanmalı.
“ Hayatını Tehlikede Gören bir Milletin” Savaş Maliyeti Uyanışı
Hafta başında “İsrail ekonomisi savaştan nasıl etkileniyor?”(Reuters, 28.10.2024) başlıklı bir haber okudum. Önce Tel Aviv'de sergilenen rehine fotoğraflarının önünden geçen askerin görüntülendiği haberin, savaşın toplumsal maliyetine gönderme yaptığını düşündüm. Ama sonra 1980 li yıllarda sürekli savaş ekonomisi olmanın İsrail’de yarattığı ekonomik istikrarsızlığı ve hiper enflasyonu, bunlara karşı yapılan mücadeleyle hatırladım. O mücadelede İsrail on yıl kaybetti. Ama başardı. Ne yazık ki o başarıda Oslo barışının etkisi hatırlanmadı. Şimdi tarihinin en uzun savaşını yaşarken, İsrail’de radikal siyasetin temsilcisi Maliye Bakanı Smotrich’in yaptığı açıklama oldukça ilginç. Smotrich, 2022 başından beri savaş naraları atarken Atatürk’ün “savaşa giderken vicdanımda azap duymamalıyım” sözünden bihaber olmalıydı ki Filistinlilerle uzlaşmak yerine yangına körükle gitmeyi seçti. Şimdi maliyet hesapları yapıyor. Gazze ve Lübnan’ın güneyine binlerce asker gönderdikten, binlerce hava saldırısı gerçekleştirdikten ve hava sistemleri için milyonlarca Dolar harcadıktan sonra, Hamas ve Hizbullah’a karşı yürütülen savaşın 54 ila 68 milyar Dolara mal olabileceğinden dem vuruyor. Pahalıya patlayan savaş açıklaması yakın bir ateşkes umudu mu belli değil. Ancak bizzat Smotrich tarafından yapılması, İsrail ekonomisinin savaştan zarar görmeye başladığının işareti. Belki Lübnan ve İran’a sıçrayan ateşin söndürülme zamanını gösteriyordur. Ayrıca Smotrich artık belki Netanyahu’nun şahsi beka sorununa ortak olmaktan vazgeçme kararı almıştır. Savaş denilen felaketin bazılarına sağladığı maddi ve manevi kazanç da ballı oluyor. Acaba Smotrich’in gözü doydu mu da ondan savaş maliyetini hatırladı? Aslında ateş sadece düştüğü yeri yakmakla kalmıyor, çevresini de tutuşturuyor. Bu nedenle savaş maliyetinin savaşan ülkeler kadar komşuları açısından da hesaplanması ve biraz ayrıntılara bakılması yararlı olabilir.
Savaş Maliyetinin Askeri Boyutu
Bu başlık savunma bütçesi anlatımından ibaret olarak algılanabilir. Oysa bir savaşın maliyeti çok kapsamlı, çok yönlü, çok değişkenli ve devlet merkezli bir hesaplamayı gerektirir. Askeri maliyetlerin başında, konvansiyonel ve konvansiyonel olmayan, üstün teknolojiye dayanan radar sistemleri de dâhil olmak üzere her türlü silah stokunun maliyetinin geldiğini söylemek gerekir. Silahaltında bulunan ve tedricen askere alınan personelin eğitimi, hastalanan, sakatlanan, yaralanan ve şehit olanların kaybını da içeren tüm personel harcamaları, askeri maliyetin sadece bir kısmıdır. Silahaltındaki askere intikaller için kara, deniz ve hava araçlarıyla sağlanan lojistik destek, akaryakıt, mühimmat, beslenme, barınma, sağlık, hasar gören harp silah ve araçlarının tamir ve yerine koyma maliyetleri de hesaba eklenir. Savaş halinde askeri tesisler, müdahil olan tüm askeri ve sivil kurumlar, savaş öncesindeki hazırlık, savaş sırasında ve sonrasında yapılan, yapılması ve planlanması zorunlu olan tüm faaliyetlerin finansal değerlerinin toplamı da eklenerek toplam bir maliyet ortaya çıkar. Teknolojideki hızlı gelişmeler, hesaplamaların teknik ve içerik yönünün değişmesinde etkilidir. Savunma alanında yapılan araştırma, geliştirme ve yatırım planlarını başarı ile uygulayan İsrail gibi ülkeler, savaşa daha düşük doğrudan maliyetle katlanabilme şansına sahip olsa bile, askeri harcamalar, “vazgeçilemez” bir alternatif maliyet niteliğindedir. Bütün bunlara ilaveten dolaylı askeri maliyetler olarak sınıflandırılacak nitelikteki araştırma- geliştirme, iç ve dış istihbarat ve sivil savunma hizmetlerinin hepsi güncel fiyatlardan ulusal para birimi ve mukayeseler için yabancı para birimleri üzerinden muhasebeleştirilir. Savaşın uzaması ve yayılması durumunda artan askeri malzeme ve malzeme ikmal maliyeti ile enerji maliyeti de yine toplam maliyetlere aynı şekilde yansıtılır. Şimdi tabii Smotrich bu maliyet kalemlerinden hangilerinin ağır bastığını söylemiyor.
Savaşın Fırsat, Toplumsal ve Ekonomik Maliyeti
Savaşın fırsat maliyeti barıştan yoksun kalmak. Bilinen örneğiyle “silah yerine tere yağ” üretememek. Daha geniş anlamda maliyet, haklı bir savaşta “küllerinden yeniden doğma” motivasyonu olsa bile, insan gücü kaybının, eğitimden alı konulan nüfusun fırsat maliyeti kadar, maliyetin zaman boyutu önemli. Uzun süren savaşlarda “kayıp zamanın fırsat maliyeti” olarak bunun da bilançoya eklenmesi gerekir. İnsanların doğdukları topraklardan, yaşadıkları yerlerden kopmasının ve gittikleri yerler için bir göç veya iltica maliyeti olarak hesaba katılması da şimdi çok önemli. Bir savaş ortamında yaşamanın psikolojik maliyetini ölçmek kolay değil. Kimisini güçlendiren, kimisini canından bezdiren, kimisinde ise alışkanlık yaratan savaş ve çatışmaların, şimdi eski zamanlardan farkı var. İletişim kanalları açısından küresel köy haline gelen dünyada, savaşların cephe gerisinde yaşayanlar tarafından ulusal veya ulusal kanallardan her gün dizi film gibi seyredilmesi, bir kanıksama, umursamazlık, maraz duygusu veya ön yargı yaratmakta. Bunun psikolojik boyutu savaşan taraflar ve dünya için tehlikeli. Savaşların ayrıca ateş kes ve nihai barış ötesine sarkan gecikmeli maliyeti de unutulmamalı. Savaş nedeni ile yaşanan mali sıkıntıların telafisi için alınan yeni vergi ve borçlanma önlemleri yanı sıra yeniden kaynak tahsisi ve kullanımı konusunda karşılaşılan zorluklar, kurumsal koordinasyonun yeniden düzenlenmesi ile ilgili sorunlar hep gecikmeli maliyet olarak düşünülmeli. Tarımsal, sınai ve hizmet üretimi ve verimlilik kaybı ile dış ticaret daralmasının ötesinde, savaşın yarattığı toprak, su ve çevre kirliliği, maliyet tablosuna yansıtılmak zorunda. Patlatılan barajlar, füze atılan petrol ve doğal gaz kuyuları savaş maliyeti. Tehdit altındaki nükleer santralların yaratabileceği tehlikenin maliyeti ise barışı övmeyi ve “yurtta ve cihanda sulh” öğretisini kutsamayı gerektiriyor.
Hafta başında “İsrail ekonomisi savaştan nasıl etkileniyor?”(Reuters, 28.10.2024) başlıklı bir haber okudum. Önce Tel Aviv'de sergilenen rehine fotoğraflarının önünden geçen askerin görüntülendiği haberin, savaşın toplumsal maliyetine gönderme yaptığını düşündüm. Ama sonra 1980 li yıllarda sürekli savaş ekonomisi olmanın İsrail’de yarattığı ekonomik istikrarsızlığı ve hiper enflasyonu, bunlara karşı yapılan mücadeleyle hatırladım. O mücadelede İsrail on yıl kaybetti. Ama başardı. Ne yazık ki o başarıda Oslo barışının etkisi hatırlanmadı. Şimdi tarihinin en uzun savaşını yaşarken, İsrail’de radikal siyasetin temsilcisi Maliye Bakanı Smotrich’in yaptığı açıklama oldukça ilginç. Smotrich, 2022 başından beri savaş naraları atarken Atatürk’ün “savaşa giderken vicdanımda azap duymamalıyım” sözünden bihaber olmalıydı ki Filistinlilerle uzlaşmak yerine yangına körükle gitmeyi seçti. Şimdi maliyet hesapları yapıyor. Gazze ve Lübnan’ın güneyine binlerce asker gönderdikten, binlerce hava saldırısı gerçekleştirdikten ve hava sistemleri için milyonlarca Dolar harcadıktan sonra, Hamas ve Hizbullah’a karşı yürütülen savaşın 54 ila 68 milyar Dolara mal olabileceğinden dem vuruyor. Pahalıya patlayan savaş açıklaması yakın bir ateşkes umudu mu belli değil. Ancak bizzat Smotrich tarafından yapılması, İsrail ekonomisinin savaştan zarar görmeye başladığının işareti. Belki Lübnan ve İran’a sıçrayan ateşin söndürülme zamanını gösteriyordur. Ayrıca Smotrich artık belki Netanyahu’nun şahsi beka sorununa ortak olmaktan vazgeçme kararı almıştır. Savaş denilen felaketin bazılarına sağladığı maddi ve manevi kazanç da ballı oluyor. Acaba Smotrich’in gözü doydu mu da ondan savaş maliyetini hatırladı? Aslında ateş sadece düştüğü yeri yakmakla kalmıyor, çevresini de tutuşturuyor. Bu nedenle savaş maliyetinin savaşan ülkeler kadar komşuları açısından da hesaplanması ve biraz ayrıntılara bakılması yararlı olabilir.
