Mizah dergilerinin aranan kalemşoru Selami İzzet Sedes'in, Yeni Yıla Girerken başlıklı bir yılbaşı yazısı vardır. Bu yazının ilk paragrafında kendi nesillerinin, yani 1900'lerin başında doğanların, aşçıbaşını, onbaşını, yüzbaşını, binbaşını, kuşbaşını, işbaşını, soğanbaşını, eşek başını, subaşını, çıbanbaşını, köprübaşını, çeşmebaşını ve ucu paraya dokunduğundan aybaşını bildiğine değinir fakat yılbaşını bilmediklerini ekler. Bu kadar "baş"a meraklı bir milletin yılbaşını sonradan öğrenmesine hayret eder. Hâlbuki bizim millet sona daha meraklıdır!
Öyle ya, kızdığı bir kişiye, "Bunun sonu beter olacak!" diye sitemde bulunur. Birinden istemediği halde dizi tavsiyesi aldığında belki de muhabbeti birden kesmek adına sonunu sorar. Okula kayıt yaptırır sonunu merak eder. Bir işe baş koyar, "Sonumuz hayrolsun!" der. Filmin sonudur, okulun sonudur, işin sonudur... En nihayet hayatın sonudur bizim millette ilgi çeken konudur... Onca cennet-huri masalı dinlemek istemesi de bundandır...
Biz çünkü başlamadan sonunu bekleyen, az emekle çoğu arzu eden bir toplum olmuşuzdur. Bu, insanlarımız arasında bahis sitelerinin, iddia bayilerinin, borsa oyunlarının bu kadar alaka görmesinden bellidir.
"Var mısın iddiaya?" sorusu daima, "Haydi bir de şu kitabı okuyalım..." çağrısından fazla duyulur...
İddia bayilerinin eşiğindeki mermer basamaklar daima kütüphanelerin kapı girişlerindeki mermerlerden evvel aşınır...
Ve dirsek çürüterek bir kariyer sahibi olmaktansa daima hızla yükselmek ve para içinde yüzmek tercih edilir...
Tüm bu örnekler daha listeye ilave edilecek onlarcasıyla çoğaltılabilir...
Ahmet Hamdi Tanpınar, okulu bitirip çiçeği burnunda bir öğretmen olarak Erzurum'a atanmış. Müdür bey, Ahmet Hamdi Beyin de aralarında bulunduğu öğretmenleri karşılayarak okula getirmiş. Çay ikram etmiş, muhabbete başlamışlar... Yalnız Ahmet Hamdi Beyin ağzını bıçak açmıyor! Dudağını ısıra ısıra konuşulanları dinliyor. En sonunda dayanamayıp muhabbete girmiş, "Siz onu bunu boş verin de ne zaman tekaüt olacağım onu söyleyin Müdür bey!"... Daha yeni işe başlayan Ahmet Hamdi Bey, ne zaman emekliye ayrılacağını dört gözle bekliyormuş! Sonu bir türlü gelmeyen romanların yazarı Ahmet Hamdi Tanpınar bile...
Şimdi de 2022'yi uğurluyoruz, büyük bir keyifle... Aynı keyifle 2021'i de uğurlamıştık, 2020'yi de eminim ki 1950'yi de... Sonu seviyoruz, yeniye ümit bağlıyoruz... Aslında ne kadar temiz ve insanî bir his! Tek sorun her sene alkışla karşılanan yılın, kışkışla gönderilmesi!
Geçen yıl benim için zor geçti... Çok ahbabım, hocam ve tanıdığım vefat etti: Hocam, sırdaşım, dostum Alpay Ekler, gene çok sevgili dostum Ahmet Tulgar, Balarısı Ahmet, Rıza Pekkutsal ve nicesi... Hepsinin gidişi de zaten buruk kalbimi daha da kırdı, incitti... Yazı motivasyonumu bile yitirdim. Şuan okuduğunuz yazıyı yazmak için aylar sonra klavyemin başına geçtim...
Sonlara pek meraklı değilimdir hatta beni sebepsiz bir şekilde ziyadesiyle üzerler lâkin bu senenin sonunu iple çektim! Bitsin istedim. Yeni bir sayfaya umutlarımın yazılmasını istedim. Şu karanlık durumdan bir an önce kurtulalım istedim. Müreffeh, mutlu, huzurlu ve tabii sağlıklı yeni bir yılı kucaklayalım istedim... Çok mu?
2023 için ümitliyim. Bekleyişin sonu olacak. Bize yepyeni bir gelecek örecek... Tüm olumsuzluklara, tüm pişkinliklere ve arsızlıklara rağmen arzuladığımız aydınlığa kavuşacağız.. Biri diğerinden farksız, tespih boncuğu misali dizilen geçtiğimiz yıllara inat bu yıla böyle bir misyon yükledim. Siz de yükleyin, yükleyin ki güzel enerjiler çoğalıp 2023'ü ışıklı eller ve parlak yürekler üzerinde yükseltsin. Olmaz olmaz demeyelim; deneyelim...
