Wizard
Forum Üyesi
- Katılım
- 13 Eyl 2022
- Mesajlar
- 9,009
- Puanları
- 0
Çanakkale Kara Savaşları'nın sürdüğü dönemde, Conkbayırı'nda İngilizlere karşı 10 Ağustos 1915'de kazanılan zafer, Atatürk'ün askeri yeteneğini ve liderlik vasıflarını sergilediği taarruz olarak tarih sayfalarında yerini aldı.
Askeri tarih uzmanı Ömer Arslan, HİBYA'ya yaptığı açıklamada, 18 Mart 1915'te Çanakkale Boğazı'nın sadece gemilerle geçilemeyeceğini anlayan İngilizlerin 25 Nisan 1915'te Gelibolu Yarımadası'na asker çıkardığını, Çanakkale cephesinde hem Seddülbahir hem de Arıburnu bölgesinde ilerleyemeyen, çıkarmadaki ilk gün hedeflerinin oldukça uzağında bulunan İngilizlerin kilitlenen cepheyi açmak için takviye asker talebinde bulunduğunu anımsattı.
Saldırının hedeflerinin Arıburnu'ndan yapılacak bir ilerlemeyle Türk ordusunun İstanbulla olan kara bağlantısını kesmek, topçuları konuşlandıracak bir yükselti ele geçirip, Türk ordusunun Asya ve İstanbul'dan gelen deniz ulaşımını engellemek ve buradaki tüm kuvvetlerin kış üssü olarak kullanması için Suvla Koyu'nu ele geçirmek olduğuna işaret eden Arslan, asıl taarruzun ise Avustralya ve Yeni Zelanda Kolordusu'nun solundan, Sazlıdere, Çatlakdere ve Ağıldere'den Conkbayırı sırtlarına doğru yapılacağını bildirdi.
Arslan, bu taarruzu desteklemek için Avustralya ve Yeni Zelanda Kolordusu'nun, 13. Tümen piyadesi, bir sahra obüs tugayı, 10. Tümen'den 29. Tugay ve 29. Hint Tugayı ile takviye edildiğini, bu takviyelerle Anafartalar'dan yapılacak taktik manevrayla Kocaçimen-Conkbayırı hattındaki hakim tepelerin ele geçirilmesinin planlandığına işaret ederek, şu bilgiler verdi:
''6 Ağustos 1915 tarihinde başlayan harekat araziyi tanımayan, yeteri kadar keşif yapamayan birliklerin yönlerini kaybetmeleri ve gecikmeleri nedeniyle planlandığı şekilde gelişmedi. Conkbayırı'na kadar ilerleyen Yeni Zelandalılar, 8 Ağustos'ta bu bayırın batı yamaçlarında tutunmayı başarmıştı. Conkbayırı'ndaki tehlikenin henüz geçmediğini düşünen 19. Tümen Komutanı Albay Mustafa Kemal, Esat Paşa ile yaptığı telefon görüşmesinde memleketin selameti adına durumun ciddiyeti konusunda 5. Ordu komutanının dikkatini çekmesini istedi. Bunun üzerine 5. Ordu Kurmay Başkanı Kazım Bey telefonla aradığı Mustafa Kemal'den mütalaasını dinledi. Mustafa Kemal, bu görüşmede mevcut kuvvetlerin sevk ve idaresinin birleştirilerek emri altına verilmesinden başka çare kalmadığını bildirdi.''
Albay Feyzi Bey'in yerine Albay Mustafa Kemal Bey atandı
Ömer Arslan, 5. Ordu Komutanı Liman von Sanders'in emriyle 7 Ağustos 1915 günü saat 22.10'da Anafartalar Grubu'nun kurulmasıyla Kocaçimen-Conkbayırı hattında bulunan birliklerin de Kuzey Grubu'ndan alınarak Albay Feyzi Bey'in emrine verildiğini ve Conkbayırı'na hareketinin emredildiğini söyledi.
