Yıllar önce MBA sınıfına verdiğim Uluslararası Pazarlama dersinde bir örnek olay inceledik.
Örnek olayın konusu da İran'daki molla rejiminin dünyaca ünlü Barbie bebeklerinin İran'a girmesini yasaklaması ve bunu üreten firmanın neler yapması gerektiği ile ilgili stratejileri araştırmaktı.
Kuşkusuz uluslararası işletmeciliğin ilk kurallarından birisi gidilecek ülkenin sosyo-kültürel yapısı, politik durumu ve ülkedeki güç odakları, ekonomik gelişmesi ve gelir dağılımı, coğrafyası, nüfus yapısı gibi konuları incelemektir. Örnek olayı sınıfta tartışan öğrencilerimden birisi de anne ve babası İranlı fakat kendisi ABD'de doğmuş bir bayan elektronik mühendisi idi.
İran'ın sosyal ve siyasal yanını iyi biliyordu. Bu öğrenci konuyu daha yakından bildiği için bize Youtube internet sitesine konulan ve İran'daki molla rejimi polisinin İranlı kadınlara "Chador-yanı çadır" diye tanımlanan çok kapalı giyim tarzını nasıl zorla giydirmek istediğini gösteren gizlice çekilmiş filmleri gösterdi.
İran'ın düşündürdüğü
İsteyenler;
Eğer insanlar beyinlerini belirli kişilerin emrine verirlerse ve "Acaba mı?" sorusunu sormaktan vazgeçirilip birer tebaa kültürüne ve biat anlayışına sürüklenirlerse her yeni gelen aşırılar bir önceki aşırıların yetersizliğini ileri sürüp kendilerinin daha gerçek ve daha iyi "aşırı" olduğunu ileri sürer ve kendisi gibi düşünmeyenleri ortadan kaldıracak yollara başvururlar. Bazılarının ılımlılık sıfatının nasıl katı aşırılığa ve geriliğe sürüklemeye başladığını gösteren belirtiler yalaka olmayan saray medyası dışındaki özgür medyaya yansıyor durmadan.
Bir oyuncak bebeğe bile tahammül edemeyen bir zihniyet Humeyni'den bu yana nereden nereye geldi? İlk gelenler ılımlı görüntüde idiler, şimdikiler daha öncekileri etkisiz hale getirdiler ve devleti militan bir örgüt şekline dönüştürdüler. Mahalle baskısı zamanla devlet baskısı ve zulmü halini aldı. Bugünkü haliyle İran rejiminin giderek Taliban rejimine benzeyebileceğine kuşku yok. Bu rejimin Lübnan ve Filistin'deki yandaşları ve kopyalarının kendi halklarına layık gördükleri yaşam tarzına bir bakın.
Türkiye'nin hatası
Şimdi bu kafanın elinde bir de atom bombası bulunduğunu düşünebiliyor musunuz?
Bunu belirttik diye kimse bizi ABD yönetiminin yaptığı ve yapacağı yanlışlıkları onayladığımızı sanmasın. Eğer bugün Irak'ta bir Barzani gerçeği yaratılmışsa Suriye'den milyonlarca mülteci gelmişse bunda en az ABD ve İngiltere kadar Türkiye'nin de rolü vardır. Müttefik uçaklarına İncirlik'i kullandırıp bu eşkıyaya yasallık kazandıranların başında gene bizim gelmiş geçmiş politikacılarımızın hataları yatıyor. Tıpkı İttihat ve Terakki'nin gözü kapalı Almancılığı ve kaybettiğimiz topraklar gibi.
Ülkeye "ılımlı İslam" sıfatını layık görenler ve İttihat ve Terakkiciler gibi belirli bir görüşe körü körüne angaje olanlar herhalde gene kafalarınca gelecek için de bir plan yapmışlardır ülkemiz hakkında. Bunun belirtilerini dış politikadan, yıkılmış tüketilmiş bir ekonomi, artık sokağa yansıyan yoksulluk görüntüleri, belirli bir müteahhit takımına tanınan ayrıcalıklar,medyaya yansıyan kişisel ve ailesel zenginleşme haberlerinde görmek mümkündür.
Örnek olayın konusu da İran'daki molla rejiminin dünyaca ünlü Barbie bebeklerinin İran'a girmesini yasaklaması ve bunu üreten firmanın neler yapması gerektiği ile ilgili stratejileri araştırmaktı.
