Metehan90
Forum Üyesi
Yaralara Şifa: Bal Merhemi
Kâinatın yaratıcısı, insanlara karanlıkların içinde dünya gibi mükemmel bir mesken halketmiş ve bizleri irademiz harici buraya göndermiş. İyiyi kötüyü, güzeli çirkini öğretip bizleri bir imtihana tâbi tutmuş. Biz insanlar da. bu tatlı mavi küre içinde bir yandan imtihana çalışırken, bir yanda da hayatımızı sürdürmek, hatta daha iyi sürdürmek için afâki ve enfüsi dairedeki hâdiselerle ilgilenmişiz. Onlara dikkat etmişiz. Üzerlerinde düşünmüşüz. Çoğu zaman yaratıcımızın elçilerinin getirdikleri ışıklarla çevremizi değerlendirerek iyi neticelere varmışız.
İşte son elçisinin bizlere tebliğleri sırasında Öğrettiği bir sözü: "Bal bütün dertlere devâdır". Evet bal bütün dertlere devâdır. Fakat bizler bunu hep balı yiyerek dertlerimize çâre bulacağız şeklinde anlamışız. Oysa son yıllarda yapılan ilmi araştırmalar, balın aynı zamanda merhem gibi sürülerek de kullanılabileceğini ortaya çıkarmıştır.
Nijerya'daki cerrahlar, yaraları balla tedâvi etme hususunda büyük muvaffakiyetler elde etmişlerdir. Bu cerrahlardan biri olan Spencer EFEM, Kalabor'daki üniversite Hastahanesinde üç yıl zarfında 59 hastayı balla tedâvi ederek, biri hariç hepsinin sıhhate kavuşmalarına sebep olmuştur. Bazı doktorlar yanık, yara, fazla yatmadan mütevellit ve çeşitli ülser türlerinden muzdarip hastalarını klâsik pansuman ve antibiyotik kullanarak tedâvi etmeye çalıştılar. Netice başansız olunca hastalarını Dr. S. E'ye havale ettiler. Dr. E. yaralı kısımların araştırılması için numuneler aldıktan sonra yaralara saf bal sürdü. Böylece zedelenenmiş dokular kurudu ve vücut yarayı kolaylıkla tamir edebildi. Dr. E. bunu şöyle izah ediyor: "Bal tatbikinden sonra, yara kabuğu ile, çürümüş ve kangrenli dokular giderek birbirinden ayrıldılar. Bu kısımlar hastayı incitmeden birkaç pens ile alındılar. En altta ise sağlıklı doku kaldı. Yapılan laboratuvar incelemeleri neticesinde, yaraların bazı mikroorganizmalardan mütevellit olduğu anlaşıldı. Göz ve idrar yolu enfeksiyonlarında rastlanan Pseudomonas pyocyanea ve mide-barsak iltihaplarına sebebiyet veren Escherichia coli bunlardan bazılarıdır.
Balla tedâviden bir hafta sonra yaradan alınan kültürde bu mikroorganizmaların hiç birisi bulunamamıştır.
Bal çok düşük asiditeli, oldukça koyu kıvamda ve su emicidir. Bu özellikleri ile bal, ödemli (şişmiş) dokulardan suyu emerek yarayı temizler ve daha başka enfeksiyonları önler. Bal, aynı zamanda bakteri öldürücü eleman olan inhibini de ihtiva eder. Böylece müzmin yaralardaki ölü dokuların, balla tedâvi vasıtasıyla hiçbir cerrahi müdaheleye lüzum kalmadan alınabileceği de isbat edilmiş oldu. Hatta bazı durumlarda deri nakli ve herhangi bir uzvun kesilmesine gerek kalmamaktadır.
Kâinatın yaratıcısı, insanlara karanlıkların içinde dünya gibi mükemmel bir mesken halketmiş ve bizleri irademiz harici buraya göndermiş. İyiyi kötüyü, güzeli çirkini öğretip bizleri bir imtihana tâbi tutmuş. Biz insanlar da. bu tatlı mavi küre içinde bir yandan imtihana çalışırken, bir yanda da hayatımızı sürdürmek, hatta daha iyi sürdürmek için afâki ve enfüsi dairedeki hâdiselerle ilgilenmişiz. Onlara dikkat etmişiz. Üzerlerinde düşünmüşüz. Çoğu zaman yaratıcımızın elçilerinin getirdikleri ışıklarla çevremizi değerlendirerek iyi neticelere varmışız.
İşte son elçisinin bizlere tebliğleri sırasında Öğrettiği bir sözü: "Bal bütün dertlere devâdır". Evet bal bütün dertlere devâdır. Fakat bizler bunu hep balı yiyerek dertlerimize çâre bulacağız şeklinde anlamışız. Oysa son yıllarda yapılan ilmi araştırmalar, balın aynı zamanda merhem gibi sürülerek de kullanılabileceğini ortaya çıkarmıştır.
Nijerya'daki cerrahlar, yaraları balla tedâvi etme hususunda büyük muvaffakiyetler elde etmişlerdir. Bu cerrahlardan biri olan Spencer EFEM, Kalabor'daki üniversite Hastahanesinde üç yıl zarfında 59 hastayı balla tedâvi ederek, biri hariç hepsinin sıhhate kavuşmalarına sebep olmuştur. Bazı doktorlar yanık, yara, fazla yatmadan mütevellit ve çeşitli ülser türlerinden muzdarip hastalarını klâsik pansuman ve antibiyotik kullanarak tedâvi etmeye çalıştılar. Netice başansız olunca hastalarını Dr. S. E'ye havale ettiler. Dr. E. yaralı kısımların araştırılması için numuneler aldıktan sonra yaralara saf bal sürdü. Böylece zedelenenmiş dokular kurudu ve vücut yarayı kolaylıkla tamir edebildi. Dr. E. bunu şöyle izah ediyor: "Bal tatbikinden sonra, yara kabuğu ile, çürümüş ve kangrenli dokular giderek birbirinden ayrıldılar. Bu kısımlar hastayı incitmeden birkaç pens ile alındılar. En altta ise sağlıklı doku kaldı. Yapılan laboratuvar incelemeleri neticesinde, yaraların bazı mikroorganizmalardan mütevellit olduğu anlaşıldı. Göz ve idrar yolu enfeksiyonlarında rastlanan Pseudomonas pyocyanea ve mide-barsak iltihaplarına sebebiyet veren Escherichia coli bunlardan bazılarıdır.
Balla tedâviden bir hafta sonra yaradan alınan kültürde bu mikroorganizmaların hiç birisi bulunamamıştır.
Bal çok düşük asiditeli, oldukça koyu kıvamda ve su emicidir. Bu özellikleri ile bal, ödemli (şişmiş) dokulardan suyu emerek yarayı temizler ve daha başka enfeksiyonları önler. Bal, aynı zamanda bakteri öldürücü eleman olan inhibini de ihtiva eder. Böylece müzmin yaralardaki ölü dokuların, balla tedâvi vasıtasıyla hiçbir cerrahi müdaheleye lüzum kalmadan alınabileceği de isbat edilmiş oldu. Hatta bazı durumlarda deri nakli ve herhangi bir uzvun kesilmesine gerek kalmamaktadır.