Nüfus artışında liderliğe oturan Hindistan'ın mı, gömleği dar gelen Çin'in mi, ya da; "jeopolitik konumu" yeniden keşfedilen Türkiye'nin mi?
Küresel siyasi güç dengesinde değişim rüzgarları kuvvetleniyor. Nefes kesen bir yarışa tanıklık ediyoruz. Rusya - Ukrayna Savaşı'nın ürettiği yeni siyasi yönelimler, enerji ve tahıl krizi, pandeminin çarpan etkisi ve küresel ekonomide yaşanan sarsıcı enflasyon dalgası, resesyon beklentileri, finans piyasalarındaki iflaslar ve diğer çalkantılar, ABD odaklı petro-dolar sisteminin daha sık sorgulanır olması, Çin'in giderek artan ekonomik, siyasi ve askeri ağırlığı, Ortadoğu'daki aktörlerin yeni bir oyun kurma girişimi, Asya-Pasifik'te Tayvan ve Kore yarımadası çevresinde ısınan sular...
Fakat en güçlü rüzgarın estiği asıl yer, "paradigmanın değiştiği" alan; yükselen dijital teknolojinin her gün bir adım ileriye taşıdığı "yapay zeka" uygulamaları. Bir hava taşıtı olarak uçağın ilk keşfiyle Aya ayak basışımız arasında sadece 63 yıl var. İnternetin günlük hayata girişiyle bugün ulaşılan nokta arasında geçen 24 yılda bilgi teknolojileri alanında büyük bir devrim yaşandı. İletişimde cep telefonlarından akıllı telefonlara geçiş son 10 yılda öngörülemeyen bir hızda ilerledi. Muhakkak ki gelen "yapay zeka"yla dönüşüm süreci öncekilere göre daha köklü, yer değiştirici ve yeniden inşa edici olacak. Belki de yıkıcı. Bu yazıyı kaleme almamın sebebi; Türkiye kendi seçim gündemiyle hemhalken iki önemli "hikayenin" manşetlerimizin gölgesinde kalmış olması. Yapay Zeka uygulamalarının günlük yaşamın parçası olduğu şu günlerde öyle çarpıcı iki mesaj verildi ki... Duymayanlar duysun, istedik. Üzerine düşünmeye ve bu alandaki gelişmeleri daha dikkatli takip etmeye değer iki mesaj. İlk mesaj, "yapay zekanın babası" olarak anılan Bilgisayar Mühendisi Geoffrey Hinton'dan. New York Times'a konuşan Hinton, yapay zeka alanında kaydedilen ilerlemelerin "toplum ve insanlık için derin riskler oluşturduğunu" belirtiyor. Beş yıl öncesiyle şimdinin kıyaslanmasını isteyen Hinton, "Bu farkı alın ve geleceğe doğru yayın. Bu korkutucu." ifadesini kullanıyor. Geçtiğimiz yıl Google ve OpenAI (yapay zeka sohbet botu ChatGPT'nin arkasındaki girişim), eskisinden çok daha büyük miktarda veri kullanan sistemler oluşturmaya başlamıştı. Ortaya çıkan tabloda artık; "gözlerimle görmeden inanmam" deyişi kıymetini kaybetmiş durumda. Yapay zekanın tehlikelerine dair konuşmak için Google'daki işinden ayrıldığını söyleyen Geoffrey Hinton'a kulak verelim; "Kötü aktörlerin onu (yapay zeka) kötü şeyler için kullanmasını nasıl engelleyebileceğinizi öngörmek hayli zor." Yani, Hinton'ın sözlerinden anladığımız; insanlığın geleceğine olağanüstü katmadeğer sağlayacak bir ürünün "olumsuz yan etkileri" hususunda fazlaca kafa yorulmadığı, bunlar üzerine "dengeleyici mekanizmalar" inşa edilmediği. Daha manşet üslubuyla; "panzehiri nedir bunun", sorusuna yanıt bulunamamış olması. "Faydalarını saymakla bitmez", diyerek söze başlanan yapay zeka hakkında bir uyarı mesajı da İsrailli tarihçi, düşünür ve fütürist yazar Yuval Noah Harari'den. Onun öngörüsü ve endişesi aslında toplumsal düzenin belirleyiciliği üzerine. "Yapay zeka insanlığın dilini hack'lerse demokrasiyi yok edebilir. Çünkü demokrasi karşılıklı konuşma demektir. Yapay zekanın denetimsiz bırakılması otokratların işine yarar", diyor Harari. Ona göre, Yapay Zeka insanlığın binbir meşakkatle inşa ettiği medeniyeti beklenmedik bir yerden vurabilir! Bu tespitle ilgili "önsöz" niteliği taşıyan bir noktayı referans alan Harari aslında hepimizin