5. Ordu komutanın, Saros Grubu'ndan 7 ve 12. tümenler ile Anafartalar mıntıkasına gelen Albay Feyzi Bey'e hemen müttefiklere taarruz etmesini emrettiğini, fakat Feyzi Bey'in, hem uzun bir yoldan gelerek oldukça yorulan askeri 8-9 Ağustos gecesi dinlendirmek, hem de henüz yetişmemiş birliklerin gelmesini beklemek amacıyla tümen komutanlarının talebi üzerine taarruzu 9 Ağustos sabahına ertelediğini anlatan Arslan, bu durum karşısında Liman von Sanders tarafından Anafartalar Grup Komutanlığı görevinden alınan Albay Feyzi Bey'in yerine Albay Mustafa Kemal'in atandığını ve kendisine hemen Çamlıtekke'ye hareket ederek, 7 ve 12. tümenler tarafından yapılacak taarruzu şafakla birlikte yapmasının emredildiğini bildirdi.
Arslan, bu durumun Esat Paşa tarafından 8 Ağustos 1915 saat 21.50'de 19. Tümen Komutanlığı'na bildirildiğini, Anafartalar Grup Komutanı Mustafa Kemal'in 19. Tümen Komutanlığı görevini 27. Alay Komutanı Şefik Bey'e devrederek saat 23.30'da karargahtan ayrıldığını belirterek, şöyle devam etti:
''Daha sonra 1. Anafartalar Muharebesi adını alacak olan taarruzun emri, 9 Ağustos 1915 günü saat 04.10'da verildi. Albay Mustafa Kemal, 7 ve 12. tümenin önceki grup komutanı Albay Feyzi Bey'in tertibatına göre hareket etmesini, Kocaçimen Conkbayırı hattındaki birliklerin ise bu taarruzu kolaylaştıracaklarını bildirdi. 8. Tümen Komutanı Kurmay Başkanı Galip Bey, Anafartalar Grup Komutanı Albay Mustafa Kemal'e kurmay başkanı ile Conkbayırı'na geldiğinde, taarruzun sonucuna yönelik endişesini belirterek, mütalaada bulundu. Galip Bey'in mütalaasına göre, 2 günden beri Conkbayırı'na durmaksızın taarruz edildiği halde başarılı olunamamış ve bu nedenle ağır zayiatlar verilmişti. Gelmesi beklenen 2 alaydan birisi henüz olmadığı halde bugüne kadar birçok alayın başaramadığı bir taarruzda başarılı olunamayacağını ifade etmişti. Mustafa Kemal Bey, bu mütalaayı sonuna kadar dinlemiş, mevcut durumu olduğu gibi tasvir eden ve mantıklı bulduğu bu görüşler onu taarruz fikrinden vazgeçirememişti. Bunun sebebini ise 'Bazı kanaatler vardır ki onların hesap ve mantıkla izahı pek güçtür. Bahusus muharebesinin kanlı ve ateşli safhasındaki duyguların tevlit ettiği kanaatler...Bittabi her kanaat ve karar, içinde bulunulan ahval ve şeraiti tetkik ve bu tetkikat netayicini teferrüs ve takdir sayesinde tevellüt eder' ifadeleriyle açıklamıştır.''
Taarruz sadece süngü kullanılarak yapılacak
Askeri tarih uzmanı Ömer Arslan, Mustafa Kemal'in, müttefikleri şiddetli ve hızlı bir baskınla yenebileceğini düşündüğünü, ancak bunun kuvvet çokluğundan ziyade dikkatli, fedakarca sevk ve idareyle yapılabileceğini söyledi.
Saat 04.30'daki taarruzun baskın tarzında, herhangi bir topçu hazırlık ateşi açılmadan sadece süngü kullanılarak yapılmasının planladığını dile getiren Arslan, ''28. Alay gelmiş, fakat cepheye intikali sırasında yolu karıştırmış olan 41. Alay'ın ne zaman geleceği bilinmiyordu. Daha fazla gecikmeye meydan verilmeden mevcut birliklerle taarruzun gerçekleştirilmesine karar verildi. İhtiyattaki 23. Alay, Conkbayırı gerisine gelecek, 24. Alay'ın ihtiyattaki bölükleri Conkbayırı hattında yakın bulundurulacaktı. Hücuma katılacak birliklerin birinci ve ikinci hatları sık avcı hattı, üçüncü taarruz kademesi ise yanaşık düzen biçiminde bulunacaktı.'' dedi.
