Aşk Hikayeleri bölümümüzde, yeni evli kızına aşk ile ilgili nasihatler veren bir anneyi dinleyeceksiniz. “Aşk ve Kum Taneleri” isimli aşk hikayesini sonuna kadar okuyun.
Genç kız evliliğinin üçüncü ayında annesine geldi. Sevdiği adamla evlenmişti, sevildiğini de biliyordu. Ancak bir şeyler yolunda gitmiyor gibiydi. Anne kız herkesin terk ettiği sahilde gün batımını seyrettiler.
Anne uzun bir süre sessiz kaldı. Çocuklarına yapabileceği en güzel iyiliğin, onları dinlemek olduğunu biliyordu. Şimdi de dinledi. Genç kız da dinlenildiğinin farkındaydı. Akşamın çöküşüyle sakinleşen sular, karanlığı yavaş yavaş yudumlarken
“Bak!” dedi anne, nihayet. Kızının meraklı bakışları arasında sıcaklığını henüz kaybetmemiş bir avuç kumu avuçladı. “Siz severek evlendiniz. Elinizde olanın hepsi bu: Aşk! Kum taneleri kadar çok ve şimdilik sıcak.” Genç kız başıyla onayladı: “Evet, çok ve henüz sıcak.”
Anne devam etti: “Evlenerek aşkınızı avuçladınız, avuçlarınızda kalsın istediniz, hem çok hem sıcak kalsın arzu ettiniz.” Bu sırada avuçlarını hafifçe açıp kumları gösterdi. “Şimdilik avuçlarımda ve tutabiliyorum onları.”
Sonra parmaklarını sıkıca birbirine kapatıp avucundaki kumları sıkıştırınca kum taneleri parmaklarının arasından dökülmeye başladı. “Şimdi, aşkla kum tanesi arasında bir benzerlik daha ortaya çıktı,” dedi kızının yüzüne bakarak. “Aşkı hep aranızda tutmak istiyorsanız, hep sıcak kalsın ve eskimesin istiyorsanız, birbirinizin kişiliğini yok edecek biçimde eşine benzemeye ya da eşini kendine benzetmeye kalkma. “Bırakın, aşkı tutan kişilikleriniz olduğu gibi kalsın.
Parmaklar arasındaki mesafe gibi, kişilikler arasındaki mesafe de azaldıkça, aşk parmaklarınızın arasından kum taneleri gibi dökülüverir. “Aşkınız, iki ayrı kişi olduğunuz sürece çoğalır ve sıcak kalır. Biriniz diğeri adına kimliğini yitirirse aşk da sütunlarını kaybetmiş kubbe gibi çöker.
Unutma, iki sütun birbirinin yanında ancak birbirinden bağımsız oldukları sürece işe yararlar. Ağaçlar da öyledir… Yan yana olsalar da biri diğerine gölge etmez.” Annesi son olarak avucunda kalan kumu gösterdi. Yumruğunu sıktıkça dökülen kumlardan geriye sadece bir tutamcık kalmıştı.
“Bu bize yetmez,” dedi kız. “Yetmez…” Kalbinde taze bir heyecanla kızıllaşmış ufukta gözlerini gezdirdi. Yeniden umutlandı. Elini olabildiğince açıp alabildiğince kumla doldurdu avucunu ve Yürüdü…
Genç kız evliliğinin üçüncü ayında annesine geldi. Sevdiği adamla evlenmişti, sevildiğini de biliyordu. Ancak bir şeyler yolunda gitmiyor gibiydi. Anne kız herkesin terk ettiği sahilde gün batımını seyrettiler.
Anne uzun bir süre sessiz kaldı. Çocuklarına yapabileceği en güzel iyiliğin, onları dinlemek olduğunu biliyordu. Şimdi de dinledi. Genç kız da dinlenildiğinin farkındaydı. Akşamın çöküşüyle sakinleşen sular, karanlığı yavaş yavaş yudumlarken
“Bak!” dedi anne, nihayet. Kızının meraklı bakışları arasında sıcaklığını henüz kaybetmemiş bir avuç kumu avuçladı. “Siz severek evlendiniz. Elinizde olanın hepsi bu: Aşk! Kum taneleri kadar çok ve şimdilik sıcak.” Genç kız başıyla onayladı: “Evet, çok ve henüz sıcak.”
Anne devam etti: “Evlenerek aşkınızı avuçladınız, avuçlarınızda kalsın istediniz, hem çok hem sıcak kalsın arzu ettiniz.” Bu sırada avuçlarını hafifçe açıp kumları gösterdi. “Şimdilik avuçlarımda ve tutabiliyorum onları.”
Sonra parmaklarını sıkıca birbirine kapatıp avucundaki kumları sıkıştırınca kum taneleri parmaklarının arasından dökülmeye başladı. “Şimdi, aşkla kum tanesi arasında bir benzerlik daha ortaya çıktı,” dedi kızının yüzüne bakarak. “Aşkı hep aranızda tutmak istiyorsanız, hep sıcak kalsın ve eskimesin istiyorsanız, birbirinizin kişiliğini yok edecek biçimde eşine benzemeye ya da eşini kendine benzetmeye kalkma. “Bırakın, aşkı tutan kişilikleriniz olduğu gibi kalsın.
Parmaklar arasındaki mesafe gibi, kişilikler arasındaki mesafe de azaldıkça, aşk parmaklarınızın arasından kum taneleri gibi dökülüverir. “Aşkınız, iki ayrı kişi olduğunuz sürece çoğalır ve sıcak kalır. Biriniz diğeri adına kimliğini yitirirse aşk da sütunlarını kaybetmiş kubbe gibi çöker.
Unutma, iki sütun birbirinin yanında ancak birbirinden bağımsız oldukları sürece işe yararlar. Ağaçlar da öyledir… Yan yana olsalar da biri diğerine gölge etmez.” Annesi son olarak avucunda kalan kumu gösterdi. Yumruğunu sıktıkça dökülen kumlardan geriye sadece bir tutamcık kalmıştı.
“Bu bize yetmez,” dedi kız. “Yetmez…” Kalbinde taze bir heyecanla kızıllaşmış ufukta gözlerini gezdirdi. Yeniden umutlandı. Elini olabildiğince açıp alabildiğince kumla doldurdu avucunu ve Yürüdü…
Moderatör tarafında düzenlendi: