İmamoğlu üzerinden seçim sürecine girerken bir strateji okuması yapmak mümkün mü?
***
Ekrem İmamoğlu suç işlemişse elbette bedelini ödemelidir, memlekette hukuk var, adalet var neticede.
Mesela eğer teröristleri belediyede bile bile işe almışsa, herkes onu bu konuda elinden geldiğince uyarmış, 'Bak bunlar terörist sen bunlara itibar ediyorsun' demişlerse, mesela İmamoğlu da bu uyarılara 'Bunlara kargalar bile güler' falan gibi bir tavırla kulaklarını tıkamışsa elbette cezasını çekmelidir. Ne yani Allah beni affetsin, kandırıldım deyip kurtulacak değil herhalde.
Ya da ne bileyim herhangi bir yolsuzluğa bulaşmışsa tartışmasız şekilde hukuka hesap vermeli ve gereğinin yapılmasına razı olmalı. Düşünsenize mesela kendi şirketinden Belediyeye temizlik maddesi satmış olsa başkanlıktan istifa edip kurtulmalı mı elbette hayır. Hukuk neyi gerektiriyorsa o olmalı.
Mesela kendisine söylenen bir söze aynı ile cevap verebileceğini zannediyorsa elbette başına geleceklere katlanmalı. Doğal olarak da o kelimeyi o'na daha önce söylemiş olan kişinin bu tip şeylerden muaf olduğunu da bilmeli. Ya da bu ülkede çok daha ağır sözler sarf etme hakkı olan insanların olduğunu anlamalı.
Neticede Ekrem İmamoğlu ya da ülkedeki herhangi biri herhangi bir suç işlemişse bedelini ödemeli bunu tartışmanın anlamı yok. Ama bu cümlenin ikinci kısmının gerekliliği de il kısmı kadar önemli. Yani kim ne suç işlemişse bedelini ödemeli. Ortaya çıkan haberleri görmezden gelmek, Sayıştay raporlarını yok saymak, eğer kamuoyunun dikkatinden kaçırmak imkansız hale gelmişse mesul şahsı göz önünden uzaklaştırmakla meseleler çözülmüş olmamalı.
Adalet kelime anlamı olarak hak gözetmek demektir neticede ve burada kimin hakkının gözetileceği ile ilgili de özel bir bölüm yoktur. Yani adalet herkes için aynı olmadığı sürece adalet değildir.
Ancak mesela kamuoyu tarafından ahmak davası olarak anılan davanın hukuki olmadığını neredeyse İmamoğlu'na en çok karşı olanlar bile kabul ediyorlar. İBB'de teröristlerin işe alındığına yönelik soruşturmalar konusunda ise terörist kelimesinin asıl muhatabının İçişleri Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı olduğu gerçeği de ortada duruyor örneğin. Yani eğer bu soruşturmanın konusu doğru ise, memlekette serbestçe dolaşabilen ve gidip savcılıktan iyi hal kağıdı alabilen teröristler olduğu anlamına geliyor bu soruşturma, hatta terörist olmak suç değil, ama onları işe almak suç anlamına geliyor.
İmamoğlu hakkında peş peşe açılan davalar ve soruşturmaların toplumun önemli bir kısmı tarafından siyasi manevralar olduğu hissinin oluşması da işte bu tutarsızlıklara bağlı elbette. Bu hissiyatın ise zarar vereceği asıl olarak İmamoğlu değil, toplumun adalete olan güveni. Aslında herkes yazının başında İmamoğlu suçluysa bedelini ödesin şeklinde ifade ettiğimiz fikri elbette kabul eder, ancak şu anda yürütülen dava ve soruşturmalar, hem çifte standart nedeniyle hem de asılsız olma ihtimallerindeki şüphenin kuvvetli olması nedeniyle vicdanlar genel olarak rahat değil.
Toplumun genelinde şu anda İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in ifadesiyle, "İmamoğlu olmak suç" şeklinde bir algı var. Bu algının Ekrem İmamoğlu'na ve mensup olduğu siyasi parti ve ittifaka bir artı olarak yansıyacağı ise muhakkak. İşte bu yüzden İmamoğlu'nun bugün yaptığı Anadolu turnesi de çok önemli. Ancak oluşan algının farkında olan hükümet tarafı ve onları destekleyen medya bu geziyi 6'lı masadaki Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusundaki meselenin bir parçası olarak yansıtmanı yollarını arıyor görünüyor. Ancak bu sefer bu algı çalışmasının pek bir şansı yok görünüyor. Bu seyahatin CHP Genel Merkezinin bilgisi ve desteği ile gerçekleştiği haberleri yeterince hızlı şekilde kamuoyuna aktarılmış durumda.
Bundan sonrasında her şeyi seçimlere endeksleyen hükümetin adalet kurumunu da seçimlere malzeme edip etmediği algısının riskini alıp almayacağı ile ilgili. 'Türkiye'de tek suçlu' durumundaki İmamoğlu ile ilgili yapılacak hamleler seçimlere giderken uygulanacak olan strateji ile ilgili de bilgi içeriyor olacak aslında, aynı taraftan başka suçlular da mı göreceğiz yoksa adalet adaletli olup herkese eşit mi davranacak
***
Ekrem İmamoğlu suç işlemişse elbette bedelini ödemelidir, memlekette hukuk var, adalet var neticede.