Aşağıdaki beytin ikinci mısraında Ebced hesabıyla düşürdüğüm tam tarihle 2023'e temenna ederim:
Epey aynıydı kötümser iki bin yirmi iki,
İki bin yirmi üç olur çok farklı bir yıl belki! (1444)
Hepinize mutlu, kutlu ve en önemlisi umutlu bir yeni yıl dilerim.
Öyle ya, kızdığı bir kişiye, "Bunun sonu beter olacak!" diye sitemde bulunur. Birinden istemediği halde dizi tavsiyesi aldığında belki de muhabbeti birden kesmek adına sonunu sorar. Okula kayıt yaptırır sonunu merak eder. Bir işe baş koyar, "Sonumuz hayrolsun!" der. Filmin sonudur, okulun sonudur, işin sonudur... En nihayet hayatın sonudur bizim millette ilgi çeken konudur... Onca cennet-huri masalı dinlemek istemesi de bundandır...
Biz çünkü başlamadan sonunu bekleyen, az emekle çoğu arzu eden bir toplum olmuşuzdur. Bu, insanlarımız arasında bahis sitelerinin, iddia bayilerinin, borsa oyunlarının bu kadar alaka görmesinden bellidir.
"Var mısın iddiaya?" sorusu daima, "Haydi bir de şu kitabı okuyalım..." çağrısından fazla duyulur...
İddia bayilerinin eşiğindeki mermer basamaklar daima kütüphanelerin kapı girişlerindeki mermerlerden evvel aşınır...
Ve dirsek çürüterek bir kariyer sahibi olmaktansa daima hızla yükselmek ve para içinde yüzmek tercih edilir...
Tüm bu örnekler daha listeye ilave edilecek onlarcasıyla çoğaltılabilir...
Ahmet Hamdi Tanpınar, okulu bitirip çiçeği burnunda bir öğretmen olarak Erzurum'a atanmış. Müdür bey, Ahmet Hamdi Beyin de aralarında bulunduğu öğretmenleri karşılayarak okula getirmiş. Çay ikram etmiş, muhabbete başlamışlar... Yalnız Ahmet Hamdi Beyin ağzını bıçak açmıyor! Dudağını ısıra ısıra konuşulanları dinliyor. En sonunda dayanamayıp muhabbete girmiş, "Siz onu bunu boş verin de ne zaman tekaüt olacağım onu söyleyin Müdür bey!"... Daha yeni işe başlayan Ahmet Hamdi Bey, ne zaman emekliye ayrılacağını dört gözle bekliyormuş! Sonu bir türlü gelmeyen romanların yazarı Ahmet Hamdi Tanpınar bile...
***
Şimdi de 2022'yi uğurluyoruz, büyük bir keyifle... Aynı keyifle 2021'i de uğurlamıştık, 2020'yi de eminim ki 1950'yi de... Sonu seviyoruz, yeniye ümit bağlıyoruz... Aslında ne kadar temiz ve insanî bir his! Tek sorun her sene alkışla karşılanan yılın, kışkışla gönderilmesi!
Geçen yıl benim için zor geçti... Çok ahbabım, hocam ve tanıdığım vefat etti: Hocam, sırdaşım, dostum Alpay Ekler, gene çok sevgili dostum Ahmet Tulgar, Balarısı Ahmet, Rıza Pekkutsal ve nicesi... Hepsinin gidişi de zaten buruk kalbimi daha da kırdı, incitti... Yazı motivasyonumu bile yitirdim. Şuan okuduğunuz yazıyı yazmak için aylar sonra klavyemin başına geçtim...
Sonlara pek meraklı değilimdir hatta beni sebepsiz bir şekilde ziyadesiyle üzerler lâkin bu senenin sonunu iple çektim! Bitsin istedim. Yeni bir sayfaya umutlarımın yazılmasını istedim. Şu karanlık durumdan bir an önce kurtulalım istedim. Müreffeh, mutlu, huzurlu ve tabii sağlıklı yeni bir yılı kucaklayalım istedim... Çok mu?
2023 için ümitliyim. Bekleyişin sonu olacak. Bize yepyeni bir gelecek örecek... Tüm olumsuzluklara, tüm pişkinliklere ve arsızlıklara rağmen arzuladığımız aydınlığa kavuşacağız.. Biri diğerinden farksız, tespih boncuğu misali dizilen geçtiğimiz yıllara inat bu yıla böyle bir misyon yükledim. Siz de yükleyin, yükleyin ki güzel enerjiler çoğalıp 2023'ü ışıklı eller ve parlak yürekler üzerinde yükseltsin. Olmaz olmaz demeyelim; deneyelim...
Aşağıdaki beytin ikinci mısraında Ebced hesabıyla düşürdüğüm tam tarihle 2023'e temenna ederim:
Epey aynıydı kötümser iki bin yirmi iki,
İki bin yirmi üç olur çok farklı bir yıl belki! (1444)
Hepinize mutlu, kutlu ve en önemlisi umutlu bir yeni yıl dilerim.