Arslan, 28. Alay Komutanı Alman Binbaşı Hunker'in hücum emrini ne suretle olacağını kararlaştırmak üzere 23. Alay Komutanı Yarbay Hüseyin Recai Bey'le istinat noktası yanına geldiğini, dikkat çekecek saplı bir küreğin sağa sola defalarca sallanmasıyla bütün birliklerin hücum etmesinin kararlaştırıldığını ifade ederek, ''Saat 05.30'da kararlaştırılan işaret aynı zamanda müfreze komutanı olan Hüseyin Recai Bey tarafından verildi. 24. Alay, ilk hatta siperlerde ve 23. Alay 1. Tabur sağ tarafta ve tamamen ikinci hatta, 23. Alay 2. Tabur iki bölük ikinci hatta ve 28. Alay iki tabur sol tarafta ikinci hattı teşkil ederek, süngü takmış vaziyette bulundukları halde hücuma katıldı. İlerleyen birliklerin taarruzuyla Conkbayırı tamamen müttefiklerden temizlendi ve İngilizler geri çekildi.'' diye konuştu.
Anafartalar Grup Komutanı Albay Mustafa Kemal Bey'in, 107. yıl önce bugün 10 Ağustos Conkbayırı süngü hücumu sırasında göğsüne isabet eden bir şarapnel parçasının saatini parçaladığını ve hayatını kurtardığını belirten Arslan, aynı gün, aynı saatlerde, aynı muharebede başka bir şarapnel parçasının ise 23. Alay Komutanı Yarbay Recai Bey'i göğsünden yaralayıp, şehit ettiğini, eğer söz konusu saatin olmaması halinde tıpkı Recai Bey gibi Atatürk'ün de şehit olabileceğini, ancak Allah'ın onu Türk milletine bağışladığını kaydetti.
Askeri tarih uzmanı Ömer Arslan, HİBYA'ya yaptığı açıklamada, 18 Mart 1915'te Çanakkale Boğazı'nın sadece gemilerle geçilemeyeceğini anlayan İngilizlerin 25 Nisan 1915'te Gelibolu Yarımadası'na asker çıkardığını, Çanakkale cephesinde hem Seddülbahir hem de Arıburnu bölgesinde ilerleyemeyen, çıkarmadaki ilk gün hedeflerinin oldukça uzağında bulunan İngilizlerin kilitlenen cepheyi açmak için takviye asker talebinde bulunduğunu anımsattı.
Saldırının hedeflerinin Arıburnu'ndan yapılacak bir ilerlemeyle Türk ordusunun İstanbulla olan kara bağlantısını kesmek, topçuları konuşlandıracak bir yükselti ele geçirip, Türk ordusunun Asya ve İstanbul'dan gelen deniz ulaşımını engellemek ve buradaki tüm kuvvetlerin kış üssü olarak kullanması için Suvla Koyu'nu ele geçirmek olduğuna işaret eden Arslan, asıl taarruzun ise Avustralya ve Yeni Zelanda Kolordusu'nun solundan, Sazlıdere, Çatlakdere ve Ağıldere'den Conkbayırı sırtlarına doğru yapılacağını bildirdi.
