AKP'li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın "dostlarından" eski Başbakan Boyko Borisov'un birinci, çoğunluğunu Bulgaristan'daki Türk azınlığın oluşturduğu Hak ve Özgürlükler Hareketi'nin (HÖH) üçüncü büyük siyasi güç olarak çıktığı seçimle ilgili bu sessizlik dikkat çekici.
Öyle görünüyor ki AKP iktidarı, Haklar ve Özgürlükler Hareketinin başarısını hala sindirememiş durumda.
* * *
Bulgaristan Türkleri ile Tayyip Erdoğan'ın arası hiçbir zaman çok sıcak olmadı. Bunun en büyük nedeni, Erdoğan'ın 1989'da, henüz Refah Partisi üyesi olduğu dönemde zorunlu göçe tabi tutulan Bulgar göçmenleriyle ilgili yaptığı konuşma. Erdoğan, dönemin Başbakanı Turgut Özal'ın politikasını eleştirmeye çalışırken;
"Ne dedi Bulgaristan'a, 'Gelin'. Ne kadar varsa gelin. İsterse Todor Jivkov da (Bulgaristan Komünist Dönemi Son Devlet Başkanı) gelsin. Gelin, diyorsun ama bak Ahmet, Mehmet asgari ücrete talim. Ülke insanı aç. Kadınını satıyor, kızını satıyor, çalıştırıyor. Sen buna çözüm bulamamışken, gelin, diyorsun," şeklindeki konuşmuş ve büyük tepki çekmişti.
Erdoğan neo-Osmanlıcı dünya görüşünün de etkisiyle Bulgar Türklerini ve onları temsil için kurulan HÖH'ü hiçbir zaman yeterince "Müslüman" görmedi ve kendisine yakın, İslamcı niteliği baskın bir oluşum peşinde oldu. Tabii asıl amacı iç politikada kendisine bağlı bir oy tabanı yaratmaktı.
Kuruluşundan itibaren Bulgaristan'da etnik bir gerilime neden olmamak için son derece dikkatli bir politika izleyen HÖH'ün onursal Başkanı Ahmet Doğan'ın AKP'nin tüm baskılarına karşı Türkiye'nin iç politikasına karışmayı reddetmesi Erdoğan'ı kızdırıyordu. AKP lideri bu kızgınlığını Doğan'ı 'yeterince Türk olmamakla' suçlama noktasına kadar getirdi.
Türk derken kastettiği; "AKP yörüngesinde olan" demekti aslında. Bulgaristan - Türkiye parlamentolar arası dostluk grubu başkanlığına "AKP ile birlikte Türklükten kurtulduk" sözleriyle bilinen Aziz Babuşçu'yu getirmesi bu sözlerimin en açık kanıtı.
* * *
HÖH'ten beklediğini bulamayan AKP taktiğini değiştirdi ve kendisine yakın yeni politik hareketler peşine düştü. Önce Hürriyet ve Şeref Partisi adıyla bir siyasi oluşum kuruldu. AKP eliyle kurulduğu bizzat dönemin Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç tarafından itiraf edilen bu "Müslüman Demokrat" kimlikli parti etkisiz kaldı.
2014 yılında ise AKP bir başka fırsatı kucağında buldu. HÖH'ün lideri Ahmet Doğan'ın yerini bıraktığı Lütfi Mestan, HÖH'ü AKP çizgisinde bir alana sürüklemeye başladı. AKP yöneticileri keyifliydi. Ama bu çizgi HÖH'ün yıllardır titizlikle uyguladığı politikaları ve dantel dantel örerek elde ettiği kazanımları tehdit etmeye başladı. O güne kadar etnik merkezli siyasetten uzak duran ve Bulgar çoğunluğun hassasiyetlerine büyük özen gösteren HÖH, birden Bulgar milliyetçilerinin hedef tahtasına oturdu.
Lütfi Mestan'ın 24 Kasım 2015'de Türk Hava Kuvvetleri tarafından düşürülen Rus bombardıman jetiyle ilgili gösterdiği Ankara yanlısı tavır bardağı taşıran son damla oldu. Rusya ile ilişkileri çok hassas olan Bulgar siyasetinde bu çıkış HÖH'ü zorda bırakmıştı. Partiden ihraç edilen Mestan yeni bir siyasi hareket kurdu.
