"Ya tarih yazacağız ya tarih olacağız!" deyip gitti. Altılı masayı devirip gitti.
O konuşmaya canlı yayında rastlamış sıcağı sıcağına
Aslında konuşmasını izlerken ikna olmuştum. "Akşener haklı!" demiştim. Ben de olsam ben de giderdim.
"Partisi bir kıskaca alınmış", "bir dayatmaya mecbur bırakılmış", "ölüm ve sıtma arasında, bir tercihe zorlanmış." Ben içimden "Hiçbir parti buna boyun eğmez." dedim.
Zaten konuşmasını "...Ve elbette, buna boyun eğmeyecektir." diye sürdürdü.
Akşener'in rahatsızlığı; milletin haklı beklentilerini, Masa'nın kararlarına yansıtamamasıydı. Buna çabaladıkça "Türkiye'ye tercih edilen şahsi hırslar", "kişisel ajandalar uğruna mübah sayılan kuyruklu yalanlar", "Kutlu zafere tercih edilen küçük hesaplar..." kesmiş önünü.
Altılı Masa artık "millet iradesini, kararlarına yansıtma kabiliyetini" kaybedince;
"...Kişisel ikbal hesapları için üretilmiş, devşirme bir siyasetin, hınk deyicisi olmaz olmayacaktır." diyerek, "kumar masası", "noter masası" diye tanımladığı masayı terk etti.
Zaten "milletin aleyhine yapılanları", "milletin istikbaline kastedenleri", "milletin canına kıyanları", "milletin kaderini iki dudak arasına mahkûm edenleri", "milletin iradesine ipotek koyanları", "milleti milli birlik ve beraberlikten edenleri", "milletin iradesini hiçe sayanları" ... karşısına alıp, milleti yanına aldıkça; konuşmasından etkilenmeye başlamıştım. Bitiş cümlelerinde artık kendimi engelleyemez oldum, ben de coştum.
Konuşmasını şöyle tamamladı:
"Ya ışıl ışıl bir güneşin altında dimdik duracağız ya da uzayan gölgelerde kaybolacağız! Ya şanlı bir mücadelede milyonlarla yürüyeceğiz ya da trajik bir hikâyede figüranlık yapacağız! Ez cümle: Ya tarih yazacağız ya da tarih olacağız!"
Kendi inancı "hep birlikte tarih yazacağı" yönündeydi.
***
Konu; Kılıçdaroğlu'nun adaylığıymış. Akşener'e dayatılan, oymuş. Milletin haklı beklentisi; seçilemeyecek aday Kılıçdaroğlu değil, seçilebilecek aday Ekrem İmamoğlu veya Mansur Yavaş'mış.
Akşener'in çağrısına cevap vermeyerek, İmamoğlu ve Yavaş da milletin haklı beklentilerine sırt çevirmiş olmadılar mı?
Ersan Şen, elini taşın altına koyarak milletin haklı beklentilerine cevap vermeye gönüllü olsa da... Akşener masaya dönerek, Ersan Şen ile kurulmak üzere olan ikili masayı da devirmiş
Akşener "Altılı Masa ya da Kemal Bey, milletin istediğini kabul ederse gurur yapmadan o masaya geri dönerim" açıklaması da
Akşener, döndü. İmzaladığı
"İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanları Sayın Cumhurbaşkanının uygun gördüğü zamanda ve tanımlanmış görevlerle Cumhurbaşkanı Yardımcısı olarak atanacaklardır." diyen 12.madde, aslında bana da fırsat yaratıyor.
Yani Cumhurbaşkanı isterse; uygun gördüğü zamanda, tanımlanmış görevle beni de cumhurbaşkanı yardımcısı olarak atayabilir. Kabul edip etmeyeceğim ayrı bir konu.
Böyle bir maddenin; böyle bir krizin çözümüne niye ve nasıl katkı sağladığını anladığımı söyleyemem. Belki de Ersan Şen'in adaylık ihtimali söz konusu olunca; milletin isteği Kılıçdaroğlu'na yönelmiştir. Böyle olunca da Akşener Masaya dönmüştür. Bilemeyeceğim.
***
Akşener ayrılmadan önceki Altılı Masa toplantısında "İsterseniz bir kamuoyu araştırması yapalım ona göre hareket edelim" demiş. Ne kadar efendice bir talep. Ama Kılıçdaroğlu hiddetlenip ayağa kalkmış. Bu detayı, Akşener'le görüşen Candaş Tolga Işık
Durum böyleyse; Akşener olsam, ben de o masada durmazdım.
Gerçi Akşener; HaberTürk'de Fatih Altaylı'ya "Kimse ayağa kalkmadı." dedi ama Candaş Tolga Işık, haberinde
****
Meral Akşener'in ipleri kopardığı Millet İttifakı'nın 2 Mart'taki toplantısından kısa bir süre önce Kılıçdaroğlu'na 400 kişilik bir liste verildiği
Kılıçdaroğlu'nun; adaylığına itiraz edildiği için hiddetlenip ayağa kalktığı iddiasını, gözümde canlandıramamıştım. Eğer bu 400 kişilik liste iddiası doğruysa, Kılıçdaroğlu bu yüzden hiddetlenip ayağa kalkmış olabilir.
"Her kuruşu bu millete geri verilecek"
Akşener'in beni de ajite eden konuşmasında; haklı taleplerini savunduğu millet, bu listedeki 400 kişi değildir umarım? Öyle ise boşuna ajite olmuşum.
***
Son grup toplantısında ittifak bileşenlerine övgüler düzen Kılıçdaroğlu Akşener için "Meral Hanım merttir. Büyük mücadeleler veriyor. Ve bu bilinsin istiyorum. Ana kucağını da çok iyi bilir, yeri geldiğinde masaya yumruk vurmasını da çok iyi bilir."
"Bunu da söylemeden geçemeyeceğim. Gerekirse yumruğunu masaya vurur diyorum ya bir de arada bir "ülkücü damarı" tutar."
Açıktır ki buradaki "ülkücü damar" vurgusu, övgülerin devamı değildir. Bir cümlede 'ama'dan sonra gelen kısımdır. "Bunu da söylemeden geçemeyeceğim" ifadesi 'ama'nın uzun halidir. Nezaketen "ülkücü damar" demeyi tercih etmiştir. Yoksa ne dediğini gayet net anlıyoruz.
Sözlerini "Bunu da gayet iyi biliyorum." diye tamamlaması önemli.
Evet. Biz de gayet iyi biliyoruz.
O konuşmaya canlı yayında rastlamış sıcağı sıcağına
Misafirler için gizlenen link, görmek için
Giriş yap veya üye ol.
.Aslında konuşmasını izlerken ikna olmuştum. "Akşener haklı!" demiştim. Ben de olsam ben de giderdim.
"Partisi bir kıskaca alınmış", "bir dayatmaya mecbur bırakılmış", "ölüm ve sıtma arasında, bir tercihe zorlanmış." Ben içimden "Hiçbir parti buna boyun eğmez." dedim.
Zaten konuşmasını "...Ve elbette, buna boyun eğmeyecektir." diye sürdürdü.
Akşener'in rahatsızlığı; milletin haklı beklentilerini, Masa'nın kararlarına yansıtamamasıydı. Buna çabaladıkça "Türkiye'ye tercih edilen şahsi hırslar", "kişisel ajandalar uğruna mübah sayılan kuyruklu yalanlar", "Kutlu zafere tercih edilen küçük hesaplar..." kesmiş önünü.
Altılı Masa artık "millet iradesini, kararlarına yansıtma kabiliyetini" kaybedince;
"...Kişisel ikbal hesapları için üretilmiş, devşirme bir siyasetin, hınk deyicisi olmaz olmayacaktır." diyerek, "kumar masası", "noter masası" diye tanımladığı masayı terk etti.
Zaten "milletin aleyhine yapılanları", "milletin istikbaline kastedenleri", "milletin canına kıyanları", "milletin kaderini iki dudak arasına mahkûm edenleri", "milletin iradesine ipotek koyanları", "milleti milli birlik ve beraberlikten edenleri", "milletin iradesini hiçe sayanları" ... karşısına alıp, milleti yanına aldıkça; konuşmasından etkilenmeye başlamıştım. Bitiş cümlelerinde artık kendimi engelleyemez oldum, ben de coştum.
Konuşmasını şöyle tamamladı:
"Ya ışıl ışıl bir güneşin altında dimdik duracağız ya da uzayan gölgelerde kaybolacağız! Ya şanlı bir mücadelede milyonlarla yürüyeceğiz ya da trajik bir hikâyede figüranlık yapacağız! Ez cümle: Ya tarih yazacağız ya da tarih olacağız!"
Kendi inancı "hep birlikte tarih yazacağı" yönündeydi.
***
Konu; Kılıçdaroğlu'nun adaylığıymış. Akşener'e dayatılan, oymuş. Milletin haklı beklentisi; seçilemeyecek aday Kılıçdaroğlu değil, seçilebilecek aday Ekrem İmamoğlu veya Mansur Yavaş'mış.
Akşener'in çağrısına cevap vermeyerek, İmamoğlu ve Yavaş da milletin haklı beklentilerine sırt çevirmiş olmadılar mı?
Ersan Şen, elini taşın altına koyarak milletin haklı beklentilerine cevap vermeye gönüllü olsa da... Akşener masaya dönerek, Ersan Şen ile kurulmak üzere olan ikili masayı da devirmiş
Misafirler için gizlenen link, görmek için
Giriş yap veya üye ol.
