Türkiye’nin gözbebeği savunma sanayii kuruluşu TUSAŞ’a başkentte, Kahramankazan’daki tesislerinde düzenlenen alçakça saldırıyı içerideki son siyasi gelişmelerden ayrı düşünemeyiz. Sadece içerideki son siyasi gelişmelerden değil, Ortadoğu’daki gelişmelerden ve bu bağlamda Ankara’nın duruşundan da ayrı düşünemeyiz. Saldırının nedeni çok katmanlı… Bu saldırıyı Türkiye’nin savunma sanayii alanında kaydettiği gelişmelerden de ayrı düşünemeyiz.. Maddeleştirerek açayım:
ZAMANLAMA MANİDAR, HEDEF SEMBOLİK
1)Cumhur İttifakı’nın küçük ortağı MHP Genel Başkanı Dr. Bahçeli, saldırıdan bir gün önce Öcalan’a çağrı yaparak mealen “gel, TBMM’de DEM Grubunda konuş, PKK’yı tasfiye edeceğini, silah bıraktıracağını açıkla ve Türkiye’ye hizmet edeceğini söylemiştin, bu hizmeti yap” dedi.
2)Önceki gün Edirne’de Selahattin Demirtaş’ı ziyaret eden CHP Genel Başkanı Özel saldırı günü Güneydoğu’da altı ili kapsayan bir yurt gezisine çıktı.
3)Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Fidan saldırı günü BRİCS toplantısı için Tataristan’ın başkenti Kazan’a gitti.
4)Saldırı sırasında İstanbul’da bugüne kadarki en kapsamlı savunma ve havacılık fuarı SAHA düzenleniyordu. Bu fuarda yabancılarla çok sayıda anlaşma masadaydı. Türkiye, savunma ve havacılık kapsamındaki gelişmelerini fuarda gururla sergiliyordu.
Demek istediğim, zamanlama son derece manidar. Saldırı adresi de öyle… TUSAŞ’a yapılan saldırıyı sadece fiziki bir saldırı olarak görmemek gerekir. Hedef, sembolik olarak çok kıymetli ve Türkiye’nin sinir uçlarıyla oynayan bir saldırı söz konusu.
SALDIRI, PKK’YI İŞARET EDİYOR
Anlaşılıyor ki, saldırıyı henüz üstlenmese de PKK yaptı. Güvenlik unsurları da kesin olmamakla birlikte bu yönde açıklamalar yaptılar. Ayrıca K. Irak ve Suriye’deki 32 PKK noktasına hava saldırılarıyla cevap verildiği de açıklanınca Ankara’daki saldırıdan Türk makamlarınca PKK’nın sorumlu tutulduğu anlaşılıyor.
Peki yıllardır içeride, yani Türkiye Cumhuriyeti topraklarında mütecaviz eylemlerde bulunmayan; Irak ve Türkiye’deki güçlerini Suriye’nin kuzeyinde ABD kontrolündeki PYD ile birleştiren PKK bu kadar aktif bir saldırıyı manidar bir zamanlama ile nasıl yapabildi, üstelik başkentte ve üstelik stratejik bir kuruluşa karşı? Bunun yanıtı açık: 1)PKK’nın lüzumu halinde harekete geçecek uyuyan hücreleri var. 2)Sınırlarımız kevgir gibi, giren çıkan belli değil ve kontrolsüz göç atmosferinde kötü niyetli girişlere baraj kurmak neredeyse imkansız.
PKK’NIN UZUN SÜREN EYLEMSİZLİĞİ REHAVETE YOL AÇMIŞ GÖZÜKÜYOR
Yine anlaşılıyor ki yıllardır eylemsiz olan PKK’ya karşı istihbarat ve güvenlik güçlerinin duyarlılığı zayıflamış. İstihbarat ve güvenlik birimleri rehavete düşmüş. Eylem yapılan yer başkent Ankara. Hedef ise çok kritik bir nokta; TUSAŞ. Eloğlu istihbaratını ve keşfini çoktan yapmış... Uyuyan hücresini dürtmüş… Tereyağından kıl çeker gibi intihar eylemini gerçekleştirmiş. Dört TUSAŞ çalışanı ve olayda kullanılan taksinin şoförü hunharca katledilmiş… 22 de yaralı var.
Bu yazıyı saldırının olduğu günün 23.30’unda kaleme aldım ve perşembe gün 10.30 sularında redakte ediyorum. Çarşamba akşamı katıldığım Gizem Fidan’ın hazırlayıp sunduğu MKHABERTV’deki Yakın Plan programında da yaptım bu değerlendirmeleri sıcağı sıcağına.