"Sorumluluk, Özgürlük ve Hoşgörü için Demokratlar" adlı bu partinin Bulgarca kısaltması Türkçe bir kelime oluşturuyordu; "DOST". Erdoğan tüm gücüyle bu yeni DOST'unu desteklemeye başladı.
* * *
Bulgar basınına göre milyonlarca dolar yardım yapıldı. Din ateşeleri, müftüler harekete geçirildi. Türkiye'deki Balkan ve Bulgaristan göçmenlerinin kurduğu çeşitli göçmen derneklerine baskı yapılarak DOST Partisine destek istendi. Birliğe son derece muhtaç Türkleri bölmek için mezhep kartı bile kullanıldı. Türk medyası DOST hareketinin büyük yükselişini müjdeleyen haberlerle dolduruldu.
2016'da Türkiye'ye gelen bu iki partiden sadece DOST ile görüşmüştü iktidar yetkilileri. Dahası dönemin HÖH Genel Başkanı Ahmet Doğan'a Türkiye'ye giriş yasağı da konmuştu. Yasak konulanlardan bir diğer isim de Bulgaristan meclisinde Bulgar- Türk Dostluk Grubu Başkanı HÖH Milletvekili Erdinç Hayrullah'dı.
DOST yöneticilerinin etnik temelli söylem ve suçlamaları HÖH'ü giderek zorladı ve söylemini sertleştirmek zorunda bıraktı. Bu değişim Bulgar siyasetçilerinin tepkisini çekti. Dönemin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu'nun, 'Bulgaristan'da bir Türk partisi kurduk' açıklaması adeta deprem etkisi yarattı. Bulgaristan Türkiye'yi iç işlerine karışmakla suçladı hatta bu konuyu araştırmak üzere Bulgar parlamentosunda geçici bir komisyon oluşturdu.
İki ülke arasında bir dizi gerilim yaşandı. Bulgaristan Burgaz'daki Din Ataşesi Uğur Emiroğlu'nu "İstenmeyen Adam" (Persona Non Grata) ilan etti. Ankara da mütekabiliyet çerçevesinde Bulgaristan'ın İstanbul Başkonsolosluğu'nda görevli birinci sekreter Zarnitsa Petrova Apostolova'yı "istenmeyen kişi" ilan etti.
Seçim döneminde Türk siyasetçiler büyük sıkıntılar yaşadı. Türkiye'deki sandık sayısı 140 'tan 35 düşürüldü. Bu sandıklarda oy kullanmaya çalışan seçmenler Kiril alfabesiyle dilekçe yazmaya zorlandı, binlercesi oy kullanamadı. Türkiye'den Bulgaristan'a otobüslerle oy kullanmaya giden binlerce seçmen ise sınırda aşırı milliyetçi grupların protestolarıyla karşılaştı.
Türkiye'den gelen tüm bu desteğe rağmen DOST seçim barajını aşamadı. Ama HÖH'ten 120 bin civarında oy kopardı. Bir önceki döneme kıyasla Mecliste 12 sandalye kaybeden HÖH hükümetteki yerini Bulgar milliyetçilerine kaptırdı.
* * *
Bu başarısızlık ve yaratılan gerilim DOST projesinin adeta sonu oldu. AKP desteğini çekti ve DOST adeta bir tabela hareketine döndü. Lütfi Mestan büyük kırgınlık içinde köşesine çekildi ve yerini genç bir siyasetçiye bıraktı. DOST son seçimlere katılmadı.