.Akşener "Altılı Masa ya da Kemal Bey, milletin istediğini kabul ederse gurur yapmadan o masaya geri dönerim" açıklaması da
Misafirler için gizlenen link, görmek için
Giriş yap veya üye ol.
. Akşener, döndü. İmzaladığı
Misafirler için gizlenen link, görmek için
Giriş yap veya üye ol.
tek yenilik, İmamoğlu ve Yavaş'ın Cumhurbaşkanı Yardımcılığı maddesiydi. Demek ki geçen üç günde milletin isteği; Kılıçdaroğlu'nun Cumhurbaşkanlığı adaylığına, Yavaş ve İmamoğlu'nun Cumhurbaşkanı Yardımcılığına evrilmişti. Öyle olmasa niye dönsündü. Bu gelişme, masadan kalkmadan da hallolabilirdi. "İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanları Sayın Cumhurbaşkanının uygun gördüğü zamanda ve tanımlanmış görevlerle Cumhurbaşkanı Yardımcısı olarak atanacaklardır." diyen 12.madde, aslında bana da fırsat yaratıyor.
Yani Cumhurbaşkanı isterse; uygun gördüğü zamanda, tanımlanmış görevle beni de cumhurbaşkanı yardımcısı olarak atayabilir. Kabul edip etmeyeceğim ayrı bir konu.
Böyle bir maddenin; böyle bir krizin çözümüne niye ve nasıl katkı sağladığını anladığımı söyleyemem. Belki de Ersan Şen'in adaylık ihtimali söz konusu olunca; milletin isteği Kılıçdaroğlu'na yönelmiştir. Böyle olunca da Akşener Masaya dönmüştür. Bilemeyeceğim.
***
Akşener ayrılmadan önceki Altılı Masa toplantısında "İsterseniz bir kamuoyu araştırması yapalım ona göre hareket edelim" demiş. Ne kadar efendice bir talep. Ama Kılıçdaroğlu hiddetlenip ayağa kalkmış. Bu detayı, Akşener'le görüşen Candaş Tolga Işık
Misafirler için gizlenen link, görmek için
Giriş yap veya üye ol.
Durum böyleyse; Akşener olsam, ben de o masada durmazdım.
Gerçi Akşener; HaberTürk'de Fatih Altaylı'ya "Kimse ayağa kalkmadı." dedi ama Candaş Tolga Işık, haberinde
Misafirler için gizlenen link, görmek için
Giriş yap veya üye ol.
. ****
Meral Akşener'in ipleri kopardığı Millet İttifakı'nın 2 Mart'taki toplantısından kısa bir süre önce Kılıçdaroğlu'na 400 kişilik bir liste verildiği
Misafirler için gizlenen link, görmek için
Giriş yap veya üye ol.
var. Seçilmesi halinde dokunulmayacaklarına dair güvence istenilen bir liste.Kılıçdaroğlu'nun; adaylığına itiraz edildiği için hiddetlenip ayağa kalktığı iddiasını, gözümde canlandıramamıştım. Eğer bu 400 kişilik liste iddiası doğruysa, Kılıçdaroğlu bu yüzden hiddetlenip ayağa kalkmış olabilir.
"Her kuruşu bu millete geri verilecek"
Misafirler için gizlenen link, görmek için
Giriş yap veya üye ol.
418 milyar doların çok büyük kısmı bu 400 kişide ise; hiddetlenip ayağa kalkması doğaldır. Kalkmamışsa, efendiliğindendir. Akşener'in beni de ajite eden konuşmasında; haklı taleplerini savunduğu millet, bu listedeki 400 kişi değildir umarım? Öyle ise boşuna ajite olmuşum.
***
Son grup toplantısında ittifak bileşenlerine övgüler düzen Kılıçdaroğlu Akşener için "Meral Hanım merttir. Büyük mücadeleler veriyor. Ve bu bilinsin istiyorum. Ana kucağını da çok iyi bilir, yeri geldiğinde masaya yumruk vurmasını da çok iyi bilir."
Misafirler için gizlenen link, görmek için
Giriş yap veya üye ol.
. Ve ekledi:"Bunu da söylemeden geçemeyeceğim. Gerekirse yumruğunu masaya vurur diyorum ya bir de arada bir "ülkücü damarı" tutar."
Açıktır ki buradaki "ülkücü damar" vurgusu, övgülerin devamı değildir. Bir cümlede 'ama'dan sonra gelen kısımdır. "Bunu da söylemeden geçemeyeceğim" ifadesi 'ama'nın uzun halidir. Nezaketen "ülkücü damar" demeyi tercih etmiştir. Yoksa ne dediğini gayet net anlıyoruz.
Sözlerini "Bunu da gayet iyi biliyorum." diye tamamlaması önemli.
Evet. Biz de gayet iyi biliyoruz.