ASIL SORU: SALDIRI NEDEN YAPILDI?
Ankara’daki saldırıyla ilgili asıl soru ise şu: Bu saldırı niçin yapıldı? Hangi dürtü ve saik ile PKK uzun yıllar sonra zamanlaması ve hedefi son derece manidar olan silahı bir terörist eyleme yöneldi?
Filmi bu noktada başa saralım… AİHM kararlarına göre mahkumiyetinin 25 yılını hapishanede geçirenler daha fazla yatacak süresi olmasına karşın “umut hakkı” dayanağı ile başvuruları halinde mahkeme kararı ile tahliye edilebiliyor. PKK’yi sevk ve idare ettiği ve eylemlerinden sorumlu tutulduğu için idam cezasının kaldırılmasıyla ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum olan Öcalan da içeride 25 yılını doldurmuş bulunuyor. Dr. Bahçeli, buna dayanarak Öcalan’a çağrıda bulunuyor. Bu çağrıdan bazılarının iddia ettiği gibi Erdoğan’ın haberinin olmaması mümkün değil. Dr. Bahçeli’nin Cumhur İttifakı’nın önümüzdeki seçimlere dönük içerideki oyun planına uygun ve koordineli bir çağrı söz konusu. Maksat, “Erdoğanizm”in kesintisiz devamı… Maksat, Kürt seçmenle muhalefet ve DEM arasında makas açmak… Dr. Bahçeli’nin bu oyun planında ön almasının, daha doğrusu başrolü almasının nedeni ise daha önce kadük kalan Erdoğan’ın çözüm süreci girişimi. Ayrıca, Dr. Bahçeli’nin damgasını vuracağı bir sürecin daha kapsayıcı olacağı, milliyetçi kesimin itirazlarını keseceği öngörülmüş öyle anlaşılıyor ki. Kısacası, hükümet içeride uzun süredir tecrit altındaki Öcalan ve DEM üzerinden bir oyun planı geliştirmek istiyor. Hatırlayalım; daha önce de seçim öncelerinde iktidar İmralı’ya elçi gönderip mektup ve mesaj taşıttırdı. Kardeş Öcalan TRT’ye çıkarıldı vb.
İşte bu giriş sonrasında sorunun asıl yanıtına gelebiliriz. Kanımca “rehin tutulduğu” öngörülen Öcalan üzerinden “Kürt kartı”nı ele geçirmek isteyen Ankara’ya Vaşington’dan itiraz geldi! Bu itiraza Tel Aviv’in de dahil olduğu su götürmez. Hamas’a kucak açan Ankara’ya bu taşeron saldırı ile İsrail de sarsıcı bir yanıt vermiş oluyor! PYD ve onunla birlikte Suriye’nin kuzeyindeki aparatlarda konuşlanan PKK’yı “kara gücü” olarak değerlendiren ve bunu ulu orta deklare etmekten çekinmeyen ABD diyor ki, “Kürt kartı benim, buna sulanmayın”! TUSAŞ’a dönük saldırıyı sıcağı sıcağına böyle değerlendirebiliyorum. Herhalde PKK birden bire rüya görmüş gibi uyuyan bir hücresini durduk yerde harekete geçirmiş olamaz. Son dönemde cereyan eden iç ve dış gelişmeler saldırıda PKK’yı ve onun sırtını dayadığı ABD ve İsrail’i işaret ediyor.
DEVLET AKLI KALMADI, HÜKÜMET AKLI DA ÇOK ZAYIF
Ankara, daha doğrusu devleti 23 yıldır yöneten ve son 15 yılda adım adım iktidarını sağlamlaştıran hükümet aklı -maalesef devlet aklı da iyice bertaraf edilince- attığı stratejik adımlarda koordinatları göremiyor. Sıklıkla manipüle mi ediliyor?
Şunu demek istiyorum; D. Bahçeli, söz konusu çağrıyı yaparken nasıl bir reaksiyon gelebileceğini ortağıyla birlikte masaya yatırdı mı? Olası reaksiyonları hesaba katılarak istihbarat ve güvenlik unsurları uyarıldı mı?