AKP bir kez daha taktik değiştirdi ve HÖH ile arayı düzeltme gayretine girdi. 12 Aralık 2020'de genellikle HÖH'ün 10. kurultayına Tayyip Erdoğan videolu bir mesaj gönderdi. HÖH yetkilileri isteksizdi ama söz konusu olan Türkiye Cumhurbaşkanıydı. Bu mesaj yine Bulgar milliyetçilerine söylemlerini sertleştirme fırsatı verdi.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, diplomasi muhabirleri ile 2021 yılına ilişkin yaptığı toplantıda dış Türklerle ilgili konuşurken "Maalesef bölünmüşlük Bulgaristan'da da oldu' şeklinde bir ifade kullandı. "Maalesef" vurgusu hiç de samimi değildi çünkü bu bölünmüşlüğü yaratan bizzat AKP ve Çavuşoğlu'nun yönlendirdiği Türk dış politikasıydı.
* * *
Bugünlerde Bulgar Türklerini ilgilendiren iki yeni gelişme var.
Birincisi HÖH'den kopan bir grubun oluşturduğu Halkın Birliği Hareketi (DEN). Başında eski Tarım Bakanı Mehmet Dikme var. Bu hareketin Erdoğan'ın dostu Boyko Borisov'la işbirliği ilginç. Anadolu Ajansı'na göre DEN hareketi bir önceki seçimlerde özellikle Kuzeydoğu Bulgaristan'daki siyasi etkisini Borisov'a desteğe dönüştürmek üzere söz verdi.
İkinci girişim bir yeni parti girişimi. Hareketin önderliğini Türkiye'deki Bulgaristan göçmenlerinin kurdukları sivil toplum kuruluşu olan Bultürk'ün başkanı Rafet Ulutürk üstleniyor. Basına yansıdığı kadarıyla HÖH'ü sola kaymakla eleştiriyor ve ona alternatif gerçek bir sağ parti kurmayı hedeflediğini söylüyor.
Ulutürk HÖH'ün kurucu kadroları içinde yer almış, Bulgaristan'daki Türkler konusunda düşünen, üreten bir isim. Tabi AKP'nin Türkiye'de kazandığı seçimleri "davanın zaferi" olarak değerlendirecek kadar de AKP'ye yakın bir isim.
Bu girişimlerin başarı şansı yine son derece düşük. DOST deneyiminden büyük ders çıkaran Bulgar Türklerinin benzer bir girişime, hele de Türkiye'de yaşayan bir lidere kredi vermesi çok zor. Zaten pek çok kişiye göre hedef Bulgar seçimleri değil, Türkiye'de gelecek yıl yapılacak seçimler öncesi Bulgar göçmenleri milliyetçi söylemle ve tabii MHP'nin yardımıyla manipüle etmek.
AKP Türkiye'de kazanılacak birkaç bin oy için Bulgaristan'da yine DOST'luk bozma peşinde kısacası.
* * *
Bulgaristan, seçimlere "Dünya Lideri" imajı ile girmeyi planlayan Tayyip Erdoğan için gerçek bir başarısızlık örneği. AKP medyasının son seçimlerde HÖH'ün büyük başarısına suskunluğu tam da bu nedenle. Tabi Bulgaristan'ın "tek karış toprak kaybetmedi" diye iddia ettikleri Sultan Abdülhamit döneminde kaybedilmiş olmasının da bu suskunlukta etkisi olabilir.
AKP sonrası dönemde Balkan coğrafyasıyla ilişkiler dış politikadaki önceliklerden biri olmalı. Ulu önder Atatürk'ün 1931 yılında Ankara'da düzenlenen Balkan Konferansında çizdiği anlayış yeni hükümetin yol haritası olmalı. Bu çizgiyi karşılıklı siyasi bağımsızlıklara saygı ve özen göstererek iktisadi ve kültürel alanlarda yoğun işbirliği olarak özetlemek mümkün. Bu HÖH'ün son gerilimlerden sonra daha da pasifleştirmek zorunda kaldığı yaklaşımlarını değiştirebilmesinin, kendisine daha güvenerek politika yapabilmesinin de anahtarı. HÖH, enerjisinin büyük kısmını "Türkiye'nin 5. Kolu" olmadığını ispat etmek için harcıyor ne yazık ki.
En önemlisi de dış politikayı Erdoğan'ın dostlarıyla kurduğu ilişkiden kurtarmak ve sağlıklı bir zemine oturtmak. Türkiye - Bulgaristan ilişkileri Erdoğan - Borisov dostluğu temelinde yürütülemeyecek kadar önemli zira. Balkan Türklerinin huzurunun iç seçimde manipüle edilecek birkaç bin oydan çok daha önemli olduğu gibi.
Öyle görünüyor ki AKP iktidarı, Haklar ve Özgürlükler Hareketinin başarısını hala sindirememiş durumda.
* * *
Bulgaristan Türkleri ile Tayyip Erdoğan'ın arası hiçbir zaman çok sıcak olmadı. Bunun en büyük nedeni, Erdoğan'ın 1989'da, henüz Refah Partisi üyesi olduğu dönemde zorunlu göçe tabi tutulan Bulgar göçmenleriyle ilgili yaptığı konuşma. Erdoğan, dönemin Başbakanı Turgut Özal'ın politikasını eleştirmeye çalışırken;
"Ne dedi Bulgaristan'a, 'Gelin'. Ne kadar varsa gelin. İsterse Todor Jivkov da (Bulgaristan Komünist Dönemi Son Devlet Başkanı) gelsin. Gelin, diyorsun ama bak Ahmet, Mehmet asgari ücrete talim. Ülke insanı aç. Kadınını satıyor, kızını satıyor, çalıştırıyor. Sen buna çözüm bulamamışken, gelin, diyorsun," şeklindeki konuşmuş ve büyük tepki çekmişti.
Erdoğan neo-Osmanlıcı dünya görüşünün de etkisiyle Bulgar Türklerini ve onları temsil için kurulan HÖH'ü hiçbir zaman yeterince "Müslüman" görmedi ve kendisine yakın, İslamcı niteliği baskın bir oluşum peşinde oldu. Tabii asıl amacı iç politikada kendisine bağlı bir oy tabanı yaratmaktı.
Kuruluşundan itibaren Bulgaristan'da etnik bir gerilime neden olmamak için son derece dikkatli bir politika izleyen HÖH'ün onursal Başkanı Ahmet Doğan'ın AKP'nin tüm baskılarına karşı Türkiye'nin iç politikasına karışmayı reddetmesi Erdoğan'ı kızdırıyordu. AKP lideri bu kızgınlığını Doğan'ı 'yeterince Türk olmamakla' suçlama noktasına kadar getirdi.
Türk derken kastettiği; "AKP yörüngesinde olan" demekti aslında. Bulgaristan - Türkiye parlamentolar arası dostluk grubu başkanlığına "AKP ile birlikte Türklükten kurtulduk" sözleriyle bilinen Aziz Babuşçu'yu getirmesi bu sözlerimin en açık kanıtı.
* * *
HÖH'ten beklediğini bulamayan AKP taktiğini değiştirdi ve kendisine yakın yeni politik hareketler peşine düştü. Önce Hürriyet ve Şeref Partisi adıyla bir siyasi oluşum kuruldu. AKP eliyle kurulduğu bizzat dönemin Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç tarafından itiraf edilen bu "Müslüman Demokrat" kimlikli parti etkisiz kaldı.
2014 yılında ise AKP bir başka fırsatı kucağında buldu. HÖH'ün lideri Ahmet Doğan'ın yerini bıraktığı Lütfi Mestan, HÖH'ü AKP çizgisinde bir alana sürüklemeye başladı. AKP yöneticileri keyifliydi. Ama bu çizgi HÖH'ün yıllardır titizlikle uyguladığı politikaları ve dantel dantel örerek elde ettiği kazanımları tehdit etmeye başladı. O güne kadar etnik merkezli siyasetten uzak duran ve Bulgar çoğunluğun hassasiyetlerine büyük özen gösteren HÖH, birden Bulgar milliyetçilerinin hedef tahtasına oturdu.
Lütfi Mestan'ın 24 Kasım 2015'de Türk Hava Kuvvetleri tarafından düşürülen Rus bombardıman jetiyle ilgili gösterdiği Ankara yanlısı tavır bardağı taşıran son damla oldu. Rusya ile ilişkileri çok hassas olan Bulgar siyasetinde bu çıkış HÖH'ü zorda bırakmıştı. Partiden ihraç edilen Mestan yeni bir siyasi hareket kurdu.
