Vay Canına
Forum Üyesi
Aydınlık Ufka Doğru
İnsan, psikolojik bakımdan içe dönük ve karamsar bir hâle düştüğünde; kendi iç dünyasında hayâl ettiği karamsar tabloları dışa aksettirmek ister. Diğer bir tabirle insan, İçindeki karamsar hallerin verdiği ruh psikozu ile bütün insanları da kendisi gibi görmek ister. Bunda bir nevi kendi karamsarlığını başkalarına yaşatma düşüncesi yahut kendi hâlini başkalarında da görüp avunma psikolojisi vardır. Bu hâle düşen birisi, dış âleme intibak edemeyişin bâriz misâlini yaşayarak mistik bir edayla meseleyi perdelemek ister. Bu onu daha da çıkmazlara sürükler. Neticede benliği ile dışyapı arasında sağlıksız sentezlere götürerek içinden çıkılmaz bir duruma düşürür.
Bu saikle kelimelere dökülen iç yapıdaki gariplikler, sanki diğer insanları yutacak bir dev hâline gelir. Hakikata uzak kalmış bir düşünce tarzının ifadesiyle:
Bilmemek bilmekten iyidir
Düşünmeden yaşayalım
der ve insanlığı bedbinliğin kucağına iterek âdeta atalete, inhirafa düşürür. Yahut bütün bütün insanlıktan kaçıp, düşünmeyi unutup kendini nazların dünyasına koyuvermek ister. Orhan Veli gibi:
Düşünme
Arzu et sade!
Bak böcekler de öyle yapıyor.
diyerek kurtuluşu hayvanlara benzemekte, onlar gibi yaşamakta arar. Oysa insan istese de hayvanlar gibi yaşayamaz ki. Onlar geçmişi ve geleceği düşünmezler. Sâdece ânı yaşar, zevk alırlar. İnsan ise geçmişin elemleri ve geleceğin endişeleriyle doludur. istese de kaçamaz, insanlıktan çıkamaz. Bu düşünceler, onu gitgide hüsrana boğar ve çâreyi ancak intihar etmekte bulur. Ona da cesaret edemezse, unutmak ister ve Cahit Sıtkı misâli tek dostu olan kadehe sarılır:
İnsan, psikolojik bakımdan içe dönük ve karamsar bir hâle düştüğünde; kendi iç dünyasında hayâl ettiği karamsar tabloları dışa aksettirmek ister. Diğer bir tabirle insan, İçindeki karamsar hallerin verdiği ruh psikozu ile bütün insanları da kendisi gibi görmek ister. Bunda bir nevi kendi karamsarlığını başkalarına yaşatma düşüncesi yahut kendi hâlini başkalarında da görüp avunma psikolojisi vardır. Bu hâle düşen birisi, dış âleme intibak edemeyişin bâriz misâlini yaşayarak mistik bir edayla meseleyi perdelemek ister. Bu onu daha da çıkmazlara sürükler. Neticede benliği ile dışyapı arasında sağlıksız sentezlere götürerek içinden çıkılmaz bir duruma düşürür.
Bu saikle kelimelere dökülen iç yapıdaki gariplikler, sanki diğer insanları yutacak bir dev hâline gelir. Hakikata uzak kalmış bir düşünce tarzının ifadesiyle:
Bilmemek bilmekten iyidir
Düşünmeden yaşayalım
der ve insanlığı bedbinliğin kucağına iterek âdeta atalete, inhirafa düşürür. Yahut bütün bütün insanlıktan kaçıp, düşünmeyi unutup kendini nazların dünyasına koyuvermek ister. Orhan Veli gibi:
Düşünme
Arzu et sade!
Bak böcekler de öyle yapıyor.
diyerek kurtuluşu hayvanlara benzemekte, onlar gibi yaşamakta arar. Oysa insan istese de hayvanlar gibi yaşayamaz ki. Onlar geçmişi ve geleceği düşünmezler. Sâdece ânı yaşar, zevk alırlar. İnsan ise geçmişin elemleri ve geleceğin endişeleriyle doludur. istese de kaçamaz, insanlıktan çıkamaz. Bu düşünceler, onu gitgide hüsrana boğar ve çâreyi ancak intihar etmekte bulur. Ona da cesaret edemezse, unutmak ister ve Cahit Sıtkı misâli tek dostu olan kadehe sarılır: