Haberci
Forum Üyesi
- Katılım
- 13 Eyl 2022
- Mesajlar
- 6,412
- Puanları
- 0
90'larda listeleri alt üst eden "Ah Canım Ahmet" lakaplı*Ahmet Akkaya şimdi ne yapıyor?*Akkaya çıkış hikayesini, Özkan Uğur'un hayatındaki önemini NTVRadyo'daki Albüm programında*Zeynepgül Alpe'e anlattı.** - 94'ün son baharında "Ah canım, vah canım, üzme tatlı canını" diye eğlenerek şarkı söyleyen bir sanatçı olarak girdiniz piyasaya. Oldukça farklı bir tarzla... Bir anda şarkı patladı, herkesin diline dolandı. Sonra peşinden klipler, albümler geldi ve Ah Canım Ahmet Türkiye'nin 90'lar müziği albümünde çok önemli bir karede yerini aldı. Sizin için müzik yolculuğu aslında hiç bitmedi. Halen çalışmalarınıza devam ediyorsunuz. Ama bizim 90'lardan uzaklaştığımız yıllarda siz neler yaptınız? Özellikle 2000'lerden sonraki süreçte, müziğimi, sesimi dinlemekten keyif alan dinleyicilerimizle buluşuyorum. Güzel anlar biriktiriyoruz. Müzikli hayatıma devam ediyorum. Ama nasıl devam ediyorum? Bir yandan aranjörlük, film-reklam müzikleri yapıyorum, diğer yandan ekstra event dediğimiz müzik projelerim var; onlarla sahne performansları yapıyorum. Zaman zaman da Seçkin 90'lar konserleri yapıyorum*Çelik, Yonca Evcimik, Mansur Ark gibi isimlerle. Daha az ve öz işlerde onlarla beraber oluyorum. Hayat böyle güzel keyifli geçiyor benim için. * "ÖZKAN UÐUR HAYATIMDA ÇOK ÖNEMLİ BİR YERE SAHİPTİ"
- Şimdi, o ilk güne gitmek istiyorum. 94'ün Eylül ayı albümünüz çıktı. İlk klibiniz yayınlandı, ki klip o zaman çok çok önemli bir şeydi. Sonra herkes sizeitanımaya başladı. Nasıldı, nasıl tepkiler alıyordunuz? *
Yapımcım, prodüktörüm Özkan Uğur'du. Hayatımda çok çok önemli bir yere sahipti. Beni ve müziğimi fark edip yapım şirketi Turkuvaz Yapım'ı kurarak ilk albüm çalışmamı çıkarmıştık ve başarılı oldu. Maddi, manevi... Dolayısyla oradan çok güçlü bir başlangıç yaptık. Doğrusu biz de beklemiyorduk. Ama biz şunu bekliyorduk: İyi bir şey yaptık. Yüksek bir müzik kalitesi, görsel kompozisyona çok önem verdik.
Özkan Uğur'a o dönem tasarımcı aratmıştım İstanbul'da. Özkan Uğur'la yönetmen arayışı başlattığımızda üç önemli yönetmen, film yönetmeni, klibimi çekmek için adaydı. Görüşmeler yaptık, fakat o görüşmelerde ben çok yükselemedim. İçime sinmedi. 26 yaşında genç birisi olarak ben Özkan'a dedim ki arayışımızı devam ettirebilir miyiz? O da "O zaman sen bir Berlin'den falan bak bakalım" dedi. Çünkü müziğim çok evrensel, çok lirik, doğu ve batı motiflerini çok iyi işleyip bir araya getirmiş, daha önce benzeri olmayan, hayalini kurduğum bir Türkçe söz ve müzikten bahsediyoruz. Dolayısıyla görsel kompozisyonun da o farkı yakalaması gerekiyordu. Ben otelime gelmiştim ve akşam geç saatlerdi. Televizyonu açtım ve bir anda o kişiydi işte. Nazan Öncel'in "Geceler Kara Tren" şarkısına handy-cam kamerayla bir klip çekmiş, prodüksiyon sıfır. Ben hemen yapıştım ekrana, "Adamımım bu" dedim. "Bu adam resme hizmet ediyor" dedim. Yüksek sanat anlayışı var. "Bu adamı bulmalıyız" dedim ve Özkan'ı aradım. Dedim ki "Adamımız Mete Özgencil. Onunla çalışmak çok istiyorum." "Tamam, ben ararım" dedi. 15 gün sonra Özkan bulmuş. Mete'yle biraraya geldik. Görüntü yönetmenimiz de çok değerli Uğur İçbak'tı ve "Ah Canım, Vah Canım" klibini çektik.