"Sorumluluk, Özgürlük ve Hoşgörü için Demokratlar" adlı bu partinin Bulgarca kısaltması Türkçe bir kelime oluşturuyordu; "DOST". Erdoğan tüm gücüyle bu yeni DOST'unu desteklemeye başladı.
* * *
Bulgar basınına göre milyonlarca dolar yardım yapıldı. Din ateşeleri, müftüler harekete geçirildi. Türkiye'deki Balkan ve Bulgaristan göçmenlerinin kurduğu çeşitli göçmen derneklerine baskı yapılarak DOST Partisine destek istendi. Birliğe son derece muhtaç Türkleri bölmek için mezhep kartı bile kullanıldı. Türk medyası DOST hareketinin büyük yükselişini müjdeleyen haberlerle dolduruldu.
2016'da Türkiye'ye gelen bu iki partiden sadece DOST ile görüşmüştü iktidar yetkilileri. Dahası dönemin HÖH Genel Başkanı Ahmet Doğan'a Türkiye'ye giriş yasağı da konmuştu. Yasak konulanlardan bir diğer isim de Bulgaristan meclisinde Bulgar- Türk Dostluk Grubu Başkanı HÖH Milletvekili Erdinç Hayrullah'dı.
DOST yöneticilerinin etnik temelli söylem ve suçlamaları HÖH'ü giderek zorladı ve söylemini sertleştirmek zorunda bıraktı. Bu değişim Bulgar siyasetçilerinin tepkisini çekti. Dönemin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu'nun, 'Bulgaristan'da bir Türk partisi kurduk' açıklaması adeta deprem etkisi yarattı. Bulgaristan Türkiye'yi iç işlerine karışmakla suçladı hatta bu konuyu araştırmak üzere Bulgar parlamentosunda geçici bir komisyon oluşturdu.
İki ülke arasında bir dizi gerilim yaşandı. Bulgaristan Burgaz'daki Din Ataşesi Uğur Emiroğlu'nu "İstenmeyen Adam" (Persona Non Grata) ilan etti. Ankara da mütekabiliyet çerçevesinde Bulgaristan'ın İstanbul Başkonsolosluğu'nda görevli birinci sekreter Zarnitsa Petrova Apostolova'yı "istenmeyen kişi" ilan etti.
Seçim döneminde Türk siyasetçiler büyük sıkıntılar yaşadı. Türkiye'deki sandık sayısı 140 'tan 35 düşürüldü. Bu sandıklarda oy kullanmaya çalışan seçmenler Kiril alfabesiyle dilekçe yazmaya zorlandı, binlercesi oy kullanamadı. Türkiye'den Bulgaristan'a otobüslerle oy kullanmaya giden binlerce seçmen ise sınırda aşırı milliyetçi grupların protestolarıyla karşılaştı.
Türkiye'den gelen tüm bu desteğe rağmen DOST seçim barajını aşamadı. Ama HÖH'ten 120 bin civarında oy kopardı. Bir önceki döneme kıyasla Mecliste 12 sandalye kaybeden HÖH hükümetteki yerini Bulgar milliyetçilerine kaptırdı.
* * *
Bu başarısızlık ve yaratılan gerilim DOST projesinin adeta sonu oldu. AKP desteğini çekti ve DOST adeta bir tabela hareketine döndü. Lütfi Mestan büyük kırgınlık içinde köşesine çekildi ve yerini genç bir siyasetçiye bıraktı. DOST son seçimlere katılmadı.
AKP bir kez daha taktik değiştirdi ve HÖH ile arayı düzeltme gayretine girdi. 12 Aralık 2020'de genellikle HÖH'ün 10. kurultayına Tayyip Erdoğan videolu bir mesaj gönderdi. HÖH yetkilileri isteksizdi ama söz konusu olan Türkiye Cumhurbaşkanıydı. Bu mesaj yine Bulgar milliyetçilerine söylemlerini sertleştirme fırsatı verdi.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, diplomasi muhabirleri ile 2021 yılına ilişkin yaptığı toplantıda dış Türklerle ilgili konuşurken "Maalesef bölünmüşlük Bulgaristan'da da oldu' şeklinde bir ifade kullandı. "Maalesef" vurgusu hiç de samimi değildi çünkü bu bölünmüşlüğü yaratan bizzat AKP ve Çavuşoğlu'nun yönlendirdiği Türk dış politikasıydı.
