Yaşananlar demiyorum, "bizlere yaşatılanlar" yüzünden sizin de uykularınız kaçıyor mu? Yoksa mışıl mışıl uyuyor musunuz? Eğer öyleyse uyumaya devam edin. Ben uykularımı kaçıran durumu "uzman görüşü"ne sunup, biraz aydınlanmaya çalıştım.
Anlatayım...
Dünyada yaşanmış nükleer felaketleri (*) anımsayıp, bizde halen yapımı süren Akkuyu Nükleer Santralini düşündükçe uykularım kaçıyor. Hele şu son iptal olayını düşünüyorum da, "ne kadar sahipsiz bir halkız" demekten kendimi alamıyorum. Akkuyu Nükleer Santralini 2010 yılında imzalanan anlaşma ile adeta "tek başına gerçekleştirme yetkisi" alan" Rus Rosatom şirketi geçenlerde Türk katılımcı, İçtaş şirketiyle olan anlaşmasını feshetti ya, ondan söz ediyorum.
Bu konuda uzmanlığı bilinen Necdet Pamir'i arayıp, A'dan Z'ye nükleer santral konusunu görüştüm, işte buyrun anlattıkları:
SORU: Necdet Bey, gerçekten uykularımı kaçıran bir olay bu Akkuyu'da yapımı süren Nükleer Santral. Bütün dünya bu işlerden çekilirken biz niye girdik? İhtiyacımız var mıydı?
PAMİR: Önce bir kendi enerji kaynaklarımızı gözden geçirelim. Bizde hangi kaynaklar var? Ülkenin enerji talebi nedir? Bugün nedir? Yarın nedir? 5 yıl sonra, 10 yıl sonra ve daha sonra ne olacak? Bu sorulara yanıt veren gerçekçi senaryolarla bu tahminleri yapmanız lazım. Dünya nereye gidiyor? Biz kaynak ve teknoloji olarak neredeyiz? Bakanlığın yaptığı senaryolar gerçekçi değil, abartılı ve hemen her defa Cumhurbaşkanlığı ekibinin yaptıklarıyla da uyumsuz.
SORU: Bu senaryolara göre bizim nükleer enerjiye ihtiyacımız yok mu sizce?
PAMİR: Hayır. Bugün Türkiye'nin su, rüzgar, güneş gibi kaynaklarının tümü birden dikkate alındığında, önümüzdeki on yıllarda, tamamen dışa bağımlı olacağımız Akkuyu'ya hiç gereksinimimiz yok. Mevcut durumda ise yaklaşık yarısı ithal kaynaklara bağlı 100 bin megavatlık kurulu gücümüz var. Düşünün, bu kurulu güç ne kadar elektrik üretir? Bizim santrallerimizden şu anda güvenli olarak alabileceğimiz elektrik miktarı en tepe noktadaki (pik) talebin yaklaşık yüzde 35 fazlası elektrik arzı sağlayabilir bu durumda, ayrıca bir sürü de lisans verilmiş ve inşaatı halen süren santraller var... Dolayısıyla buna, özellikle de inşaatı işletmesi, yakıtı ve atık yönetimi yüzde yüz Ruslara bırakılmış Akkuyu NGS'ye ihtiyacımız yok.Ayrıca kimilerinin sandığı gibi, teknoloji transferi de yok, isteyen anlaşmaya baksın.
--teknoloji transferi yok--
SORU: Sonuç olarak Akkuyu Santralinin yapımı sürüyor, kimi çevrelere göre nükleer enerji gibi bir seçeneğin elimizde olması üstelik de böyle bir teknoloji transferi şansımızın olması da iyi bir şey değil mi sizce?
PAMİR: Akkuyu, Türkiye'deki ilk nükleer santral olacak. Rusya ile imzalanan anlaşmaya bir bakalım, yani AKP Hükümetinin 2010'da TBMM'den parmak çoğunluğu ile geçirdiği anlaşmaya. Orada bize teknoloji transferi yapılması diye bir şey yok. Hiçbir şekilde teknolojinin içinde yoksunuz. Anlaşmaya göre, santral her açıdan yüzde yüz Rus şirketlerinin elinde, yetkisinde, inşaatından, işletmesinden, nükleer yakıt temininden, atık organizasyonuna kadar her şey Ruslar tarafından yürütülüyor. İsterlerse santral hisselerinin yüzde 49'a kadar bölümünü devredebilirler. O da masraf paylaşımı için. Ama kontrol sonuna kadar Ruslarda.
SORU: Anlaşmada Türk tarafının da hissedar olacağı var ama?
PAMİR: Ruslar arzu ederse, yerli-yabancı, yüzde 49'a kadar hisse verebilir ama kontrol hep Ruslarda. Şimdi diyorlar ki, -İçtaş çıktı biz hiç kalmadık- İçtaş zaten inşaatın zaten sadece beton işleri ile ilgiliydi. Asıl işlerde, mühendislikle ilgili, tedarik gibi konularda Rosatom tek yetkili konumundaydı, bir Rus şirketi ile birlikte... Yani bütün yetki ve kontrol onlarda, siz taşeron gibisiniz. Rosatom, İçtaş'ın işine son verdiği zaman -ah o olmasaydı tam da yapıyorduk- lafları safsatadan, duygu sömürüsünden öte değildir.
--usulsüz harcama--
SORU: Türk şirketinin oradan çıkarılması önemsiz mi peki? Bunun sebebi de tam anlaşılamadı?
PAMİR: Rosatom'un 41 sayfalık fesih belgesi var. Oda TV bir kısmını yayınladı. (**) Orada nedenlerine atıfta bulunuyor. Hususlardan biri bir mağduriyet ortaya atıyor. Bizimkiler de sessiz, pek itirazları yok... O 41 sayfalık fesih belgesinde Rosatom, -hem Rus şirketine (Titan 2) hem İçtaş'a, ayrı ayrı Akkuyu için kullanılmak üzere 9'ar milyon dolar para yolladık, 3.2 milyon dolarını usulsüz kullandılar- diyor. Belli ki bizim bu durumdan haberimiz var ve kağıt üzerinde kurulmuş bir başka şirket İçtaş'ın yerine enjekte edilecek.
SORU: Cumhurbaşkanı da Akkuyu'ya bu durumu incelemek için gidecekmiş?
PAMİR: Şimdi Cumhurbaşkanı Akkuyu'ya gitse ne olur, gitmese ne olur? Ruslar -özür dileriz- deyip fesihnameyi yırtıp, Türk şirketini geri mi alacaklar? Tamamen iç politikaya yönelik bir şovdur yapılan. Belli ki gelişmelerden haberdar.
--iç politika malzemesi--
SORU: Bu durumda santral için verilen 2023 tarihi geçersiz mi olacak?
PAMİR: Akkuyu'da ilk ünitenin bile 2026'dan önce tamamlanması, hele elektrik üretmesi mümkün değil. Öte yandan, gerçek anlamda hiçbir denetim yok ki. Milletvekilleriniz bile Akkuyu'ya giremiyor, neler olduğunu bilemiyorsunuz. Zeminle ilgili sıkıntı çok, betonda çok sıkıntı var, çatlaklar olduğu ifade edildi, ciddi isimlerin ciddi itirazları var. Bütün bunları yok saysanız bile, yani ağzınızla kuş tutsanız bile, fiziki olarak 2026'dan önce 1. Ünitenin. tamamlanması mümkün değil. Gündemin tamamı iç politika malzemesi. Olsa olsa göstermelik bir açılış töreni yaparlar. Seçim malzemesi.
--güvenlikte laubalilik--
SORU:Benim uykularımı kaçıran konu ise güvenlik konusu, çünkü bizim kuşak Çernobil kabusunu yaşadı, Fukuşima örneği çok yeni, hala aklımızdan silinmedi. Ayrıca atıklar konusu var... Ne diyorsunuz bu konularda?
PAMİR: Anlaşmada atık yönetimi Ruslara bırakılmış. Bu konu biliyorsunuz ilgili bakan Taner Yıldız'a soruldu.
SORU: Evet, gazeteci Fatih Altaylı -bu atıkları neremize sokacağız?- diye sormuştu. (***)
PAMİR: Evet, bakan da (Taner Yıldız) -Onu Ruslar halledecek, atıklarla ilgili maddeler anlaşmada var- demişti. Orada söz konusu olan, ilgili maddedeki yetkinin tamamı Ruslardadır. Onlar da bir ara bir açıklama yaptılar -Toroslar'ın altına gömüleceği- iddiası da var ki bu cinayet olur. Yaşamsal önemi olan bir nükleer atık konusunu - Ruslara bıraktık- diye bir laubalilik olur mu? Sonuçta güvenlik sorunu sadece bugünkü değil, gelecek kuşaklara da güvence verecek şekilde çözümlenmemiştir. Biliyorsunuz nükleer atıklar konusu ABD'de 20 yıl tartışıldıktan sonra Başkan Bush (oğul) bir karar aldı. -Atıkları, Nevada eyaletinde Yucca Dağının altına gömeceğiz.- diye (****) Obama da -ben bunu durduracağım- sözü verdi, başkan seçildiğinde bu iş için 11 milyar dolar harcanmıştı. Tamamlandığında 77 milyar dolar daha harcanmış olacaktı, ve Obama bu işi durdurdu. Bizde bütün bu faktörler gözardı ediliyor.
--Rusya'ya tam bağımlılık--
SORU: Teknoloji transferi yok, güvenlik yok, nükleer atık meselesi çözümlenmemiş, biz bu işin içinde neden varız? Birden bire ucuz enerji, bol enerjiye kavuşalım diye mi?
PAMİR: Teknoloji olmadığı gibi, 2010 yılında imzalanan anlaşmada siz 15 yıllık elektrik satın alma garantisi veriyor ve -elektriği KW saati 12.35 cent olarak alacağım- diyorsunuz, oysa Türkiye'de, elektriğin 10 yıllık ortalama piyasa takas fiyatı (PTF) 4 cent civarında... Yani Ruslara 3 katı fiyatla elektrik satın alma garantisi veriyorsunuz. Ayrıca santralin afişe maliyeti 10 milyar dolardı 15 oldu 25 oldu, ve onlar gerçekte ne harcar belli değil. Santralin parası bizden çıkacak, son tahlilde 3 katı parayla biz vereceğiz. Burada bize Rusların yaptığı bir kıyak yok...
--Gizli tutulan maddeler--
SORU: Nükleer güvenlik konusunda dünya da endişeli öyle değil mi?
PAMİR: 2013 yılında Uluslararası Atom Enerjisi komisyonu bizim santral için rapor veriyor. O rapor kamuoyundan gizli tutuldu, oysa raporda güvenlikle ilgili 39 uyarı var. Şimdi Ruslar bu santrali yapıyor ama sizin denetleme kurulunuz yok, işi denetleyen aynı, yapan da aynı. Meslek odaları bu rapora atıfta bulunarak davalar açtılar, 39 uyarıyı dile getirerek. Hükümet -devlet sırrıdır- diyerek bu raporu açıklamadı. Elektrik Mühendisleri Odası bir şekilde elde edip, bunları da nükleer enerji raporu diye yayımladı. Düşünün, kamuoyundan gizleyerek saklayarak yürütülüyor işler.
--Rusya'ya tam bağımlılık--
SORU: Zaten Rusya'ya çok bağımlı bir durumdayken, bu santralle tam bağımlı duruma mı geleceğiz?
PAMİR: Enerji güvenliğinin en temel unsurlarından biri kaynakların çeşitlendirilmesidir. Oysa doğal gazda yüzde 45'le Rusya, ham petrol ve petrol ürünlerinde yüzde 24'le Rusya, taş kömüründe yüzde 39 Rusya, nükleerde de yüzde 100 Rusya. Yani enerjide Rusya'ya tam bağımlı duruma geliyorsunuz, üstelik bir taraftan da NATO üyesiyiz. Yani durumumuz tam,
-iki cami arasında binamaz olma- durumu.
SORU: Yani sonuçta Türkiye ne yapmalı sizce?
PAMİR: Biz mühendisiz, nükleer enerjiye kategorik bir karşıtlığımız yok ama nihai atıkla ilgili bir netlik yokken, dünyada yaşanmış kazalar hala radyasyon yayarken, son derece riskli üstelik de olağanüstü pahalı bir santralin yapımının durdurulması gerekir. Aklın yolu birdir.
(*)
(**)
(***)
(****)
Anlatayım...