Zayıf hükümet aklının çok önemli bir örneğini hatırlayalım; Erdoğan, ABD’nin kayığına binip ‘eşbaşkan’ olarak Suriye’nin başkenti Şam’daki Emevi Camii’nde namaz kılma rüyaları gördüğünde de attığı adımın koordinatlarını görememişti! Ne Suriye’nin Rusya ile olan askeri ve siyasi stratejik işbirliği anlaşmasını ne de ABD’nin Suriye’nin kuzeyinde Kürtlerle yapacağı dansı… Sonuç ne oldu? Türkiye’nin çok uzun güney sınırında PYD-PKK aparatlarıyla ve hamisi ABD ile komşu olduk! Güvenlik derinliğimiz ortadan kalktı! Memlekette milyonlarla ifade edilen kontrolsüz göç yığınının mali ve sosyal külfeti ile kaşı kaşıya kaldık! Suriye’nin kuzeyindeki kimi tampon bölgelerdeki idari ve askeri konuşlanma ile üç kapsamlı harekat, bunun yanında beslenen ÖSO nedeniyle enflasyon azdı ve yakıcı sonuçlarıyla baş edemiyoruz! Türkiye’nin bölgedeki arabulucu rolü, güvenilirliği ortadan kalktı! Daha pek çok sonuç sayılabilir.
TÜRKİYE, PKK’YI TASFİYE ETMENİN YOLUNU BULMALI VE “KÜRT KARTI”NI ABD’NİN ELİNDEN ALMALIDIR
Kısacası, Öcalan’ı “rehin” olarak değerlendiren ABD ve kontrol ettiği Kandil’in bir reaksiyonu olarak gözüküyor Ankara’daki alçakça eylem. Demek istiyor ki Ankara’ya ABD, maşası İsrail ve PKK; “Siz Kürt kartını elimizden almaya kalkarsanız ve de Suriye’nin kuzeyindeki aparatlarımıza saldırırsanız biz de PKK’nın Türkiye’deki eylemliliğine son veririz”!
Türkiye, Kürt yurttaşlarının da desteğiyle eşit yurttaşlık ve demokrasi temelindeki Cumhuriyet projesinin devamını sağlamak için kaslarını açmalıdır. İktidar değişikliği ile bu çok mümkündür. Cumhur İttifakı’nın miadı dolmuştur. Türkiye, ayrılıkçı terör ile her türlü baş edebilir. 2002’de sıfırlanan terör bunun göstergesidir. AK Parti hükümeti 2002'de sıfır noktasındaki ayrılıkçı terörle ülke yönetimini devralmıştır. Türkiye, ayrılıkçı teröre de arkasındaki güçlere de teslim olacak bir ülke değildir. Olsaydı 1920’lerde olurdu. Bunu herkes, bütün dünya bilsin!
Bilmeliyiz ki, ayrılıkçı terörle hukuka dayalı topyekun mücadele Kürt yurttaşlarımızla birlikte yapılır. TBMM’de DEM ile kurulacak sağlıklı bir diyalog da, Güneydoğu'daki sivil toplum örgütleriyle diyalog da bu çerçevede önemlidir. Kürt sorunu da vardır, ayrılıkçı terör sorunu da… Kürt sorunu, bütün Türkiye’nin sorunudur ve ayrılıkçı terör sorunu ile birbirine karıştırılmamalıdır. Türkiye’nin önde gelen görevi ne yapıp edip ABD’nin, Batı’nın elinden “Kürt kartı”nı almaktır. Bunun yolu da içerideki Kürtlerle hemhal olmaktan, dışarıdaki Kürtlere de bölgenin en güçlü devleti olduğunu göstermekten geçiyor.
Şunu da belirteyim; Selahattin Demirtaş’ı AİHM kararlarına karşın uzun süredir tutuklu olarak içeride tutan irade hükümet ve Kandil’dir! Kandil de hükümet de, parlayan Demirtaş’ı bir tehlike olarak görmektedir. Nitekim, Özgür Özel ile görüşen Demirtaş, TUSAŞ saldırısı sonrasında yaptığı açıklamayla Kürt sorununun çözümünde bir kez daha TBMM’yi işaret etmiştir. Saldırı ile ilgili olarak gerek Demirtaş’ın gerekse DEM’in makul açıklamaları yüreklere bir nebze de olsa su serpmiştir.
Muhtemelen bu yazının yayınlanmasından belki önce, belki aynı gün, belki de birkaç gün sonra saldırıyı bir örgüt üstlenecektir. PKK bu gibi saldırıları başka sıfatlarla üstleniyor. Bakalım bu kez hangi paravan sıfatı kullanacak?