* * *
Bugünlerde Bulgar Türklerini ilgilendiren iki yeni gelişme var.
Birincisi HÖH'den kopan bir grubun oluşturduğu Halkın Birliği Hareketi (DEN). Başında eski Tarım Bakanı Mehmet Dikme var. Bu hareketin Erdoğan'ın dostu Boyko Borisov'la işbirliği ilginç. Anadolu Ajansı'na göre DEN hareketi bir önceki seçimlerde özellikle Kuzeydoğu Bulgaristan'daki siyasi etkisini Borisov'a desteğe dönüştürmek üzere söz verdi.
İkinci girişim bir yeni parti girişimi. Hareketin önderliğini Türkiye'deki Bulgaristan göçmenlerinin kurdukları sivil toplum kuruluşu olan Bultürk'ün başkanı Rafet Ulutürk üstleniyor. Basına yansıdığı kadarıyla HÖH'ü sola kaymakla eleştiriyor ve ona alternatif gerçek bir sağ parti kurmayı hedeflediğini söylüyor.
Ulutürk HÖH'ün kurucu kadroları içinde yer almış, Bulgaristan'daki Türkler konusunda düşünen, üreten bir isim. Tabi AKP'nin Türkiye'de kazandığı seçimleri "davanın zaferi" olarak değerlendirecek kadar de AKP'ye yakın bir isim.
Bu girişimlerin başarı şansı yine son derece düşük. DOST deneyiminden büyük ders çıkaran Bulgar Türklerinin benzer bir girişime, hele de Türkiye'de yaşayan bir lidere kredi vermesi çok zor. Zaten pek çok kişiye göre hedef Bulgar seçimleri değil, Türkiye'de gelecek yıl yapılacak seçimler öncesi Bulgar göçmenleri milliyetçi söylemle ve tabii MHP'nin yardımıyla manipüle etmek.
AKP Türkiye'de kazanılacak birkaç bin oy için Bulgaristan'da yine DOST'luk bozma peşinde kısacası.
* * *
Bulgaristan, seçimlere "Dünya Lideri" imajı ile girmeyi planlayan Tayyip Erdoğan için gerçek bir başarısızlık örneği. AKP medyasının son seçimlerde HÖH'ün büyük başarısına suskunluğu tam da bu nedenle. Tabi Bulgaristan'ın "tek karış toprak kaybetmedi" diye iddia ettikleri Sultan Abdülhamit döneminde kaybedilmiş olmasının da bu suskunlukta etkisi olabilir.
AKP sonrası dönemde Balkan coğrafyasıyla ilişkiler dış politikadaki önceliklerden biri olmalı. Ulu önder Atatürk'ün 1931 yılında Ankara'da düzenlenen Balkan Konferansında çizdiği anlayış yeni hükümetin yol haritası olmalı. Bu çizgiyi karşılıklı siyasi bağımsızlıklara saygı ve özen göstererek iktisadi ve kültürel alanlarda yoğun işbirliği olarak özetlemek mümkün. Bu HÖH'ün son gerilimlerden sonra daha da pasifleştirmek zorunda kaldığı yaklaşımlarını değiştirebilmesinin, kendisine daha güvenerek politika yapabilmesinin de anahtarı. HÖH, enerjisinin büyük kısmını "Türkiye'nin 5. Kolu" olmadığını ispat etmek için harcıyor ne yazık ki.
En önemlisi de dış politikayı Erdoğan'ın dostlarıyla kurduğu ilişkiden kurtarmak ve sağlıklı bir zemine oturtmak. Türkiye - Bulgaristan ilişkileri Erdoğan - Borisov dostluğu temelinde yürütülemeyecek kadar önemli zira. Balkan Türklerinin huzurunun iç seçimde manipüle edilecek birkaç bin oydan çok daha önemli olduğu gibi.