Bu şekilde bir hayat yaşamanın çok acılı, sancılı ve sonucunda yaşanmaya değmez bir hayat olduğundan çok emindim ve olumlamak, Allah'ın bize verdiği o pozitif iyi enerjiyi güzelliği, pozitif olguları, her şeyi hayatımıza dahil edip yaşamak, bize yaşanır, mutlu bir hayat yaratıyor. Yaşamak, mutlu olmak bir sanat. Dolayısıyla benim tüm şarkı sözlerimdeki ana yapı bunun üzerine kurulu. Bunun için de ihtiyacımız olan bir şey vardı. Yüksek farkındalık bilinci. Ben kendi bilinç seviyemi naçizane müziğimle aktarmaya çalıştım. Benim hikayem, bir başarı hikayesi. Çünkü kendine benzemeyen, kendine benzemeyeni dışlayan bir toplumu, büyük ölçüde tabanca, yani yüzbinlerce albüm satarak, insanların binlerce, onbinlercesi konserlerime gelerek buna dahil oldular. Bunu başarmış olmaktan büyük haz duyuyorum. Tabii bunu, yüksek standartlarda devam ettirmek, o çok ayrı bir konu. "90'LARDA ŞARKILARIMIZLA ÜLKENİN YAŞAM ENERJİSİNİ YÜKSELTTİK" - O zaman bir albüm yapma zorunluluğu vardı yanılmıyorsam. Ama şu an bir tek şarkıyla çıkış yapılabiliyor. Bir de müzikte kullanılan teknolojileri de bu işin içine katarsak o zamanla bu zamanı kıyaslayın desek ne dersiniz? Bütün olarak baktığımızda, zorlukları ve kolaylıkları vardı o dönemin. 2000'li yıllardan sonraki süreçte müzik sektöründe ve hayatımızda çok değişimler gerçekleşti. Bu değişimler sonucunda da bugün dijital dünyanın içinde iletişim ne kadar hızlıysa kendi içinde zorlukları da var. Kolaylıklar ne kadar fazlaysa, zorluklar o kadar çok. 90'larda iyi şarkı yazmak, iyi kompozisyon yapmak, iyi yorumlamak, enstrümanistlerin enstrümanlarını iyi çalmaları, yüksek performanslı kayıtlar yapmak gerekiyordu. Çünkü 90'larda analog kayıt vardı. Analog kayıtlar kanal kanal kayıt ediliyor ve şarkı söyleyen insanların, müzisyenlerin ikinci bir kez okuma şansı yoktu. Yani bant çalıştığında siz şarkıyı söylediğinizde ya da müzisyen gitarını çalıyorsa, bütün tuşelerini temiz, aynı volümde, duygusunu koruyarak çaldı ya da söyledi. Bu da çok yüksek bir dikkat, yetenek demekti.
Analog çağda müzisyenlerin her şeyleriyle çok iyi olmaları gerekiyordu. Öyleydik de. Orada çok iyi şarkılar üretildi. Aranjeler, çok iyi şarkı sözü yazarları ortaya çıktı. Şehrazat, rahmetli Aysel Gürel muazzam güzel hikayeler yazdılar. Tabii bu isimlerin daha öncesi de var. Ülkemizde müzik tarihinde en beğendiğim söz yazarlarından biri Fikret Şeneş hanımdır, muazzam bir değerdir Türkçe sözlü müzikte. Ajda Pekkan'ın şarkılarını, Ajda Pekkan'ı yaratan kadındır, diye düşünüyorum ben. Eğer o sözleri yazamasaydı belki Ajda Pekkan'dan hiç haberimiz olmayacaktı.
Türkçeyi bu kadar modern ele alan, yazan 90'larda da önemli isimler vardı. Bunlardan biri Zeynep Talu'dur. Bu arkadaşlarımız ve ben de dahil kullandığımız dilde kendimize ait bir dünyamız var. Çünkü kendi içimizde bir dünyamız var. Bu olmasa zaten yeni bir şey çıkmaz. Tüm bu insanların kullandıkları dil şarkı sözlerine yansıdı ve muazzam iyiydi ve çok güçlü bir çekim gücü yarattı. Ben yurt dışından gelen bir insandım, bizim genç enerjimizle beslendi ülkemizin müziği ve ülkemiz. Dolayısıyla bayağı yüksek bir enerjiyle çıktık, yaşam enerjisini bayağı yükselttik.