Not: Büyük Atatürk’ün “en büyük bayramdır” dediği Cumhuriyet Bayramı kutlu olsun! Cumhuriyet Bayramı gerek devlet kurumları gerekse belediyeler tarafından içeriğine uygun bir tavırla güçlü bir şekilde kutlanmalıdır. Törenler, resmi geçitler, askeri bando ve sivil koro konserleri (uygun repertuvarla), sergiler vb. iptal edilmemelidir.
ZAMANLAMA MANİDAR, HEDEF SEMBOLİK
1)Cumhur İttifakı’nın küçük ortağı MHP Genel Başkanı Dr. Bahçeli, saldırıdan bir gün önce Öcalan’a çağrı yaparak mealen “gel, TBMM’de DEM Grubunda konuş, PKK’yı tasfiye edeceğini, silah bıraktıracağını açıkla ve Türkiye’ye hizmet edeceğini söylemiştin, bu hizmeti yap” dedi.
2)Önceki gün Edirne’de Selahattin Demirtaş’ı ziyaret eden CHP Genel Başkanı Özel saldırı günü Güneydoğu’da altı ili kapsayan bir yurt gezisine çıktı.
3)Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Fidan saldırı günü BRİCS toplantısı için Tataristan’ın başkenti Kazan’a gitti.
4)Saldırı sırasında İstanbul’da bugüne kadarki en kapsamlı savunma ve havacılık fuarı SAHA düzenleniyordu. Bu fuarda yabancılarla çok sayıda anlaşma masadaydı. Türkiye, savunma ve havacılık kapsamındaki gelişmelerini fuarda gururla sergiliyordu.
Demek istediğim, zamanlama son derece manidar. Saldırı adresi de öyle… TUSAŞ’a yapılan saldırıyı sadece fiziki bir saldırı olarak görmemek gerekir. Hedef, sembolik olarak çok kıymetli ve Türkiye’nin sinir uçlarıyla oynayan bir saldırı söz konusu.
SALDIRI, PKK’YI İŞARET EDİYOR
Anlaşılıyor ki, saldırıyı henüz üstlenmese de PKK yaptı. Güvenlik unsurları da kesin olmamakla birlikte bu yönde açıklamalar yaptılar. Ayrıca K. Irak ve Suriye’deki 32 PKK noktasına hava saldırılarıyla cevap verildiği de açıklanınca Ankara’daki saldırıdan Türk makamlarınca PKK’nın sorumlu tutulduğu anlaşılıyor.
Peki yıllardır içeride, yani Türkiye Cumhuriyeti topraklarında mütecaviz eylemlerde bulunmayan; Irak ve Türkiye’deki güçlerini Suriye’nin kuzeyinde ABD kontrolündeki PYD ile birleştiren PKK bu kadar aktif bir saldırıyı manidar bir zamanlama ile nasıl yapabildi, üstelik başkentte ve üstelik stratejik bir kuruluşa karşı? Bunun yanıtı açık: 1)PKK’nın lüzumu halinde harekete geçecek uyuyan hücreleri var. 2)Sınırlarımız kevgir gibi, giren çıkan belli değil ve kontrolsüz göç atmosferinde kötü niyetli girişlere baraj kurmak neredeyse imkansız.
PKK’NIN UZUN SÜREN EYLEMSİZLİĞİ REHAVETE YOL AÇMIŞ GÖZÜKÜYOR
Yine anlaşılıyor ki yıllardır eylemsiz olan PKK’ya karşı istihbarat ve güvenlik güçlerinin duyarlılığı zayıflamış. İstihbarat ve güvenlik birimleri rehavete düşmüş. Eylem yapılan yer başkent Ankara. Hedef ise çok kritik bir nokta; TUSAŞ. Eloğlu istihbaratını ve keşfini çoktan yapmış... Uyuyan hücresini dürtmüş… Tereyağından kıl çeker gibi intihar eylemini gerçekleştirmiş. Dört TUSAŞ çalışanı ve olayda kullanılan taksinin şoförü hunharca katledilmiş… 22 de yaralı var.
Bu yazıyı saldırının olduğu günün 23.30’unda kaleme aldım ve perşembe gün 10.30 sularında redakte ediyorum. Çarşamba akşamı katıldığım Gizem Fidan’ın hazırlayıp sunduğu MKHABERTV’deki Yakın Plan programında da yaptım bu değerlendirmeleri sıcağı sıcağına.
ASIL SORU: SALDIRI NEDEN YAPILDI?
Ankara’daki saldırıyla ilgili asıl soru ise şu: Bu saldırı niçin yapıldı? Hangi dürtü ve saik ile PKK uzun yıllar sonra zamanlaması ve hedefi son derece manidar olan silahı bir terörist eyleme yöneldi?