Arslan, bu taarruzu desteklemek için Avustralya ve Yeni Zelanda Kolordusu'nun, 13. Tümen piyadesi, bir sahra obüs tugayı, 10. Tümen'den 29. Tugay ve 29. Hint Tugayı ile takviye edildiğini, bu takviyelerle Anafartalar'dan yapılacak taktik manevrayla Kocaçimen-Conkbayırı hattındaki hakim tepelerin ele geçirilmesinin planlandığına işaret ederek, şu bilgiler verdi:
''6 Ağustos 1915 tarihinde başlayan harekat araziyi tanımayan, yeteri kadar keşif yapamayan birliklerin yönlerini kaybetmeleri ve gecikmeleri nedeniyle planlandığı şekilde gelişmedi. Conkbayırı'na kadar ilerleyen Yeni Zelandalılar, 8 Ağustos'ta bu bayırın batı yamaçlarında tutunmayı başarmıştı. Conkbayırı'ndaki tehlikenin henüz geçmediğini düşünen 19. Tümen Komutanı Albay Mustafa Kemal, Esat Paşa ile yaptığı telefon görüşmesinde memleketin selameti adına durumun ciddiyeti konusunda 5. Ordu komutanının dikkatini çekmesini istedi. Bunun üzerine 5. Ordu Kurmay Başkanı Kazım Bey telefonla aradığı Mustafa Kemal'den mütalaasını dinledi. Mustafa Kemal, bu görüşmede mevcut kuvvetlerin sevk ve idaresinin birleştirilerek emri altına verilmesinden başka çare kalmadığını bildirdi.''
Albay Feyzi Bey'in yerine Albay Mustafa Kemal Bey atandı
Ömer Arslan, 5. Ordu Komutanı Liman von Sanders'in emriyle 7 Ağustos 1915 günü saat 22.10'da Anafartalar Grubu'nun kurulmasıyla Kocaçimen-Conkbayırı hattında bulunan birliklerin de Kuzey Grubu'ndan alınarak Albay Feyzi Bey'in emrine verildiğini ve Conkbayırı'na hareketinin emredildiğini söyledi.
5. Ordu komutanın, Saros Grubu'ndan 7 ve 12. tümenler ile Anafartalar mıntıkasına gelen Albay Feyzi Bey'e hemen müttefiklere taarruz etmesini emrettiğini, fakat Feyzi Bey'in, hem uzun bir yoldan gelerek oldukça yorulan askeri 8-9 Ağustos gecesi dinlendirmek, hem de henüz yetişmemiş birliklerin gelmesini beklemek amacıyla tümen komutanlarının talebi üzerine taarruzu 9 Ağustos sabahına ertelediğini anlatan Arslan, bu durum karşısında Liman von Sanders tarafından Anafartalar Grup Komutanlığı görevinden alınan Albay Feyzi Bey'in yerine Albay Mustafa Kemal'in atandığını ve kendisine hemen Çamlıtekke'ye hareket ederek, 7 ve 12. tümenler tarafından yapılacak taarruzu şafakla birlikte yapmasının emredildiğini bildirdi.
Arslan, bu durumun Esat Paşa tarafından 8 Ağustos 1915 saat 21.50'de 19. Tümen Komutanlığı'na bildirildiğini, Anafartalar Grup Komutanı Mustafa Kemal'in 19. Tümen Komutanlığı görevini 27. Alay Komutanı Şefik Bey'e devrederek saat 23.30'da karargahtan ayrıldığını belirterek, şöyle devam etti:
''Daha sonra 1. Anafartalar Muharebesi adını alacak olan taarruzun emri, 9 Ağustos 1915 günü saat 04.10'da verildi. Albay Mustafa Kemal, 7 ve 12. tümenin önceki grup komutanı Albay Feyzi Bey'in tertibatına göre hareket etmesini, Kocaçimen Conkbayırı hattındaki birliklerin ise bu taarruzu kolaylaştıracaklarını bildirdi. 8. Tümen Komutanı Kurmay Başkanı Galip Bey, Anafartalar Grup Komutanı Albay Mustafa Kemal'e kurmay başkanı ile Conkbayırı'na geldiğinde, taarruzun sonucuna yönelik endişesini belirterek, mütalaada bulundu. Galip Bey'in mütalaasına göre, 2 günden beri Conkbayırı'na durmaksızın taarruz edildiği halde başarılı olunamamış ve bu nedenle ağır zayiatlar verilmişti. Gelmesi beklenen 2 alaydan birisi henüz olmadığı halde bugüne kadar birçok alayın başaramadığı bir taarruzda başarılı olunamayacağını ifade etmişti. Mustafa Kemal Bey, bu mütalaayı sonuna kadar dinlemiş, mevcut durumu olduğu gibi tasvir eden ve mantıklı bulduğu bu görüşler onu taarruz fikrinden vazgeçirememişti. Bunun sebebini ise 'Bazı kanaatler vardır ki onların hesap ve mantıkla izahı pek güçtür. Bahusus muharebesinin kanlı ve ateşli safhasındaki duyguların tevlit ettiği kanaatler...Bittabi her kanaat ve karar, içinde bulunulan ahval ve şeraiti tetkik ve bu tetkikat netayicini teferrüs ve takdir sayesinde tevellüt eder' ifadeleriyle açıklamıştır.''
