AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti 8. Olağan Kongresi’ni bir süre önce “değişim kongresi” olarak tarif etti. CHP’de değişimin kapısını açan 38. Olağan Kurultayı’na öykünerek “değişim” diyen Erdoğan, söz konusu değişimi bir “kuyumcu titizliğiyle” gerçekleştireceklerini ifade etti.
ERDOĞAN, ERDOĞAN’A KARŞI
Peki ‘kurucu babalarının’ çoğunu kaybeden AK Parti, Erdoğan ve ailesinin yörüngesine bu kadar girmişken değişebilir mi? CHP’deki değişim, partideki tıkanmayı aşmak için bir çıkıştı bir bakıma… AK Parti’deki erozyonu, tıkanmayı, çıkışsızlığı, adaletsizliği, kastlaşmayı vb. aşacak bir alternatif var da bizim mi haberimiz yok? Ya da soruyu şöyle sorayım: AK Parti’nin 8. Olağan Kongresi’nde “Erdoğan, Erdoğan’a karşı” mı olacak? Yani Erdoğan çok köklü bir özeleştiri verip içinden başka birisini mi çıkaracak?
Kuşkusuz bunların hiçbiri olmayacak! Erdoğan, bildiğini okuyacak. TBMM’de yapmayı tasarladığı (tabii yapabilirse, gücü yeterse) değişikliklerle, İsrail ‘öcüsü’ ile milleti korkutarak “sizi ben koruyabilirim” edebiyatıyla yeni bir açılım hedefiyle memleketi ve milleti inim inim inleten ağır sorunları perdeleyebilmeyi umuyor!
Erdoğan, bir yandan da elindeki iletişim olanaklarını kullanarak Gelecek Partisi’ni ketenpereye getirmek için atraksiyonlar yaparken bir yandan da YRP belediye başkanlarını iktidar imkanlarıyla ‘terbiye’ ederek partisine katıyor!
Yetmez! Bunların hiçbiri AK Parti’yi değiştirmeye matuf adımlar kategorisinde değil çünkü.
Kuşkusuz bunların hiçbiri olmayacak! Erdoğan, bildiğini okuyacak. TBMM’de yapmayı tasarladığı (tabii yapabilirse, gücü yeterse) değişikliklerle, İsrail ‘öcüsü’ ile milleti korkutarak “sizi ben koruyabilirim” edebiyatıyla yeni bir açılım hedefiyle memleketi ve milleti inim inim inleten ağır sorunları perdeleyebilmeyi umuyor!
Erdoğan, bir yandan da elindeki iletişim olanaklarını kullanarak Gelecek Partisi’ni ketenpereye getirmek için atraksiyonlar yaparken bir yandan da YRP belediye başkanlarını iktidar imkanlarıyla ‘terbiye’ ederek partisine katıyor!
Yetmez! Bunların hiçbiri AK Parti’yi değiştirmeye matuf adımlar kategorisinde değil çünkü.
AK PARTİ’NİN SEÇMEN TABANINDAKİ SOSYO-PSİŞİK ve SINIFSAL YARILMA
AK Parti, değişimin yanından bile geçemez, çünkü 22 yıllık iktidarında o kadar kastlaştı ki, arkadan kimse gelemedi. Gelemez de bu saatten sonra. Kurucuları da dahil olmak üzere çok sayıda kadrosu siyaset labirentleri arasında un ufak oldu gitti. Bir kısmı parti kurdu. Artık AK Parti’ye katacak Erdoğan’a esip gürlerken kendini onun yanında bulan Soylu gibi, Kurtulmuş gibi figürler de kalmadı!
Sadece kastlaşma olsa… Daha beteri; AK Parti bir “Erdoğan partisi” oldu, çıktı. Onun siyaseti de o yüzden “Erdoğanizm” olarak tanımlanıyor. Ortaya çıkan bu yarı-otoriter hibrit rejimde Erdoğan’ın etrafında güvenebileceği sadece oğulları, kızları, damatları kaldı. Öyle ki, sanki padişahlık yıkılmamış, Cumhuriyet kurulmamış gibi “Erdoğan’ın veliahtının kim olacağı” mutat olarak konuşulabiliyor! Erdoğan, bir ara partinin başına Ahmet Davutoğlu’nu, bir ara da Binali Yıldırım’ı getirdi emanetçi olarak ama bu ucube sisteme geçince genel başkanlığı yeniden uhdesine aldı.
