Beşiktaşlım
Forum Üyesi
- Katılım
- 20 Kas 2023
- Mesajlar
- 13,087
- Puanları
- 0
Son günlerde Türk spor kamuoyu Beşiktaş'ın yıldız futbolcusu Rafa Silva'nın kulüpten ayrılmak istemesi ve maçlara, antrenmanlara çıkmak istemeyişi ile ilgili haberlerle çalkalanıyor. İddialar havalarda uçuşuyor, karşılıklı suçlamalar yapılıyor. Şu anda Türkiye'de top koşturan belki de en yıldız 2-3 futbolcudan biri olan Rafa Silva ile ilgili ortaya çıkan kriz maalesef Beşiktaş tarihinde de Türk futbol tarihinde de bir ilk değil.Mesela Beşiktaş'ın tarihinde şu anki teknik direktör Sergen Yalçın'ın futbol kariyerinin zirvesindeyken Beşiktaş'tan saçma sapan bir şekilde ayrılması bunun bir örneğini teşkil ediyordu. Yine Feyyaz Uçar, Tümer Metin, İlhan Mansız, Pascal Nouma, Ricardo Quaresma gibi yıldızlar da Beşiktaş'ın pek de iyi yönetemediği, elinde tutup gerektiği kadar verim alamadığı yıldızlar arasında yer aldılar. Bu arada önce iyi yönetilemeyen Quaresma'nın döndükten sonra teknik direktör Şenol Güneş tarafından bu sefer nasıl iyi yönetildiğini not etmek de gerekiyor. Benzeri krizlerin geçmişte Fenerbahçe'de Oğuz Çetin, Aykut Kocaman, Alex de Souza gibi isimler için yaşandığını da biliyoruz. Milli takımdaki Arda Turan krizleri de yine hatırlarda...Buradaki maksadım bir spor yazısı yazmak değil. Aslında sık sık şahit olduğumuz bir meseleyi Rafa Silva hadisesi üzerinden gündeme taşımak ve şu soruyu sormak: Peki, yıldızları, büyük yetenekleri, potansiyel sahibi insanları yönetmek konusunda tek kriz yaşadığımız yer futbol mu?Siyasetten bürokrasiye, medyadan akademiye kadar büyük yetenek sahibi kişileri, yıldız potansiyeli taşıyan gençleri yönetmek konusunda büyük sorunlar yaşıyoruz. Bir kurumda yeni, genç birisi yeteneğiyle, bilgisiyle, karakteriyle ve başarılarıyla ön plana çıktığı zaman onu daha da yıldızlaştırıp ondan azami faydayı ve verimi almayı biliyor muyuz yoksa el birliğiyle o yetenekli gençleri yok mu ediyoruz?Mesela bir medya kurumundaki yetenekli bir genç gazeteci, bir üniversitedeki akademik kapasitesi yüksek genç bir akademisyen, bürokrasi ve siyasette potansiyeli ile fazlasıyla dikkat çeken bir gencin başına neler geliyor? Bu kişiler kurumsal ve organizasyonel bir yönetim anlayışı içerisinde daha da desteklenerek daha fazla parlaması mı sağlanıyor? Yoksa bir kıskançlık ve haset mekanizması devreye girip o kişiyi yok etmek için kutsal ittifaklar kurulup yoluna tuzaklar mı kuruluyor? Ya da bu potansiyel sahibi kişinin varlığı otorite sahipleri için bir otorite krizi mi yaratıyor?Liderlik ve yönetme yoksunu kişilerin yönetici olduğu birçok yerde yıldız potansiyeli taşıyanların nasıl önüne taşlar koyulduğunu, nasıl tuzaklar kurulduğunu, kıskançlıkla birlikte dedikodu çarkının işlemesiyle nasıl o potansiyelli kişinin küstürüldüğünü ve böyle birçok potansiyelli gencin değersiz hissettirilerek, motivasyonları yok edilerek kaybolup gittiğini biliyoruz.Böyle yeteneklerin yitip gittiği kurum ve organizasyonlarda da liyakat anlayışının nasıl yok edildiğini de bunu gören diğer çalışanların çalışma motivasyonlarının nasıl bittiğini de görüyoruz.Hepimizin şahit olduğu bu süreçleri artık daha fazla konuşmak gerekiyor. Bilhassa nitelikli ve yetenekli kişilerin yönetilmeleri belli bir zorluk barındırsa da zaten iyi yöneticiliğin bunları yönetebilmek manasına geldiğini bilmek gerekiyor.Dahası insanların bilhassa da hemcinslerine karşı duydukları kıskançlık ve haset üzerine ayrıca da konuşmak gerekiyor. Kadınlar arasında yaşanan bu durum çok konuşulurken bunun erkekler arasında yaşanan versiyonunun yeteri kadar konuşulmadığı da görülüyor. Bunun konuşulması gerekiyor çünkü potansiyel ve liyakat sahibi insanların el birliğiyle yok edilmesinde kötü yöneticiler kadar kötü çalışma arkadaşları da rol oynuyor.Oğuzhan Bilgin / AkşamHABER1903 farkını yaşamak için İNDİR..