Dünyada yaşanmış nükleer felaketleri (*) anımsayıp, bizde halen yapımı süren Akkuyu Nükleer Santralini düşündükçe uykularım kaçıyor. Hele şu son iptal olayını düşünüyorum da, "ne kadar sahipsiz bir halkız" demekten kendimi alamıyorum. Akkuyu Nükleer Santralini 2010 yılında imzalanan anlaşma ile adeta "tek başına gerçekleştirme yetkisi" alan" Rus Rosatom şirketi geçenlerde Türk katılımcı, İçtaş şirketiyle olan anlaşmasını feshetti ya, ondan söz ediyorum.
Bu konuda uzmanlığı bilinen Necdet Pamir'i arayıp, A'dan Z'ye nükleer santral konusunu görüştüm, işte buyrun anlattıkları:
SORU: Necdet Bey, gerçekten uykularımı kaçıran bir olay bu Akkuyu'da yapımı süren Nükleer Santral. Bütün dünya bu işlerden çekilirken biz niye girdik? İhtiyacımız var mıydı?
PAMİR: Önce bir kendi enerji kaynaklarımızı gözden geçirelim. Bizde hangi kaynaklar var? Ülkenin enerji talebi nedir? Bugün nedir? Yarın nedir? 5 yıl sonra, 10 yıl sonra ve daha sonra ne olacak? Bu sorulara yanıt veren gerçekçi senaryolarla bu tahminleri yapmanız lazım. Dünya nereye gidiyor? Biz kaynak ve teknoloji olarak neredeyiz? Bakanlığın yaptığı senaryolar gerçekçi değil, abartılı ve hemen her defa Cumhurbaşkanlığı ekibinin yaptıklarıyla da uyumsuz.
SORU: Bu senaryolara göre bizim nükleer enerjiye ihtiyacımız yok mu sizce?
PAMİR: Hayır. Bugün Türkiye'nin su, rüzgar, güneş gibi kaynaklarının tümü birden dikkate alındığında, önümüzdeki on yıllarda, tamamen dışa bağımlı olacağımız Akkuyu'ya hiç gereksinimimiz yok. Mevcut durumda ise yaklaşık yarısı ithal kaynaklara bağlı 100 bin megavatlık kurulu gücümüz var. Düşünün, bu kurulu güç ne kadar elektrik üretir? Bizim santrallerimizden şu anda güvenli olarak alabileceğimiz elektrik miktarı en tepe noktadaki (pik) talebin yaklaşık yüzde 35 fazlası elektrik arzı sağlayabilir bu durumda, ayrıca bir sürü de lisans verilmiş ve inşaatı halen süren santraller var... Dolayısıyla buna, özellikle de inşaatı işletmesi, yakıtı ve atık yönetimi yüzde yüz Ruslara bırakılmış Akkuyu NGS'ye ihtiyacımız yok.Ayrıca kimilerinin sandığı gibi, teknoloji transferi de yok, isteyen anlaşmaya baksın.
--teknoloji transferi yok--
SORU: Sonuç olarak Akkuyu Santralinin yapımı sürüyor, kimi çevrelere göre nükleer enerji gibi bir seçeneğin elimizde olması üstelik de böyle bir teknoloji transferi şansımızın olması da iyi bir şey değil mi sizce?
PAMİR: Akkuyu, Türkiye'deki ilk nükleer santral olacak. Rusya ile imzalanan anlaşmaya bir bakalım, yani AKP Hükümetinin 2010'da TBMM'den parmak çoğunluğu ile geçirdiği anlaşmaya. Orada bize teknoloji transferi yapılması diye bir şey yok. Hiçbir şekilde teknolojinin içinde yoksunuz. Anlaşmaya göre, santral her açıdan yüzde yüz Rus şirketlerinin elinde, yetkisinde, inşaatından, işletmesinden, nükleer yakıt temininden, atık organizasyonuna kadar her şey Ruslar tarafından yürütülüyor. İsterlerse santral hisselerinin yüzde 49'a kadar bölümünü devredebilirler. O da masraf paylaşımı için. Ama kontrol sonuna kadar Ruslarda.
SORU: Anlaşmada Türk tarafının da hissedar olacağı var ama?