Taarruz sadece süngü kullanılarak yapılacak
Askeri tarih uzmanı Ömer Arslan, Mustafa Kemal'in, müttefikleri şiddetli ve hızlı bir baskınla yenebileceğini düşündüğünü, ancak bunun kuvvet çokluğundan ziyade dikkatli, fedakarca sevk ve idareyle yapılabileceğini söyledi.
Saat 04.30'daki taarruzun baskın tarzında, herhangi bir topçu hazırlık ateşi açılmadan sadece süngü kullanılarak yapılmasının planladığını dile getiren Arslan, ''28. Alay gelmiş, fakat cepheye intikali sırasında yolu karıştırmış olan 41. Alay'ın ne zaman geleceği bilinmiyordu. Daha fazla gecikmeye meydan verilmeden mevcut birliklerle taarruzun gerçekleştirilmesine karar verildi. İhtiyattaki 23. Alay, Conkbayırı gerisine gelecek, 24. Alay'ın ihtiyattaki bölükleri Conkbayırı hattında yakın bulundurulacaktı. Hücuma katılacak birliklerin birinci ve ikinci hatları sık avcı hattı, üçüncü taarruz kademesi ise yanaşık düzen biçiminde bulunacaktı.'' dedi.
Arslan, 28. Alay Komutanı Alman Binbaşı Hunker'in hücum emrini ne suretle olacağını kararlaştırmak üzere 23. Alay Komutanı Yarbay Hüseyin Recai Bey'le istinat noktası yanına geldiğini, dikkat çekecek saplı bir küreğin sağa sola defalarca sallanmasıyla bütün birliklerin hücum etmesinin kararlaştırıldığını ifade ederek, ''Saat 05.30'da kararlaştırılan işaret aynı zamanda müfreze komutanı olan Hüseyin Recai Bey tarafından verildi. 24. Alay, ilk hatta siperlerde ve 23. Alay 1. Tabur sağ tarafta ve tamamen ikinci hatta, 23. Alay 2. Tabur iki bölük ikinci hatta ve 28. Alay iki tabur sol tarafta ikinci hattı teşkil ederek, süngü takmış vaziyette bulundukları halde hücuma katıldı. İlerleyen birliklerin taarruzuyla Conkbayırı tamamen müttefiklerden temizlendi ve İngilizler geri çekildi.'' diye konuştu.
Anafartalar Grup Komutanı Albay Mustafa Kemal Bey'in, 107. yıl önce bugün 10 Ağustos Conkbayırı süngü hücumu sırasında göğsüne isabet eden bir şarapnel parçasının saatini parçaladığını ve hayatını kurtardığını belirten Arslan, aynı gün, aynı saatlerde, aynı muharebede başka bir şarapnel parçasının ise 23. Alay Komutanı Yarbay Recai Bey'i göğsünden yaralayıp, şehit ettiğini, eğer söz konusu saatin olmaması halinde tıpkı Recai Bey gibi Atatürk'ün de şehit olabileceğini, ancak Allah'ın onu Türk milletine bağışladığını kaydetti.
Misafirler için gizlenen link, görmek için
Giriş yap veya üye ol.