bildiği şaşırtan son gelişmeleri hatırlatıyor. Yapay Zeka sözcükler, sesler ve görseller üzerinden dili manipüle etme ve üretme konusunda müthiş kabiliyetler kazandı. Bu durum; medeniyetimizin işletim sisteminin hack'lenmesi olarak tanımlanabilir. Neredeyse bütün insanlık kültürü "dilden" oluşuyor. Örneğin insan hakları DNA'mıza işlenmiş bir şey değil, hikayeler anlatarak ve kanunlar yazarak geldiğimiz seviye, savaşlar ve yıkıntılar arasından "hayli zor kazanılmış" değerlerin toplamı. İşte bu kodun "aklı kendinden menkul bir varlık" tarafından ele geçirilmiş olması insanlığı niyetten akıbete süratle taşıyacak bir fenomene dönüşebilir. Ya sonrası? Yapay Zeka'nın bizzat kendisinden korkmak bir yana, asıl endişe duymamızı gerektiren; "kötü emellere sahip" bir güruhun oyuncağı haline gelmesi, değil mi? Harari burada da durmuyor, gelecekte bizleri yapay zeka tarafından yaratılan din ve tarikatların beklediğini söylüyor. "Teorisini" bir adım ileriye taşırken "komplosunu" veriler üzerine kuruyor; şu gerçek ki, yapay zeka araçları insan psikolojisini manipüle edebilmek için gereken yetkinliktedir! Bu tespitle birlikte Yapay Zeka'nın "din" algısından faydalanarak birçok bireyi yönlendirebileceğini iddia ediyor. Yapay Zeka tehlikesine dikkat çeken "akil adamlar listesine" Tesla kurucusu Elon Musk ve Apple kurucusu Steve Wozniak geçtiğimiz Mart ayında girmişti. İmzaladıkları açık mektupta "Güçlü yapay zeka sistemleri, ancak etkilerinin olumlu ve risklerinin yönetilebilir olacağından emin olduğumuzda geliştirilmelidir", denilmişti. 2018'de ölen fizikci Stephen Hawking'in "Yapay zekanın geliştirilmesi insan ırkının sonunu getirebilir", açıklamasını unutmak ne mümkün! Bu köşede "kimin yüzyılı olacak", sorusu üzerinden küresel siyaset ve ekonominin muhtemel adaylarını araştıralım istedik. Ama ikinci paragrafa geçmeden "Yapay Zeka"da kalakaldık. Hariri ne diyordu; "komplocuların düşündüğü gibi insanları kontrol etmek için beyinlerine çip yerleştirmeye gerek yok. Yapay zekanın aynı şeyi yapması artık muhtemel. Ve yapabildiğinde... bizi vurması için katil robotlar göndermesine gerek kalmayacak bile, çünkü insanlara tetiği çektirebilecek." Böylesine iddialı bir projeksiyon için Yapay Zeka'nın, sizin bu satırları okuduğunuz anlarda, kendisini geliştirip tahkim ettiğini, bilmeniz yeterli. Harari olmaya gerek yok elbette. Peki, kontrolsüz Yapay Zeka'nın karşısına dikilecek bir aday yok mu? Bana göre en güçlü aday sadece "gerçek insanın" sahip olabileceği bir şey, vicdan. Muhakemesini yaparken vicdana başvuran insanın "Yapay Zeka"nın üreteceği muhtemel sorunlara karşı ayak direteceğini düşünüyorum. Hangisi kazanır bilinmez, ama "bu yüzyılın hikayesinin" yapay zekayla vicdan sahiplerinin mücadelesinden çıkacağına inanıyorum. Meraklısına not; ChatGPT'ye okuduğunuz makalenin ne hakkında yazıldığını ve özetini sorduk, işte yazdığı metin; "Bu makale, küresel siyasi güç dengesindeki değişiklikleri ve yapay zeka teknolojisinin hayatımıza etkisini tartışıyor. Yapay zekanın ilerlemesiyle birlikte, insanların dikkat etmesi gereken iki önemli mesajı vurguluyor. İlk mesaj, yapay zeka alanındaki ilerlemelerin derin riskler oluşturduğudur. İkinci mesaj ise yapay zeka teknolojisinin olumsuz yan etkilerinin önüne nasıl geçilebileceği konusunda yeterli dengeleyici mekanizmaların olmadığıdır. Yazar, yapay zeka teknolojisiyle birlikte insanlığın geleceği için olağanüstü katma değerler sağlanabileceği gibi, aynı zamanda yapay zeka teknolojisiyle birlikte daha yıkıcı sonuçlar da doğabileceği konusunda uyarıyor."