PAMİR: Ruslar arzu ederse, yerli-yabancı, yüzde 49'a kadar hisse verebilir ama kontrol hep Ruslarda. Şimdi diyorlar ki, -İçtaş çıktı biz hiç kalmadık- İçtaş zaten inşaatın zaten sadece beton işleri ile ilgiliydi. Asıl işlerde, mühendislikle ilgili, tedarik gibi konularda Rosatom tek yetkili konumundaydı, bir Rus şirketi ile birlikte... Yani bütün yetki ve kontrol onlarda, siz taşeron gibisiniz. Rosatom, İçtaş'ın işine son verdiği zaman -ah o olmasaydı tam da yapıyorduk- lafları safsatadan, duygu sömürüsünden öte değildir.
--usulsüz harcama--
SORU: Türk şirketinin oradan çıkarılması önemsiz mi peki? Bunun sebebi de tam anlaşılamadı?
PAMİR: Rosatom'un 41 sayfalık fesih belgesi var. Oda TV bir kısmını yayınladı. (**) Orada nedenlerine atıfta bulunuyor. Hususlardan biri bir mağduriyet ortaya atıyor. Bizimkiler de sessiz, pek itirazları yok... O 41 sayfalık fesih belgesinde Rosatom, -hem Rus şirketine (Titan 2) hem İçtaş'a, ayrı ayrı Akkuyu için kullanılmak üzere 9'ar milyon dolar para yolladık, 3.2 milyon dolarını usulsüz kullandılar- diyor. Belli ki bizim bu durumdan haberimiz var ve kağıt üzerinde kurulmuş bir başka şirket İçtaş'ın yerine enjekte edilecek.
SORU: Cumhurbaşkanı da Akkuyu'ya bu durumu incelemek için gidecekmiş?
PAMİR: Şimdi Cumhurbaşkanı Akkuyu'ya gitse ne olur, gitmese ne olur? Ruslar -özür dileriz- deyip fesihnameyi yırtıp, Türk şirketini geri mi alacaklar? Tamamen iç politikaya yönelik bir şovdur yapılan. Belli ki gelişmelerden haberdar.
--iç politika malzemesi--
SORU: Bu durumda santral için verilen 2023 tarihi geçersiz mi olacak?
PAMİR: Akkuyu'da ilk ünitenin bile 2026'dan önce tamamlanması, hele elektrik üretmesi mümkün değil. Öte yandan, gerçek anlamda hiçbir denetim yok ki. Milletvekilleriniz bile Akkuyu'ya giremiyor, neler olduğunu bilemiyorsunuz. Zeminle ilgili sıkıntı çok, betonda çok sıkıntı var, çatlaklar olduğu ifade edildi, ciddi isimlerin ciddi itirazları var. Bütün bunları yok saysanız bile, yani ağzınızla kuş tutsanız bile, fiziki olarak 2026'dan önce 1. Ünitenin. tamamlanması mümkün değil. Gündemin tamamı iç politika malzemesi. Olsa olsa göstermelik bir açılış töreni yaparlar. Seçim malzemesi.
--güvenlikte laubalilik--
SORU:Benim uykularımı kaçıran konu ise güvenlik konusu, çünkü bizim kuşak Çernobil kabusunu yaşadı, Fukuşima örneği çok yeni, hala aklımızdan silinmedi. Ayrıca atıklar konusu var... Ne diyorsunuz bu konularda?
PAMİR: Anlaşmada atık yönetimi Ruslara bırakılmış. Bu konu biliyorsunuz ilgili bakan Taner Yıldız'a soruldu.
SORU: Evet, gazeteci Fatih Altaylı -bu atıkları neremize sokacağız?- diye sormuştu. (***)
PAMİR: Evet, bakan da (Taner Yıldız) -Onu Ruslar halledecek, atıklarla ilgili maddeler anlaşmada var- demişti. Orada söz konusu olan, ilgili maddedeki yetkinin tamamı Ruslardadır. Onlar da bir ara bir açıklama yaptılar -Toroslar'ın altına gömüleceği- iddiası da var ki bu cinayet olur. Yaşamsal önemi olan bir nükleer atık konusunu - Ruslara bıraktık- diye bir laubalilik olur mu? Sonuçta güvenlik sorunu sadece bugünkü değil, gelecek kuşaklara da güvence verecek şekilde çözümlenmemiştir. Biliyorsunuz nükleer atıklar konusu ABD'de 20 yıl tartışıldıktan sonra Başkan Bush (oğul) bir karar aldı. -Atıkları, Nevada eyaletinde Yucca Dağının altına gömeceğiz.- diye (****) Obama da -ben bunu durduracağım- sözü verdi, başkan seçildiğinde bu iş için 11 milyar dolar harcanmıştı. Tamamlandığında 77 milyar dolar daha harcanmış olacaktı, ve Obama bu işi durdurdu. Bizde bütün bu faktörler gözardı ediliyor.