Erdoğan’ın önümüzdeki seçim zamanında yapılırsa aday olamaması söz konusu. O zaman Cumhur İttifakı’nın adayı kim olacak? (Tabii o zaman Cumhur İttifakı da kalırsa…) Ortada damat ve oğlandan başka kimsenin adı geçmiyor! O cenahta ortaya bir isim atıp tartışmak İngiliz Anayasası gibi adı konmamış bir “yasak”! Değilse, çıksın biri de, bir isim zikretsin bakalım, görelim… Diyelim ki ‘Yiğitler çıkmış meydane, hepsi birbirinden şahane!’
Durum tam da şu; Erdoğanizm, Erdoğan ile birlikte tarihe garkolacak.
AK Parti, değişim trenini çoktan kaçırdı. Artık erozyonu daha fazla nasıl durduracağının derdinde... Buna derman arıyor. Mesele şu: Aynı camiye giden, aynı imamın arkasında duran Sünni kesimdeki müminler baktılar ki 22 yıl sonra birbirine oldukça yabancılaşmış. Bir kısmı şatafat içinde, bir kısmı geçim derdinde. Bir kısmı lüks araçlarla geliyor artık camiye, bir kısmı yayan. Bir kısmı merkezi ve yerel yönetim ihaleleri ve doğrudan alımlarıyla karun kadar zengin, bir kısmı asgari ücret ya da yarım tık üstüne ömür törpülüyor. Bir kısmının çocukları yabancı ülkelerde ve kolejlerde okuyor, bir kısmınınki merdiven altında. Bir kısmı beş yıldızlı tatil köylerinde, otellerde, villalarda yaz tatili yapıyor, bir kısmı ancak köyüne gidebiliyor. Bu liste çok uzatılabilir. Kısacası AK Parti’nin tabanında ve seçmen halesinde iki ayrı dünya oluştu sosyolojik olarak. Makas, çok ama çok açıldı.
Karun kadar zenginleşenler aynı zamanda yukarıda değindiğim kastı da oluşturdu. Açalım… AK Parti ‘devrisaadetinde’ Cumhurbaşkanı kayınbaba ile damat gördük! Eski bakan baba ile yeni bakan baba gördük! Aynı aileden farklı zamanlarda bakanlık yapanlar gördük! Aynı aileden milletvekili ve üst düzey bürokrat, belediye başkanı gördük! Aynı ailelerden neler neler gördük! İhaleler de bunların yakınlarına aktı. Dahası var… Bakanlar, milletvekilleri, üst düzey bürokratlar, belediye başkanları ve meclis üyeleri oğlunu kızını birbiriyle evlendirip takı zengini yaptılar! Son 22 yılın gazete arşivleri açıldığında hepsini görebilirsiniz.
İşte AK Parti’nin değişimi gerçekleştiremeyeceğinin sosyolojik temeli de budur. Bu çelişki yaman bir çelişkidir. Bu çelişkinin oluştuğu bir parti iflah olmaz, kendini yenileyemez, bir değişimi gerçekleştiremez.
Sadece kastlaşma olsa… Daha beteri; AK Parti bir “Erdoğan partisi” oldu, çıktı. Onun siyaseti de o yüzden “Erdoğanizm” olarak tanımlanıyor. Ortaya çıkan bu yarı-otoriter hibrit rejimde Erdoğan’ın etrafında güvenebileceği sadece oğulları, kızları, damatları kaldı. Öyle ki, sanki padişahlık yıkılmamış, Cumhuriyet kurulmamış gibi “Erdoğan’ın veliahtının kim olacağı” mutat olarak konuşulabiliyor! Erdoğan, bir ara partinin başına Ahmet Davutoğlu’nu, bir ara da Binali Yıldırım’ı getirdi emanetçi olarak ama bu ucube sisteme geçince genel başkanlığı yeniden uhdesine aldı.
Erdoğan’ın önümüzdeki seçim zamanında yapılırsa aday olamaması söz konusu. O zaman Cumhur İttifakı’nın adayı kim olacak? (Tabii o zaman Cumhur İttifakı da kalırsa…) Ortada damat ve oğlandan başka kimsenin adı geçmiyor! O cenahta ortaya bir isim atıp tartışmak İngiliz Anayasası gibi adı konmamış bir “yasak”! Değilse, çıksın biri de, bir isim zikretsin bakalım, görelim… Diyelim ki ‘Yiğitler çıkmış meydane, hepsi birbirinden şahane!’