Savaş Maliyetinin Askeri Boyutu
Bu başlık savunma bütçesi anlatımından ibaret olarak algılanabilir. Oysa bir savaşın maliyeti çok kapsamlı, çok yönlü, çok değişkenli ve devlet merkezli bir hesaplamayı gerektirir. Askeri maliyetlerin başında, konvansiyonel ve konvansiyonel olmayan, üstün teknolojiye dayanan radar sistemleri de dâhil olmak üzere her türlü silah stokunun maliyetinin geldiğini söylemek gerekir. Silahaltında bulunan ve tedricen askere alınan personelin eğitimi, hastalanan, sakatlanan, yaralanan ve şehit olanların kaybını da içeren tüm personel harcamaları, askeri maliyetin sadece bir kısmıdır. Silahaltındaki askere intikaller için kara, deniz ve hava araçlarıyla sağlanan lojistik destek, akaryakıt, mühimmat, beslenme, barınma, sağlık, hasar gören harp silah ve araçlarının tamir ve yerine koyma maliyetleri de hesaba eklenir. Savaş halinde askeri tesisler, müdahil olan tüm askeri ve sivil kurumlar, savaş öncesindeki hazırlık, savaş sırasında ve sonrasında yapılan, yapılması ve planlanması zorunlu olan tüm faaliyetlerin finansal değerlerinin toplamı da eklenerek toplam bir maliyet ortaya çıkar. Teknolojideki hızlı gelişmeler, hesaplamaların teknik ve içerik yönünün değişmesinde etkilidir. Savunma alanında yapılan araştırma, geliştirme ve yatırım planlarını başarı ile uygulayan İsrail gibi ülkeler, savaşa daha düşük doğrudan maliyetle katlanabilme şansına sahip olsa bile, askeri harcamalar, “vazgeçilemez” bir alternatif maliyet niteliğindedir. Bütün bunlara ilaveten dolaylı askeri maliyetler olarak sınıflandırılacak nitelikteki araştırma- geliştirme, iç ve dış istihbarat ve sivil savunma hizmetlerinin hepsi güncel fiyatlardan ulusal para birimi ve mukayeseler için yabancı para birimleri üzerinden muhasebeleştirilir. Savaşın uzaması ve yayılması durumunda artan askeri malzeme ve malzeme ikmal maliyeti ile enerji maliyeti de yine toplam maliyetlere aynı şekilde yansıtılır. Şimdi tabii Smotrich bu maliyet kalemlerinden hangilerinin ağır bastığını söylemiyor.
Savaşın Fırsat, Toplumsal ve Ekonomik Maliyeti
Savaşın fırsat maliyeti barıştan yoksun kalmak. Bilinen örneğiyle “silah yerine tere yağ” üretememek. Daha geniş anlamda maliyet, haklı bir savaşta “küllerinden yeniden doğma” motivasyonu olsa bile, insan gücü kaybının, eğitimden alı konulan nüfusun fırsat maliyeti kadar, maliyetin zaman boyutu önemli. Uzun süren savaşlarda “kayıp zamanın fırsat maliyeti” olarak bunun da bilançoya eklenmesi gerekir. İnsanların doğdukları topraklardan, yaşadıkları yerlerden kopmasının ve gittikleri yerler için bir göç veya iltica maliyeti olarak hesaba katılması da şimdi çok önemli. Bir savaş ortamında yaşamanın psikolojik maliyetini ölçmek kolay değil. Kimisini güçlendiren, kimisini canından bezdiren, kimisinde ise alışkanlık yaratan savaş ve çatışmaların, şimdi eski zamanlardan farkı var. İletişim kanalları açısından küresel köy haline gelen dünyada, savaşların cephe gerisinde yaşayanlar tarafından ulusal veya ulusal kanallardan her gün dizi film gibi seyredilmesi, bir kanıksama, umursamazlık, maraz duygusu veya ön yargı yaratmakta. Bunun psikolojik boyutu savaşan taraflar ve dünya için tehlikeli. Savaşların ayrıca ateş kes ve nihai barış ötesine sarkan gecikmeli maliyeti de unutulmamalı. Savaş nedeni ile yaşanan mali sıkıntıların telafisi için alınan yeni vergi ve borçlanma önlemleri yanı sıra yeniden kaynak tahsisi ve kullanımı konusunda karşılaşılan zorluklar, kurumsal koordinasyonun yeniden düzenlenmesi ile ilgili sorunlar hep gecikmeli maliyet olarak düşünülmeli. Tarımsal, sınai ve hizmet üretimi ve verimlilik kaybı ile dış ticaret daralmasının ötesinde, savaşın yarattığı toprak, su ve çevre kirliliği, maliyet tablosuna yansıtılmak zorunda. Patlatılan barajlar, füze atılan petrol ve doğal gaz kuyuları savaş maliyeti. Tehdit altındaki nükleer santralların yaratabileceği tehlikenin maliyeti ise barışı övmeyi ve “yurtta ve cihanda sulh” öğretisini kutsamayı gerektiriyor.
Misafirler için gizlenen link, görmek için
Giriş yap veya üye ol.