--Rusya'ya tam bağımlılık--
SORU: Teknoloji transferi yok, güvenlik yok, nükleer atık meselesi çözümlenmemiş, biz bu işin içinde neden varız? Birden bire ucuz enerji, bol enerjiye kavuşalım diye mi?
PAMİR: Teknoloji olmadığı gibi, 2010 yılında imzalanan anlaşmada siz 15 yıllık elektrik satın alma garantisi veriyor ve -elektriği KW saati 12.35 cent olarak alacağım- diyorsunuz, oysa Türkiye'de, elektriğin 10 yıllık ortalama piyasa takas fiyatı (PTF) 4 cent civarında... Yani Ruslara 3 katı fiyatla elektrik satın alma garantisi veriyorsunuz. Ayrıca santralin afişe maliyeti 10 milyar dolardı 15 oldu 25 oldu, ve onlar gerçekte ne harcar belli değil. Santralin parası bizden çıkacak, son tahlilde 3 katı parayla biz vereceğiz. Burada bize Rusların yaptığı bir kıyak yok...
--Gizli tutulan maddeler--
SORU: Nükleer güvenlik konusunda dünya da endişeli öyle değil mi?
PAMİR: 2013 yılında Uluslararası Atom Enerjisi komisyonu bizim santral için rapor veriyor. O rapor kamuoyundan gizli tutuldu, oysa raporda güvenlikle ilgili 39 uyarı var. Şimdi Ruslar bu santrali yapıyor ama sizin denetleme kurulunuz yok, işi denetleyen aynı, yapan da aynı. Meslek odaları bu rapora atıfta bulunarak davalar açtılar, 39 uyarıyı dile getirerek. Hükümet -devlet sırrıdır- diyerek bu raporu açıklamadı. Elektrik Mühendisleri Odası bir şekilde elde edip, bunları da nükleer enerji raporu diye yayımladı. Düşünün, kamuoyundan gizleyerek saklayarak yürütülüyor işler.
--Rusya'ya tam bağımlılık--
SORU: Zaten Rusya'ya çok bağımlı bir durumdayken, bu santralle tam bağımlı duruma mı geleceğiz?
PAMİR: Enerji güvenliğinin en temel unsurlarından biri kaynakların çeşitlendirilmesidir. Oysa doğal gazda yüzde 45'le Rusya, ham petrol ve petrol ürünlerinde yüzde 24'le Rusya, taş kömüründe yüzde 39 Rusya, nükleerde de yüzde 100 Rusya. Yani enerjide Rusya'ya tam bağımlı duruma geliyorsunuz, üstelik bir taraftan da NATO üyesiyiz. Yani durumumuz tam,
-iki cami arasında binamaz olma- durumu.
SORU: Yani sonuçta Türkiye ne yapmalı sizce?
PAMİR: Biz mühendisiz, nükleer enerjiye kategorik bir karşıtlığımız yok ama nihai atıkla ilgili bir netlik yokken, dünyada yaşanmış kazalar hala radyasyon yayarken, son derece riskli üstelik de olağanüstü pahalı bir santralin yapımının durdurulması gerekir. Aklın yolu birdir.
(*)
Misafirler için gizlenen link, görmek için
Giriş yap veya üye ol.
(**)
Misafirler için gizlenen link, görmek için
Giriş yap veya üye ol.
(***)
Misafirler için gizlenen link, görmek için
Giriş yap veya üye ol.
(****)
Misafirler için gizlenen link, görmek için
Giriş yap veya üye ol.
Misafirler için gizlenen link, görmek için
Giriş yap veya üye ol.