Filmi bu noktada başa saralım… AİHM kararlarına göre mahkumiyetinin 25 yılını hapishanede geçirenler daha fazla yatacak süresi olmasına karşın “umut hakkı” dayanağı ile başvuruları halinde mahkeme kararı ile tahliye edilebiliyor. PKK’yi sevk ve idare ettiği ve eylemlerinden sorumlu tutulduğu için idam cezasının kaldırılmasıyla ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum olan Öcalan da içeride 25 yılını doldurmuş bulunuyor. Dr. Bahçeli, buna dayanarak Öcalan’a çağrıda bulunuyor. Bu çağrıdan bazılarının iddia ettiği gibi Erdoğan’ın haberinin olmaması mümkün değil. Dr. Bahçeli’nin Cumhur İttifakı’nın önümüzdeki seçimlere dönük içerideki oyun planına uygun ve koordineli bir çağrı söz konusu. Maksat, “Erdoğanizm”in kesintisiz devamı… Maksat, Kürt seçmenle muhalefet ve DEM arasında makas açmak… Dr. Bahçeli’nin bu oyun planında ön almasının, daha doğrusu başrolü almasının nedeni ise daha önce kadük kalan Erdoğan’ın çözüm süreci girişimi. Ayrıca, Dr. Bahçeli’nin damgasını vuracağı bir sürecin daha kapsayıcı olacağı, milliyetçi kesimin itirazlarını keseceği öngörülmüş öyle anlaşılıyor ki. Kısacası, hükümet içeride uzun süredir tecrit altındaki Öcalan ve DEM üzerinden bir oyun planı geliştirmek istiyor. Hatırlayalım; daha önce de seçim öncelerinde iktidar İmralı’ya elçi gönderip mektup ve mesaj taşıttırdı. Kardeş Öcalan TRT’ye çıkarıldı vb.
İşte bu giriş sonrasında sorunun asıl yanıtına gelebiliriz. Kanımca “rehin tutulduğu” öngörülen Öcalan üzerinden “Kürt kartı”nı ele geçirmek isteyen Ankara’ya Vaşington’dan itiraz geldi! Bu itiraza Tel Aviv’in de dahil olduğu su götürmez. Hamas’a kucak açan Ankara’ya bu taşeron saldırı ile İsrail de sarsıcı bir yanıt vermiş oluyor! PYD ve onunla birlikte Suriye’nin kuzeyindeki aparatlarda konuşlanan PKK’yı “kara gücü” olarak değerlendiren ve bunu ulu orta deklare etmekten çekinmeyen ABD diyor ki, “Kürt kartı benim, buna sulanmayın”! TUSAŞ’a dönük saldırıyı sıcağı sıcağına böyle değerlendirebiliyorum. Herhalde PKK birden bire rüya görmüş gibi uyuyan bir hücresini durduk yerde harekete geçirmiş olamaz. Son dönemde cereyan eden iç ve dış gelişmeler saldırıda PKK’yı ve onun sırtını dayadığı ABD ve İsrail’i işaret ediyor.
DEVLET AKLI KALMADI, HÜKÜMET AKLI DA ÇOK ZAYIF
Ankara, daha doğrusu devleti 23 yıldır yöneten ve son 15 yılda adım adım iktidarını sağlamlaştıran hükümet aklı -maalesef devlet aklı da iyice bertaraf edilince- attığı stratejik adımlarda koordinatları göremiyor. Sıklıkla manipüle mi ediliyor?
Şunu demek istiyorum; D. Bahçeli, söz konusu çağrıyı yaparken nasıl bir reaksiyon gelebileceğini ortağıyla birlikte masaya yatırdı mı? Olası reaksiyonları hesaba katılarak istihbarat ve güvenlik unsurları uyarıldı mı?
Zayıf hükümet aklının çok önemli bir örneğini hatırlayalım; Erdoğan, ABD’nin kayığına binip ‘eşbaşkan’ olarak Suriye’nin başkenti Şam’daki Emevi Camii’nde namaz kılma rüyaları gördüğünde de attığı adımın koordinatlarını görememişti! Ne Suriye’nin Rusya ile olan askeri ve siyasi stratejik işbirliği anlaşmasını ne de ABD’nin Suriye’nin kuzeyinde Kürtlerle yapacağı dansı… Sonuç ne oldu? Türkiye’nin çok uzun güney sınırında PYD-PKK aparatlarıyla ve hamisi ABD ile komşu olduk! Güvenlik derinliğimiz ortadan kalktı! Memlekette milyonlarla ifade edilen kontrolsüz göç yığınının mali ve sosyal külfeti ile kaşı kaşıya kaldık! Suriye’nin kuzeyindeki kimi tampon bölgelerdeki idari ve askeri konuşlanma ile üç kapsamlı harekat, bunun yanında beslenen ÖSO nedeniyle enflasyon azdı ve yakıcı sonuçlarıyla baş edemiyoruz! Türkiye’nin bölgedeki arabulucu rolü, güvenilirliği ortadan kalktı! Daha pek çok sonuç sayılabilir.