Kuşkusuz uluslararası işletmeciliğin ilk kurallarından birisi gidilecek ülkenin sosyo-kültürel yapısı, politik durumu ve ülkedeki güç odakları, ekonomik gelişmesi ve gelir dağılımı, coğrafyası, nüfus yapısı gibi konuları incelemektir. Örnek olayı sınıfta tartışan öğrencilerimden birisi de anne ve babası İranlı fakat kendisi ABD'de doğmuş bir bayan elektronik mühendisi idi.
İran'ın sosyal ve siyasal yanını iyi biliyordu. Bu öğrenci konuyu daha yakından bildiği için bize Youtube internet sitesine konulan ve İran'daki molla rejimi polisinin İranlı kadınlara "Chador-yanı çadır" diye tanımlanan çok kapalı giyim tarzını nasıl zorla giydirmek istediğini gösteren gizlice çekilmiş filmleri gösterdi.
İran'ın düşündürdüğü
İsteyenler;
Misafirler için gizlenen link, görmek için
Giriş yap veya üye ol.
isimli internet sitesine girerek orada "İranian dress" yazsını ve oradaki filmleri izlesin. Dinler birer zorlama aracı haline getirildiği zaman, hele devlet bu işi üstlendiği zaman insan haklarının, seçme hakkının, kişisel özgürlüklerin nasıl ortadan kalkabileceğini gösteren bu görüntüler mahalle baskısının ne derece doğru olduğunu ortaya koydu ve bu olgunun ileride ne boyutlara ulaşacağı konusunda beni tekrar düşünmeye sevk etti.Eğer insanlar beyinlerini belirli kişilerin emrine verirlerse ve "Acaba mı?" sorusunu sormaktan vazgeçirilip birer tebaa kültürüne ve biat anlayışına sürüklenirlerse her yeni gelen aşırılar bir önceki aşırıların yetersizliğini ileri sürüp kendilerinin daha gerçek ve daha iyi "aşırı" olduğunu ileri sürer ve kendisi gibi düşünmeyenleri ortadan kaldıracak yollara başvururlar. Bazılarının ılımlılık sıfatının nasıl katı aşırılığa ve geriliğe sürüklemeye başladığını gösteren belirtiler yalaka olmayan saray medyası dışındaki özgür medyaya yansıyor durmadan.
Bir oyuncak bebeğe bile tahammül edemeyen bir zihniyet Humeyni'den bu yana nereden nereye geldi? İlk gelenler ılımlı görüntüde idiler, şimdikiler daha öncekileri etkisiz hale getirdiler ve devleti militan bir örgüt şekline dönüştürdüler. Mahalle baskısı zamanla devlet baskısı ve zulmü halini aldı. Bugünkü haliyle İran rejiminin giderek Taliban rejimine benzeyebileceğine kuşku yok. Bu rejimin Lübnan ve Filistin'deki yandaşları ve kopyalarının kendi halklarına layık gördükleri yaşam tarzına bir bakın.
Türkiye'nin hatası
Şimdi bu kafanın elinde bir de atom bombası bulunduğunu düşünebiliyor musunuz?
Bunu belirttik diye kimse bizi ABD yönetiminin yaptığı ve yapacağı yanlışlıkları onayladığımızı sanmasın. Eğer bugün Irak'ta bir Barzani gerçeği yaratılmışsa Suriye'den milyonlarca mülteci gelmişse bunda en az ABD ve İngiltere kadar Türkiye'nin de rolü vardır. Müttefik uçaklarına İncirlik'i kullandırıp bu eşkıyaya yasallık kazandıranların başında gene bizim gelmiş geçmiş politikacılarımızın hataları yatıyor. Tıpkı İttihat ve Terakki'nin gözü kapalı Almancılığı ve kaybettiğimiz topraklar gibi.
Ülkeye "ılımlı İslam" sıfatını layık görenler ve İttihat ve Terakkiciler gibi belirli bir görüşe körü körüne angaje olanlar herhalde gene kafalarınca gelecek için de bir plan yapmışlardır ülkemiz hakkında. Bunun belirtilerini dış politikadan, yıkılmış tüketilmiş bir ekonomi, artık sokağa yansıyan yoksulluk görüntüleri, belirli bir müteahhit takımına tanınan ayrıcalıklar,medyaya yansıyan kişisel ve ailesel zenginleşme haberlerinde görmek mümkündür.