Mesela eğer teröristleri belediyede bile bile işe almışsa, herkes onu bu konuda elinden geldiğince uyarmış, 'Bak bunlar terörist sen bunlara itibar ediyorsun' demişlerse, mesela İmamoğlu da bu uyarılara 'Bunlara kargalar bile güler' falan gibi bir tavırla kulaklarını tıkamışsa elbette cezasını çekmelidir. Ne yani Allah beni affetsin, kandırıldım deyip kurtulacak değil herhalde.
Ya da ne bileyim herhangi bir yolsuzluğa bulaşmışsa tartışmasız şekilde hukuka hesap vermeli ve gereğinin yapılmasına razı olmalı. Düşünsenize mesela kendi şirketinden Belediyeye temizlik maddesi satmış olsa başkanlıktan istifa edip kurtulmalı mı elbette hayır. Hukuk neyi gerektiriyorsa o olmalı.
Mesela kendisine söylenen bir söze aynı ile cevap verebileceğini zannediyorsa elbette başına geleceklere katlanmalı. Doğal olarak da o kelimeyi o'na daha önce söylemiş olan kişinin bu tip şeylerden muaf olduğunu da bilmeli. Ya da bu ülkede çok daha ağır sözler sarf etme hakkı olan insanların olduğunu anlamalı.
Neticede Ekrem İmamoğlu ya da ülkedeki herhangi biri herhangi bir suç işlemişse bedelini ödemeli bunu tartışmanın anlamı yok. Ama bu cümlenin ikinci kısmının gerekliliği de il kısmı kadar önemli. Yani kim ne suç işlemişse bedelini ödemeli. Ortaya çıkan haberleri görmezden gelmek, Sayıştay raporlarını yok saymak, eğer kamuoyunun dikkatinden kaçırmak imkansız hale gelmişse mesul şahsı göz önünden uzaklaştırmakla meseleler çözülmüş olmamalı.
Adalet kelime anlamı olarak hak gözetmek demektir neticede ve burada kimin hakkının gözetileceği ile ilgili de özel bir bölüm yoktur. Yani adalet herkes için aynı olmadığı sürece adalet değildir.
Ancak mesela kamuoyu tarafından ahmak davası olarak anılan davanın hukuki olmadığını neredeyse İmamoğlu'na en çok karşı olanlar bile kabul ediyorlar. İBB'de teröristlerin işe alındığına yönelik soruşturmalar konusunda ise terörist kelimesinin asıl muhatabının İçişleri Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı olduğu gerçeği de ortada duruyor örneğin. Yani eğer bu soruşturmanın konusu doğru ise, memlekette serbestçe dolaşabilen ve gidip savcılıktan iyi hal kağıdı alabilen teröristler olduğu anlamına geliyor bu soruşturma, hatta terörist olmak suç değil, ama onları işe almak suç anlamına geliyor.
İmamoğlu hakkında peş peşe açılan davalar ve soruşturmaların toplumun önemli bir kısmı tarafından siyasi manevralar olduğu hissinin oluşması da işte bu tutarsızlıklara bağlı elbette. Bu hissiyatın ise zarar vereceği asıl olarak İmamoğlu değil, toplumun adalete olan güveni. Aslında herkes yazının başında İmamoğlu suçluysa bedelini ödesin şeklinde ifade ettiğimiz fikri elbette kabul eder, ancak şu anda yürütülen dava ve soruşturmalar, hem çifte standart nedeniyle hem de asılsız olma ihtimallerindeki şüphenin kuvvetli olması nedeniyle vicdanlar genel olarak rahat değil.
Toplumun genelinde şu anda İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in ifadesiyle, "İmamoğlu olmak suç" şeklinde bir algı var. Bu algının Ekrem İmamoğlu'na ve mensup olduğu siyasi parti ve ittifaka bir artı olarak yansıyacağı ise muhakkak. İşte bu yüzden İmamoğlu'nun bugün yaptığı Anadolu turnesi de çok önemli. Ancak oluşan algının farkında olan hükümet tarafı ve onları destekleyen medya bu geziyi 6'lı masadaki Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusundaki meselenin bir parçası olarak yansıtmanı yollarını arıyor görünüyor. Ancak bu sefer bu algı çalışmasının pek bir şansı yok görünüyor. Bu seyahatin CHP Genel Merkezinin bilgisi ve desteği ile gerçekleştiği haberleri yeterince hızlı şekilde kamuoyuna aktarılmış durumda.
Bundan sonrasında her şeyi seçimlere endeksleyen hükümetin adalet kurumunu da seçimlere malzeme edip etmediği algısının riskini alıp almayacağı ile ilgili. 'Türkiye'de tek suçlu' durumundaki İmamoğlu ile ilgili yapılacak hamleler seçimlere giderken uygulanacak olan strateji ile ilgili de bilgi içeriyor olacak aslında, aynı taraftan başka suçlular da mı göreceğiz yoksa adalet adaletli olup herkese eşit mi davranacak