TÜRKİYE, PKK’YI TASFİYE ETMENİN YOLUNU BULMALI VE “KÜRT KARTI”NI ABD’NİN ELİNDEN ALMALIDIR
Kısacası, Öcalan’ı “rehin” olarak değerlendiren ABD ve kontrol ettiği Kandil’in bir reaksiyonu olarak gözüküyor Ankara’daki alçakça eylem. Demek istiyor ki Ankara’ya ABD, maşası İsrail ve PKK; “Siz Kürt kartını elimizden almaya kalkarsanız ve de Suriye’nin kuzeyindeki aparatlarımıza saldırırsanız biz de PKK’nın Türkiye’deki eylemliliğine son veririz”!
Türkiye, Kürt yurttaşlarının da desteğiyle eşit yurttaşlık ve demokrasi temelindeki Cumhuriyet projesinin devamını sağlamak için kaslarını açmalıdır. İktidar değişikliği ile bu çok mümkündür. Cumhur İttifakı’nın miadı dolmuştur. Türkiye, ayrılıkçı terör ile her türlü baş edebilir. 2002’de sıfırlanan terör bunun göstergesidir. AK Parti hükümeti 2002'de sıfır noktasındaki ayrılıkçı terörle ülke yönetimini devralmıştır. Türkiye, ayrılıkçı teröre de arkasındaki güçlere de teslim olacak bir ülke değildir. Olsaydı 1920’lerde olurdu. Bunu herkes, bütün dünya bilsin!
Bilmeliyiz ki, ayrılıkçı terörle hukuka dayalı topyekun mücadele Kürt yurttaşlarımızla birlikte yapılır. TBMM’de DEM ile kurulacak sağlıklı bir diyalog da, Güneydoğu'daki sivil toplum örgütleriyle diyalog da bu çerçevede önemlidir. Kürt sorunu da vardır, ayrılıkçı terör sorunu da… Kürt sorunu, bütün Türkiye’nin sorunudur ve ayrılıkçı terör sorunu ile birbirine karıştırılmamalıdır. Türkiye’nin önde gelen görevi ne yapıp edip ABD’nin, Batı’nın elinden “Kürt kartı”nı almaktır. Bunun yolu da içerideki Kürtlerle hemhal olmaktan, dışarıdaki Kürtlere de bölgenin en güçlü devleti olduğunu göstermekten geçiyor.
Şunu da belirteyim; Selahattin Demirtaş’ı AİHM kararlarına karşın uzun süredir tutuklu olarak içeride tutan irade hükümet ve Kandil’dir! Kandil de hükümet de, parlayan Demirtaş’ı bir tehlike olarak görmektedir. Nitekim, Özgür Özel ile görüşen Demirtaş, TUSAŞ saldırısı sonrasında yaptığı açıklamayla Kürt sorununun çözümünde bir kez daha TBMM’yi işaret etmiştir. Saldırı ile ilgili olarak gerek Demirtaş’ın gerekse DEM’in makul açıklamaları yüreklere bir nebze de olsa su serpmiştir.
Muhtemelen bu yazının yayınlanmasından belki önce, belki aynı gün, belki de birkaç gün sonra saldırıyı bir örgüt üstlenecektir. PKK bu gibi saldırıları başka sıfatlarla üstleniyor. Bakalım bu kez hangi paravan sıfatı kullanacak?
Not: Büyük Atatürk’ün “en büyük bayramdır” dediği Cumhuriyet Bayramı kutlu olsun! Cumhuriyet Bayramı gerek devlet kurumları gerekse belediyeler tarafından içeriğine uygun bir tavırla güçlü bir şekilde kutlanmalıdır. Törenler, resmi geçitler, askeri bando ve sivil koro konserleri (uygun repertuvarla), sergiler vb. iptal edilmemelidir.
Misafirler için gizlenen link, görmek için
Giriş yap veya üye ol.