Durum tam da şu; Erdoğanizm, Erdoğan ile birlikte tarihe garkolacak.
AK Parti, değişim trenini çoktan kaçırdı. Artık erozyonu daha fazla nasıl durduracağının derdinde... Buna derman arıyor. Mesele şu: Aynı camiye giden, aynı imamın arkasında duran Sünni kesimdeki müminler baktılar ki 22 yıl sonra birbirine oldukça yabancılaşmış. Bir kısmı şatafat içinde, bir kısmı geçim derdinde. Bir kısmı lüks araçlarla geliyor artık camiye, bir kısmı yayan. Bir kısmı merkezi ve yerel yönetim ihaleleri ve doğrudan alımlarıyla karun kadar zengin, bir kısmı asgari ücret ya da yarım tık üstüne ömür törpülüyor. Bir kısmının çocukları yabancı ülkelerde ve kolejlerde okuyor, bir kısmınınki merdiven altında. Bir kısmı beş yıldızlı tatil köylerinde, otellerde, villalarda yaz tatili yapıyor, bir kısmı ancak köyüne gidebiliyor. Bu liste çok uzatılabilir. Kısacası AK Parti’nin tabanında ve seçmen halesinde iki ayrı dünya oluştu sosyolojik olarak. Makas, çok ama çok açıldı.
Karun kadar zenginleşenler aynı zamanda yukarıda değindiğim kastı da oluşturdu. Açalım… AK Parti ‘devrisaadetinde’ Cumhurbaşkanı kayınbaba ile damat gördük! Eski bakan baba ile yeni bakan baba gördük! Aynı aileden farklı zamanlarda bakanlık yapanlar gördük! Aynı aileden milletvekili ve üst düzey bürokrat, belediye başkanı gördük! Aynı ailelerden neler neler gördük! İhaleler de bunların yakınlarına aktı. Dahası var… Bakanlar, milletvekilleri, üst düzey bürokratlar, belediye başkanları ve meclis üyeleri oğlunu kızını birbiriyle evlendirip takı zengini yaptılar! Son 22 yılın gazete arşivleri açıldığında hepsini görebilirsiniz.
İşte AK Parti’nin değişimi gerçekleştiremeyeceğinin sosyolojik temeli de budur. Bu çelişki yaman bir çelişkidir. Bu çelişkinin oluştuğu bir parti iflah olmaz, kendini yenileyemez, bir değişimi gerçekleştiremez.
GENİŞ KOALİSYONLARLA SÜRÜP GİDEN İKTİDARIN SON DEMİ
Öteyandan 22 yıllık süreçte geniş koalisyonlar kurarak yoluna devam edebilen AK Parti, bu yeteneğini de çoktan kaybetti. İlk dönemlerde Müslüman Demokratlar ve Liberaller ile yürüdü. Ve 15 Temmuz sonrasında FETÖ ilan edilen ‘hocaefendigil’ ile! Bir ara Dolmabahçe Mutabakatı ve Oslo-Habur süreci ve nihayet MHP-BBP-HÜDA-PAR!
Cumhur İttifakı, 41-42’nin üzerini zor görür artık bırakın 50’yi… O yüzden AK Parti 8. Olağan Kongresi olsa olsa Erdoğan’ın etrafında tutabildiklerinin konsolidasyonu için bir araç olur, o kadar… Tek çaresi yeni bir açılım, MHP’nin DEM’lenmesinin sebebi hikmeti de bu. Bu yaklaşıma ise şimdiki genç kuşak “boş yapma” diyor.
Cumhur İttifakı, 41-42’nin üzerini zor görür artık bırakın 50’yi… O yüzden AK Parti 8. Olağan Kongresi olsa olsa Erdoğan’ın etrafında tutabildiklerinin konsolidasyonu için bir araç olur, o kadar… Tek çaresi yeni bir açılım, MHP’nin DEM’lenmesinin sebebi hikmeti de bu. Bu yaklaşıma ise şimdiki genç kuşak “boş yapma” diyor.
Misafirler için gizlenen link, görmek için
Giriş yap veya üye ol.